Mart 19, 2016 09:53 Europe/Istanbul

İmam Ali (sa) çok güzel bir vecizesinde şöyle buyuruyor: Bana bir harf öğreten kimse, beni kendi kölesi yapmıştır.

Evet, bugün sohbetimizde öğretmen ve eğitimin önemi ile ilgili ayet ve hadislerden söz edeceğiz. Öğretmenler insanları eğitmek ve bilimi yaymak sureti ile onları kemale doğru yönlendirir ve gelişmelerine vesile olur. Gerçekte insanlar her türlü gelişmelerini ve kemale ermelerini öğretmenlere borçludur. Gerçekte ilim ve bilim yüce Allah’ın nimetlerindendir ki en başta Enbiyalara ve evliyalara öğretmiş ve daha sonra tüm beşeriyete sunmuştur. Enbiyalar ve evliyalar da yüce Allah’ın bu nimetlerine şükretmek amacıyla öğrendikleri ilim ve bilimi başkalarına öğretmiştir. Yüce Allah Cuma suresinin 2. Ayetinde şöyle buyurur: Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler. Beşeriyetin en büyük öğretmeni Hz. Muhammed (sav) bu özelliği ile onur duyar ve şöyle buyururdu: Ben öğretmek için gönderildim. İşte bu yüzden İslam dininde öğretmenlik maneviyatla bütünleşen bir ameldir ve din önderleri buna büyük saygı duymuştur. Öğretmenliğin mevkii o kadar yüksektir ki İmam Hasan Asgeri (sa) şöyle buyurur: Kim bir cahili hidayete erdirir ve ona İslam’ı öğretirse, yüce Allah katında biz ehli beytin yanında yer alır. İslam kültüründe öğretmenlik önemli ve büyük bir görevdir, çünkü öğretmenin çalışma alanı bütün bir toplumu, milleti ve hatta tüm dünyayı kapsar. Kur'an-ı Kerim Maide suresinin 32. Ayetinde şöyle buyurur: ... Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Gerçi ayetin görece anlamı maddi yaşam ve ölüm gibi görünür, fakat bundan daha önemlisi manevi yaşam ve ölümdür. Bir insanı cahillikten kurtarmak, ona hayat vermek gibidir. Bu yüzden bir insanı eğitmek ve hidayete erdirmek tüm beşeriyeti eğitmek ve hidayete erdirmekle eşittir ve yine bir insanı saptırmak, tüm beşeriyeti saptırmak gibidir. Rivayetlere göre bir gün adamın biri İmam Seccad’a (sa) gelir ve babasının katilini şikayet ederek kısas talebinde bulunur. İmam Seccad (sa) şöyle sorar: Acaba bu şahıs sana her hangi bir hizmette bulunmadı mı ki kısas yerine diyet ödesin? Adam şöyle dedi: Evet, bir kaç gün benim öğretmenimdi, ama bu kısastan vaz geçmeme sebep olamaz. İmam Seccad (sa) şöyle buyurdu: Sen ne dersin?! Öğretmek ve irşad etmenin değeri onun kanından, yani kısas edilmesinden çok fazladır. Bu sözleri duyan adam, kısas talebinden vaz geçer. Öğretmenlik mevkii yüce bir mevkidir, öyle ki bu mevkiden daha üstün bir mevki yoktur ve öğretmenler peygamberlerin varisleri sayılır. Nitekim İmam Sadık (sa) şöyle buyurur: Bilginler peygamberlerin varisidir. Öğretmen ve üstadın mevkii o kadar değerlidir ki İslam peygamberi (sav) İmam Ali’ye (sa) şöyle buyurur: Ey Ali, eğer biri senin aracılığın ve Allah’ın yardımı ile hidayet yolunu bulur ve hakka doğru yönelirse, yığınla kırmızı tüylü devenin maliki olmandan daha hayırlıdır. Bilindiği üzere kırmızı tüylü deve o dönemde Arap dünyasında en değerli mal varlığı sayılırdı. Yine İslam peygamberinden (sav) bir hadiste şöyle okumaktayız: Acaba size bağışlayanların en bağışlayanı kim olduğunu haber vereyim mi? bağışlayanların en bağışlayanı Allah’tır ve ben ademoğullarının en bağışlayanıyım ve benden sonra sizlerin arasında en bağışlayanı, bir ilim ve bilimi öğrenen ve onu yayarak başkalarına öğretendir. Böyle biri kıyamet gününde kendisi bir ümmet gibi mahşur olacaktır. Burada öğretmenin ümmete benzetilmesi açıkça öğretmenlerin düşünceleri ve kişiliği toplumu eğitmeye paralel olarak beşeri toplum arasında yayıldığını gösterir ve öğretmen ne kadar daha fazla sayıda talebe ilim ve bilim öğretirse, o kadar manevi ve sosyal kişiliği toplumda yayılır ve kah bir ümmet kadar olur. İma Ali (sa) da toplumun tüm kesimlerinin öğretmene saygı duyması gerektiğine inanır ve müslümanlara bu değerli insanlara hangi mevkide olursa olsun, kendi babaları gibi sevmelerini ve saymalarını tavsiye eder ve şöyle buyururdu: Babanıza ve öğretmeninize saygı göstermek için onların önünde ayağa kalkın, hatta padişah olsanız bile. İmam Zeynelabidin (sa) da toplumun çeşitli kesimlerinin haklarına işaret ederken öğretmenlerden toplumun üstün kesimi şeklinde söz eder ve izleyenlerine ve yakınlarına öğretmenlerin ve hocaların haklarına saygı göstermelerini tavsiye eder ve şöyle buyururdu: Senin öğretmeninin hakkı, ona saygı göstermen ve önünde eğilmendir ve her mecliste ona saygı göstermeli ve sözlerini iyice dinlemelisin. İmam Hüseyin’le (sa) ilgili bir rivayette şöyle okumaktayız: Bir gün Medine’de Abdurrahman Selmi adında bir öğretmen İmam Hüseyin’in evlatlarından birine Hamd suresini öğretti. İmam’ın muhterem evladı öğrendiği sureyi babasına okuduğu vakit, İmam çok sevindi ve öğretmeni davet etti ve kendisine teşekkür etmek için bin dinar ve bin hille ödül verdi. İmam Hüseyin (sa) bu yüksek mükafat yüzünden itiraza uğradığında şöyle buyurdu: bu mükafat nerede, onun lütfu, yani Hamd suresini öğretmenin değeri nerede! 015