Trump'ın 4 yıllık başkanlık karnesi; savaş ve kargaşa
Bugünkü sohbetimizde Trump'ın dört yıllık kargaşa dolu başkanlık dönemini inceleyeceğiz.
Trump'ın dört yıllık başkanlık dönemi onun farklı medya organları ile sorunlar yaşaması ile beraber oldu. Bu alanda hep yaşanan gerilimler ise medyada geniş yer aldı. Trump'ın seçim kampanyası programlarından, onun ifade özgürlüğü ve gerçekleri araştırmak iddialarına kadar ve son olarak da koronavirüsü yönetmesi hep tartışma konusu oldu. Koronavirüs pandemisi sürecinde ise Trump Amerika medyasını kukla olarak da adlandırdı. Sohbetimizin devamında bu tartışmaları kısa olarak gözden geçireceğiz.
Trump'ın medyaya saldırısı ise 2016 seçimlerinin kampanya çalışmaları döneminden başladı. O sıralarda Trump, Hillary Clinton ile değil medya ile savaşmakta olduğunu belirtti. Trump defalarca Amerika'nın önde gelen medya organlarına saldırıp onları " devre dışı bırakılmış" olarak adlandırdı ve defalarca gazetelerin anketlerinin sonuçlarını da sorguladı. Tüm bunlara ilaveten muhabirlere karşı da ilginç bir üslup takınan Trump onlara meydan bile okudu. Trump New York Times, Politico, Washington Post ve Huffington Post gibi medya organlarını itibarsız ve CNN kanalını da nefret verici olarak tanımlamıştır.
Gerçekte çok az sayıda siyasetçi medyada bu tür ifadelerde bulunur ve öfkesini saygısızlık ve hakaret ile dışa vurur. BMT özel raportörü David Kai ise ifade özgürlüğü alanında Donald Trump'ın dünya basını üzerindeki olumsuz etkisini eleştirmiştir. Kai şöyle demiştir:" Trump'ın son dört yılda medya ve ifade özgürlüğüne zarar verecek bir yöntem izlediği aşikardır. " Kai Trump'ın medya organlarını ve muhabirleri eleştirmesinin, onları yalan haber yaymakla suçlamasının tam bir saldırganlık girişimi olduğunu belirtti.
Amerikalı siyaset tarihi hocalarından Allen Lichman ise esasında Trump'ın popülerliğinin medya organlarında arttığını ancak Trump'ın yine de bu medya organlarını hedef aldığını belirtiyor. Lichman televizyon programında bu medya organları sayesinde Trump'ın medya ürününe dönüştüğünü söylemişti.
Görünen o ki Lichman'ın söyledikleri gerçekler ile de uyuşmaktadır. Çünkü Trump medya organlarına saldırılarına rağmen Mayıs 2016'da Fox News haber kanalı seçim kampanyaları sürecinde Washington Post gazetesinin Trump'ın hilekarlığı ile ilgili elde ettiği belgelerin zaten Trump tarafından sızdırıldığını ifşa etti. Bu Amerikan gazetesi Trump'ın 1970 ila 1990 yılları arsında sahte kimlik ile kendini Trump'ın sözcüsü olarak tanıttığını ve böylece kendi özel hayatının bilgilerini kaynaklara verdiğini gösteren belgeler elde ettiğini belirtmişti. Vanity Fair dergisi muhabiri ise Fox News ile konuşmasında Trump'ın Milroe John Barron gibi isimleri ile medya ile temasa geçerek kendi hayatı ile ilgili bilgileri ifşa ettiğini söyledi.
Son dört yıl içerisinde Amerika medyası ve basını da Trump'ın girişimleri ve eleştirilerine karşı sert bir tutum takındı. Öyle ki sadece 2018'de bir gün içerisinde yüz kadar Amerika basın organı Trump'ın yaklaşımına itiraz amacı ile Trump'ın medyayı eleştirmesi konusu etrafında köşe yazıları ve haberleri yayımladılar.
Trump her gün Twitter'da onlarca mesaj paylaşıyor. Bu çerçevede Trump ülke içi ve dışı ile ilgili siyasetleri hususundaki gelişmeleri özellikle de atamalar ve görevden alınma haberlerini bu sosyal medya ağından bildirir. Ancak defalarca aynı medya organı ile de ciddi tartışmalar yaşamıştır. Örneğin Amerika'da posta üzerinden düzenlenecek seçimler ile ilgili hile ve sahtecilikle alakalı Tweetler yayımladığında Twitter da bu paylaşılan mesajları " gerçekleri araştırın" diye etiketledi. Twitter bu girişimi ile Amerika başkanı Trump'ın mesajlarını yanıltıcı olarak değerlendirdi.
Twitter'in bu girişiminin ardından Trump en sert şekilde bu sosyal medya organına saldırıp Twitter'i Amerika başkanlık seçimlerine müdahale etmekle suçlayıp bir yandan da Twitter'in faaliyetlerinin durdurulması ve onunla ilgili kuralları bile değiştirmekten söz etti. Bir diğer taraftan ise Trump Twitter'daki paylaşımında şöyle yazdı:" Amerika'da medya özgürlüğü yok, biz sadece sahte anlatımlar ve haberlerin bastırılmasına maruz kaldık... İnternet ile ilgili 230 sayılı yasasını iptal edin. "
Amerika'daki 230 sayılı yasa internet ile ilgilidir. Bu yasa siteler için üçüncü şahıslara karşı güvenlik sağlamaktadır. Twitter sosyal medya organı da defalarca Trump'ın bu türl mesajlarını aldatıcı ve yanıltıcı bilgilerin örneği olarak etiketlemiştir.
Donald Trump esasında medya organlarını milletin düşmanı olarak adlandırıyor. Ancak uzmanlar Amerika başkanının girişimlerini ifade özgürlüğünün zayıflaması ve medya organlarının baskı altında tutulma faktörü olarak görmektedirler. Bu çerçevede Trump'ın seçimleri kaybederek bu baskının da sona ermesini umut etmektedirler.
İranlı iletişim uzmanı Dr. Muhammed Mehdi Furkani şöyle dedi: "Trump başkanlık koltuğuna oturduğundan beri medya organları ile tartışmaya girişmiştir. Trump ilk olarak yalan ve temelsiz haberler etrafında çok manevra yaptı. Yalan haberlerin sahte bilgilerin her zaman olduğunu yeni bir olay olduğunu biliyoruz. Gerçi modern medya özellikle de sosyal medya ağları ile sahte haberler de yeni boyut kazanmışlardır. Trump ise propagandif çalışmalarının devamında sahte haberler sayesinde Amerika medya organlarına darbe indirmeyi ve kendi reklamını yapmayı başardı. Ancak yine de bilmeliyiz ki propagandif çalışmaların da işlevi bir yere kadardı ve o noktadan sonra artık etkili olmayacaktır. Zamanın geçmesi ile gerçekler de ortaya çıkınca artık propagandif çalışmalar da hiçbir sonuç vermeyecektir. Buna rağmen bu propagandif çalışmalar sonuç vermediği zaman Trump da gerçekleri saptırmaya başladı.
İranlı uzman sözlerinin devamında şöyle diyor:" Koronavirüs pandemisi sırasında bile Amerika sözde dünyanın en büyük gücü olarak çok zor durum yaşadı. Trump ilk günlerde koronavirüsün önemini inkar edip bu durum ile dalga geçmeye bile çalıştı. Şimdi ise dünyada Amerika'nın vaka ve ölüm sayısı açısından en kötü durumda olduğunu görüyor. Bu durumun hem de seçimler arifesinde yaşanması Trump'a ağıra patladı. Bu doğrultuda medya organları ve kamuoyunun da eleştirilerine hedef oldu ve mecburen gerçekleri saptırmaya yöneldi. Hatırlayın, CNN muhabiri Trump'a Nisan ayının sonlarında şunu sormuştu:" Koronavirüs testi yeterli midir? " Trump ise " Bu tür sorunlar sormamalısınız. Birçok büyük adam için bu hakaret sayılır. " demişti. "
Amerika başkanı Trump'ın medya ile ilişki dosyası kabarık bir dosyadır. Örneğin Mayıs 2017'de CBS kanalı muhabiri Trump ile özel konuşmasında onun konuşmalarının Barack Obama tarafından dinlenildiği iddiası hususunda açıklama yapmasını istediğinde Trump birden bire konuşmasını kesip Beyaz Saray'a dönmüştü. Ardından öfke ile CBS muhabirine şöyle demişti:" İstediğin gibi düşünebilirsin. Şu soruyu bana sorma. "
2017 yılının Ağustos ayının sonlarında ise Trump'ın medya ile ilişkisi hususunda başka bir tartışma patlak verdi. O dönemde Amerika'nın MSNBC kanalından iki sunucu Twitter'da Trump tarafından alay konusu edildikten sonra şöyle bir mesaj paylaştılar:" Trump yalan söylüyor ve Beyaz Saray daha önce bizim Trump'tan özür dilememizi istemişti.
2018 Ekim'in sonlarında da Amerika başkanı Trump'ın bir başka anormal davranışı fiyasko olarak haberlere geçti.
BBC kanlı muhabiri ve sunucusu Steph Mc. Govern 2012 yılındaki Trump ile konuşmasından bir anıyı paylaşıp röportaj boyunca Trump'ın onu övdüğünü ve ona çok güzel biri diye iltifatta bulunduğunu söyledi.
Tabii Trump o dönemde hala Beyaz Saray'a gitmemiş ve sırf güçlü bir tacir olarak tanınıyordu. Ancak onun anormal ve etik dışı tavrı o kadar göze çarpmıştır ki BBC'nin kadın muhabiri bundan dolayı dehşete düşmüştür.
Uzmanlara göre Trump'ın medya organlarına yaptığı saldırılar kamuoyunun medyaya ve sivil toplum kuruluşu enstitülerine yönelik güven duygusuna uzun vadeli zarar vermiştir. Bu uzmanlara göre son iki üç yıl içerisinde devam eden bu sürecin durdurulmasını istemiştir. Ancak Trump dört yıllık başkanlığının ardından bile durumu değiştirmekten yana değildir. Daha önce ise Trump New York Times ile konuşmasında 2020 seçimlerini kazanacağını bunun nedeninin de medya organlarının ona bağlılığı olduğunu öne sürdü. Trump "medya organlarının seçimlere 6 ay kala bana hayranlık duyacaklarını ve lütfen Trump'ı kaybetmeyelim diye yayınlar yapacaklarını" da iddia etmişti.
Trump'ın tüm bu temelsiz iddialarına rağmen Amerika başkanının yeni seçim kampanyasını başlattığı süreç başından beri kimi Amerika haber ve basın organı ile söz dalaşı sürecine dönüşmüş ve deyim yerinde ise taarruz pozisyonuna geçmiştir. Bu çerçevede başlatılan savaş Trump ve medya arasını iyice açmıştır.