Haziran 28, 2022 06:40 Europe/Istanbul
  • Amerika politikalarında sık görülen insan hakları ihlallerini gözden geçirmek- 3

İran İslam cumhuriyeti takviminde HŞ 6 ila 12  Tir günleri olan 27 Haziran 3 Temmuz günleri arası “Amerikan insan hakları” günü olarak kaydedilmiştir. Bu adlandırma Amerika’nın özellikle İran halkına karşı işlediği cinayetleri tekrar gözden geçirmek hedefi ile yapılmıştır.

Süper güçler kendi hedeflerini gerçekleştirmek için bir takım güç araçlarını kullanıyorlar böylece yaşanan olaylardaki aktörleri, kaynakları ve süreçleri kontrol etmeye çalışıyorlar. Büyük güçler tarafından yaygın olarak kullanılan bu araçlardan biri de terörizmdir. Aslında hegemon güçler terörizmi siyasi bir damga ve muhalifleri ve özellikle de kendi hegemonyalarının sürmesini engelleyenleri itibarsızlaştırmak için kullanıyorlar. Günümüzde hegemonik hükümetler tarafından da desteklenen terörizm, teröristlerin zihinlerinde büyüttüğü amaçlar için yapılmaktadır, bu cümleden hükümetleri istikrarsızlaştırmak, bir ülkenin iç ve dış siyaset yapısında değişiklik yapmak.

Amerika hükümetler ister cumhuriyetçi ister demokrat her zaman insan hakları ve terörizm ile  mücadele sloganları atarlar fakat gerçek uygulamada terörizm ve terörist gruplara verilen desteği kendi dış siyasetini yürütmek ve hedeflerine ulaşmak için bir araç ve yöntem olarak kullanmalarıdır. Fakat Amerika’daki demokrat ve cumhruiyetçi yönetimlerin terörizme verdikleri desteğin tarzı birbirinden farklıdır.

Hiç şüphesiz İran İslam cumhuriyetine karşı mücadelede Amerika hükümeti ve Münafıklar terör grubu arasında bir bağlantı vardır. Amerika’nın Münafıklar terör grubuna verdiği desteğe dayalı bir çok kanıt vardır fakat en önemlileri ise Amerikalı yetkililerin Münafıklar terör örgütünün oturumlarına katılmalarıdır. Newsweek dergisi Ağustos 2019 sayısında uzun bir haberde şöyle yadı:

“Münafıklar’ın toplantılarına Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı John Bolton ve Başkan Donald Trump'ın özel avukatı Rudy Giuliani'nin yanı sıra başkaları da katıldı ve onlara destek karşılığında para aldılar. Eski Beyaz Saray çalışanları başkanı Andrew Card, Beyaz Saray'ın terörle ilgili eski danışmanı Fern Townsend, eski Başsavcı Michael Mockey, eski İç Güvenlik Bakanı Tom Ridge, FBI'nin eski direktörü Lewis Freya, eski CIA direktörü Porter Gus, eski Genelkurmay Başkanı General Richard Myers, eski Genelkurmay Başkanı General Wesley Clark, Centcom kuvvetlerinin eski komutanı General Anthony Zini, söz konusu kişiler arasındadır.

Newsweek’in belirttiğine göre bunlar Münafıklar terör örgütünden para alanların sadece bazılarıdır.

Irak parlamentosun Ulusal Güvenlik Komitesi eski üyesi "İskender Vatut", El-Maluma haber sitesine verdiği röportajda şöyle dedi: Fransızlar ve Amerikalılar yıllardır münafık terörist grubuna destek vererek İran'a darbe vurmaya çalışıyorlar; birçok terör operasyonuna karışmış bir grup ve bu grup ile IŞİD arasında bağlantı ve koordinasyon var.”

Münafıkların “kalıcı olmaya” ve Amerikalıların da “bilgiye” ve de “terör operasyonları gerçekleştirecek faillere” ihtiyaçları olduğu bir gerçektir. Bu yüzden Münafıklar teröristlerin hayatta kalma ihtiyacı ve Amerika’nın istihbarat ve yürütme ihtiyaçları, Münafıklar ile çeşitli Amerikan hükümetleri arasındaki bir bağlantının varlığı ve Washington'un bu terörist gruba desteğine sebep olmuştur.  

ABD'nin desteklediği tek terörist grup Münafıklar değil. Amerika’nın terörizme ve hatta terör gruplarının kurulmasına verdiği desteğe dair kesin kanıtları var. Bu belgelerin en önemlileri Amerikalı yetkililerin açıklamaları ve bu konuda yayınlanan uygulamalı çalışmalardır.

Ronald Reagan'ın başkanlığı sırasında CIA başkanı olan "William Adam" anılarında “Amerika’nın hedeflerini ilerletmek için her zaman terörizmi kullandığını” yazıyor.

Birçok Amerika istihbarat yetkilisine göre, CIA 1980'lerde İslami topraklarda çıkarlarını ilerletmek için Usame bin Ladin ve El Kaide'yi destekledi. Gerçi Amerika Dışişleri Bakanlığı bu dönemde yaptığı açıklamalarda aşırılık yanlılarına karşı tavır sergilese da, aslında onları amaçlarına ulaşmak için bir silah olarak kullandı.

Amerika eski başkanı Donald Trump açıkça Demokratları IŞİD’i kurmakla suçladı.

Trump bu bağlamda yayınlanan filminde şöyle diyor: Bırakın size bir kez daha hatırlatayım… Bugün savaştığımız insanları, 20 yıl önce bizzat kendimiz kurduk. İslam'ın Vahhabi versiyonunu yaymaları için Suudi Arabistan'dan ve diğer Arap ülkelerinden ayrılmalarına izin verdik ve Suriye’de de aynı şeyi yaptık, yani Suriye ve Rusya’ya karşı ılımlı el-Kaide’yi kullanmak. Afganistan'daki planımız laik hükümeti yok etti ve Amerika’nın temsil ettiği İslam Devleti Suriye'de benzer bir durum yaratabilir.

Kasım 2016'da, ABD başkanlık seçimlerinden birkaç gün önce Independent gazetesi, WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange'ın Trump'ın Clinton Vakfı ve IŞİD sponsorlarının ortak olduğu iddiasını doğruladığını aktardı.

 

Avustralyalı araştırmacı Tim Anderson, “Kirli Suriye Savaşı, Rejim Değişikliği ve Direniş” adlı kitapta şöyle yazdı: Amerika  her zaman teröristlerle savaştığını iddia etti, ancak onları gizlice silahlandırıyor, eğitiyor ve hatta finanse ediyor. Kitaptaki belge ve kanıtlara göre, IŞİD liderlerinden bazıları Guantanamo hapishanesinde bulundular, örneğin aslen afgan olan Abdulrahim Muslim Dust 3 yıl Guantanamo hapishanesinde oldu. Ebubekir Bağdadi de İbrahim el-Bedri gerçek adı ile bir ila 2 yıl  boyunca Irak’ta Buka üssü hapishanesinde tutuldu. Kendisinin bir süre Mossad ve CIA güçleri tarafından eğitildiği söyleniyor.

2015 yılında Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, bir makalesinde Barack Obama yönetiminin, özellikle de CIA'nın, Amerika’nın IŞİD'i silahlandırdığını bildiğini yazdı. Amerika  Silahlı Hizmetler Komitesi'nden Amerikalı Senatör Lindsey Graham da, Beşar Esad'a karşı Özgür Suriye Ordusunun etkili olamadığı için IŞİD’i silahlandırdıklarını söylemekle aşırılık yanlılarına verdikleri maddi desteği haklı çıkarmaya çalıştı.

TIMES dergisine "Michael Crowley" şöyle yazdı: Amerika , Suudi Tekfirci gençleri özellikle daha sonraları Amerika’nın birinci dereceden düşmanı olan Usame bin Ladin'e verdiği destek ve eğitimle bu baskı aracı ile Sovyetler ile savaşmaya çalışıyordu. Fakat Amerika’nın zaferi, kısa sürdü zira Taliban askeri ve ideolojik gücünü arttırarak Amerika’nın kapılarının arkasına kadar gelebildi ve batı ülkelerine “uzak düşman” adını verdi. Bu düşmanlar daha önce aynı terör grubun başlıca destekçileriydiler.

Intercept sitesindeki ifşaatları Washington'a pahalıya mal olan eski Amerika Ulusal Güvenlik Ajansı yüklenicisi Edward Snowden, bir ifşaatında, "Amerika, İngiliz ve İsrail istihbarat teşkilatları, IŞİD adında bir terörist ve tekfirci grubun oluşumunda rol aldılar ve “Arı Yuvası” adlı bir operasyonda bu grubu kurdular.” Dedi.

Uluslararası Af Örgütü de bir raporda şöyle yazdı: ABD'den Irak'a gönderilen ve değeri 1 milyar doları aşan büyük miktarda silah ve askeri teçhizat kayboldu ve muhtemelen IŞİD'ın eline ulaştı. Zira IŞİD terör grubu, Irak ordusu ve Irak Halk Seferberliği tarafından Musul'un batısındaki El-Kirvan'ın işgalden kurtarılmasına yönelik operasyon sırasında gelişmiş ve modern silahlar kullandı, bu da ıraklı komutanları şaşırttı. Bu silahlar, tank karşıtı termal füzelerin yanı sıra üçüncü nesil TAW füzelerden oluşuyordu.

Bütün bu açıklamalar, terörün ABD hükümetinin dış politikasının bir aracı olduğunu gösteriyor ve bu ülkenin insan hakları ile ilgili iddiaları ise, özellikle Batı Asya’da Müslüman halka ve Müslüman ülkelere karşı uygulama yönü olmayan ve sırf beyanname siyaseti ve güzel sözlerden oluşuyor.  

 

 

Etiketler