ABD’nin azami baskı politikası ve İran’ın azami direnişi - 1
Amerika terör devleti Mayıs 2018’de Bercam nükleer anlaşmasından çekildikten sonra İran’a karşı azami baskı politikası çerçevesinde en ağır ve en geniş illegal yaptırımları dayatmaya başladı ve şimdi de arada bir yeni yaptırımlar dayattığını ilan ediyor.
Amerika Başkanı Donald Trump azami baskı politikası ile Tahran yönetimini Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Mayıs 2018’de ileri sürdüğü 12 şarttan oluşan taleplerine karşı teslim olmaya mecbur bırakacağını iddia ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo Washington ve Tahran arasında yeni müzakerelerin başlaması için İran’dan 12 talebi içeren bir listeyi açıklamıştı; gerçi bu hareketi siyaset ve medya çevrelerince alayla karşılandı. Pompeo söz konusu listede İran’dan nükleer programını tamamen durdurmasını, füze programını durdurmasını veya kısıtlamasını ve bölgede uygulamalarına son vermesini istemişti.
Aslında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun taleplerinin özeti İran’ın Amerika terör devleti karşısında tam teslimiyetten ibaretti. Buna karşın İran milletinin dayatılan zalimane yaptırımlarına karşı emsalsiz direnişi Trump yönetimini iyice çaresiz bıraktı ve Amerika bu kez İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu’nun adını terör örgütleri listesine almak, İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye suikast düzenlemek ve İranlı üst düzey yetkililerine yaptırım dayatmak gibi uygulamalara yöneldi ve arada bir de İranlı bazı bankaları, firmaları, özel ve tüzel kişileri türlü bahanelerle yaptırım listesine ekledi.
Amerika’nın popülist Başkanı Donald Trump İran İslam Cumhuriyeti’ne tarih boyunca eşine rastlanmayan en ağır yaptırımları dayatarak Tahran yönetimini müzakere masasına oturtabileceğini ve böylece yeni bir anlaşmaya varacağını zannediyor. Trump İran İslam Cumhuriyeti Amerika’sız Bercam nükleer anlaşmasını korumak istediğini belirterek, Tahran yönetimi sonunda Amerika ile yeni bir anlaşmaya varmak üzere müzakere masasına oturacağı kuruntusunu yaşıyor.
Ancak ne var ki, Amerika ile İran’ın son kırk küsur yılda karşı karşıya geldikleri durumda İran hiç bir zaman Amerika’nın yaptırımlarına pabuç bırakmadığını gösteriyor. Aslında Amerika İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin askeri caydırıcı gücünü ve İran’a karşı her türlü askeri maceracılığı durumunda çok ağır bedel ödemek zorunda kalacağını çok iyi biliyor. Bu yüzden Amerika terör devleti İran’a yönelik şom hedeflerine ulaşmak için askeri gücün yerine iktisadi gücünü kullanıyor ve İran’a en ağır yaptırımları uyguluyor.
Amerika terör devletinin son iki küsur yılda İran karşıtı yaptırımlarını arttırdığı sürece bakıldığında, bu yaptırımların sadece bankacılık, ticari ve iktisadi alanlarla da sınırlı kalmadığı anlaşılıyor. Amerika hali hazırda İran İslam Cumhuriyeti’ne siyasi, yargı, insan hakları, siber alan, nükleer ve benzeri birçok alanın yanı sıra özel ve tüzel kişilere de yaptırım uyguluyor ve arada bir yeni yaptırımlarını açıklıyor.
Bu arada ABD Başkanı Donald Trump şiddetle İran’a silah ambargosunun süresini uzatma peşindedir ve kendince BM güvenlik konseyinin askıya aldığı uluslararası yaptırımları 20 Eylül 2020’den yeniden dayattığını ilan ederek bu hedefine ulaşmaya çalışıyor.
Ancak ne var ki tüm bu uğraşlara rağmen Donald Trump yönetimi özellikle son aylarda İran’a karşı izlediği politikaların hiç bir etkisi olmadığı için ciddi biçimde eleştiriliyor.
Trump’ın İran’a karşı izlediği radikal politikaları sert bir şekilde eleştiren Amerikalı demokrat senatör Chris Morphy, bu politikalar sadece İran’ın güçlenmesine sebebiyet verdiğini belirterek twitter hesabında şu açıklamayı yaptı: Trump’ın İran’a yönelik politikaları İranlıları daha güçlü ve Amerika’yı daha zayıf yapmaktan başka hiç bir sonucu olmadı.
ABD Başkanı Trump yönetiminin İran’a karşı yaptırım savaşında en önemli hedeflerinden biri, İran’a dayatılan ve süresi Ekim 2020’de sona ermesi gereken silah ambargosunun süresini uzatmaktı, ancak ne var ki bu çabalarında art arda hezimete uğradı.
BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesine göre İran’a dayatılan silah ambargosu 18 Ekim 2020’de sona eriyor. Ancak Donald Trump yönetimi halâ İran ve 5+1 grubu arasında imzalanan fakat Trump’ın kararı ile çekildikleri Bercam nükleer anlaşmasının bir üyesi olduğunu iddia ederek, anlaşmada öngörülen tetik mekanizmasını uygulama kararı aldıklarını ve uluslararası yaptırımlar bir kez daha 20 Eylül 2020’den itibaren yürürlüğe girdiğini iddia etti.
Amerika Trump yönetiminin bu iddiası uluslararası camianın sert muhalefeti ile karşılaştı. Dolayısıyla Amerika yönetimi İran’a karşı yeni yaptırım kararları alarak bu mesnetsiz iddiasını desteklemeye çalıştı ve bu doğrultuda İran’ın askeri ve nükleer faaliyetleri ile bağlantılı olduklarını ileri sürdüğü bazı özel ve tüzel kişileri hedef aldı.
Amerika terör devleti 21 Eylül 2020’de İran’ın füze ve nükleer programları ile ilgili yeni yaptırımları açıkladı. ABD Başkanı Trump İranlı 27 özel ve tüzel kişiye yaptırım kararı aldıklarını açıklayarak, bu yaptırımları İran’ın nükleer silah ve füze elde etmesini engellemek için uyguladıklarını iddia etti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı karara göre İran’a konvansiyonel silah temin eden, satan veya bu silahların sevkiyatına ortaklık edenlerin mal varlığı bloke ediliyor. Yine karara göre, bu bağlamda İran’a mali ve teknik eğitim alanlarında yardımcı olanlar da yaptırıma maruz kalıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da bir açıklama yaparak İran ile her türlü silah ticareti Amerika’nın yaptırımları ile karşılaşacağını belirtti. Pompeo’nun açıklamasında tuhaf bir nokta ise Venezuela Cumhurbaşkanı Nikolas Maduro’ya da İran ile ilişkilerini takviye ettiği için yaptırım uygulayacaklarını açıklaması oldu. ABD Hazine Bakanlığı İran’a dayatılan yeni yaptırımlara ek olarak Trump’ın emri üzerine İran ile silah ticaretini yasaklayan alınan karar gereği, yaptırım listesine yeni özel ve tüze kişileri ekledi.
Aslında daha önce de beklendiği üzere Amerika yönetimi prestijini korumak ve İran’a karşı uluslararası yaptırımların yeniden uygulandığı iddiasını savunmak için askeri ve nükleer alanlarda bir dizi yeni yaptırımları dayatmaya başladı. Amerika’nın bu çabası ise Donald Trump yönetiminin tek taraflı zorba politikalarının sebebiyet verdiği Amerika’yı uluslararası inzivadan çıkarmak üzere sarf edilen çabalardır. Oysa ne BM güvenlik konseyi ve ne de konseyde yer alan ve Amerika’nın rakipleri ve ortaklarından oluşan 15 üyesinden 13’ü Amerika terör devletinin İran’a silah ambargosu başta olmak üzere güvenlik konseyinin yaptırımlarının yeniden uygulanmasını kabul etmedi ve bu yüzden Trump yönetimi yine tek taraflı olarak bu yaptırımlar 20 Eylül’den yürürlüğe girdiğini iddia etti.
Amerika terör devleti BM güvenlik konseyinin İran’a dayattığı yaptırımların yeniden dayatılması için konsey üyeleri arasında konsensüs sağlanmasına hacet olmadığını iddia ediyor. aslında Amerika’nın bu açıklaması, güvenlik konseyinde hatta Avrupalı ortakları bile Amerika’nın bu talebine destek vermediği içindir. Nitekim Amerika terör devletinin İran işleri özel temsilcisi Eliot Abramz Washington yönetimi İran’a silah ambargosu konusunda Avrupalı ortaklarından umudunu kestiğini itiraf etti.
Öte yandan Amerika terör devleti tehditvari bir tutum sergileyerek söz konusu BM güvenlik konseyinin yaptırımlarına uymayan ülkelerin Amerika ile iktisadi ve ticari ilişkilerini kaybedeceğini ilan etti. Bu tehdit askeri veya nükleer alanlarda faaliyet yürüten silah ve askeri teçhizat firmalarının İran İslam Cumhuriyeti ile her türlü anlaşma imzalamalarını önlemek için savruldu. Gerçekte Amerika’nın yeni yaptırımlarının önemli bir bölümü başka ülkeleri ve firmaları İran ile silah ticaretinden men etmeye yöneliktir.
Bu bağlamda bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, Amerika ile ticari ve iktisadi ilişkileri olmasını isteyen ülkeler Amerika’nın İran’a dayattığı yaptırımlara uymak zorunda olduğunu belirtti.
Ancak uluslararası stratejik etüt merkezi Başkan yardımcısı Eric Bnoyer, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a dayattığı yeni yaptırımların tamamen şov amaçlı olduğunu belirterek şöyle dedi:
Görünen o ki açıklanan yeni yaptırımların hedefleri bundan önce zaten yaptırım listesine alınan kişiler veya kurumlardır; üstelik bu yaptırımları uluslararası yaptırımların yeniden dayatılmasına hacet olmaksızın uygulamak da mümkündü.
Ancak Amerika terör devletinin bu yeni çabalarına rağmen Rusya ve Çin’in beyaz sarayın İran karşıtı yeni yaptırımlarına muhalefeti, Amerika’nın tehditlerini umursamadıklarını gösteriyor. Washington yönetimi 18 Ekim 2020’de İran’a dayatılan silah ambargosu sona erinci Tahran yönetimine silah satmak istediklerini iddia ediyor.
Amerikalı siyasal bilimler uzmanı Kirk Dorsey, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Rusya ve Çin’in İran’a silah satışını engelleyecekleri yönündeki açıklamasına işaret ederek şöyle diyor: Ben Amerika bunu nasıl yapacağını bilemiyorum. Artık hiç bir ülke bu tür tehditleri umursamıyor. Bu iddia İran’ın silah ithalatına bağımlı olduğunu göstermek için ortaya atılmıştır; oysa İran son kırk yılda silah ambargosuna maruz kaldığı için çareyi bu alanda kendine yeter hale gelmekte bulmuş ve en gelişmiş silahları üretmekte önemli adımlar atmış ve hatta şimdi her türlü silahı ihraç etme kapasitesine kavuşmuştur. İran nükleer alanda da başta gelişmiş santrifüjleri imal etmek başta olmak üzere çeşitli nükleer teçhizatı imal etmekle bu ülkenin nükleer sektörüne dayatılan yaptırımlar nükleer ilerlemesine mani olamadığını ortaya koydu. Sonuçta Amerika’nın yeni yaptırımları eski yaptırımlara hiç bir şey eklemediği gibi İran’ın silah ve nükleer alanda göz kamaştıran ilerlemesine de engel olamayacağı kesindir.