Birleşik Arap Emirlikleri ve siyonist rejim anlaşmasının sonuçları
(last modified Tue, 18 Aug 2020 13:25:20 GMT )
Ağustos 18, 2020 16:25 Europe/Istanbul

Bilindiği üzere Amerika başkanı Donald Trump 13 Ağustos tarihinde Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında Birleşik Arap Emirlikleri ve siyonist rejim İsrail arasında ilişkilerin normalleştirilmesi üzerine anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Birleşik Arap Emirlikleri, Amerika ve korsan İsrail rejimi yayınladıkları ortak bildiride bu haberi doğrularken Ebu Dabi ve Tel Aviv’in ikili ilişkilerinin direkt ve aleni olacağını açıkladılar. Bu sohbette varılan anlaşmanın sonuçları hakkında konuşacağız.Birleşik Arap Emirlikleri ve ırkçı rejim İsrail arasındaki anlaşmanın sonuçlarını, bireysel, ulusal ve bölgesel olarak üç düzeyde ele almak gerekiyor.

Bireysel alanda ırkçı rejim İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu ve Amerika başkanı Donald Trump böyle bir anlaşmaya ihtiyaçları vardı. Zira bir yandan Netanyahu işgal topraklarında siyonist göstericilerin ve siyasi eleştirmenlerin yoğun baskısı altında bulunuyor. Onbinlerce kişi işgal topraklarında Netanyahu’ya karşı çok büyük gösteriler düzenleyerek onun görevden ayrılmasını istediler.

Netanyahu Birleşik Arap Emirlikleri ile anlaşmayı kendisi için büyük bir zafer biliyor; zira hiçbir imtiyaz vermeksizin bu ülke ile barış anlaşması imzaladı.

Amerika başkanı Donald Trump da Amerika’da Korona salgınını kontrol altına alma siysetinin başarısızlığı ve ülke ekonomisine olan etkisi nedeni ile Kasım 2020 başkanlık seçimlerini kazanmasından emin olmadığı hatta bazı anketlerde bile Joe Biden’den geride olduğu için büyük kaygılar içinde. Bu yüzden Birleşik Arap Emirlikleri ve siyonist rejim arasında normalleşme anlaşmasını duyurmak, başkan Trump için gelecek seçimlerde önemli bir koz sayılıyor. Bu yüzden Trump Birleşik Arap Emirlikleri ve ırkçı rejim arasındaki anlaşmayı alenileştirerek onu “tarihi barış anlaşması” olarak adlandırdı.

Söz konusu anlaşmanın sağlanmasında önemli rolü olan Birleşik Arap Emirlikleri veliahdı Muhammed bin Zayed, aslında bu anlaşmanın en büyük kaybeden tarafı olacaktır. Şimdiye kadar iki Arap lideri yani Camp David anlaşmasının imzalandığı dönemin Mısır eski cumhrubaşkanı Enver Sedat ve Oslo Anlaşmasında Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ lideri olan Yaser Arafat, korsan rejim ile barış anlaşması imzalamakla acı bir tecrübe kazandılar. Birleşik Arap Emirlikleri veliahdı da aynı kaderi paylaşabilir. Filistin meseleleri uzmanı Hadi Burhani bu konuda yaptığı açıklamada şöyle diyor:

Eğer İsrail Birleşik Arap Emirlikleri’nde kök salarsa, bu kök kazılamaz. Eğer Emirlikler prensi Muhammed bin Zayid Netanyahu ile aynı fotoğraf çerçevesinde yer alırsa sonsuza dek kaderi değişir. İsrail ile barış yapanların kaderi bellidir, ya Sadat’ın kaderi veya Arafat’ın kaderi.

Birleşik Arap Emirlikleri ve siyonist rejim arasında imzalanan normalleşme anlaşması ulusal alanda da bazı sonuçları vardır. Anlaşmanın ulusal alandaki sonuçlarından biri, tarafların “çıkarlarıdır.” Siyonist rejim bu anlaşma sayesinde Arap dünyasında kendisi ile ilişkilerini normalleştiren ülke sayısını arttırdı, üstelik Bahreyn ve Umman gibi bazı ülkelerin de çocuk katili rejim ile ilişkilerini resmen normalleştirmeye doğru adım atmaları da muhtemeldir.

Buna karşı Birleşik Arap Emirlikleri ne ekonomi  ne de siyasi açıdan siyonist rejime ihtiyacı yoktur. Bu arada Camp David ve Arabe Vadisi basış anlaşmalarının maddelerinden biri siyonist rejim tarafından işgal edilen bazı toprakların serbest bırakılmasıydı. Mısır Camp David anlaşmasında barışa karşı Sina Çölünü işgalci rejimden geri almayı başardı. Ürdün de Arabe Vadisi anlaşmasında, korsan rejim tarafından işgal edilen  bazı toprakları geri aldı.

Fakat Birleşik Arap Emirlikleri ve korsan rejim arasında imzalanan normalleşme anlaşmasında işgal edilen Filistin topraklarından bir karış bile geri alınamazken üstelik Ürdün nehri batı yakasının ilhak planı da durdurulmuyor, sadece askıya alınıyor. Nitekim Amerika’nın işgal edilen Filistin topraklarındaki büyükelçisi David Freeman ilhak planının iptal edilmediğini, geçici olarak askıya alındığını duyurdu.

Bu yüzden mevcut şartlarda Birleşik Arap Emirlikleri ve korsan rejim arasındaki anlaşmanın “sıfıra karşı barış” anlaşması olduğu söylenebilir.

Aslında Mısır ve Ürdün, siyonist rejim ile barış anlaşması imzalarken her ikisinin işgal edilen topraklarla ortak sınırları vardır, fakat Birleşik Arap Emirlikleri işgal edilen topraklarla hiçbir ortak sınırı yok; üstelik coğrafi açından arada büyük mesafeleri vardır. Bu yüzden Birleşik Arap Emirlikleri siyonist rejimin işgal ettiği topraklarla ortak sınırı olmayan ilk Arap ülkesi olarak korsan İsrail ile barış anlaşması imzalamış oluyor, bu da işgal rejimi için büyük ve önemli bir başarıdır. Elahbar gazetesi şöyle yazdı: “Birleşik Arap Emirlikleri Filistin meselesinin, her ne pahasına olursa olsun kurtulması gereken bir yük olduğunu düşünüyor.”

Tabi ki Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu girişimi bölgede Abu Dabi’ye baskıların artmasına sebep olacaktır. Filistin Özerk Teşkilatı, Filistin İslami Cihat ve Filistin İslami Dieniş Hareketi Hamas, Birleşik Arap Emirlikleri’nin girişimini “Kudüs’e büyük bir ihanet” şeklinde değerlendirdiler. Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ yürütme komitesi üyesi Hannan Aşravi varılan anlaşmaya tepki olarak twitter üzerinden paylaştığı mesajda Birleşik Arap Emirlikleri veliahdı Muhammed bin Zayid Al-i Nahyan’a hitaben şöyle yazdı:  Lütfen bize iyilik yapma, biz kimsenin incir yaprağı değiliz.

Aşravi’nin açıklamaları Birleşik Arap Emirlikleri’nin siyonist rejim ile barış anlaşmasının ilhak planını durdurduğuna dair iddiasına karşılık yapıldı.

Türkiye dışişleri bakanlığı Birleşik Arap Emirlikleri’nin hareketini “riyakarca” değerlendirerek, Abu Dabi’yi “nifakla” suçladı. İran İslam cumhuriyeti ve Yemen ulusal kurtuluş hükümeti de varılan anlaşmayı “tarihi utanç” olarak nitelediler.

Filistin İslami Cihad Hareketi Sözcüsü Davud Şihab, "İsrail'le normalleşme, boyun eğme ve teslim olmadır. Atılan bu adım, çatışmanın gerçeklerini değiştirmeyecek, aksine işgal yönetimini daha da terörist bir yapıya dönüştürecektir." diye konuştu.

Hamas Sözcüsü Abdullatif el-Kanu "BAE ile İsrail'in normalleşme anlaşması, halkımızın sırtına indirilen hain bir bıçak darbesidir." diyerek, anlaşmanın, Filistin toprakları üzerinde siyonist rejime herhangi bir meşruiyet vermeyeceğini kaydetti.

Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi Fetih’in Merkezi Komite Üyesi Abbas Zeki anlaşmaya tepki göstererek, "BAE ile İsrail’in normalleşme anlaşması, BAE’nin Filistin davasına karşı dini, milli ve insani görevinden vazgeçmesi anlamına geliyor." dedi.

Faslı dünyaca tanınan roman yazarı Ebu Yusuf Taha, Birleşik Arap Emirlikleri ve korsan rejim arasındaki normalleşme anlaşmasının imzalanması ardından Şeyh Zayid kitap ödülü adaylığından vazgeçerek ödülün, “İsrail ile ilişkileri normalleştirmekle lekelendiğini” söyledi. Bir çok Faslı yazarın desteği ile karşılaşan Ebu Yusuf Taha’nın yayınladığı bildiride şöyle yazıldı: “Hayatım boyunca Filistin meselesine iman etmişim ve Filistin halkının  tarih boyunca sömürgeci güçler ve onların müttefikleri özellikle de gasıp rejim tarafından zulme uğradıklarını düşündüm. Bu yüzden vicdanımın rahatlığı ve mazlum Filistin halkı ile dayanışmada bulunmak için bu ödülü almaktan vazgeçiyorum.”

Aynı ödülün bir diğer adayı Faslı yazar ve tercüman Ahmet Veziri de ödülden vazgeçtiğini belirterek, “bugün yaşananlar Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir Arap milleti olarak gasıp İsrail rejimi ile ilişkilerini normalleştirmekle Filistin halkı için adalet ve insan severlik meselelerini ayaklar altına almasıdır.”

Bu tepkiler nedeni ile Birleşik Arap Emirlikleri ve siyonist rejim arasında varılan normalleşme anlaşmasının bir yandan Abu Dabi’nin kırılganlığını arttırdığı, diğer  yandan da bölgede yumuşak bir güç olarak bilinen etkinliğini azalttığı söylenebilir.

Abu Dabi ve Tel Aviv arasında varılan anlaşmanın bölgesel sonuçları, bireysel ve kişisel alanlardan daha etkili ve hissedilirdir; zira imzalanan anlaşma aslında Filistin meselesine ihanettir. Normalleşme anlaşmasının önemli bölgesel sonuçlarından biri, korsan rejim ile teamül temelini değiştirmesidir. Lübnan basınından el-Ahbar gazetesi bu konuda şöyle yazdı: “Şimdiye kadar İsrail ile barış anlaşması imzalayan Arap ülkeler “toprağa karşı barış” temeli üzerinde barışa vardılar; fakat Birleşik Arap Emirlikleri siyonist rejime özellikle de onun aşırı sağ kanadına tarihi bir hizmette bulundu; zira “barışa karşı barış” denklemini “toprağa karşı barış”ın yerine geçirtti.”

Söz konusu anlaşmanın bölgesel düzeydeki bir diğer sonucu, korsan rejimin Filistinlilere karşı işgalcilik ve cinayet sürecini yoğunlaştırmasıdır. Hadi Burhani bu konuda şöyle diyor: “Bu anlaşmada işgal edilen Arap topraklarından bir karış bile serbest bırakılmıyor ve İsrail tarafından işgal edilen Arap topraklarının bir karışının bile serbest bırakılması bile söz konusu olmuyor, üstelik batı yakanın değişmesi ve Yahudileşmesi eski hızı ile devam ediyor. Filistinlilerin arsalarına el konulması devam ediyor, evlerinin tahrip edilmesi devam ediyor ve Yahudi yerleşim alanlarının gasp edilen Filistin toprakları üzerindeki inşası devam edecektir.”