Aralık 24, 2017 20:33 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde geçen bölümde ele aldığımız Solomon Northup’ın yaşamını konu alan 12 yıllık esaret adlı filmi irdelemeye devam etmek istiyoruz.

12 yıllık esaret adlı filmi Steve Mc Queen yönetti ve 2012 yılında Hollywood ekranlarında seyircileri ile buluştu. Filmin senaryosu ise Solomon Northup’ın aynı adı taşıyan kitabından esinlenerek yazıldı. Filmin süresi 134 dakika. Bu film 187 milyon dolar sattı. Filmin ana teması, Solomon Northup’ın hayatıdır

Geçen bölümde anlatıldığı üzere, 1841 yılında Solomon Northup özgür bir siyahiydi ve eşi ve çocukları ile birlikte Newyork’un Saratogay bölgesinde yaşıyordu. Solomon viyola çalarak geçimini sağlıyordu. Bir gece Solomon iki beyaz tarafından ve bir konser turu vaadi ile kandırılır ve iki beyazla birlikte Washington’a gider. İki şer beyaz Solomon’u sarhoş ederek bayılttıktan sonra köle olarak satar. Northup kendine geldiğinde elini kolunu zincirde bulur. Solomon serbest bırakılmasını ve ailesinin yanına geri dönmek istediğini söyler, fakat beyazlar onun özgürlüğünü elinden alır ve bir köleye dönüştürür.

Solomon Northup Amerika’nın güneyinde New Orlean eyaletinde bir pamuk tarlasına götürülür. Northup New Orlean eyaletinde ilkin William Ford adında bir beyaz tarafından satın alınır ve daha sonra borcunun bir bölümü olarak Edwin Epps’e verilir. Northup hayatının tam 12 yılını güneyli bir köle olarak çok zor şartlar altında ve bir çok zorluğa katlanarak geçirir. Northup sonunda 1853 yılında köleliğe karşı olan Samuel Bass adında kanadalı bir işadamının yardımıyla esaretten kurtulur ve zaten baştan da sahip olduğu özgürlüğüne kavuşur.

Şimdi ele almak istediğimiz sekans, Ford’un çiftliğinde bir sahnedir. Ford Platt ya da esas karakterimiz Solomon’u köle pazarından satın alıyor ve Luisiana’daki çiftliğine götürüyor. Ford çiftliğinin kahyası Çaypin ve marangozu da Tibeats’tir. Solomon ya da Platt ise Ford’un çiftliğinde yavaş yavaş yeteneklerini göstermeye başlıyor.

Filmin 35. Dakikasında başlayan sahnede Platt  Çaypin ve Tibeats’e nasıl küçük bir tekne yaparak Ford çiftliğine uzanan ırmağın karşı kıyısına geçip çiftliğin ihtiyaç duyduğu şeylerin temin edilebileceğini anlatıyor. Ancak Platt’in bu görüşü, çiftliğin ihtiyacını karayolu üzerinden temin edilmesini savunan Tibeats’in görüşüne aykırıdır. Bu sahnede kamera her üç karakteri dizlerinden başlarına kadar bir çerçevede gösteriyor.

Platt şöyle diyor: ırmak, içinde tekne kullanılabilecek kadar derinliği var. Hatta yük dolu bir tekne. Eğer çalışma yerimizle ırmağın sonuna kadar uzanan yolu tekne ile katedersek, yol karaya göre bir kaç mil daha kısalır. Bence bu yöntemle nakliyat bedeli düşer.

Tibeats şaşırmış bir şekilde şöyle diyor: yani tamamen düşecek!

Platt şöyle diyor: eğer ırmak kullanılırsa evet.

Tibeats şöyle diyor: sen mühendis misin, köle misin? Mühendis mi köle mi?

Çaypin şöyle diyor: bırak konuşsun.

Tibeats şöyle diyor: bu sadece bir plan. Bir çok mühendis bu planı döktü, fakat ırmak çok dar.

Platta şöyle diyor: ben hesapladım. Irmağın en dar yerinde eni üç buçuk metre, bir teknenin geçebileceği kadar geniş. Kölelerden bir grup bunu yapabilir.

Tibeats şöyle diyor: sen nakliyattan ne anlarsın?

Platt şöyle diyor: Çamplin kanalının onarımında işçiydim. Gelirimle üç kişiyi de işe almıştım ki bana yardım etsinler. Çamplin göletinden Trava’ya büyük teknelerle nakliyat işine girmiştim.

Çaypin Tibeats’e dönerek şöyle diyor: itiraf etmeliyim ki ben etkilendim, hatta sen etkilenmemiş olsan bile.

Çaypin Platt’a dönerek şöyle devam ediyor: bir takım topla, bakalım ne yapacaksın.

Platt bir kaç köleyi yanına alarak küçük bir tekne yapıyor ve ırmağı geçmeyi başarıyor. Bu durum ve benzer durumlar Tibeats’in kıskançlığını ve öfkesini tetikliyor.

Bu sahnede kamera diğer bir çok sahne gibi hareketsiz ve sabittir. Sabit görüntü muhataba hareketsizlik, değişmemek ve çaresizlik, siyahilerin önceden yazılan kaderi ve takdiri olduğunu telkin ediyor.

Yine bu sahnede  Çaypin ve Tibeats’in Platt’a karşı davranışı da Tibeats gibi bazı beyazların siyahilere karşı düşmanlığı zati ve Çaypin gibi bazı beyazların davranışı ise maslahat icabı olduğu gizli bir şekilde telkin edilmeye çalışıyor. Her türlü eşitsizlikle dolu olan kölelik düzeninde siyahilerin kendi yeteneklerini ortaya koyma fırsatları çok kısıtlıdır ve seyrek sayıda fırsat da Çaypin gibi beyazların kişisel çıkarları doğrultusunda doğmaktadır, oysa beyazların büyük çoğunluğu siyahilerin yeteneklerinin ortaya çıkmasına karşıdır.

Bu filmden sizler için seçtiğimiz bir başka sahne, filmin 101. Dakikasında başlıyor. Efendi Ford çiftliğinde Tibeats’in kıskançlık ve kibir duygusu ile Platt’ın yeteneği arasındaki sürtüşme şiddetleniyor. Tibeats Platt’ı öldürmek istiyor ve Ford Platt’ı borcu yüzünden efendi Epps adında kötü birine vermek zorunda kalıyor. Bir gün ırkçılığa karşı olan Bass adında Kanadalı bir işadamı Epps’in çiftliğine geliyor. Bass Epps’le ırkçılık konusunda tartışıyor ve Platt da bu tartışmayı izleyerek dinliyor.

Bass şöyle diyor: sen şu sıcak havada beni kaygı ediyorsun, oysa işçilerinin durumu daha kötü.

Epps şöyle diyor: işçilerimin durumu mu?

Bass şöyle diyor: şartları çok ağır.

Epps şöyle diyor: daha neler.

Bassa şöyle diyor: bay Epps, bu şartlar tamamen yanlış.

Epps şöyle diyor: bunlar bana yardım etmek için istihdam olmadılar ki, bunlar benim malım.

Bass şöyle diyor: bu sözleri onurla mı söylüyorsun?

Epps şöyle diyor: bir gerçek olarak söylüyorum.

Bass şöyle diyor: şu kölelik kanununda hiç adalet ve insaf yok, ama ilginç bir sorunun gündeme gelmesine sebep oldunuz. Madem söz buraya geldi, söyleyin sizin siyahilerin üzerinde ne hakkınız var ki?

Epps şöyle diyor: ne hakkı? Ben bunları satın aldım, parasını verdim.

Bass şöyle diyor: tabi ki bunu yaptınız ve kanun da size siyahileri saklama hakkı vermiş, ama kanundan özür dileyerek, bu yalan. Diyelim ki onlar bir bent ekledi, senin özgürlüğünü elinden aldı ve köle yaptı. Diyelim ki öyle oldu.

Epps alayla şöyle diyor: bu konunun varsayılacak bir yanı bile yok.

Bass şöyle diyor: yasalar değişebilir Epps. Bu evrensel bir hakikat ve inançtır ve her zaman sabittir. Bu bir gerçektir. Saf ve sade bir hakikat, eğer bir şey doğru ve iyiyse herkes için öyledir, siyahla beyaz eşittir.

Epps şöyle diyor: beni bir zenci ile mi karşılaştırıyorsun Bass?

Bass şöyle diyor: ben sadece tanrı açısından sizin aranızdaki farkın ne olduğunu soruyorum.

Epps şöyle diyor: bu bir beyazla bir hayvanın farkı nedir diye sormaya benziyor. Hayvanların şuuru ancak benim sahip olduğum şu zenciler kadardır.

Bass şöyle diyor: dinle Eppes, şu zenci dediklerin hepsi insan, eğer onlar vahşi bir avuç hayvanla bir olacaksa o zaman sen ve senin gibiler bunun hesabını vermelisiniz. Bir hastalık var bay Epps, korkunç bir hastalık, Amerikan milletinin içine düşmüş, ama bunun hesap verme günü de vardır.

Epps şöyle diyor:  şimdiye kadar senin gibi konuşmak ve başkalarının dinlemesini isteyen birini görmedim. Beyazlarla siyahilerin eşit olduğu şeyleri söylüyorsun, tabi biri seninle tartışmak isterse, ama bu dediklerin doğru değil, kesinlikle böyle değil.

Bass ve Epps’in tartışmasını dikkatle dinleyen Platt, Bass’ın kölelik karşıtı eğilimini fark ediyor ve filmin devamında ona hayatını anlatıyor ve daha sonra da onun yardımı ile efendi Epps’in çiftliğinden kurtuluyor.

Bu sahnenin yorumunda, beyazların Bass gibi seyrek sayıda beyazın köleliğe inanmadığını fakat Epps gibi çoğu beyaz insanın  siyahilerle beyazların eşit olmadığına inandığını söyleyebiliriz. Gerçekte beyazların arasında renkli derilere karşı insan gibi davranın dürüst ve iyi insanlar da vardır. Gerçi bu tür insanların sayısı azdır, fakat yine de efendi geçinen beyazların düşüncelerini etkileyebilmekte ve siyahilerin özgürlüğe kavuşmalarına yardım edebilmektedir.

12 yıllık esaret adlı film genelde kölelik düzenine insaflı bir şekilde yaklaşarak bu düzeni reddediyor.  Bu filmde zayıf siyahilerin yanında güçlü ve zeki siyahilerin de bulunduğu anlatılıyor ve yine kötü beyazların yanında insan gibi davranan beyazlar da gösteriliyor. Bu film siyahilerin karakterinden çok boyutlu bir rivayet anlatıyor.