Hidayet hadisi - 10
Gerçi İslam peygamberi (sav) ve masum imamlar (sa) bilginlere büyük önem veriyor, ancak bu büyük insanların vecizelerinde amelsiz bilgin meyvesiz ağaca benzetiliyor.
Bilgin insan ancak bilimi amelle beraber olunca toplum için faydalı biri olabilir, yoksa nice bilginler vardır ki topluma verdikleri zarar, cahil ve bilgisiz insanlardan kat kat fazladır.
İslam dini bilginlere ve alimlere özel önem verir, nitekim yüce Allah da bu insanların adımını bereketli ve onlara bakarak takip etmenin ibadet olduğunu buyurmuştur. Fakat unutmamak gerekir ki tüm bu vasıf ve benzetmeler, amelleri salih amel olan ve insanlara saadet ve mutluluk yolunu gösteren bilgin ve alimler için geçerlidir.
İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur:
Benim ümmetimde iki grup insan vardır ki eğer onlar ıslah olursa ümmetim de ıslah olur ve eğer fasık olursa ümmetimi de fasık yapar. Sahabe bu iki grubu sorunca Allah resulü (sav) şöyle buyurur: Bilginler ve hükümdarlar.
3
Bilim ve amel bir birine sıkı sıkıya bağladır. Bilim doğru ve şayeste amelin başlangıcıdır ve amel de bilimden yararlanmanın aracı sayılır. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur:
Herkes bildiğine amel ederse yüce Allah onu bilmedikleri şeylerin varisi yapacaktır.
Aslında bu söz insanların bildiklerine amel ederek bilmediklerini ortaya çıkardığını ve yüce Allah da bu tür insanların kalpleri üzerine hikmet kapılarını açtığını beyan etmeye çalışıyor.
İslam kültüründe amelsiz alim, büyük zorluklara katlanarak üsta bir hekimi bulan ve ondan iyileşmek üzere reçete alan, fakat bu reçeteye kendisi uymak ve şifa bulmak yerine onu başkalarına öğreten ve sonunda kendisi o hastalıktan ölen hastaya benzer.
İma Ali’den (sa) bir hadiste ise şöyle okumaktayız:
Ey insanlar, bir konuyu öğrendiğinizde ona amel edin ki hidayete eresiniz. Çünkü ilminin aksine amel eden alim, hiç bir zaman cahil olduğunu fark etmeyen şaşkin bir cahil gibidir.
İmam Ali (sa) bir başka yerde de şöyle buyurmakta:
İlim, amelle birlikte olmalıdır. Herkes bir şeyi biliyorsa ona amel etmesi gerekir ve ilim dediğin şey seslenerek ameli davet eder ve eğer amel bu davete karşılık vermezse, ilim da oradan göç eder.
4
Bazı alimler ve bilginler sadece ilmi terimleri ezberler veya Kur'an-ı Kerim ayetlerini veya hadisleri hafızalarında tutar ve pratikte sahip oldukları bilimden gafil kalır ve bundan yararlanmaz. Bilim bu tür bilginlerin sadece dilinde cari olan bir varlıktır, fakat onların vücudunda bilimden hiç bir iz bulunmaz. İmam Ali’nin (sa) nureni vecizesi de bu koyuna şöyle işaret etmektedir: Alim, ameli sözlerini doğrulayan kimsedir.
Yine İmam Sadık’tan (sa) bir hadiste şöyle okumaktayız:
Alim, ameli sözünü onaylayan kimsedir ve ameli sözünü onaylamayan kimse alim olamaz.
Aslında başta alimler olmak üzere insanlar için temel bir program sayılan durum, sözden ziyade kendini ameli ile tanıtmaktır.
İmam Sadık’tan bir başka hadiste de şöyle okumaktayız: insanları dilinizle değil, amelinizle iyiliklere davet edin.
5
İnsanları hidayete erdirme ve onlara bir şeyler öğretmenin en etkili yollardan biri hocanın söylediklerine uymasıdır, çünkü bu durumda talebe öğrendiklerini hocasının davranışında fiilen görmüş olur ve böylece hocasını örnek alır. İmam Sadık (sa) şöyle buyurur:
Ameli olmayan alimin vaazleri dinleyicinin kalbini etkilemez. Bu durum Mekke’de Safa dağına yağan ve akıp giden yağmur gibidir.
Kuşkusuz bilim öğrenmenin bir çok zorlukları vardır. Gerçi bu zorluklar bilim öğrenmenin bereketleri karşısında önemli değildir. Lakin eğer bu bilim pratiğe dökülmez ve sadece sözde kalırsa hiç bir bereketi olmaz.
İmam Ali (sa) bu konuda şöyle buyurur: bilim iki çeşittir. Biri sadece dilde olandır ki faydası yoktur ve sadece hücceti tamamlamak içindir ve yarın kıyamet gününde bilim sahibine neden bildiğin halde amel etmedin, diye sorulur. Ötekisi kalpte olan bilimdir ve bu bilim sahibi için yararlıdır, tabi amel etmek kaydıyla.
Bu sözler çok önemlidir, nitekim yüce Allah da Cuma suresinin 5. Ayetinde ameli olmayan alimi sırtında bilim içeren kitapları taşıyan ve ondan asla yararlanamayan binek hayvanlara benzetmiştir.
6
Bilim ve ilim amelin kalitesi üzerinde de önemli etkisi vardır, öyle ki bilinçli ve marifetli amel, cahillikle yerine getirilen amelden kat kat üstündür. Bu yüzden bazı rivayetlerde amelin Allah katında kabul görmesinin şartı, o amele alim ve marifetli olma şeklinde beyan edilmiştir. Kuşkusuz bunun tersi de geçerlidir, yani amelsiz ilim de makbul değildir.
İmam Bagır (sa) şöyle buyurur: hiç bir amel ilim ve marifet olmaksızın kabul görmez ve amelsiz ilim ve marifetin de hiç bir yeri yoktur. İlim insanı amele doğru yönlendirir ve ilmi olmayan kimsenin ameli de olamaz.
Bu hadis ilim ve amelin bir birine sıkı sıkıya bağlı olduğunu vurguluyor, öyle ki ilmin salih amelin klavuzu olduğunu ve marifetsiz ameli de bilinçsizce yerine getirilen değersiz bir fiil olduğunu beyan ediyor.
İlmine en iyi şekilde amel eden büyük alim İmam Humeyni (ra) da bu konuda şöyle buyurmuştur:
Sırf ilimin etkisi yoktur, hatta bazen zararlıdır. Amelsiz ilim, sonuçsuzdur. İlim ve amel insanı insanlık makamına erdiren iki kanat gibidir.