Eylül 14, 2017 13:05 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere, geçen bölümlerde Amerika’nın sinema dünyası Hollywood’un bu ülkede yaşayan siyahilere yönelik eğilimini ve akışını bir milletin doğuşu ve Tom amcanın kulübesi adlı iki Hollywood eseri ile açıklamaya çalıştık.

Bugünkü sohbetimizde yine Harry Polard’ın 1927 yılında ekran edilen Tom amcanın kulübesi adlı eserinden iki sahneyi irdeleyerek Hollywood’un siyahilere nasıl baktığını biraz daha açmaya çalışacağız.

Geçen bölümden hatırlanacağı üzere, Tom amca eşi Kloe ve iki çocukları ile birlikte Shelby ailesinin geniş çiftliğinde hizmetçi olarak çalışıyor. Olaylar soğuk bir şubat günü başlıyor. Kendisine ait birçok kölesi olan Shelby isimli patron, maddi güçlüklerden dolayı kölelerinden bazılarını satmaya karar veriyor. Aralarında satmak istediği kölelerden birisi, kendisine uzun yıllar hizmet etmiş olan, dürüst, uzun boylu, yakışıklı bir zenciydi. Yüzünde ağır ve ciddi ifade, Afrikalı hatlarını tamamlıyordu. Herkesin, Tom amca diye hitap ettiği bu köle bir kulübede yaşıyordu.

Köle tüccarı, Patron Shelby’den, verdiği paraya karşılık bir iki köle daha talep eder. O sırada içeriye Harry adında küçük bir melez çocuk girer. Harry’i aramak için içeri giren annesini köle tüccarı çok beğenir ve onları satın almak ister. Shelby kadını satamayacağını, ayrıca karısının onu çok sevdiğini söyler. Köle tüccarı, o halde çocuğu almak istediğini söyler. Konuşmaları duyan annesi çocuğu da alıp kaçmak ister. Ertesi sabah çocuğuyla birlikte kaçarlar ve Marx adında zalim bir avukata sığınırlar. Marx arkadaşı Looker ve bir polisin yardımı ile Elize ve oğlu Harry’yi patronundan kaçtığı gerekçesi ile yakalar ve Harry’i üç bin dolara satar. Daha sonraları Harris oğlu Harry’yi bulur ve kaçırır.

Yine geçen bölümde anlatıldığı üzere Tom amca ise karısı ve çocuğundan ayrılarak kendisinin yeni bir patrona satılması için köle tüccarıyla kulübesinden ayrılır.

Nehri geçerken teknede zengin bir ailesi olan küçük Eva, Tom amcayla sohbet eder. Babasını Tom amcayı, köle tüccarından satın almaya ikna ettireceğini söyler ve Tom amca buna minnettar kalır. Eva’nın babası çok iyi kalpli, merhametli bir insandır ve Tom’u köle tüccarı Harley’den satın alır. Eva’nın babası Tom amcayı arabacı yapar. Tom ailesinden ayrı kalma problemi dışında çok mutludur. Tom yeni patronundan azad edilme sözü alır. Zaman ilerledikten sonra Eva’nın babası hastalanıp ölür. Eva’nın annesi Tom’u acımasız bir adama satar. Yeni patron çok acımasız ve kötü bir insandır. Karısı da aksine çok iyi kalpli ve merhametlidir. Karısı kölelere yapılan işkencelere üzülmekten kendini alamaz. Tom amca yapılan her türlü kötülüğe karşın dürüst ve itaatkar olmaya devam etmiştir. Yıllar sonra kötü patron ölür ve karısı Tom amcanın ölümünden sonra da bütün köleleri azat eder.

Şimdi sohbetimizin devamında Tom amcanın kulübesi adlı eserin iki sahnesini gözden geçirmek istiyoruz. Eğer bu filmi seyrettiyseniz, filmin 86. Dakikasından başlayan bir sahnede, Lagri çiftliğin misafir odasında Kasi’yi eziyet etmektedir, neden çünkü halvetini bozmuştur. Ardından Lagri’nin iki siyahi koruması Sambo ve Kimyo, Tom amcayı sürükleyerek misafir odasının kapısının ardına getirir ve kapıyı çalar. Lagri onlara pencerenin arkasından girmelerini söyler. İki siyahi köle Tom amcayı misafir odasına iter ve Lagri’ye “şu pis zenci elleri ile münacat ediyor” der ve Lagri’nin talimatı üzerine Tom amcayı Lagri’nin önüne atarlar Lagri orta mesafeden bir çekimde Tom amcanın yakasını tutar ve şöyle der: ben benim için çalışanların tüm vücudunu isterim.

Sahnenin devamında Lagri’den bir yakın çekimde sert bir ifade ile kendisine vurgu yaptığını görüyoruz. Bu yakın çekim kesilerek bu kez Tom amcadan yakın bir çekimde necip ve mazlum bir yüz karşımıza çıkıyor. Bu yakın çekimde ise siyahi korumaların taş gibi yüzleri ve ahmakça bakışları dikkat çekiyor. Beyaz patron Lagri’nin gözünden ise şirret akıyor. Lagri Kasi’ye şöyle bir bakıyor, ardından bir kırbaç getirerek Tom amcadan Kasi’ye kırbaçla vurmasını istiyor. Kasi nefret ve infialle Lagri’ye bakıyor. Tom amca ise şöyle diyor: hayır, ben bunu yapamam patron. Lagri yumrukla Tom amcanın yüzüne vuruyor, Tom amca yere düşüyor. Lagri şöyle diyor: ben sen benim malım olman için 12 bin dolar verdim, hem ruhun hem cismin. Tom amca işaret parmağı ile göğü göstererek şöyle karşılık veriyor: hayır patron, belki benim cismim size ait olabilir, ama ruhum tanrıya aittir. Lagri Tom amcayı döve döve odanın dışına götürüyor ve iki siyahi korumasına onu en ağır biçimde kırbaçla vurmalarını emrediyor.

Tom amcanın kulübesi adlı filmin bu sahnesi Amerika’da zalim kölelik düzeninde patronlar kendilerini kayıtsız şartsız siyahi kölelerin maliki ve sahibi olarak gördüklerini gösteriyor. Amerikalı beyaz patronlar köleleri satın almak için ödedikleri paranın karşılığında onlardan en ufak hatayı kabul etmiyor ve siyahi köleleri kendilerinin malı gibi görüyordu. Hatta iki siyahi koruma da beyaz patron Lagri’ye Tom amcayı eziyet etmekte yardımcı oluyor. Bu konu siyahilerin çoğu beyazların sultacı anlayışı yüzünden kendi izzet ve insaniyetlerini kaybettiklerini ve kendi soydaşlarına bile yardım etmediklerini gösteriyor. Gerçi Tom amca gibi seyrek sayıda siyahi de beyaz Lagri gibi patronların tüm taciz ve eziyetleri ve insanlık dışı uygulamalarına rağmen izzet, şeref ve insaniyeti kaybetmiyordu.

Tom amcanın kulübesi adlı 1927 Hollywood yapımı filmin 97. dakikasından başlayan bir başka sahnesinde ise Eliza ve Kasi’nin beyaz patron Lagri’nin elinden kaçarak Tom amcaya sığındıklarını görüyoruz. Onlar Tom amcanın yardımı ile tavanaltı odaya saklanıyorlar. Lagri bu odaya hiç uğramıyor, çünkü öldürdüğü insanların ruhu bu odada olduklarını düşünüyor. Ancak Tom amca Eliza ve Kasi’nin saklandıkları yeri Lagri’ye söylemeyi reddediyor. Sonuçta Lagri ve uşakları Tom amcayı ölünceye kadar dövüyor. Beyaz patron Lagri sonunda Eliza ve Kasi’nin saklandığı yeri buluyor, fakat onları yakalamak istediğinde Tom amcanın ruhu ona saldırıyor. Lagri Tom amcanın ruhu ile çatışma sonucunda pencereden aşağıya düşüyor ve ölüyor.

Filmin sonunda Tom amcanın ilk sahibi Shelby’nin oğlu George Shelby , George Harris ve Hanry ile birlikte Tom amcayı satın alıp geri götürmek için Lagri’nin çiftliğine geliyor, ama maalesef biraz geç kalmıştır, çünkü Tom amcanın acı ve dertli yaşamı son bulmuştur. Fakat Eliza kocası George Harris ve oğlu Hanry’ye kavuşur.

Değerli dostlar, Tom amcanın kulübesi adlı filmin sahneleri gözden geçirildiğinde, bu filmde siyahilerin sosyal ve iktisadi konumu alçak ve geçim şartları facia boyutunda kötü ve tamamen beyaz patronlara bağlı olduğunu gösteriyor. Nitekim filmde kullanılan simgeler ve anlatılan konular da siyahilerin acı kaderini ve içler acısı halini yansıtıyor. Siyahi karakterler genellikle menfi ve kötü rolleri oynuyor, gerçi aralarında şerefli, mihriban, vefakar ve zeki bir siyahi de bulunuyor: Tom amca.

Eğer Tom amcanın kulübesi adlı eseri, bir milletin doğuşu adlı eserle karşılaştıracak olursak, bir milletin doğuşu adlı filmde tek yanlı ve taraf tutan bakışın, tarafsızca bakışa doğru hareket ettiğini söylemek mümkün.

Tom amcanın kulübesi adlı filmde beyazlarla siyahilerin arasındaki sürtüşmeler ve yüzleşmeler pek fazla abartılı gözükmüyor. Film tüm istisnalarına karşın yine de siyahilerin medeni olmayan bir toplum olduğu yönündeki klasik telkine devam ediyor, ama arada bir de beyazları suçlu gibi gösteriyor. Oysa bir milletin doğuşu adlı filmde siyahiler yüzde yüz suçlu ve beyazlar tamamen haklı ve medeni gösteriliyordu.

Bir milletin doğuşu siyah ve beyaz ırkların arasındaki ilişkileri anlatırken tamamen gerçekçilikten uzaklaşıyor, fakat Tom amcanın kulübesi bu ilişkileri anlatırken kısmen tarihi ve sosyal gerçekleri önemsiyor. Örneğin tarihte belirtildiği üzere, beyaz patronların siyahi kölelerin sırtına indirdikleri kırbaç, beyazların siyahilere yönelik zulümlerinin simgesidir, fakat bir milletin doğuşunda bu konuya asla yer verilmezken, Tom amcanın kulübesinde bu gerçek kısmen de olsa ifade ediliyor.

Ancak Tom amcanın kulübesi gerçekçiliğe doğru hareket etmesine karşın siyahileri aşağılama eğilimi bu filmde de devam ediyor. Siyahi karakterler sade ve herhangi bir dramatik karmaşıklıktan uzaktır. Filmde siyahi karakterler sadeleştiriliyor ve onlardan yine şehirdışı çiftliklerde bulunmaları, sosyal adetlere aykırı davranışları gibi klasik ve kalıplaşmış görüntülerin verilmesi de ihmal edilmiyor. Filmde yine siyahilerin yaşamı ve kaderi beyazların elinde olduğu telkin ediliyor.

Tom amcanın ailesi beyaz bir patronun bir başka beyaz patrona olan borcu yüzünden dağılıyor, beyaz patronlar hatta siyahi kölelerin cisminden başka ruhunu da ele geçirmek istiyor, fakat siyahi kahraman karakterin muhalefeti ile karşılaşıyor. Tom amca beyaz patron Lagri’nin onun insaniyetini ve şerefini kendisinin insani olmayan tasavvurlarının seviyesine düşürmesine müsaade etmiyor, fakat beyaz patron bu kez iki siyahi korumasının yardımı ile Tom amcayı şiddetle darp ederek sonunda ölümüne sebebiyet veriyor.

Evet, bugünkü sohbetimizde 1927 Hollywood yapımı Tom amcanın dosyasını kapatıyoruz. Bir sonraki sohbetimizde ise Elia Kazan’ın 1949 yılında yönettiği Pinky adlı filmi ile sizinle birlikte olacağız. Eğer fırsatınız varsa bu filmi yorumlamadan önce mutlaka seyredin, böylece bizim yorumumuzla daha iyi irtibat kurabilirsiniz.