Mazlum Bahreyn halkına yönelik zulüm ve baskının artması
Son günlerde Bahreyn halkı için özgürlük rüyasının güzel tadı Halife rejiminin baskı ve şiddet uygulamalarını arttırması yüzünden büyük bir acıya dönüştüğü anlaşılıyor.
Nitekim bu ülkede özgürlük için verilen barışçıl mücadele arttıkça, Halife rejiminin baskı, işkence ve cinayetleri da aynı oranda artış kaydediyor.
Bahreyn inkılabı Şubat 2011’de ve Arap dünyasını saran İslamî uyanışla beraber başladı. Bahreyn halkı kıyamını barışçıl protesto eylemleri ile bu tarihte başlattı ve Halife rejiminin baskı politikaları ve hatta Ada kalkanı gücü kalıbında getirdiği Suud askerlerinin şiddet uygulamalarına karşın beş yılın ardından hızını kesmeden devam etti.
Bahreyn halkı ve protestocular 1971 yılından beri hükümetin başındabulunan Başbakan ve Bahreyn kralının amcaoğlu Halife bin Salman Al-i Halife’nin görevden alınmasını istiyor. Bahreyn halkı ayrıca siyasi tutukluların derhal serbest bırakılmasını ve halkın tüm haklarını güvence altına alan yeni bir anayasanın hazırlanmasını istiyor.
Öte yandan Bahreyn rejimi yaklaşık iki hafta önceden beri muhaliflere karşı yeni bir baskı dalgasını başlattı ki bu da Maname’nin muhalifleri siyaset arenasından tamamen silmek istediğini ortaya koyuyor.
Gerçekte Halife rejiminin muhalifleri bastırma yönünde sergilediği yeni cesareti son beş yılda eşine rastlanmayan düzeydedir. Nitekim Maname’nin bazı eşzamanlı uygulamaları da bu iddiayı doğrular niteliktedir.
Bahreyn’in en büyük siyasi muhalif hareketi İslamî vefak cemiyetinin kapatılması, bu cemiyetin genel sekreteri şeyh Ali Salman’ın hapis süresinin 9 yıla çıkarılması, muhalif liderlerden birinin yeniden tutuklanması, Bahreynli şii alim Ayetullah İsa Kasım’ın vatandaşlıktan çıkarılması ve bazı siyasi teşekküllerin kapatılması, Halife rejiminin muhalifleri silme yönünde attığı eşzamanlı bazı adımlardır.
Geçen 30 Mayıs tarihinde medyada vefak cemiyeti genel sekreteri şeyh Ali Salman’ın hapis süresinin uzatıldığı ile ilgili bir haber çıktı. Bahreyn temyiz mahkemesi Bahreyn milli vefak İslamî cemiyeti genel sekreteri şeyh Ali Salman’ın 4 yıllık hapis süresini 9 yıla çıkardı.
Vefak cemiyeti şeyh Ali Salman hakkında verilen yeni kararı kışkırtıcı ve geçersiz ilan etti ve bu karar Bahreyn’de siyasi gerginliği daha da tırmandıracağı uyarısında bulundu.
Şeyh Ali Salman hakkında verilen yeni karara gösterdiği tepkide, Bahreyn yargı kurumu Halife rejiminin siyasi muhalifleri bastırma aracına dönüştüğünü belirtti. Bahreyn merkezi hapishanesinden bir mesaj yayımlayan şeyh Ali Salman, bu tür kararların onları haklı taleplerinden alıkoyamayacağını ve sadece kendilerini bu hakları elde etme yönünde daha da kararlı hale getirdiğini, seçilmiş bir yönetime kavuşmak, Bahreyn milletinin en doğal hakkı olduğunu vurguladı.
Bahreyn idari mahkemesi 14 Haziran tarihinde bu ülkenin adalet bakanlığının talebi üzerine ele aldığı vefak cemiyeti dosyasında Bahreyn’in en büyük siyasi muhalif teşekkülünü kapatma ve mal varlığına el koyma kararı aldı. Bahreyn adalet bakanlığı dört ay sonrasını da vefak cemiyeti dosyası için nihai kararı alma tarihi olarak belirledi.
Öte yandan Bahreynli muhaliflerin TV kanalı vefak cemiyetine ait internet sayfasının hükümet tarafından kapatıldığını duyurdu. Söz konusu TV kanalı ayrıca Bahreyn güvenlik güçleri vefak cemiyetinin Maname’deki merkezi bürosuna baskın düzenleyerek bu büroyu kapattıklarını belirtti.
Bahreyn’de muhaliflere ve inkılapçı tabir edilen kesime yönelik baskılar bununla da sınırlı kalmadı. Bahreyn başsavcılığı da muhalifleri bastırma politikasının devamında el Risale ve el Toiya el İslamiye hareketlerini de feshetti.
Yine Bahreyn insan hakları merkezi Başkanı ve uluslararası insan haklarını gözetleme örgütünün danışman üyesi Nebil Recep’i tekrar gözaltına aldı. Nebil Recep bundan önce Nisan 2015’te Bahreyn savunma ve içişleri bakanlarına twiter sayfasında hareket etme suçundan tutuklanmıştı. Bahreyn temiz mahkemesi Mayıs ayında Recep’in 6 ay hapis cezasını onayladı, fakat Recep üç ay hapis yattıktan sonra kral Hamd bin İsa tarafından affedilerek serbest bırakıldı.
Nebil Recep 2002 yılında Bahreyn insan hakları merkezini kurduktan sonra şimdiye kadar bir kaç kez tutuklandı ve şimdi Bahreynli en tanınmış muhalif liderlerden biri sayılıyor.
Halife rejimi muhaliflerini bastırmak için onları terörist olmak ve terör eylemi düzenlemekle suçluyor ve tutuklayark hapse attıktan sonra işkence ediyor. Bir araştırmanın sonuçları Bahreyn yönetimi hapse attığı vatandaş sayısı bakımından Ortadoğu bölgesinde birinci sırada yer aldığını gösterdi. Bahreyn’den sonra bu listede korsan İsrail, BAE, Arabistan, Ürdün, Irak, Kuveyt, Suriye, Yemen, Katar ve Umman yer alıyor.
Amerika Dışişleri Bakanlığının Aralık 2013’te yayımladığı raporda Bahreyn’de tutuklu sayısı 4028 kişiye ulaştı. Bahreyn zindanlarında ayrıca çok sayıda kadın ve çocuk da tutukluların arasında yer alıyor.
Bahreyn rejiminin muhaliflere yönelik türlü saldırıları ve cinayetleri devam ettiği ve Halife rejiminin mahkemeleri her gün muhaliflerin hakkında haksız kararlar aldığı bir sırada insan hakları gözetleme örgütü de Bahreyn zindanlarında işkence olayının tüm hızı ile devam ettiğini açıkladı.
İnsan hakları gözetleme örgütü raporunda şu ifadelere yer verdi: Bahreyn’de bulunan ve görevi tutuklulara karşı işkence ve kötü muameleyi araştırmak olan bir büronun en yeni ve son raporu, Bahreyn yetkililerinin işkence yapanların tespitinde çok az ilerleme kaydettiğini gösteriyor.
İnsan hakları gözetleme örgütü raporunda işkence iddiaları ile ilgili davalarla ilgilenen özel büronun son raporunda bu büro kurulduğu günden beri tutukluların işkence edildiği hakkında hiç bir başvuru yapılmadığını iddia ettiğini belirtti. Bu iddia, söz konusu özel büro Şubat 2012’de kurulduğu günden beri Bahreyn hapishanelerinde işkence vakaları medyaya geniş çapta yansıdığı ve uluslararası kurumlar da kaygılarını dile getirdiği halde gündeme geliyor. Bu yüzden insan hakları gözetleme örgütü de mevzu bahis rapordaki iddialara kuşku gözü ile baktıklarını belirterek bu rapor söz konusu özel büronun sadece Bahreyn içişleri bakanlığı özel araştırma bürosunun raporlarına istinat ettiğini ortaya koyduğunu belirtiyor.
İnsan hakları gözetleme örgütü Başkan yardımcısı Jeo Stork ise bu konuda şöyle diyor:
Tutuklulara işkence edildiği ile ilgili davalarla ilgilenen büronun raporu, Bahreyn’de güvenlik güçlerinin işkence etmelerine son verilmesi yönünde hiç bir ciddi çaba sarf edilmediğini gösteriyor. Yani Bahreyn’de işkence vakaları devam ediyor ve bu sorunla ilgilenmeleri gereken kurumlar da hiç kimseyi sorumlu bulamadıkları anlaşılıyor.
İnsan hakları gözetleme örgütünün yayımladığı raporun devamında, 55 işkence vakası ile ilgili davadan 53 davanın hala araştırıldığını ve sadece bir dosya sonuçlandığı ve bir dosya da mahkemesi sürecinde olduğu anlaşıldığını belirtti.
Son bir ayda bazı Bahreynli vatandaşlar bundan önce bir çok muhalif gibi terör suçlamasıyla karşı karşıya kalarak yüzlerce vatandaş gibi vatandaşlık hakkını kaybetti. Bu insanların arasında dikkat çeken biri Bahreynli şii müslümanların lideri şeyh İsa Kasım’dı.
Bahreyn’de insan hakları ihlalleri, Amerika Dışişleri Bakanlığını başka ülkelerin insan hakları durumu ile ilgili yayımladığı raporunda Bahreyn’de insan hakları ihlallerini ve özgürlüklerin kısıtlandığını eleştirecek noktaya getirecek kadar fazla olduğu anlaşılıyor. Nitekim uluslaraası insan hakları örgütleri de bu ülkede insan hakları durumunu çok kötü değerlendiriyor.
Öte yandan Bahreynli alimler de bir bildiri yayımlayarak Halife rejiminin Bahreyn milletine dini teşekküllerine ve siyasi muhaliflere karşı baskıcı tutumunu şiddetle kınadı.
Bahreynli ulemanın yamıladığı bildiride, Halife rejiminin son uygulamaları siyasi muhaliflere savaş ilanı sayıldığını ve gerçekte Bahreyn’de şii müslümanarın dini ve kültürel varlığına karşı savaş ilanı olduğunu belirtti.
Bildirinin devamında ise Halife rejiminin siyasetleri teröristçe nitelendi ve artan baskıların mantıksızlık, politikayı bir kenara itmek ve barışçıl bir şekilde meşru haklarını talep eden bir millete karşı etnikçilik eğilimi tercih etmekten başka bir anlam ifade etmediği vurgulandı.
Bildiride, eğer Halife rejimi bu tür baskıcı uygulamaları ile milletin hareketini durdurabileceğini düşünüyorsa, büyük bir yanlış içinde olduğu, vefak cemiyeti kapatılabilecek bir büro olmadığı veya tutuklanabilecek insanlardan oluşmadığı, bu cemiyet milletin hareketinin simgesi ve iradesinin tecellisi olduğu ve halkın iradesine saygı duyan bir hareket olduğu belirtildi.
Her halükarda Bahreyn milleti son nefesine kadar özgürlük için barışçıl mücadelesini sürdürmekte kararlı görünüyor. Gerçi bu millet bugüne kadar sadece baskı ve şiddet ve işkence ile karşılaştı, ancak uluslararası yasalara göre her millet kendi kaderini kendisi belirleme hakkına sahiptir ve BM ve uluslararası insan hakları örgütleri de mazlum Bahreyn milletine yardım etmeleri gerekir. İnsan hakları örgütleri milletlerin meşru haklarını daha çok gözetlemeleri ve insan haklarını ihlal eden devletleri kınamaları gerekir.