Eylül 16, 2017 18:14 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde Hollywood dünyasının siyahilerle ilgili eserlerinden biri olan Pinky adlı eseri ele almak istiyoruz.

Pinky, Hollywood dünyasının yirmici yüzyılının ortalarında parlayan ünlü yönetmeni Elia Kazan’ın yönettiği bir eserdir. Pinky 1949 yılında yapımı gerçekleşti ve süresi de yaklaşık 100 dakika kadardır.

Filmin baş karakteri Patricia Johnson adında renkli derili bir kızdır. Arkadaşları onu Pinky adı ile çağırıyor.

Aslında Pinky bir melezdir ve derisinin rengi de daha çok beyaza kaçmaktadır. Pinky siyahilere yönelik aşağılayıcı ve ırkçı bakıştan ötürü her yerde kendisini beyazlardan biri olarak tanıtmaya çalışır.

Pinky siyahi büyükannesi Dicey’nin destekleri ile kuzeyde beyazların hemşirelik  okuluna kayıt yaptırır ve macera, Pinky mezun olduktan sonra büyükannesini görmek için Amerika’nın güneyine geri döndüğü zamandan başlar. Pinky’nin büyükannesi Dicey, komşuların elbiselerini yıkamak ve ütü yapmakla geçinmektedir.

Pinky büyükannesinin ısrarı üzerine çok yaşlı ve ölüm döşeğinde olan bayan Em’in bakımını üstlenir. Bayan Em büyük bir çiftliğin malikidir. Em siyahileri sevmez ve bu yüzden Pinky’yi de çocukluk günlerinde çiftliğe almazdı. Ancak şimdi Pinky’nin şefkati ve vefakarlığı bayan Em’in görüşünü değiştirmiştir ve hatta vasiyetnamesinde çiftliğini Pinky’ye bırakır.

Bayan Em öldükten sonra vasiyetnamesi ailenin doktoru tarafından okunur. Ancak mirasın Pinky’ye kalmış olması başta bayan Em’in dayısının karısı bayan Wooley olmak üzere, Em’in ailesinin muhalefeti ile karşılaşır. Bayan Wooley olayı mahkemeye taşır ve seçkin avukatın yardımı ile vasiyetnameyi sahte gibi göstermeye çalışır, ama başarılı olamaz.

Öte yandan Em ailesinin beyaz hekimi Thomas Adams Pinky’ye evlenme teklifinde bulunur ve onu Kuzey Amerika’ya götürmek istediğini söyler. Pinky ilkin bu konuya olumlu yaklaşır, çünkü özellikle kendisini beyazlardan biri olarak tanıtmak istemektedir. Ancak daha sonra bayan Em’in bakımı sırasında yaşanan gelişmelerin ardından artık siyahi kimliğini inkar etmek istememektedir. Pinky güneyde kalıp bayan Em’in kendisine verdiği çiftliği siyahiler için hemşirelik okuluna çevirmek ister. Bur arada her ne kadar Dr. Adams Pinky’ye onunla kuzeye gelmesi ve beyazlar gibi yaşaması üzerine öneride bulup ısrar ettiyse de bu ısrarlar fayda etmez, çünkü Pinky onunla mutlu olamayacağını düşünerek Dr. Adams’a ret cevabı verir.

Pinky adlı eserin en bariz özelliğine gelince, Elia Kazan’ın bu eseri ile savaştan sonra Hollywood dünyasında yapımı gerçekleşen sosyal temalı filmlerin kapalı çemberini kırarak yeni zeminler yarattığı söylenebilir.

Pinky gerçekte renkli derili bir kızın kimlik krizi ile ilgilidir. Bu kızın derisinin rengi çok rahat kendisini beyaz biri olarak tanıtacak kadar açıktır. Nitekim bu durum onu bir çok kez daha aydın bir geleceğe kavuşmak ve toplumda aktif biri olabilmek için kendisini beyaz olarak tanıtmaya teşvik etmiştir. Bu eser çok iyi bir şekilde siyahilerle beyazların ilişkileri üzerinden siyahi kimliğinin ikiye bölünmüşlüğünü ve toplumun onlara bakışını aktarıyor.

Sohbetimizin devamında da üzerinde duracağımız gibi Pinky’nin kişiliğinde yaşanan istikrarsızlık ve siyahi olduğu için toplumdan dışlanma korkusu, bu eserin ana eksenlerinden birini oluşturuyor. Bundan başka film boyunca beyaz karakterlerin çeşitli konumlarda Pinky’ye yönelik farklı bakışları da üzerinde durulması gereken bir noktadır ve seyirciyi, Hollywood sinemasının Amerika’nın medeni hareketi eşiğinde siyahilere konvansiyonel bakışının değişmesi ile tanıştırır.

Görünen o ki bu eserde Amerikan toplumu ve Hollywood sinemasının 1915 yapımı bir milletin doğuşu ve 1927 yapımı Tom amcanın kulübesi adlı eserlere yansıyan mutlak olumsuz bakışı bir nebze olsun yumuşatılmıştır.

Gerçi Pinky adlı eserin ırkçılık karşıtı bir eğilimi bulunuyor ve bu eğilimi ön plana çıkarmaya çalışıyor, ama yine de eseri yaratan beyaz düzen hala siyahilerin haklarını tanımıyor. Beyaz düzen hala hatta eğitim gibi alanlarda büyük sosyal eşitsizlikleri içeriyor. Nitekim Pinky daha iyi bir eğitim almak üzere siyahilerin değil de, beyazların okuluna gitmek zorunda kalıyor. Öte yandan Amerikan toplumunda siyahilere yönelik algı, Pinky’yi ruhi depresyona ve sosyal kırılmışlığa sürüklüyor, öyle ki sosyal konum kazanmak ve en doğal haklarına kavuşmak için kimliğini ve asaletini inkar etmek zorunda kalıyor, gerçi maceranın ilerleyen günlerinde ve özel durumlarla karşılaşmak ve özellikle bayan Em ile oturup kalkmanın ardından kimliğini inkar etmekten el çekiyor ve gerçek soyunu ve benliğini benimsiyor. Pinky bu yüzden beyaz bir hekimle evlenmeyi bile reddediyor, oysa bundan önce Pinky tüm geçmişini ve benliğini bırakmak ve beyaz hekimle siyahilerin dar dünyasından kurtulmak istiyordu. Bu arada Pinky’nin gerçek kimliğini benimsemekte esas etken yine beyaz biri olan bayan Em’dir. Bu durum, Amerika’da 1940’lı yıllarda siyahilerin hala bağımsız düşünerek karar veremediklerini gösteriyor.

Değerli dostlar sohbetimizin devamında şimdi sizi Pinky adlı eserin çok önemli bir sahnesine götürmek istiyoruz. Bu sahne filmin 16. Dakikasında Jack adlı siyahi bir adamın çiftliği önünde başlıyor. Jack, Pinky’nin büyükannesinin komşusudur. Pinky kuzeyde hemşirelik okuluna devam ederken, büyükannesi Pinky’ye göndermek üzere Jack’e para veriyordu, fakat Jack asla bu paraları göndermezdi. Pinky siyahi Jack’in çiftliğine gidiyor ve zorla paraların bir kısmını geri alıyor. Pinky çiftlikten ayrılmak üzereyken Jack’in eşi Rosalia geliyor ve Pinky ile kapışıyor ve paraları geri almaya çalışıyor. O sırada içinde iki polis olan bir polis aracı geliyor. Birinci polis Jack ve eşine saldırıyor ve onların üzerini aramaya başlıyor. İkinci polis ağzında bir sigara, Pinky’ye doğru ilerliyor ve şapkasını çıkararak saygı gösteriyor.

Sahnedeki diyalog ise şöyle devam ediyor:

Birinci polis: burada neler oluyor?

Jack panikle: hiş bir şey memur bey.

Birinci polis Rosalia’dan kuşkulanıyor ve üzerini aramaya başlıyor ve elbisesinin altında sakladığı bir bıçağı buluyor.

İkinci polis Pinky’ye dönüp soruyor: Acaba bunlar sizi rahatsız mı etti?

Pinky şöyle diyor: hayır, ben davacı değilim.

Pinky acele ile oradan ayrılmak istiyor. İkinci polis ona doğru yürüyor ve soruyor: galiba siz buraların yabancısısınız. Acaba Jack size tacizde mi bulunmak istedi bayan?

Pinky şöyle diyor: hayır, hayır.

İkinci polis soruyor: ya o kadın? Biz o kadının sizi tehdit ettiğini hissettik?

O sırada Rosalia şeytani bir gülümseme ile şöyle diyor: neden siz iki beyaz bey ona bayan diyorsunuz? O bir renkli deriliden başka bir şey değil, o benim adamımı çalmak istiyordu.

Rosalia bu sözlerin ardından Pinky’ye saldırmak istiyor. Jack ve birinci polis Rosalia’ya engel oluyor. Birinci polis Rosalia’nın yüzüne sert bir tokat vuruyor. Pinky ikinci polise sığınıyor ve şöyle diyor: lütfen onu sakinleştirin.

İkinci polis Pinky’ye soruyor: acaba o kadın doğru mu söylüyor?

Pinky şöyle diyor: evet, ben renkli deriliyim, bayan Dicky Johnson’un torunuyum.

Bu sözleri duyan birinci polis Pinky’yi Rosalia’ya doğru itiyor. Pinky bu durumdan rahatsız oluyor ve orayı terk etmek istiyor, ancak ikinci polis ona engel oluyor ve sert bir şekilde Pinky’yi Jack ve eşi Rosalia ile birlikte polis aracına bindirerek karakolu götürüyor.

İki polis ve üç sanık karakola gidiyor, ancak ırkçılık karşıtı olan yargıç Walker her üç kişiden bu kavgaya son vermelerini istiyor.

Evet, değerli dostlar şimdi sohbetimizin devamında Pinky adlı eserin bu sahnesinin içerdiği işaretleri ve imaları gözden geçirmek istiyoruz.

Biraz önce de duyduğunuz gibi polis kavga yerine gelir gelmez hiç bir soru sormadan hemen siyahilerin üzerini aramaya başlıyor. Bu durum, polislerin gözünde siyahilerin her zaman suçlu oldukları varsayımı ve önyargısını yansıtıyor. Amerika’da toplumun düzenini ve güvenini sağlamakla yükümlü olan polis ırkçı bir tutumu söz konusudur ve toplumda yaşanan olaylara da ırkçı gözüyle bakmaktadır. Beyaz polisler Pinky renkli derili olduğunu öğrenmeden önce ona gayet saygı ile davranıyor, ama melez olduğunu anlar anlamaz davranışları değişerek saygısız ve sert oluyor. Bundan başka söz konusu olayda Pinky haklı olduğu ve hiç bir suç işlemediği ve olay yerinden ayrılmak istediği halde sırf renkli derili olduğu için suçlu gibi muamele görüyor ve beyaz polislerin sert davranışına maruz kalıyor.