2019 yılında Avrupa
https://parstoday.ir/tr/radio/world-i140684-2019_yılında_avrupa
Avrupa kıtası 2019 yılında siyasi, iktisadi, askeri ve güvenlik alanlarında önemli gelişmelere sahne oldu. Fransa gibi bazı ülkelerde sarı yeleklilerin protesto eylemi devam ederken, Almanya gibi bazı ülkelerde ise radikal sağ kanat daha da güçlendi.
(last modified 2022-10-07T16:32:52+00:00 )
Aralık 30, 2019 12:05 Europe/Istanbul

Avrupa kıtası 2019 yılında siyasi, iktisadi, askeri ve güvenlik alanlarında önemli gelişmelere sahne oldu. Fransa gibi bazı ülkelerde sarı yeleklilerin protesto eylemi devam ederken, Almanya gibi bazı ülkelerde ise radikal sağ kanat daha da güçlendi.

Avrupa kıtasında AB ise çeşitli alanlarda ciddi ihtilaflarla karşı karşıya geldi. Ticari ve iktisadi boyutta Amerika ile Avrupa arasındaki sürtüşme daha da şiddetlendi.

Savunma ve güvenlik boyutunda Batı’nın en büyük askeri paktı olan NATO hayatını sürdürmesine rağmen üye ülkelerin arasında şimdiye dek görülmemiş çatlaklara sahne oldu, ayrıca Rusya ile ciddi sürtüşme yaşadı.AB genelinde de 2019 yılında sığınmacı krizinden iktisadi sorunlara ve enerji ve güvenlik alanlarında sıkıntılara kadar birçok sorun tırmanmaya devam etti.

Avrupa’da sığınmacı krizi yeşil kıtada ulusalcılığı ve AB çerçevesinde dayanışmaya muhalefeti arttırdı. Bundan önce de 2008 yılında patlak veren iktisadi krizi AB üyeleri arasında farklı tutumları yüzünden ihtilafları tırmandırdı ve sonuçta ulusalcı akımların radikal sağ partilerin çerçevesinde türemesine yol açtı.

Avrupa’da Almanya ve bazı ülkeler Rusya ile enerji alanında ilişkilerini sürdürmek istiyor, fakat Washington’un yandaşları bu meseleye şiddetle karşı çıkıyor.Avrupa’nın ağır toplarından Fransa’da kapitalist düzen ve Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un politikalarına karşı çıkan ve sarı yelekliler hareketi olarak anılan itiraz hareketi Kasım 2019’da bir yaşına bastı. Bu hareket yaklaşık 282 bin kişinin katılımı ile 17 Kasım 2018’de başladı ve halen devam ediyor. Gerçi bu hareket en başta Macron yönetiminin yakıt politikasına itiraz hareketi olarak başladı, fakat Paris yönetiminin halkın taleplerine karşı duyarsızlığı bu hareketi zamanla hükümet karşıtı eyleme dönüştürdü. Cumhurbaşkanı Macron ve kabinesi sarı yeleklilerin itiraz hareketi geçici olduğunu zannediyordu ve bu yüzden işin başında hareketi pek umursamadılar. Ancak hareket derinleşerek ve genişleyerek devam etti ve zamanla kapitalist düzenin adil olmayan boyutları ve sınıflar arası uçuruma itiraz hareketine dönüştü.Fransa yönetimi sarı yeleklilerin hareketine karşı adım adım geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak hareketin devam etmesi, şekillenme sebepleri daha derin ve daha güçlü olduğunu ve bir kaç tavizle kolay kolay sona ermeyeceğini gösterdi.

Sarı yeleklilerin hareketi hakkında açıklama yapan Fransız uzman Dominique Moisi şöyle diyor: Bu hareket Fransa halkının acil şartları ve birlikteliğinin simgesi oldu.Fransa polisi sarı yelekliler hareketi başladığı günden beri şimdiye dek hareketin 10 bin taraftarını gözaltına aldı, Fransa mahkemeleri de hareketin üç bin üyesini yargıladı ve toplu isyan ve güvenlik güçlerine saldırı gibi suçlarla suçladı.

Sarı yelekliler hareketinin birinci yılında 52 kişi hayatını kaybetti, 10 bin 790 kişi de yaralandı.

Gözlemciler bu hareketin inişli çıkışlı olmasına rağmen hayatını sürdüreceğini belirtiyor. Nitekim hareketin devam etmesi ve git gide derinleşmesi de Macron yönetiminin siyasi, sosyal ve iktisadi politikaları ve Avrupa’da kapitalist düzenin yetersizliğine işaret ediyor.AB’nin ağır topu ve Avrupa kıtasının en büyük ekonomisi Almanya’da da siyasi süreç, geleneksel siyasi partilerin güç kaybına uğradığını ve başta radikal sağ parti olan Almanya için alternatif partisi olmak üzere yeni yeni türeyen radikal sağ partilerin güçlendiğini gösteriyor. Nitekim iktidar Hristiyan demokrat parti konumunu korumakta güçlük çektiği anlaşılıyor.

Almanya’da 2019’de düzenlenen eyalet seçimleri sonuçları halkın Merkel hükümetini eleştiren Almanya için alternatif adlı radikal sağ partiye eğilimli olduğunu ortaya koydu.Almanya’da koalisyon hükümetinde yer alan Hristiyan partiler ve sosyal demokrat parti Ekim 2019’un sonlarına doğru Turingen eyaletinde düzenlenen seçimlerde ağır yenilgiye uğrayarak büyük oy kaybı ile karşılaştılar. Bu seçimlerde Almanya için alternatif partisi seçmenlerden yüzde 23.4 gibi önemli oranda oy kazandı, oysa Eylül 2014’de düzenlenen bir önceki seçimlerde oyların sadece yüzde 10 kadarını kazanmıştı. Bu sonuç Almanya’da Hristiyan demokrat ve sosyal demokrat gibi geleneksel siyasi partilerin Almanya toplumunda konumlarını kaybetme yönünde ciddi soru işaretlerini gündeme getirdi.Almanya’da söz konusu seçimlerin sonuçları, Başbakan Merkel’in iktidardan çekilmesi yönünde talepleri arttırdı. Hristiyan demokrat partinin güçlü politikacısı Fredriş Merts bu yenilgiden Başbakan Merkel’i sorumlu tuttu. Merts, Turingen eyaletinde elde edilen kötü tarihî sonuç aslında Berlin’de iktidarın başında bulunan büyük koalisyona güvenoyu vermemek anlamına geldiğini vurguladı.Siyasi açıdan AB içinde pratikte fakir Doğu Avrupa ve zengin Batı Avrupa ya da eski Avrupa ve yeni Avrupa gibi bir ayrışmanın yaşandığı anlaşılıyor. Eski Avrupa Batı Avrupa’nın orta ve büyük ölçekte ülkelerinden oluşuyor. Bu ülkeler AB kurulduğu ilk günden ve soğuk savaş döneminde birliğe katılan ülkelerdir. Yeni Avrupa ise merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinden oluşuyor. Bu ülkeler genellikle 2000 yılından sonra AB üyesi oldular.Hali hazırda ise sığınmacı krizi, ekonomik kriz ve Amerika’nın Avrupa’da ifa ettiği rolü hakkında farklı görüşler, eski ve yeni Avrupa arasında çatlakları daha da derinleştiren konulardır. Öte yandan birliğin zengin ve fakir ülkeleri arasındaki uçurumun daha da derinleşmesi, üye ülkelerin arasında ihtilafları körükleyen bir başka etkendir.

AB’nin zengin ülkeleri daha çok kıtanın batısı ve kuzeyinde ve yoksul ülkeleri ise doğusu ve güneyinde yer alıyor.Siyaset meseleleri uzmanı Seyyid Hadi Seyyid Efgahi, Amerika eski ve yeni Avrupa arasında bir çatlak oluşturmak istediğini, Amerikalı yetkililerin yaşlı Avrupa derken Britanya, Fransa, Almanya ve İspanya’ya ve yeni Avrupa derken de Doğu Avrupa ülkelerine işaret ettiklerini belirtiyor.

Amerika Doğu ve Batı Avrupa ülkelerinin arasını ve yine Avrupa ile Rusya arasını açarak güçlü bir Avrupa’nın şekillenmesine engellemek ve böylece kendi çıkarlarını korumak istiyor.Avrupa’da sosyal ve siyasi boyutta AB liderlerini kaygılandıran en önemli meselelerden biri ise yeşil kıtada ulusalcılık ve popülizmin hızlı bir şekilde gelişmesidir. Bu sürecin en somut örneği, radikal sağ partilerin hızla büyümesi ve Avrupa parlamentolarına girmeleri ve bu partilerin başında da popülist politikacıların yer almasıdır. Bu konu AB’nin ağır topu Almanya Başbakanı Angela Merkel’in tepkisine yol açmış bulunuyor. Merkel şimdiye dek birçok kez Avrupa ve dünyada ulusalcılık ve popülizmin gelişmesinin facia boyutunda olumsuz sonuçları hakkında uyarıda bulunarak bu yıkıcı fenomenle mücadele için uluslararası iş birliği çağrısı yaptı. Merkel başta Almanya olmak üzere birçok ülkede popülizm ve radikal ulusalcılığını hızla geliştiğine şahit olduklarını vurguladı.Aslında AB’nin gözetlediği Avrupa’da dayanışmanın takviye edilmesinden farklı olarak hali hazırda bazı Avrupa ülkeleri ulusalcılığa ve yabancı düşmanlığına yöneldikleri gözleniyor. Nitekim son yıllarda Avrupa kıtasında Almanya, Fransa, İtalya, Avusturya, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde yabancı karşıtlığı ile bilinen radikal sağ partilerin daha güçlendikleri anlaşılıyor. Mayıs 2019’de düzenlenen Avrupa parlamentosu seçimlerinde söz konusu ülkelerden radikal sağ partiler bu parlamentoda önemli sayıda sandalye kazandılar.2019 yılında ABD Başkanı Donald Trump’ın uygulamaları yüzünden Amerika ile Avrupa arasında ticari ihtilaflar da tırmanmaya devam etti. Hali hazırda Avrupa için büyük önem arz eden konu Amerika ile ticari meseleler ve tarifeler ve ikili ticari teamüllerdir. Zira AB’nin Almanya gibi bazı ülkelerinin ekonomisi ihracat temeline dayanıyor ve Avrupa’nın en büyük ticari ortağı olan Amerika’nın ticari tarifeleri arttırması, bu ülkelerin ekonomilerini olumsuz yönde etkiliyor.Bu bağlamda AB liderleri şimdiye dek birçok kez Trump yönetiminden ticari politikalarını gözden geçirmesini isteyerek bu konunun olumsuz sonuçları hakkında uyarıda bulundular. AB yetkililerinden Phil Hogan 10 Eylül 2019’da ABD Başkanı Trump’ın yanlış ticari politikalarından el çekmesini istedi. Hogan şöyle dedi: Bu birlik ABD Başkanı Donald Trump’ı hatalarını görme ve aceleci ticari politikalarını bir kenara bırakması konusunda ikna etmeye çalışıyor. Trump ise ticari bir anlaşmaya varmaktan ziyade ticari savaş istediğini ortaya koyuyor.Trump’ın başkanlık döneminden önce Amerika ile yakın ticari ilişkileri bulunan ve hatta Obama döneminde Atlas okyanusunun iki kıyısı arasında serbest ticaret anlaşması için bir kaç tur müzakere eden AB ülkeleri şimdi çok farklı şartlarla karşı karşıya bulunuyor. ABD Başkanı Trump bu müzakereleri askıya almakla kalmadı, Avrupa’nın Amerika’ya ihraç ettiği ürünlerin tarifelerini yükseltti. Bu yüzden Avrupa komisyonu Trump’ın ticari politikalarını yeşil kıta ekonomisine yönelik en temel tehdit olduğunu belirtiyor. Avrupa komisyonu 10 Temmuz 2019’da Amerika’nın ticari politikaları AB için öngörülen ekonomik büyüme endeksini olumsuz etkilediğini açıkladı.2019 yılında Avrupa’nın karşılaştığı en önemli gelişmelerden biri ise, NATO paktında yaşanan çatlaklar ve anlaşmazlıklar oldu. NATO’nun varlık felsefesi ve etkinliği hakkındaki görüş ayrılıkları, NATO üyeleri arasında gerginliklerin başlıca nedeni oldu. Bu konuyu NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg de itiraf etti. Stoltenberg 16 Aralık tarihinde yaptığı açıklamada, NATO paktı kurulduğu günden beri en komplike güvenlik şartları ve üye ülkelerin arasında gerginliğin doruk noktasını yaşadığını belirtti. Bu arada NATO’nun Aralık 2019’da Londra’da düzenlediği liderler zirvesi de Emanuel Macron ve Donald Trump arasında ihtilafların sahnesi oldu.Fransa’nın Amerika ve Türkiye ile ciddi ihtilaf yaşaması, bu iki üyenin askeri ve savunma alanlarında başına buyruk hareket etmeleridir. Bunun en somut örneği, Washington’un Ankara’ya Suriye’nin kuzeyine saldırması için yeşil ışık yakması ve Ankara’nın NATO üyelerinin fikrini almadan Suriye’nin kuzeyine geniş çaplı harekat düzenlemesidir. Bu durum Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un sert itirazına yol açtı. Macron NATO paktının beyin ölümü gerçekleştiğini açıkladı. Gerçi Macron’un bu sözleri Türkiye ve Amerika’nın itirazına ve NATO’nun anahtar üyesi Almanya’nın ve yine NATO genel sekreteri Stoltenberg’in tepkisine yol açtı.Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un eleştirdiği NATO her zamankinden daha çok korunması gerektiğini belirtti. Merkel NATO’yu korumak hatta soğuk savaş dönemine nazaran daha fazla yararı olduğunu vurguladı.

Bu açıklamalar ve tepkiler NATO’nun Avrupalı ve Avrupalı olmayan üyeleri arasında paktın varlık felsefesi ve işlevi hakkında ciddi anlaşmazlık bulunduğunu ve hatta Fransa ve Almanya arasında ihtilafların tırmandığını gösteriyor.Her halükarda ve tüm bu etki tepkilere rağmen esas konu, NATO’nun varlık felsefesi ve görevi hakkında yaşanan krizdir.

NATO içinde ihtilafları körükleyen bir başka önemli mesele, Avrupalı üyelerin Fransa liderliğinde bağımsız Avrupalı savunma sistemi kurmak istemeleridir. Nitekim ABD Başkanı Trump bu yüzden Macron’dan hoşnut değildir ve şimdiye dek birçok kez onu eleştirmiştir.012