Dünya Köleliğin Kaldırılması Günü
Bu özel sohbetimizde köleciliğin tarihine ve kaldırılma sürecine göz atacağız.
Merhametli ve şefkatli İslam Peygamberi, her renk ve ırkın ötesinde, insanları birbirlerinin haklarına saygı göstermeye ve eziyet etmekten kaçınmaya ve birbiryle dost olmaya çağırmıştır.
Amerika'nın kölelik karşıtı en büyük liderlerinden biri olan Frederick Douglass, ünlü konuşmalarından birinde şunları söylemişti: "İnsanın özgürlüğü hak ettiği mantığını yürütmeme müsaade ediyor musunuz? İnsan, kendi vücudunun gerçek sahibi değil mi? Bugün Amerikalıların huzurunda özgürlüğün insanın doğal hakkı olduğunu nasıl gösterebilirim? Bunu yaparak sadece kendimle alay ettim ve şuurunuza hakaret ettim. Göklerin altında köleliğin ahlaka aykırı olduğunu bilmeyen hiçbir insan yok ki"
Kölecilik tarihi boyunca sayısız insan, kendi özgürlüğü ve diğer kölelerin özgürlüğü için savaşmıştır. Hatta birçoğu kölecilikten ve köle olmaktan kurtulmak için hayatını feda etti. Kölecilik yasalarına ve köle ticaretine karşı yaygın protestolar, sonunda evrensel bir yasanın çıkarılmasına yol açtı ve 2 Aralık 1949'da Birleşmiş Milletler 2 Aralık'ı "Dünya Köleliğin Kaldırılması Gün" ilan etti.
Allah, insana akıl ve seçme gücü bahşetmiş, insanı özgür yaratmış ve ilahi peygamberleri göndermiştir ki, insanlar akıl ve seçim gücü ile, ilahi liderlerin sözlerinden yararlanarak, erdemlik ve kurtuluş yolunda yürüyebilsinler. . Allah, insanı özgür yarattı ve insanlardan sadece ona tapmalarını, bir birlerine karşı nezaket, şefkat ve hoşgörü, empati içinde yaşamalarını ve ahlaki ve insani değerlerin korunması için birlikte çalışmalarını istedi. Allahu Teala, insan için her şey yarattı ki doğayı, göğü ve galaksiyi, yerin ve okyanusların dibini inceleyerek bilgi ve bilim çıkarsın. Allahu Teala bunların insanlığa hizmet etmesi için her şeyi yarattı.
Ancak tarih, köleliğin insan yaşamının birçok döneminde doğal olarak kabul edildiğini ve güçlülerin ihtiras ve sömürücü mizacının zayıf ve güçsüz kesimi köleleştirmesine yol açtığını göstermesine rağmen, kölelik ve kölecilik insan doğasının ve fıtratının tam tersi olduğu söylenmelidir.
Çok eski zamanlardan beri, köleler her zaman bir araç ve nesne olarak görülmüş ve insan haklarından mahrum edilmiştir. Komisyoncular bunları takas etmiş, satmış veya hediye olarak vermiş, hatta kimi zaman ekonomik işlemlerde köleler borçlarını kapatmak için bile kullanılmış veya borcu ödemek için teminat olarak verilmiştir!
Kölelik ve kölecilik, İlk olarak eski Mısır, Babil, Asur, Çin ve Hindistan'da ortaya çıksa da, klasik biçiminde antik Yunan ve Roma'da gelişmiştir. Eski Mısır'da köleler, kraliyet saraylarının yanı sıra firavun mezarlıklarını inşa etmek için toplu halde kullanılıyormuş.
Antik Roma'da, Romalı köle sahipleri ve köleciler, köleleri üzerinde çok fazla otoriteye sahipmiş. Hatta kölelerinin ölümü veya yaşamına bile karar verebiliyorlarmış.
Fakat Afrika kıyılarının keşfedilmesi ve 15. yüzyılda Avrupalılar tarafından Güney ve Kuzey Amerika'nın ele geçirilmesi ve sonraki yüzyıllarda Kuzey Amerika'nın sömürgeleştirilmesi ile birlikte köleciliğin şiddetlenmesi için verimli bir zemin hazırlandı ve siyahilere ve Kızılderililere sayısız baskı dönemi başladı.
Aslında, Avrupa'da modern kölecilik resmi olarak 15. yüzyılda başladı ve Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin bir parçası oldu, yavaş yavaş organize bir hale geldi. O zamanlar köleler çoğunlukla çalındı ve tarımsal iş için satıldı. Örneğin, tarım için gerekli işgücünden yoksun olan Portekiz, o zamanlar işgücü ihtiyacını köle ithal ederek karşılayan ilk Avrupa ülkesiydi.
Portekizliler, 1444'te Afrika'nın batı kıyısındaki köle pazarlarında ticaret yapmaya başladılar ve neredeyse tüm Afrika köle pazarlarını yüz yılı aşkın süre boyunca yönettiler. Kölecilik kazançlı bir iş olarak devam etti ve kölelerin insan hakları da hep görmezden gelindi. Köleler ve kölecilik Avrupalıların ve Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni ortaya çıkan ekonomilerinde önemli bir rol oynadı. On yedinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, karada çalışmak üzere Amerika'ya getirilen Afrikalı kölelerin sayısı aniden arttı ve kuzey eyaletlerindeki bazı kıyı şehirleri fiilen köleciliğin merkezleri haline geldi.
17 ve 18'inci yüzyıllar boyunca köleciliğin büyük bir bölümünü elinde bulunduran Britanya veya İngiliz sömürgeciliği, bu zalimce sürece öncülük etti ve geniş bir köle ticareti ağına sahip oldu. Bu çerçevede Britanya her biri 50 bin köleden oluşan 200 filo ile Afrikalı köleleri taşıdı. Masum insanlar bu gemilerde zincire vuruldu ve en kötü koşullarda tutuldu, bazıları yolda ve aynı korkunç gemilerde hayatlarını kaybetti. İngiltere bu köleleri çoğunlukla Amerika ve diğer Avrupa ülkelerine taşıdı. Bu işte, birlikte gerekli işgücünü sağlayan ve büyük karlar elde eden tüccarlar, maceracılar, avcılar ve köle tüccarlarından oluşan bir ağ vardı.
Köleler ve onların haksız baskıları hakkında daha derin bir bakış elde etmek için belki de Kökler romanına göz atmalıyız. Roman Alex Haley tarafından yazılmıştır. Kölelik ve zorla çalıştırma, birkaç nesil boyunca ailesinin ırk ayrımcılığının boyutlarını tasvir ederken, toplumun durumunu ve ağaların ve kölelerin yaşam tarzlarını da betimlemektedir.Yazar kitabın ilk sayfalarında şöyle yazıyor:
"Gerçek şu ki, tarih boyunca hiçbir etnik grup Amerika siyahileri kadar Avrupa medeniyetinden acı ve eziyet çekmemiştir. Uygar insanlar Afrika'ya ve Amerika Birleşik Devletleri'ne ayak bastığında, yeni gelenleri misafirperverlik ruhuyla karşılayan Amerikan Kızılderililerine karşı insanlık ve medeniyet standartlarının hiçbirine uymayarak davrandılar. Çocukları öldürdüler ve Afrika'da öldürmedikleri herkesi köleleştirdiler."
İranlı araştırmacı Bay Haşimzade ise bu hususta şöyle diyor: "Kökler kitabını okuyarak, Amerika'nın oluşumu sırasında yaşanan olayların Ebu Gurayb ve Guantanamo'da siyahi Afrikalılara karşı işlenen suçlardan onlarca kat daha trajik olduğunu görürüz. "
Kölelere yönelik sayısız baskı ve zulüm girişimi, dünyanın pek çok yerinde sayısız tepki ve muhalefeti de tetikledi.Bunlardan ilki ve en önemlisi 1760'larda başlayan Jamaika'daki köle isyanlarıydı. Bu isyanlar bu bölgede başladı ve diğer ülkelere yayıldı. Ancak kamuoyunun köleciliğe karşı sistematik bir şekilde harekete geçmesi ve kölelik karşıtı hareketler oluşturması yıllar sürdü ve Londra'da Köle Ticaretinin Kaldırılması Derneği'nin kurulması ile doruğa ulaştı. Bu çabaların bir sonucu olarak, 1807 yılına kadar İngiltere ve Amerika'da köle satışı resmi olarak yasaklandı. Daha sonra ve nihayet 1949'da köleliğin kaldırılması ilgili Uluslararası Örgüt tarafından evrensel bir yasa haline getirildi.
Tarihteki bu durum, ilahi dinler, özellikle İslam dininin, insanların birbirine zulmetmesini yasakladığı sırada gerçekleşmiş trajik durumdur. İslam Peygamberi, her türlü renk ve ırkın ötesinde, insanları birbirlerinin haklarına saygı göstermeye ve zulmetmekten kaçınmaya çağırmıştır. İnsanlığı birbirine dost olmaya çağırmıştır.
Kuran-ı Kerim'in farklı ayetlerinde de ırkçılık ve ayrımcılık reddedilmiştir. Bu çerçevede Hucurat suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyrulmuştur: ""یا أَیهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْناکمْ مِنْ ذَکرٍ وَ أُنْثی وَ جَعَلْناکمْ شُعُوباً وَ قَبائِلَ لِتَعارَفُوا إِنَّ أَکرَمَکمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقاکمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِیمٌ خَبِیرٌ؛
"﴾13﴿ Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır."
Bu ayete göre Allah Teala hiçbir insanı, cilt rengi, etnisitesi, ırkı, serveti ve şöhreti nedeniyle üstün kılmamıştır. Üstünlük kriterini sadece insanın Allah'a kulluğu ve takvası olarak belirlemiştir.
Ünlü Afgan şair Halilullah Halili bir şiirinde köleliği şöyle anlatır:
Kölelikte, hayat, utanç demek
Özgür olmak, hayat demek;
Başkalarının ayaklarına eğilmek demek
Mertler için ağır bir yük demek;
Hakkın kölesi dünyada özgür olur
Kadeh ve mey sarhoşu değil, ilahi sarhoş olu