Vahdet Haftası Özel - 5
Vahdet, İslam ümmetinin damarlarında akan ve hayat veren etkendir ve gereği ise İslami uyanış ve bilinçlenmedir. Müslümanlar düşmanların tefrikacı kumpaslarını öğrendiklerinde ve İslam dini ne kadar çok İslam ümmetinin vahdet ve kardeşliğine vurgu yaptığını hatırladıkları zaman hiç kuşkusuz birlik ve beraberliğe yönelmeye başlayarak vahdetin gerçekleşmesi için çaba harcar.
Son yıllarda Batılı devletler ve medya organları İslam dininin iki sağlam temeli olan Kur'an'ı Kerim ve İslam Peygamberi’nin -s- imajını tahrip etmek için ellerinden geleni yaptılar. İslam Peygamberi’ne -s- yönelik çirkin hakaretler ve Kur'an'ı Kerim hakikatlerini tahrif etmek, Batılı devletlerin ve medya organlarının İslam’ın özellikle Batı dünyası başta olmak üzere dünya genelinde yayılmasını önlemek üzere yürüttükleri faaliyetlerdir.
Öte yandan Batı dünyası bazı İslam ülkelerini kendine bağımlı hale getirmek ve bu ülkelerde Batı’ya hizmet eden kukla rejimlerini işbaşına getirmiştir.
Çağımızda bazı düşmanlar tarafından kültürel veya askeri saldırılarda kullanılan ve özellikle Müslümanları hedef alan bazı teknolojik imkanların gelişmesiyle birlikte söz konusu düşmanlar bu imkanları kullanarak İslami toplumların temellerini sarsmaya çalışıyor.
Hali hazırda da bu zümre bu hedefine İslam dini ile hiç bir bağlantıları olmayan ve sözde İslami geçinen bazı terör örgütlerini kurmak ve İslam korkusunu yaygınlaştırmakla ulaşmaya çalışıyor.
Hal böyleyken İslam dünyasında birbirine zıt olan ve farklı uygulamalarda bulunan iki akım göze çarpıyor. Bir akım ihtilaf yaratmak, tefrika çıkarmak, bazı dini ve etnik ihtilafları ve farklılıklar ön plana çıkarmakla Müslümanları birbirine karşı kötümser hale getirerek birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ancak diğer akım, İslam dünyasını vahdet ve dayanışmaya davet eden salih insanların akımıdır.
Tefrika çıkaran akımda ise sultacı ve sömürücü güçlerin eli bulunduğu açıkça göze çarpıyor. Bu zümre İslam ümmetinde ihtilaf ve tefrika çıkarmak için hem doğrudan ve hem dolaylı yollardan yararlanıyor. Doğrudan yöntemde sömürücü güçlerin devlet adamları ve medya organları açıkça İslam dünyasında ayrışmaları ve tefrikayı körüklüyor ve her türlü birlik ve beraberlik çabalarına karşı çıkıyor.
Ancak dolaylı yöntemde Batılı devletler daha komplike ve daha sahtekarca bir şekilde hareket ediyor. bu devletler radikal ve cahil insanları kullanarak onları ihtilaf yaratacak ve başka Müslümanların tepkisine yol açacak hareketlere zorluyor. Bu süreçte bölgede çatışmaların artması ve çok sayıda terör örgütünün türemesi sadece bölgenin değil, bu örgütleri kuranların da huzurunu kaçırdığı ve uluslararası camia için ciddi bir soruna dönüştüğü anlaşılıyor. Gerçekte düşmanlar vahabi ve selefi sapkın ve barbar ideolojiyi İslami düşünce adı altında kendi halkına tanıtmaya çalışıyor.
Öte yandan İslam ülkelerinde vahdet talep akım da sürekli gelişme kaydediyor ve İslam dünyasında İslami uyanışa paralel olarak sürekli önem kazanıyor. Geçmişte Seyyid Cemaleddin Esedabadi, Şeyh Muhammed Abdu, Ayetullah Burucerdi gibi İslam dünyasının önde gelen seçkin şahsiyetleri Müslümanları ihtilafların zararları ve vahdetin meziyetleri ile tanıştırarak onları müttefik yapmaya çalıştı. Bu çabalar zamanında ve yerinde çok değerli ve faydalıydı, ancak Müslümanların vahdete yönelik eğilimi bundan yıllar önce İran İslam inkılabı İmam Humeyni -ks- önderliğinde zafere kavuşmasından sonra büyük ivme kazandı.
Buna göre geçenlerde Batı medyasında İslam Peygamberi’ne -s- hakaret edildiği zaman birçok ülkede milyonlarca Müslüman büyük peygamber Hz. Muhammed’e -s- destek doğrultusunda protesto eylemleri düzenledi. Müslümanların Allah Resulü’ne -s- yapılan bu saygısızlığa gösterdiği bu denli yoğun tepki Batılı devletleri ve medya organlarını şaşkına çevirdi ve onların tüm olumsuz propagandalarına rağmen İslam dünyası bir bütün olarak hâlâ diri ve uyanık olduğunu ortaya koydu.
Bundan başka dünya Müslümanlarının Filistin milleti ile dayanışması ve dünya Kudüs günü çerçevesinde birçok ülkede muazzam yürüyüşlerin düzenlenmesi ve yine Müslümanların Yemen, Bahreyn ve diğer İslam ülkelerinde ezilen mazlum Müslümanlara destek yönünde geniş çapta yürüyüş düzenlemesi hepsi vahdetin güzel habercisi olan İslam dünyasının bilinçlendiği ve uyandığının işaretleridir.
Gerçekte Müslümanların kendiliğinden gelişen bu tür izzetli hareketi, İslam Peygamberi -s- İslam dünyasının vahdeti için anahtar eksen olduğunu da gösteriyor.
Kuşkusuz İslam dünyasından vahdetinden söz ederken bu vahdet başka dinlerin izleyenlerine karşı olmadığı ve ancak komploculara ve sömürücülere karşı akılcı bir ittifak olduğu açıkça ortadadır.
Batı İslam korkusunu yaygınlaştırarak İslam dünyası ile Batı dünyasının arasını açmak istiyor; zira Batı, İslam’ın sürekli gelişmekte olduğunu çok iyi biliyor ve bu yüzden bu gelişmenin önüne geçmeye çalışıyor.
Bu çerçevede Batı medyası İslam hakikatinin gayri Müslimlere ulaşmasını engelliyor ve onları İslam Peygamberi’nin -s- seçkin şahsiyetinden bihaber bırakmaya çalışıyor.
Batılı medyanın İslam Peygamberi’ne -s- karşı kullandığı silah ise o hazrete hakaret yağdırmak ve alay etmektir. Kuşkusuz bu tavır dünyanın en mükemmel insanı ve en seçkin ahlaka sahip olan Hz. Muhammed’e -s- karşı acizliğin işaretidir.
Batılı devletler ve medya organları Allah Resulü’nün -s- ilahi ve güçlü şahsiyetini sorgulayamadıkları için, içinde iftiraların yer aldığı kitaplar ve makaleler yayımlıyor, alaycı karikatürler çiziyor ve gerçek dışı filmler çekerek o hazretin imajını tahrip etmeye çalışıyor. Bu yöntem ise cahiliye döneminde Arapların Allah Resulü -s- ile alay etmelerini hatırlatıyor.
İslam düşmanların Hz. Muhammed’in -s- imajını tahrip ettikleri takdirde Müslümanların zamanla peygamberlerini ve inandıkları İslam dinini bırakacağını zannediyor. Oysa İslam Peygamberi’nin -s- kişiliği varlık aleminde yüce ve ebedi hakikatlerle bütünleşen ve kökleri çok derin olan bir kişiliktir. Bu yüzden o hazrete hakaret edenler bu yöntemlerle hiç bir zaman hedeflerine ulaşamıyor. Nitekim Allah Resulü’nün -s- mübarek yaşamı sadece Müslümanlar için değil tüm dünya halkına insani erdem, hayırseverlik, barış taleplik ve adalet taleplik bakımlarından ebedi örnektir. Hal böyleyken Müslümanların uyanık ve tedbirli bir şekilde fitneci düşmanların entrikalarını tanımaları ve sözde ve amelde vahdetle onlarla mücadele etmesi gerekir.
İslam dinin Müslümanların dayanışmasına sürekli vurgu yapıyor. Kur'an'ı Kerim Müslümanları bir yandan ilahi ipe sıkı sıkıya sarılmaya davet ederken öbür yandan da aralarındaki kardeşlik ve sevgi bağlarını koparmekten men ediyor ve dağılmamalarını buyuruyor.
Gerçekte Allah tealanın bu buyruğuna göre dinin korunması tefrika ve ayrışmalar olursa mümkün olmadığıdır, nitekim ancak vahdet ve dayanışma tüm Müslümanları hedeflerine ulaştırabilir.
Günümüzde İslami uyanış sayesinde İslam dünyasında vahdet sesleri geçmişe nazaran daha yüksek bir şekilde yankılanıyor. Müslümanlar son dönemde yaşanan hadiselerle artık düşmanlarını daha iyi tanıyor.
Kuşkusuz İslam dünyasında vahdet Müslümanlara karşı medya, siyasi ve askeri alanlarda savaş açan kişilere ve devletlere karşıdır. Böylece İran İslam inkılabının zaferi ve İmam Humeyni -ks- ve diğer Müslüman düşünürlerin Müslümanların vahdeti için sarf ettikleri çabalarla başlayan bu hareket şimdi önemli sonuçlar vermeye başladı. Bugün Müslümanlar dünyanın neresinde olursa olsun, din kardeşlerine karşı sorumluluk hissediyor ve onların onurlu olmasını istiyor.
- Hepimizin Kâbe etrafında ortak kararımızdır
- Kuşkusuz karşımızdaki düşman da birdir.