İmam Sadık’a -s- göre vahdetin yolları
17 Rebiülevvel, İmam Cafer Sadık’ın -s- kutlu veladet yıldönümüdür. Son ilahi resul Hz. Muhammed’in veladeti ile aynı güne denk gelen bu mübarek günü kutluyor ve sizi hazırladığımız sohbetimizi dinlemeye davet ediyoruz.
Evet, bugün 17 Rebiülevvel, nur ve hidayet Resulü Muhammed-i Mustafa’nın -s- ve yine İmam Cafer Sadık’ın -s- veladet yıldönümüdür.
İmam Sadık -s- olarak ün yapan İmam Cafer bin Muhammed -s-, Şia Müslümanların altıncı imamıdır. İmam Sadık -s- 34 yıl süren bereketli imamet yıllarında ceddi Hz. Muhammed’in -s- dini İslam’ı ihya etmek ve ilahi mesajı tebliğ etmek ve insanların hidayete erdirmek için büyük emek harcadı. İmam Sadık -s- ayrıca mutahhar ataları gibi, Kur'an'ı Kerim ve nebevi sünneti eksen alarak Müslümanların arasında vahdet ve dayanışmayı en önemli hedeflerinden olarak belirledi. Nitekim İslam dininin temel ve önemli hedefi tek, güçlü, barış ve dostluk ve huzur içinde yaşayan bir ümmet kurmaktır.
Değerli dostlar, bir kez daha bu iki mübarek veladeti kutlayarak birlikte İmam Sadık’ın -s- Müslümanların arasında vahdet ve gönül birlikteliğini korumak üzere sunduğu pratik yolları gözden geçiriyoruz.
İslami vahdet dinimizin öğretileri ve hükümleri temeline dayanır ve özel bir zaman dilimine has bir durum değildir. Tüm Müslümanlar tevhit, maad ve nübüvvet ilkelerine inanır. Yine namaz, oruç, Hac, zekat, cihat,... gibi hükümler de Müslümanların kat’i ortaklıklarıdır. Buna göre Müslümanlar iç ve dış düşmanlara ve tekfirci IŞİD terör örgütü gibi fesat ve sapkın zümreye karşı tek ümmet (Ümmeti vahide) olarak ortak bir cephe oluşturabilir.
Ümmetin bir bütün olması ve İslami vahdetin gerçekleşmesi ancak bir dizi ortak ilkelere ve eksenlere dayanarak mümkün olur. Kuşkusuz tüm İslami mezheplerin arasında makul ve mantıklı bir vahdete kavuşmak için ilk eksen Kur'an'ı Kerim’dir. Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’in Al-i İmran suresinin 103. ayetinde bu semavi kitabı yol gösterici ve eksen olarak tanıtmış ve tefrikaları ve ayrışmaları önlemek üzere Müslümanları bu kutsal kitaba sarılmaya davet ederek şöyle buyurmuştur:
Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın.
İmam Cafer Sadık -s- da İslam Peygamberi -s- ve diğer evliyaları izleyerek Müslümanların arasında vahdet, gönül birlikteliği ve dayanışma oluşturmak ve onları her türlü tefrika ve ihtilaftan uzak tutmak için tüm Müslümanları Kur'an'ı Kerim emirleri ve öğretilerine uymaya davet etmiştir. İmam Sadık -s- şöyle buyurur:
Allah teala her şeyi Kur'an'ı Kerim’de açıklayarak gönderdi. Allah’a and olsun Rabbimiz, hiç bir kul “Bu Kur'an'ı Kerim’da nazil olmadı” demesin diye kulların ihtiyaç duyduğu hiç bir şeyi esirgemedi ve Allah her şeyi bu kitapta nazil etti.
İmam Sadık -s- bir başka yerde de şöyle buyurur: Aslı Allah’ın kitabında olan, fakat insanların aklı ermeyen iki kişi arasında üzerinde anlaşmazlık yaşanan hiç bir durum yoktur.
Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’de sevgili peygamberimizi -s- takdir ediyor ve Ahzab suresinin 21.ayetinde o hazreti insanlar için en iyi örnek olarak tanıtarak şöyle buyuruyor:
Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
Bu yüzden Kur'an'ı Kerim’den sonra İslam Peygamberi’nin -s- sünneti tüm İslami mezheplerin ve tarikatların arasında en önemli vahdet ekseni sayılır.
Gerçekte tüm Müslümanlar kendilerini Allah Resulü’nün -s- sünnetine bağlı kalmak ve düşüncelerinde ve çeşitli konularda o hazretin siyeri ve sünnetine istinat etmekle yükümlü bilir. İmam Cafer Sadık -s- da Caferi mezhebinin lideri ve önderi olarak Müslümanları Resulullah efendimizin -s- sünnetine amel etmeye davet ederek şöyle buyurur: İşaretleri kitapta ve sünnette bulunmayan hiç bir emir ve hüküm yoktur.
İmam -s- ayrıca Allah Resulü’nden -s- naklen şöyle buyurur: Kim ümmetin ihtilafı durumunda sünnete başvurursa, yüz şehidin sevabını kazanır.
Dini ortak ilkeler ve öğretiler, Müslümanların arasında vahdetin bir başka eksenidir. Bu ilkeler tevhit, nübüvvet ve maad ilkelerinden ibarettir. Gerçekte tevhit, nübüvvet ve maad tüm ilahi dinlerin ortak ilkeleridir. Bu ortak ilkelerin arasında bir de fıkhi ortaklıklar vardır. Namaz, oruç, haç, zekat, cihat, emri maruf ve nehyi münker,... hepsi İslam dininin olmazsa olmazlarındandır. Gerçi bu tür sabit ve kat’i tealimin yanı sıra İslami mezheplerin alimleri ve fakihleri arasında ihtilaf konusu olan bazı cüz’i durumlar da vardır. İşte bu noktada düşmanlar bu tür cüz’i ihtilafları büyüterek Müslümanların arasında tefrika yaratmaya çalışır.
İslam düşmanları Müslümanların arasındaki ufak tefek ihtilafları, bir mezhebin veya tarikatın bir başka mezhebi veya tarikatı İslam dini dışında ilan edecek noktalara kadar körüklemeye çalışır. Nitekim bugün sapkın Vahabi tarikatı, başka Müslümanları İslam dininin dışında bilmekte ve yine tekfirci IŞİD terör örgütünün teröristleri bu bahane ile ve iman ve küfür sınırından doğru idrak bulunmadıkları için başka Müslümanları gönlü rahat bir şekilde katliam etmekte, üstelik bu cinayetleri ile onur duymaktadır.
Oysa her insanın iman ve Müslümanlık kriteri, yüce Allah’a ve kıyamet gününe inanmak ve namaz, oruç, haç, zekat, cihat,... gibi amelleri yerine getirme şeklinde beyan edilmiştir. Hiç bir Müslüman din kardeşini küfürle suçlayamaz, nitekim bu amel, savaş ve münakaşanın zemini olur.
İmam Cafer Sadık -s- bu konuda şöyle buyurur:
Bir mümin, din kardeşine “of” derse, birbirinden kopar ve ayrılırlar ve eğer sen kafirsin derse, onlardan biri kafir olur ve eğer ona iftira atarsa, İslam kalbinde eriyip yok olur, tuzun suda eridiği gibi.
İmam Sadık -s- bir başka yerde de şöyle buyurur:
Allah’ın rahmetinden uzaktır, Allah’ın rahmetinden uzaktır, bir Müslümanı tekfir eden kimse. Eğer biri bunu yaparsa karşı tarafı katletmiş gibi olur.
Vahdetin oluşturulması ve korunması için en güzel ve uygun yollarından biri de cemaat ve Cuma namazları gibi ibadi ve siyasi toplantılara katılmaktır. Cemaat ve Cuma namazı kılmak ve yine Hac farizasını yerine getirmek, İslam Peygamberi’nin -s- emirlerindendir ve risaletinin ta başından yerine getirilmiştir.
İslam Peygamberi -s- cemaat namazının önemi hakkında şöyle buyurur: Cebrail bana cemaat namazı hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki namazın cemaatle kılınmadan doğru olamayacağını ve kabul göremeyeceğini zannettim.
Allah Resulü -s- Müslümanların camiye gelmeleri ve Müslümanların toplantılarına katılmaları konusunda da şöyle buyurur:
Şeytan insanların kurdudur, koyunların kurdu gibi bir köşeye çekilen yalnız koyunu kaptığı gibi yalnız insanı kapar. O zaman dağılmaktan kaçının. Hepiniz Müslümanların cemaatine katılın ve camiye gitmek üzere insanlara eşlik edin.
İmam Cafer Sadık -s- vahdetin korunması için izleyenlerine Ehl-i Sünnet’in cemaat namazına katılmalarını tavsiye ederek şöyle buyururdu:
Kim onlarla namazın ilk safında namaz kılarsa, Resulullah’ın -s- kıldırdığı cemaat namazının ilk safında namız kılmış gibi olur.
İmam Sadık’ın -s- izleyenlerinden biri şöyle arz eder: Bizim cemaat imamımız muhalifimiz ve Şialara düşmanlık ediyor. peki ona nasıl davranmalıyız? İmam -s- şöyle karşılık verir: Onun söylediklerini üzerinize almayın. Allah’a and olsun eğer sen doğru söylüyorsan, ondan camiye daha layıksın. O zaman camiye ilk giren ve son çıkan sen ol. Onlara kaşı ahlakını ve davranışını güzel yap ve güzel söz et.
Bir başka rivayete göre İmam Sadık’tan -s- sorulur: Acaba muhalif mezheplerden biriyle izdivaç veya cemaat namazı kılmak sahih midir, değil midir? İmam -s- şöyle buyurur: Gerçi bu işler sizin için zordur, ama unutmayın Allah Resulü -s- sizlerin tanımadığınız insanlarla evlendi ve Hz. Ali -s- halifelerin ardında durup namaz kıldı.
Tüm bu rivayetler İmam Sadık’ın -s- da diğer masum imamlar gibi Ehl-i Sünnet’in cemaat namazına katıldığını gösteriyor ve bu katılım korku veya siyasi takiye yüzünden olmadığı ve daha çok Müslümanların arasında vahdet ve gönül birlikteliği ve dostluk kurmak için olduğu anlaşılıyor.
İmam Cafer Sadık -s- bereketli hayatı boyunca çeşitli dini öğretileri beyan ederek Müslümanları sapmaktan korumak üzere büyük emek harcadı. Bugün o hazretin değerli ilim ve maariflerinden büyük bir hazine İslam ümmetinin elindedir. Nitekim bu hazineye başvurmakla İslam dünyasında ümmetin vahdeti yolunda oluşturulan büyük engelleri bir bir aşmak mümkün.