Haziran 16, 2017 16:59 Europe/Istanbul
  • Güneşten hüzmeler - 60

İran’ın özelikle son onyılda bilimsel gelişmeleri, herkesçe bilinen bir gerçektir.

Aslında Batı’nın dayattığı zalimane yaptırımlar İran milletine altın fırsat sundu ve İranlı genç bilim adamları bu karanlık ortamda birer yıldız gibi parladı ve bilimsel bulguları ve icatları ile İran’ı bölgede ve dünyada seçkin bir ülke yaptı.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei İran’ın bilimsel ilerlemeleri hakkında şöyle diyor: Bizim son onyıllarda bilimsel ilerlememiz kesin bir gerçektir. Bazıları buna inanmadı, bazıları hatta inkar bile etti. Oysa bizim bilimsel gelişme hızımızın dünyanın gelişme hızının 13 katı olduğu doğrudur.

9 Nisan 2009’da yayımlanan bir haber tüm dünyayı şoka soktu. Bu haber İran’ın nükleer teknolojiye kavuştuğu haberiydi. Oysa o güne kadar dünyada sadece bir kaç ülke bu teknolojiye kavuşmuştur. Haberde İranlı bilim adamları, santrifüjlerin yeni kuşağını imal ettikleri belirtilirken, süper güçler şaşkına uğradı. Bu haberin ilan edilmesi ve UAEK tarafından da doğrulanması ile beraber İran uranyum zenginleştirme teknolojisine sahip olan ülkelerin arasında yer aldı. O gün İran’da nükleer şenlik düzenlendi ve İran’ın milli takviminde nükleer teknoloji milli günü adlandırıldı.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei bu başarının ardından şu açıklamayı yaptı: bugün ülkenin en harikulade çalışmalarından biri şu uranyum zenginleştirme işidir ki dünyanın en gizli teknolojilerinden biridir ve süper güçler bu teknolojiyi kendi tekellerinde tutmuştu. Ancak İranlı genç bilim adamları nükleer bilimde sağladıkları başarı ile gerçekte İran milletinin uzun vadede ihtiyaç duyduğu enerjiyi güvence altına aldı ve bu başarıyı hiç bir şekilde bırakmamak gerekir, çünkü bu arenada her türlü geri adım atmak, yüzde yüz zararımıza olur.

Nükleer teknoloji, doğal uranyumu, atomları parçalamak ve yeniden birleştirmek sureti ile zenginleştirerek zenginleştirilmiş uranyum haline getirmeye verilen addır. Nükleer enerjinin temel kullanım alanı elektrik enerjisi üretmektir. Bu teknoloji, suyu ısıtmak ve elektrik üreten türbinleri çalıştıracak buhar basıncını oluşturmak için en sade ve en etkili yöntemdir. Bu sistemin yakıtını ise uranyum oluşturuyor. Nükleer yakıt sirkülasyonu ise nükleer reaktörlerde uranyumla elektrik enerjisi üretme imkanını sağlayan bir dizi sanayi operasyonundan oluşuyor. Nükleer santrallerdeki reaktörler olmazsa bu santraller taş kömür veya fosil yakıtla çalışan diğer santraller gibi çalışır.

Nükleer enerjiden elektrik enerjisi üretmek, İran İslam cumhuriyetinin genel hedeflerinden biridir ve bu hedefe ulaşmakta nükleer yakıt sirkülasyonu ve nükleer santrallerin geliştirilmesi önemli rol ifa eder.

İran İslam Cumhuriyeti dünyanın bir çok önemli bilim merkezinin kapıları İranlı öğrencilerin ve genç bilim adamlarının yüzüne kapıtıldığı halde ülkede yetişen genç bilim adamlarının çabaları ile nükleer teknolojiye kavuştu. Nitekim bu süreçte İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin gençleri teşvik etmesi ve biz yapabiliriz şiarı ile özgüven duygularını geliştirmesi İranlı genç nükleer bilimcilerin gelişmesinde etkili oldu. Ayetullah Hamanei bir konuşmasında İran’ın sergilediği başarıyı ve genç nükleer bilimcilerinin özgüven duygusunu anlattı. Bu konuda Ayetullah Hamanei bir Amerikalı yazarın konu hakkında yazdığı makalesine işaret etti. Oldukça ilginç olan makal hakkında İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei şu açıklamayı yaptı:

Bir gün Amerikalı bir gazeteden nakledilen bir makaleyi okudum. Makale yazarı İran nükleer meselede bir istisnadır, diyordu. Makale yazara Çin’in nasıl nükleer teknolojiye kavuştuğunu ve bu teknolojiyi kimden aldığını, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerin bu teknolojiyi kimden aldıklarını anlatıyor, ancak sıra İran’a gelince, İran’ın bu teknolojiyi kimden alıdğını soru şeklinde beyan ediyor. Makale ardından soruya hiç kimse, şeklinde cevap veriyor ve şöyle devam ediyor: İran hem yaptırım altında olduğu ve hiç kimse ona nükleer alanda ilerleme imkanı vermediği ve hatta onunla mücadele edildiği bir sırada nükleer bilim ve teknolojiye kavuştu. Makale yazarı hatta bizim nükleer bilimcilerimize karşı düzenlenen suikastlere de işaret ediyor. Tüm bunlar, bizim düşmanlarımızın söylediği şeylerdir. Bu makale Amerika’nın Washington Post gazetesinde yayımlanmıştır.

Evet, başarı zirvelerine tırmanmak sadece slogan atmak ve laf etmekle olmuyor ve zirveye yerleşmek için hedef belirlemek, o hedefin doğrultusunda sağlam ve güçlü adımlarla ilerlemekm ve çaba harcamak da şarttır, çünkü ancak bu durumda büyük başarılar elde edilebilir. Nitekim Kur'an'ı Kerim de İnşirah suresinde iki kez şu vurguyu yapıyor:

Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin bilim üretme yönündeki teşvikleri ve bilim üretmenin her ülkenin kalkınmasındaki yerinin önemi de Kur'an'ı Kerim’in bu ayetlerine işaret ediyor. Ayetullah Hamanei konuşmalarında defalarca İranlı genç bilim adamları hangi alana el atarsa atsın, o alanda büyük bilimsel başarılara imza atacaklarından emin olduğunu vurgulamıştır.

İranlı genç bilim adamlarının nükleer alanda sergiledikleri harikulade başarılara işaret eden İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei şöyle diyor: sizler hangi alanda kendinizden bir faaliyet ve ilerleme gösterecek olursanız, düşman yaptırımların beyhunde ve aptalca bir iş olduğunu hissedecektir. Bunun en bariz örneği de şu %20 uranyum zenginleştirmedir ki Tahran araştırma reaktörü için mutlak ihtiyacımız vardı. Ülkenin stokları bitiyordu, bu reaktör çalıştırılamayacaktı, burada üretilen ve ihtiyaç duyulan radyoaktif ilaçlar artık halka verilemeyecekti. Bu yüzden yetkililer %20 zenginleştirmeye karar verdi. Dünyanın zorba güçleri ve en başlarında Amerika ve diğer bazı güçlerin %20 meselesinde çıkardıkları oyun uzun ve dinlemeye değer bir maceradır ve onların neler yaptığını ortaya koyar. Biz onlardan satın almaya razı olduk ama onlar türlü oyunlara baş vurarak sorun çıkarmaya başladı, ta ki İran İslam Cumhuriyeti %20 zenginleştirilmiş uranyumu kendisinin üretmesi gerektiği sonucuna vardı. Ama onlar bunun yapılabileceğine inanmıyordu, yani İran %20 zenginleştiremeyeceğini ve yakıt çubuğu ve yakıt levhası üretemeyeceğini zannettiler. Ama İranlı genç bilim adamları zekaları ve yetenekleri ve iyi çalışmaları ile bunu yapmayı başardı. Şimdi bütün dünya gördü ve İran İslam cumhuriyetinin bu teknolojiyi elde ettiğini ve bu ürünü ürettiğini ve kendi ürettiği ürünü kullandığını anlayınca bu kez gelip yalvarıyorlar, gelin bizden satın alın diye. Öbürü geliyor bizden alın, biz size satmaya hazırız, ama kendiniz üretmeyin, diyor. İşte dünya böyledir. Dünyanın baskısı, irili ufaklı güçlerin İslam Cumhuriyeti nizamına karşı mazeret üretmesi böyledir ve her bağımsız nizama karşı böyledir ve bu mazeretler nizamın zayıf veya güçlü olmasına bağlıdır. Siz nerede zayıf olursanız, onların orada mazeret üretmeleri artar. Siz nerede güçlü olursanız, kendi ayağınızın üzerinde durduysanız, onlar daha edepli davranmak zorunda kalır, daha mantıklı davranmak zorunda kalır. Bu, ülke sorunlarının çözüm anahtarıdır.

Başta Amerika ve gaspçı rejim İsrail olmak üzere İslam inkılabı düşmanlarının İran nükleer teknolojiye kavuştuktan sonra nasıl tepki verecekleri önceden beklenen bir durumdu. Bu zümre hemen hasmane bir tutum izlemeye ve İran’ın nükleer silah üretmeye çalışmakla suçlamaya başladı. Oysa Amerika dünyanın en büyük nükleer silah deposudur ve şimdiye kadar da iki kez bu ölümcül silahı kullanmıştır. Japonya’da Hiroşima ve Nakazaki kentleri Amerika’nın atom bombalarına hedef olan iki kenttir. Ve işin acı mizahı şu ki dünyanın en büyük nükleer silah deposuna sahip olan ve bunun yanında yığınla kitle imha silahı üreterek biriktiren ve dünyada bu tür silahları kullanan tek devlet olan Amerika bugün nükleer silahları önlemenin bayraktarlığına soyunuyor. Amerika ve Batılı müttefikleri siyonist rejim İsrail’i nükleer silahla donatan ve Ortadoğu gibi hassas bir bölgeye karşı ciddi bir tehdit yaratan devletlerdir. Ama aynı sahtekar devletler İran gibi bağımsız devletlerin nükleer enerjiden barışçıl amaçlar uğruna yararlanmasına tahammül edemiyor ve hatta nükleer yakıttan radyoaktif ilaç ve diğer barışçıl hedeflerin uğrunda yararlanmaya karşı çıkıyor ve bunu yaparken de nükleer silah üretme korkusunu ileri sürüyor. Oysa bu zümre İran İslam Cumhuriyeti hakkında kesin yalan söylediklerini çok iyi biliyor. İran nükleer silah üretmek istemiyor. Ama bunu Amerika rahatsız oluyor diye istemediğinden değil, asıl nükleer silahları beşeriyete karşı suç ve cinayet bildiği için üretmek istemiyor ve dünyada ne kadar nükleer silah varsa hepsinin yok edilmesi gerektiğini savunuyor.

Nükleer teknolojiye kavuşmak NPT anlaşmasına imza atan tüm üye ülkelerin en kesin hakkıdır ve İran İslam Cumhuriyeti de bu ülkelerden biridir. NPT anlaşmasına göre nükleer teknolojisi olan ülkelerin bu teknolojiden yoksun olan diğer üye ülkelere bu alanda yardımcı olmaları gerekir. Bu yardımlara karşılık olarak da üye ülkelerin nükleer silah üretmemeleri gerekir.

Değerli dinleyiciler sözü İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin nükleer kazanımla ilgili önemli beyanatı ile noktalıyoruz. Ayetullah Hamanei şöyle diyor:

Eğer nükleer enerji veya daha doğru bir tabirle nükleer teknoloji, nükleer yakın sirkülasyonu ve uranyum zenginleştirme milletimizin kesin hakkı diyorsak, bunun anlamı şu ki eğer bu teknolojiyi bugün elde edemezsek, bu millet yarın bunu düşmanlarından ve muhaliflerinden dilenmesi gerekir. Eğer İran milleti bugün nükleer teknolojiyi elde edemezse, bir kaç yıl sonra şu gençler iş ve faaliyet hayatına atıldıklarında, İran milletinin nüfusu şimdikinden kat kat fazla olduğunda, o gün bu millet en temel ihtiyacı için ecnebilerden ve muhtemelen düşmanlarından dilenmesi gerekecektir. Onlar da bu milletin onurunu ve haysiyetini elinden alacaktır. Biz bu zorbalığı kabul etmedik ve siz İran milleti bilin ki yetkilileriniz kabul etmedi ve etmeyecek ve bendeniz de asla bu zorbalığa boyun eğmeyeceğim.