Ağustos 20, 2017 11:04 Europe/Istanbul

Geçen bölümde bir milletin doğuşu adlı Hollywood eserini ele almıştık ve siyahilerin imajını tahrip etmeye çalışan bu eserin irdelenmesinin devamını şimdiye bırakmıştık.

Bu eserle ilgili sohbetimizin ilk bölümünde Hollywood’un 1915 yılında Grifith’in yönettiği ve yapımını gerçekleştirdiği eserin Güney Carolina eyalet meclisinden bir sahnesini gözden geçirdik. Şimdi yine bu eserin iki sahnesini gözden geçirmek ve bir milletin doğuşu adlı bu filmin nasıl siyahileri sinema teknikleri ile aşağıladığını ve bu kesimi marjinalleştirdiğini göstermek istiyoruz. Bu iki sahneyi irdeledikten sonra ise neden Grifith’in siyahileri aşağılamaya eğilimli olduğunu ele almak istiyoruz.

Geçen bölümde kuzeyli Stoneman ve güneyli Cameron aileleri çok samimi ilişkileri olduğunu, fakat Amerika’da iç savaş ve Güney eyaletlerinde siyahilerin işbaşına gelmesi iki ailenin ilişkilerini zayıflatarak soğuttuğunu anlattık.

Bir milletin doğuşu filmi siyahilerin köleliğin acı döneminden kurtulduktan sonra elde ettikleri sosyal ve siyasi mevkileri kötü kullandıklarını telkin ediyor ve ayrıca siyahilerin komik ve saçma davranışlarını görüntüleyerek bu kesimi kifayetsiz insanlar gibi gösteriyor. Şimdi ele almak istediğimiz filmin sahnelerinden birinde yine beyazların büyütüldüğünü ve siyahilerin aşağılandığını göstermek istiyoruz.

Filmin 126. Dakikasında başlayan bu sahnede Ben Cameron’un kız kardeşi Flora Cameron su getirmek için bir tepenin eteğine doğru gidiyor. Amerika’nın iç savaşından sonra kaptan rütbesine terfi eden siyahi asker Gas tepenin eteğinde dolaşmaktadır. İri yapılı ve gülü endamı olan yakası açık gömleği ve deve dudaklı ve iri gözlü Gas o sırada Flora’ya yaklaşıyor ve ona evlenme teklifinde bulunuyor. Ancak Flora bu manzara karşısında paniğe kapılıyor ve Gas’ın kalın ellerini geri iterek kaçmaya başlıyor. Siyahi adam düşe kalka onun peşinden koşuyor ve şöyle diyor: durun bayan, size zarar vermek istemiyorum. Ama Flora kaçarken bağırarak yardım talep ediyor.

Kız kardeşi Flora’yı evde bulamayan beyaz adam Ben Cameron tepenin eteğine gelmiştir. Ben, siyahi Gas’ın aksine tertemiz bir görüntüye sahiptir ve Gas’la Flora’nın kapıştığının işareti olan yerdeki ceketi gördükten sonra kaygılı bir şekilde kız kardeşinin peşinden gider. Bu arada takip ve kaçma sahneleri paralel edit şeklinde gösterilerek filmdeki kaygı ve panik git gide arttırılıyor. Paralel edit bir nevi tekniktir ve eşzamanlı olarak iki olayı anlatır. Gas ve Flora arasında yaşanan takip ve kaçışın Ben Cameron’un kız kardeşini araması ile paralel bir şekilde gösterilmesi, seyircilere yaşanan panik ve ızdırabı aktarmakta etkili oluyor. Bu paralel edit sayesinde gerginlik her an yükseliyor, öyle ki seyirci de strese kapılıyor ve kendi kendine “hadi Ben, çabuk ol ve kız kardeşini bu pis siyahiden kurtar” demeye başlıyor.

Flora artık tüm gücünü kaybettiği halde tepenin üstüne ulaşıyor. Siyahi Gas Flora’dan bir kaç adım ötede duruyor. Flora şöyle diyor: benden uzak dur, yoksa kendimi aşağı atarım. Tam o sırada Ben Cameron uzaktan Flora’yı görüyor ve onu çağırıyor. Gas Flora’ya yaklaşarak onu tutmaya çalışıyor, ama şiddetle paniğe kapılan Flora kendini hemen hemen yüksek olan tepeden aşağı atıyor. Gas, Flora’nın yere yığıldığını görünce korkup kaçıyor. Ben Flora’nın yanına geliyor ve onu kucaklayarak tedavi için eve götürüyor. Bu gelişmenin ardından Ben Cameron, Kuklaks Klan adında intikam örgütünü kuruyor. Örgütün üyeleri siyahi Gas’ı buluyor ve yargılamadan infaz ediyor.

Gerçekte bir milletin doğuşu adlı film sinema dili ve özellikle paralel edit tekniği ile muhataplarına siyahilerin barbar, düzensiz, kadın düşkünü mahluklar olduklarını ve kültürlü, düzenli ve tertemiz insanlar olan beyazlarla evlenmeye layık olmadıklarını telkin etmeye çalışıyor. Yine beyazlar için bir tepenin eteğinde veya doğada gezinmek tehlikeli gösteriliyor, zira bu tür yerler barbar siyahilerin mekanıdır ve onlar beyazlara zarar veren mahluklardır.

Bir milletin doğuşu adlı filmin 166. Dakikasından itibaren başlayan bir başka sahnede Kuklaks Klan terör örgütünün lideri Ben Cameron ailesi  Cameron ailesinin damadı yani Fill Stoneman ailesi ile birlikte bir kulübede siyahiler tarafından esir alınmıştır. Siyahiler Cameron ailesinin çiftliğinde çalışan insanları ve hizmetçileri öldürüyor ve aile fertlerini yakalayarak öldürmek istiyor.  Siyahilerin Cameron çiftliğine yaptığı baskının haberi Ben Cameron’a ulaşıyor. Ben de Kuklaks Klan örgütünü topluyor ve hızla çiftliğe doğru hareket ediyorlar. Kuklaks klanlar çiftliğe giriyor ve siyahileri tarumar ederek silahlarını ellerinden alıyor ve kalan siyahiler de kaçıyor. Korkudan kulübenin bir köşesinde saklanan Cameron ailesi ve başkaları dışarı çıkıyor ve artık kendilerini özgür ve güvende hissediyor.

Biraz önce Gas ve Flora’nın takip ve kaçış sahnesinde kullanılan paralel edit tekniği Cameron ailesini kurtarma sahnesinde de siyahilerin grubu ile Kuklaks Klan adlı beyaz grubun arasındaki farkı göstermek için kullanılıyor. Bu teknikle çiftliği basan siyahi grupla çiftliğe insanları kurtarmak için gelen beyaz Kuklaks Klan grubu arasında hızlı geçişler yaşanıyor. Bu paralel editin amacı beyazların imar ve bayındırlığına karşı siyahilerin yıkıcı güç olduğunu telkin etmektir. Gerçekte bu film siyahilerin saldırgan ve barbar olduklarını ve ancak beyazların gelip insanları kurtarmaları gerektiğini söylemek istiyor. Bu sahnede paralel edit tekniği de seyircide ızdırap duygusunu arttırırken dramatik bir tempo ile siyahilerin pençesinde esir olan beyazların kurtarılması için Kuklaks klanların gelip yetişmesi gerektiği empoze ediliyor. Bu teknikte görüntülerin arasındaki geçiş süreleri de git gide kısaltılarak ölüm kalım mücadelesinin stresi arttırılıyor. Bu teknik en iyi şekilde kuklaks klanların kurtarıcı olduklarını telkin etmekte ve onları ön plana çıkarmakta çok etkili oluyor.

Gerçekte bir milletin doğuşu adlı eser bir nevi kölelik düzeninin kaldırılması ve siyahilerin özgürleştirilmesi yanlış bir iş olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu film siyahilerin sosyal düzensizliğin kaynağı olduğunu ve toplumun kurtuluşu ancak siyahilerin yeniden marjinalleştirilmesi ve beyazlarca kontrol altına alınması ile mümkün olduğunu söylüyor.

Bu film siyahilerin yıkım getirdiğini ve ancak kuklaks klan örgütü ve beyazların topluma ve ülkeye huzur ve güveni geri getirebileceğini söylüyor. Bu film ne kadar kötü sıfat varsa siyahilere ve ne kadar iyi sıfat varsa beyazlara veriyor. Örneğin siyahilerin yıkıcı oluşuna karşı beyazlar abad ediyor. Bu film de siyahiler esasen kötü ve beyazların esasen iyi olduğu kalıbı paralel edit tekniği gibi sinema tekniklerini kullanarak defalarca vurguluyor. Gerçekte bir milletin doğuşu siyahilerin anlatırken asla gerçekçi davranmıyor ve bu kesimin tarih boyunca çektikleri acıları asla yansıtmıyor ve sırf siyahileri fiziksel ve cismi özellikleri üzerinde duruyor.

Bir milletin doğuşu adlı filmde beyaz ve siyah kimlikler birbirini reddediyor ve birbirine düşmanlık güdüyor. Gerçekte bu film beyazlarla siyahilerin arasındaki sosyal eşitsizliği ve beyazların siyahilerden daha üstün olduğu düşüncesini meşrulaştırmaya çalışıyor.  Bu filmde siyahi azınlık eline geçen fırsatı değerlendirerek topluma düzeni ve güvenliği ve huzuru geri getiremiyor. Sinema sosyolojisi bakımından bu film beyazların hakimiyetini etkili ve siyahilerin hakimiyetini etkisiz ve yetersiz göstermeye çalışıyor. Bu filmin içerdiği katmanlarda toplumun iyileşmesi beyazların iktidarın başında olması ile mümkün olduğu telkin edilmeye çalışıyor. Bu film sinema dili ile toplumun maslahatı beyazların iktidar olması ve siyahilerin iktidarın başında olmamasında yattığını anlatmaya çalışıyor.

Bir milletin doğuşu adlı eser siyahileri beyazların ve toplumun düşmanı gibi tanıtıyor ve seyircilere beyazların siyahilerden üstün olması doğal olduğunu ve esasen böyle olması gerektiğini, aksi takdirde şer yaratıldığını telkin etmeye çalışıyor.

Geçen bölümde bir milletin doğuşu adlı filmin yönetmeni David Grifith’in yaşadığı çağın siyahiler hakkındaki düşüncelerini sinema dili ve şifreleri ile anlatmaya çalıştığını belirttik, çünkü bir milletin doğuşu tüm emanettarlığı ile Amerika’nın yeniden inşa edilmesi hakkında politikacıların ve tarihçilerin 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında propagandasını yaptıkları şeyleri anlatıyor. Nitekim ABD başkanlarından Wilson Amerikan halkının tarihi adlı kitabının beşinci cildinde Grifith’in bir milletin doğuşu adlı filmine yansıttığı düşüncenin hemen hemen aynısını paylaşıyor. Gerçekte Grifith filmi ile ve Wilson da kitabı ile toplumun saadeti ve mutluluğu ancak beyazların iktidarın başında olması ve siyahilerin de beyazların denetimi altında yaşamasına bağlı olduğu gibi ırkçı bir düşüncenin propagandasını yapıyor.