41. Fecr Film Festivali
(last modified Mon, 20 Feb 2023 07:23:26 GMT )
Şubat 20, 2023 09:23 Europe/Istanbul
  • 41. Fecr Film Festivali

1-11 Şubat günleri arasında 41. Fecr Film Festivali Tahran’da ulusal ve uluslararası alanda düzenlendi ve İran sinemasının en yeni yapımları gösterildi.

Fecr Film Festivali, İranlı sinema sanatçıları için ulusal bir festival olarak 40 yıldır zor koşullarda bile ara vermeden devam ediyor. Zamanla uluslararası bir festival haline gelen Fecr Film Festivali, bölgenin festivalleri arasında önemli bir rol oynamayı başarmış ve dünyanın en prestijli festivallerinden biri haline gelmiştir. Gerçek şu ki, İran Asya'da ve dünyada sinema sanatı alanında önemli bir ülkedir ve Fecr Film Festivali her zaman sinema yeteneklerinin harekete başlaması için bir sıçrama rampası ve başlangıç ​​noktası olmuştur.

Fecr Film Festivali'nin kapanış töreninde uluslararası, belgesel, kısa ve Simorg kategorilerinde ödüller sahiplerini buldu. Fecr Film Festivali'nin uluslararası bölümü son 8 yılda ulusal bölümden ayrılırken bu yıl yine ulusal bölümle bir arada düzenlendi. Belçika, Lüksemburg, Endonezya, Fransa, Japonya, Romanya, Arjantin, Suriye, Irak ve İran'dan 11 film bu bölümde yarıştı. Bu bölümde Kazakistan, Çin, Suriye, Moğolistan, Rusya, Katar, Fransa, Hindistan ve İran filmlerine ödüller verildi.

 

Sistan ve Belucistan'ın güzel ve eşsiz doğasının bozulmamış görüntülerini gösteren "Kanca- Hook” filmi, boks şampiyonu olma hayali kuran bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Ancak birçok engebeli ve zor şartların ardından yasadışı güç ve zenginlik uçurumlarının keskin kenarını geçtikten sonra, sonunda erkeksi bir hareketle rakibe kancayla vurmaz. Hook insan ve ahlak kavramlarını zarafetle tasvir etmeye çalışır; Bağışlama, iyilik ve merhamet, helal rızık, mertlik ve yiğitlik gibi kavramlar. Film yapımcılarının Sistan ve Belucistan bölgesini ve halkını alışılagelmiş klişelerden uzak, farklı bir imajla gösterme çabaları takdire şayan ve değerlidir.

En iyi belgesel filmin Billur Simorg ödülü, Ferşad Afşinpur’un “Zagros’un Vahşi Dünyası” filmine verildi. Filmin başındaki sıcak ve akılda kalan fon sesi, İran’ın batısından güney batısına kadar uzanan Zagros sıradağlarının havadan görüntüleri ile birleşince, filmin başından itibaren seyirciyi alıp götürüyor.

Afşinpur'un kamerası, Van Gölü kıyılarında İran-Türkiye sınırından, Umman Denizi kıyılarına, Dena zirvesinin sırtlarından, vadilerin ve nehirlerin dibine kadar, yaşam izinin olduğu her yeri araştırdı. Yönetmenin bu görsel şöleni iyi hazırlanmış bir belgesel halinde izleyiciye sunmak için yıllar boyunca sabırla görüntüleri kaydettiği açıkça görülüyor.

Zagros sıradağlarının yerlisi olan sincaplar, ayılar, leoparlar, kartallar ve diğer hayvanların her biri filmin bir bölümünü oluşturur ve uzun metrajlı belgesel filmi olan "Zagros'un Vahşi Dünyası" izleyiciye bölgenin eşsiz doğasını görebilme deneyimini sunar.

 

Simorg Sevdası bölümü her yıl İranlı yapımcıların filmleri ile yarıştığı bir kategoridir. Bu yıl 24 eser burada rekabet ettiler.

"Garib" filmi, özel görsel efektler, ulusal bakış açısıyla en iyi film, makyaj, set tasarımı ve en iyi kadın başrol oyuncusu dallarında Simorg Ödülü'nü kazandı. Direniş bölümünde ise en iyi film ödülü Muhammed Hüseyin Latifi'nin yönettiği bu esere verildi.

Bu film kutsal savunma dönemin İranlı komutanlardan Muhammed Borujerdi’nin yaşam tarzı ve komutanlık disiplini, çekici bir hikaye ile muhataba aktarıyor. Yönetmen bu eserde İran'ın batı bölgesinde Şehit Muhammed Borujerdi’nin komuta ettiği dönemden bir kesit seçerek tanınan çağdaş bir kahramanın insanlık yüzünü canlandırmaya çalışmaktadır.

Muhammed Borujerdi saldırgan Irak rejiminin İran’a dayattığı savaşın ilk yıllarında kıdemli savaş komutanlarından sayılırdı. Ülkenin batı kesiminde inkılap karşıtı komploların ardından batı kesimlere Gürcistan’a gitti ve bölgeyi bölücü gruplardan kurtarılmasında önemli rol oynadı. Yüce ruhu ve insan severliği ile kürdistan halkı arasında kendine yer edindi öyle ki ona “Kürdistan Mesihi” denildi. Şehit Muhammed Borujerdi 1983 yılında mayın patlaması sonucu şehit oldu.

Garib filmine ilaveten bu yılki festivalde diğer eserler de büyük alkış topladı. Lili Âc, ilk kez yönetmenlik yaptığı “Albay Süreyya- Serhang Soreyya” adlı eserle Fecr Film Festivali’ne katıldı. Lili Âc, sinemadan önce tiyatro alanında faaliyet gösteriyordu.

İslam inkılabının ilk yıllarında İran, Münafıklar terörist grupla çatışma halindeydi ve Münafıklar halk ve yetkililer arasında terör operasyonları gerçekleştiriyorlardı. Münafıklar terör grubu hatta dayatılan savaş yıllarında Irak Baas rejimi ile el birliği yaparak İran halkı ve savaşçılara karşı bir çok cinayet işledi.

Münafıklar terör grubu üyeleri uzun yıllar Irak topraklarında yaşadılar ve gruptan ayrılarak özgürce yaşamak isteyenlere bu fırsat alsa verilmedi.

Albay Süreyya filmi, çocukları bu grup tarafından esir alınan aileler ile annelerin çocuklarını kurtarma çabalarını perdeye taşıyor. Bu durumları yaşayan annelerden ve ailelerden olumlu tepkiler alan film, oyuncuların performansları ile de büyük beğeni topladı.

İran sinemasının tanınan şahsiyetlerinden olan Muhammed Ali Başe Ahenger, en son eseri olan “Metropol Sineması- Sinema Metropol” ile Fecr Film Festivali’ne katıldı. Sinema bölümünden mezun olan Ahenger, savaş döneminde Abadan kentinde yaşamış.

Savaş olaylarını konu alan pek çok esere imza atan Başe Ahenger'in 41. Festivalde 'Sinema Metropol' adlı filmi, en iyi görüntü yönetmenliği, yönetmenlik ve en iyi film dallarında üç Simorg ödülü aldı.

Bu film, savaş sırasında Abadan şehrinde metruk bir sinema olan "Metropol"un tekrardan açılış hikayesini anlatıyor. Başe Ahanger, oğluyla birlikte bu filmin senaryosunu yazmış ve detaylı ve net bir bakışla kamera önünde önemli, etkileyici ve kalıcı bir eser ortaya çıkarmış. Ahenger'in kutsal savunma alanındaki diğer aktif film yapımcılarına kıyasla mükemmel ve farklı özelliklerinden biri, yönetmenlik için genellikle çok ham ve birinci elden olan hikayeleri seçmesi ve birçok insanın bu konuda zihinsel bir altyapısının olmamasıdır.

Savaş bu yapımcının filmlerinde olayları dram haline getirmek ve hikayeyi ilerlettirmek için bir platformdur. Başe Ahenger bir dram hikayesi yaratmak için bu olayın dramatik kapasitelerini kullanır fakat çoğu zaman onun ana hikayeye hakim olmasına izin vermez. Başe Ahenger eserlerinin diğer özelliği, savaş döneminde sırdan halk arasından kahraman yaratmaktır. Genelde bu kahramanlar kendi kişisel hedefleri ve ulusal ülküleri arasında seçim yapmak zorunda kalıyorlar.