İslam inkılabının zafer yıldönümü - 8
İran İslam inkılabı her türlü sultaya ve sultaya boyun eğmeye karşı çıkarak dünyada istikbar karşıtlığını hayata geçirdi ve tek başına o yılların iki süper gücü olan Doğu ve Batı süper güçlerine karşı direndi.
Bu özellik, İslam Cumhuriyeti nizamının sarsılmaz değerlerinden biridir.
İslam inkılabının ideolojisi adalettaleplik temeline dayanır ve bu amacına ulaşmak için sultacı güçlerle mücadeleye başlamıştır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle diyor:
Bu dini ve inkılapçı inanç sadece İran milletini değil aynı zamanda adalet peşinde olan tüm milletleri harekete geçirmiştir.
İran İslam inkılabı küresel istikbar güçlerini güç dengelerinde iki önemli ve anahtar bileşen konusunda sorguladı. İlkin bu inkılap değersel şiarlarında Batı’nın dünyanın zayıf milletleri üzerindeki sultasını şiddetle reddetti ve bir milletin boş elleri ile küresel güçlerin sultasından kurtulabileceğini ortaya koydu. İkincisi İslam inkılabı küresel güçler açasından bağımsız mahiyeti ile hiç bir küresel güce dayanmaksızın ayakta durabileceğini gösterdi, ki bu da ne Doğu, ne Batı, İslam Cumhuriyeti şiarında tecelli etti.
İslam Cumhuriyeti nizamı pratikte temel dayanağı halk kitleleleri olan gücün en büyük bileşenine sahip olduğunu ispat etti.
Gerçekte İslam Cumhuriyeti nizamı dünyanın iki kutuplu düzeninde yaygın olan tüm denklemlerden farklı bir denklem yarattı. bu denklemin yönü küresel güçlere doğru değil de, dünyanın mustazaf milletlerinin çıkarlarına doğruydu.
İşte bu yüzden İslam inkılabının zafere, çağdaş tarihte inkılapçı mücadelelerde ve modellerde bir dönüm noktasına dönüştü.
İslam inkılabının kökleri dünyada yaşanan sıradan inkılapların çok çok ötesine uzanıyordu. Bu inkılap ne ekmek için isyan ne de komünist akımların cinsinden bir devrimdi. Bu inkılap dünyanın kapitalist düzeninebağımlılık veya iktidar ve hakimiyetten pay almak gibi bir derdi vardı. Bu inkılap tamamen zulüm ve ayrımcılıktan kurtuluş ve din ve dini değerleri hakim kılmak için gerçekleşen bir inkılapta ve bu değerlerden zerre kadar taviz de vermedi.
Siyaset meseleleri uzmanı Seccad El Musevi şöyle diyor:
Bugün siz müslümanların en bariz hareketlerini, uzun yılar baskı ve zulüm altında yaşamış bölgelerde görüyorsunuz. Örneğin Kaşmir veya bugün müslümanların ayaklandığı diğer bölgeler gibi. Bugün eğer işgal altındaki Filistin’de yaşayan müslümanlara bakacak olursanız, burada insanların hakikaten zulüm ve baskı ile mücadele ettiğini görürsünüz. Bu mücadele Filistin’de çok çetin şartlar altında gerçekleşiyor, ama insanlar bu mücadeleyi sürdürüyor. Yine şu Afganistan milleti onca zorlukla karşılaştı ve dünya genelinden bir tek kişi bir gün olsun onlara yardım etmedi, ama onlar tek başına ve mazlumane bir şekilde savaştı ve direndi ve yoluna devam etti. Başka milletler de öyledi ve tüm bunlar İslam’ı ve İran’da İslam Cumhuriyeti nizamını örnek aldı.
İslam inkılabı, bu büyük hadise dünya müslümanları ve mustazafları arasında büyük bir şevk ve umut doğurdu ve öte yandan küresel istikbarın inkılapçı hareketleri kontrol altına almak ve yönetmekte hesaplarını altüst etti. Bu inkılap eşsiz değerleri ile gerçekte sulta düzeninin hesaplarını ve dünya milletlerini ikiye bölen Doğu ve Batı bloklarının politikalarını bozdu ve küresel istikbarın öfkesine yol açtı.
İslam inkılabı dini değerlerden kaynaklanan yeni bir düşünce ile iki kutuplu dünya düzeninin tüm kırmızı çizgilerini hiçe saydı ve sulta düzenine karşı farklı kriterleri gündeme getirdi. İslam inkılabının zaferi İran’ı Amerika ve diğer küresel güçlerin izlediği hedeflerin tam karşı noktasına yerleştirdi.
Siyaset meseleleri uzmanı bayan Saide Sahli şöyle diyor:
Kuşkusuz İslam inkılabı müslüman milletlerin uyanışının en önemli etkenidir. Ben Bahreynliyim ve İran’da İslam inkılabı zafere kavuştuğu günden beri bu ülkede yaşanan gelişmeleri takip ediyorum ve İran gibi bir ülkede yaşamak her zaman benim en büyük arzumdur. Şunu de belirtmeliyim ki bugün Amerika her zamankinden daha çok İslamî uyanışın yayılma tehlikesini ve İran inkılabının bu süreç üzerindeki tesirini anlamaya başladı ve bu yüzden İran inkılabının yayılmasını engellemeye çalışıyor, fakat gerçek şu ki İran inkılabının mesajı bize çoktan ulaştı.
Aslında İslam inkılabı, inkılapçı bir milletinin izzetini, istiklalini ve kerametini küresel zorba güçlerin aşırı taleplerine karşı savunmasıydı. Bu yüzden İslam inkılabı tarihi her türlü zulüm ve adayletsizliğe karşı direniş ve mücadele örnekleriyle doludur ve mücadele aralıksız devam etmektedir.
Amerika elebaşılığındaki küresel istikbar ta ilk günden İslam inkılabı ile mücadeleye öncelik vermeye başladı ve İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek için tüm gücünü ve imkanlarını seferber etti. Amerika devleti son 38 yılda sürekli İran milletine düşmanlık besledi. Gerçekte Amerika’nın İran milletine karşı yarım asırlık düşmanlığı İslam Cumhuriyeti nizamının kurulmasından sonra daha açık bir şekilde devam etti ve adım adım izlenerek İran milletinin direnişi kırılmaya çalışıldı.
İtalyan tarihçi Claudio Mofa şöyle diyor:
1953’te yapılan darbe, büyük İran milletine kapitülasyon yasasının dayatılması ve bu milletin aşağılanması, despot şah rejiminin temellerinin pekiştirilmesi, Tebes macerası, Noje askeri darbe planı, İslam cumhuriyetinin iktisadi kuşatmaya alınması ve yaptırımların dayatılması, Irak’ın Baas rejiminin İran’a savaş dayatması, İran yolcu uçağının düşürülmesi, İslam cumhuriyetine karşı yürütülen karalama propagandaları, Amerika’nın İran milletine karşı yürüttüğü ve tarihte kayda geçen düşmanlıklarının bir bölümüdür.
İnkılaba karşı darbe planı hazırlamak, ABD’nin Tahran büyükelçiliğinin casusluk yuvasına dönüşmesi ve Tebes çölünde askeri müdahale macerası, İran’ın Amerika’daki mal varlığına el konması, Saddam rejimine İran’a saldırması için yeşil ışık yakılması ve haksız yaptırımlar, İran’ın nükleer meselede mesnetsiz iddialarla suçlanması ve iranın dış ilişkilerine yönelik sabotajlar, Amerika’nın İran’a karşı husumet karnesinin bazı başlıklarıdır.
Aslında Amerika’nın İran’a karşı düşmanlığı hiç bir zaman durmadı, sadece yöntemleri değişti ve daha karmaşık hale geldi. Amerika bu tür eylemleri ile İran İslam cumhuriyetini korkutmaya ve teslim olmak için zorlamaya çalıştı, ancak İran milleti bu yıllarda direnmeye devam etti ve ne Doğu ve ne de Batı’ya teslim oldu ve her defasında daha güçlü bir şekilde istikbarın komplolarını etkisiz hale getirdi.
Dünyanın süper güçleri İslam Cumhuriyeti ile mücadeleyi kendi sloganları yaptı. Onlar İran milletini korkutabileceklerini ve tehdit ettiklerini zannediyor. Onlar, İran milleti artık gerçek kimliğine kavuştuğunu bilmiyor. İran milleti dünyanın en habis güçleri ve en maddi güçleri bu milleti kendi çıkarları yolunda engel olduğunu fark etmiş bulunuyor. bu az bir şey değildir. Onlar Ortadoğu bölgesinde şöyle yapacağız, böyle yapacağız diyor ve bu şom hedeflerinin on katını da söylemiyor, ama İran milleti buna mani oluyor. İslam Cumhuriyeti milleti mani oluyor. Bu, İran milletinin azametini gösteriyor, bu nizamın azametini gösteriyor. Bu devletin azameti dünya müstekbirlerine, en az dünya coğrafyasının belli bir bölgesinde hedeflerine ulaşmalarına mani oluyor. İran milletini nsulta düzenine karşı direnişi bir slogan değil, inandığı değerlerin tecellisidir ve bu değerlere dayanarak komplolara karşı durmaktadır.
Batı’nın ister dayatılan savaş yıllarında ve ister sonrasında her türlü uygulaması İran milletini teslim olmaya zorlayamadı. Bu direniş hiç kuşkusuz İran milletinin düşmanlarına net bir mesajı vardır. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin tabiri ile tehditlerin çokluğu İslamî nizamın gücünün işaretidir, zira eğer İslam Cumhuriyeti etkili gücü olmasaydı, İran milletinin düşmanları bu şekilde her işe kalkışmazdı.
Şimdi İran İslam inkılabının zaferi üzerinden 38 yıl geçiyor ve bu inkılap hala dünyanın istiklal ve izzet peşinde olan milletleri için cazibesini koruyor. İslam inkılabı İslam dininin muazzam siyasi kapasitesini ve gücünü tüm dünyaya tanıttı. İslamî uyanış da bu çerçevede şekillendi ve sömürüye karşı direnişi ve sulta düzeninden kurtuluşu ihya etti. Bugün dünyada küresel istikbarın en büyük kaygılarından biri de İslam inkılabı ve etkileridir. Bu yüzden düşmanların İslamî nizama karşı inkılabın zafere kavuştuğu ilk günden başladı ve bugüne kadar da devam etti.
Amerikalı ünlü yazar ve düşünür Noam Chamsky’nin belirttiği üzere Amerika ve Batılı devletlerin İran’a yönelik düşmanlıklarının asıl nedeni İran’ın bağımsız olması ve Batı’nın sulta ve sömürü düzenine boyun eğmemesidir. Chamsky şöyle diyor:
İran bağımsız kaldığı ve Amerika’nın sultasına boyun eğmediği sürece Amerika yönetinin düşmanlıkları sürecektir. İran İslam Cumhuriyeti Amerika açısından kabul edilemezdir, çünkü bağımsızlığından vaz geçmemektedir.