Avrupa'nın BERCAM Nükleer Anlaşmasına Karşı Çelişkili ve Çifte Standartlı Tutumu
Avrupa Birliği ve Almanya, Fransa ve Britanya'dan oluşan Avrupa Troykası İran ile sağlanan BERCAM Nükleer Anlaşmasının imzalanmasında önemli bir rol oynadılar. Avrupalılar Amerika'nın bu anlaşmadan çekilmesinin ardından bu anlaşmanın korunmasında ve maddelerinin ve vaatlerinin hayata geçirilmesinde olumsuz bir performans çizseler de hala bu anlaşmayı desteklediklerini iddia ediyorlar.
Avrupalılar özellikle de Almanya ve Fransa BERCAM Nükleer Anlaşması maddelerinin dışında kalan yeni iddiaları çerçevesinde yeni taleplerde bulunmuşlardır. Bu da Avrupa'nın BERCAM Anlaşmasına karşı çelişkili ve çifte standartlı duruşunu gösteriyor. Üst düzey Fransız ve Alman makamlar görünüşte İran ile sağlanan anlaşmanın en önemli Avrupalı hamileri sayılıyorlar. Ancak son açıklamalarında Amerika'nın bu anlaşmaya geri dönmesi için anlaşmanın gözden geçirilmesini istediler.
Bu Avrupalı taraflar yerine getirmedikleri taahhütlere değinmeden, Amerika'nın bu anlaşmayı ihlal eden taraf olduğuna işaret etmeden böyle bir talepte bulunmuşlardır. Onlar Amerika'nın BERCAM anlaşmasına geri dönüşünün yeterli olmadığını savunmaya başlamışlardır.
Bu yeni iddialardan önce ise Almanya, Britanya ve Fransa dışişleri bakanları Heiko Maas, Dominic Raab ve Jean Yves Le Drian 23 Kasım günü Berlin'de İran ile yapılan nükleer anlaşma ekseninde görüştüler.
Bu görüşmede taraflar Amerika'da iktidarın el değiştirmesinin BERCAM'ın korunması için yeni ufuklar çizebileceğini umut ettiklerini belirttiler. Onlar İran'dan da anlaşmaya tam bağlı kalmasını ve sözde bu anlaşmayı ihlallerini durdurmasını istediler. Ardından üst düzey Avrupalı diplomatlardan oluşan Avrupa dış siyaset konseyi 30 Kasım günü ortak bir bildiri yayımlayarak Avrupalı hükümetlerden işbirliği yaparak Biden hükümetini İran ile sağlanan anlaşmaya geri getirmesini ve bu anlaşmayı güçlendirmek için Amerika'nın yeni hükümeti ile işbirliği yapmasını istediler.
Avrupa dış siyaset konseyi üyeleri Donald Trump'ın girişimlerinden kaygı duyduklarını dile getirerek Avrupalı ülkelerin bu alanda koordineli ve topyekun, tek vücut hareket etmelerini istediler. Bu bildirinin son kısmında ise şu ifadelere yer verildi:" Avrupalı ülkeler hemen İran'ın gelişmekte olan nükleer programını dizginlemeli ve başkan olarak tanıtılmasının ardından oluşan olumlu siyasi ortamdan yararlanarak yeni gelen Biden hükümetini İran ile aktif etkileşime ve mevcut tehlikeli yolu tersine çevirmek için teşvik etmeli ve isteklendirmelidir. "
Almanya dışişleri bakanı Heiko Maas ise Alman haftalık dergisi Spiegel'e verdiği demeçte sergilediği tutum çerçevesinde İran ile yapılan nükleer anlaşmanın Joe Biden hükümetince tekrar gözden geçirilmesine vurgu yaparak şöyle dedi:" Önceki anlaşmaya dönmek yeterli değildir. BERCAM'ın ötesinde, bizim çıkarlarımızı da göz önünde bulunduran bir anlaşmaya ihtiyaç vardır. "
Maas Avrupa'nın İran'a yönelik beklentilerinin açık ve net olduğunu iddia ederek bu çerçevede İran'ın nükleer silahı ve balistik füze programlarının bölgeyi tehdit etmemesi gerektiğini vurguladı. Maas ayrıca İran'ın bölgede başka türlü bir rol oynaması gerektiğini söyledi.
Almanya'nın yeni tutumu ise Berlin'in daha önceki BERCAM kapsamında sergilediği tavırların tersidir. Berlin, Avrupa'nın rolünün Amerika'yı anlaşmaya geri getirmek olduğunu ve aynı zamanda İran'ı tüm taahhütlerine bağlı tutmak olduğunu söylüyor. Bunu da " tam uyum tam riayet " ilkesi çerçevesinde yapacağını söylüyor. Fransa da Avrupa Troykası üyelerinden biri olarak İran'ın nükleer anlaşmadaki taahhütlerine geri dönmesini vurguluyor. Ancak bu alanda karşı tarafın taahhütlerini gözardı ediyor. Bu çerçevede Fransa dışişleri bakanlığı sözcülerinden biri BERCAM nükleer anlaşmasının İran'ı nükleer silaha ulaşmaktan alıkoymak için güvence olduğunu dile getirerek İran'ın taahhütlerine geri dönmesinin Biden'in bu anlaşmaya geri dönüşünün olmazsa olmazlarından olduğunu belirtti.
Britanya da Avrupa Troykasının başka bir üyesi olarak benzer bir tutum sergilemiştir. Bu doğrultuda Britanya savunma bakanı Ben Wallace Londra'nın BERCAM'ı desteklediğini iddia ederek Avrupalıların taahhütlerini yerine getirmemesine değinmeden İran'ın bu anlaşma çerçevesindeki taahhütlerini yerine getirmesini beklediklerini belirtti. Bu Britanyalı makam Amerika'yı da bu anlaşmaya geri dönmeye çağırdı. Buna rağmen görünen o ki muhafazakar Britanya hükümetinin görüşü başka bir şeydir. Britanya hükümeti eski ulusal güvenlik danışmanı ve danışman bakanı Mark Sedwil ise geçmiş iddiaları tekrarlayarak İran ile ilgili şunları söyledi:" BERCAM, yenilenmeli ve alternatifi ile değiştirilmelidir. "
Avrupa Troykasının BERCAM nükleer anlaşması ile ilgili çelişkili tutumları sürse de Avrupalıların bu anlaşma kapsamındaki kendi taahhütlerine hiç değinmedikleri belirtilmelidir. Özellikle de Avrupalılar, İran ile mali akışın sağlanması için İNSTEX özel mali sistemi başlatmayı ve Amerika'nın tek taraflı yaptırımları karşısında İran'a yardımcı olacaklarını vaat etmişlerdir. Ancak bunların hiçbirini yerine getirmediler. Görünen o ki Avrupalı taraflar İran ve Amerika'dan aşamalı yaklaşım çerçevesinde hareket etmelerini, böylece İran'ın taahhütlerine tam olarak geri dönmesini ve Biden'in de tek taraflı yaptırımları kaldırmasını istiyorlar. Bu aşamanın ardından yeni müzakerelerin yolunun açılmasını ve yeni bir anlaşmanın sağlanmasını öngörüyorlar.
Avrupa Birliği dış siyaset sorumlusu Josep Borrel ise Amerika'nın seçilmiş başkanı Joe Biden'in BERCAM anlaşmasına geri dönmesini umduğunu belirtti. Borrel Euronews'a verdiği demeçte şöyle bir açıklamada bulunmuştur: " Hatırladığım kadarı ile Biden hem seçim kampanyası sürecinde hem daha sonra anlaşmaya geri dönmek istediğini söylemişti. "
Britanya meseleleri uzmanı Bobby Naderi'nin söylediğine göre " Avrupalı ülkeler özellikle de Britanya, Almanya ve Fransa BERCAM anlaşması üyeleri olarak Biden'den bu anlaşmaya geri dönmesini istemişler. Bu çerçevede Tahran'ın da karşılıklı atacağı adımlarla anlaşmanın tekrar sağlanmasını düşünüyorlar. "
Avrupa Troykasının yeni yaklaşımına rağmen gerçekte Avrupalılar Trump'ın BERCAM nükleer anlaşmasından Mayıs 2018'de çıkmasının ardından pratikte taahhütlerini yerine getirmeleri için hiçbir etkili adım atmamış ve Amerika'nın İran'a yönelik yaptırımlarının etkisini azaltmak için de ciddi bir girişimde bulunmamışlardır. Avrupalılar bu süreçte sırf sözde bu anlaşmaya bağlı kalmışlar. Böylece Avrupalıların İran'a borçlu oldukları söylenebilir. Buna ilaveten Avrupalılar İran'ın yapılan tüm taahhütsüzlüklere cevaben aşamalı olarak bu anlaşmadaki yükümlülüklerini azaltma sürecine de yüklenmiş ve İran'ı eleştirmişlerdir. Halbuki bu İran'ın doğal bir hakkıdır ve anlaşma maddelerine uygundur.
Avrupa Troykası 7 Aralık günü ortak bir bildiri yayımlayarak İran'ın merkez bölgelerde bulunan Natanz'da zenginleştirme tesislerine yeni santrifüjler yerleştirmesi hususunda kaygılı olduklarını belirtmiş ve bu adımın anlaşmanın ihlali olduğunu öne sürmüşlerdir. Üç Avrupa ülkesi İran İslami Şura Meclisinde " Yaptırımların İptali ve İran milletinin haklarının savunulması" başlığı altında yürütülen girişimlere de değinerek şöyle bir iddiada bulundular:" Bu tür girişimler BERCAM anlaşması ve İran'ın geniş çaplı nükleer taahhütlerine uymamaktadır. İran diplomatik ortamı koruma hususunda ciddiyeti varsa bu tür adımlar atmamalı. "
Avrupa'nın bu bildirisine cevaben İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanlığı sözcüsü Said Hatipzade ise Avrupalıların taahhütlerini hayata geçirerek bu anlaşma çerçevesindeki kardeşliklerini ispat etmeleri gerektiğine vurgu yaparak şöyle bir açıklamada bulundu: " Doğru olan daha önce belirlenen yolun devam etmesi için yeni bir fırsat oluşmuştur. İran da yükümlülüklerini yerine etmeye hazırdır. "
Avrupa Birliği ve Avrupa Troykası defalarca BERCAM anlaşmasının bölgesel ve küresel barış ve güvenliğin korunmasındaki temel rolüne değinerek bu anlaşmanın korunmasında ısrarcı olmuş ve bu alanda tüm çabaları göstereceğini vaad etmişti. Buna rağmen Avrupalılar Amerika'nın baskıları ve de gerekli iradeden yoksun oldukları için bu anlaşma çerçevesindeki taahhütlerini özellikle de İNSTEX özel mali sistemi çalıştırma taahhüdünü yerine getirememiştir. Esasında Avrupalıların Amerika'nın çıkışının ardından sergilediği tutum , onların İran'a karşı taahhütlerini yerine getirmekteki ciddi acziyetini ve beceriksizliğini gösteriyor.
Bir diğer önemli husus ise Avrupa Troykası ülkeleri üst düzey makamları İran'ın nükleer silaha ulaşacağını iddia ederek bunu önleyecekleri meselesidir. Fransa dışişleri bakanı Jean Yeves Le Drian 23 Kasım günü ülkesinin İran'ı nükleer silaha ulaşmaktan alıkoymaya çalıştığını belirtti. Halbuki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının da birçok raporu açıkça İran'ın sırf barışçıl yönde hareket ettiğini ve nükleer çalışmalarında bir sapma olmadığını gösteriyor. İran sırf Avrupalı tarafların taahhütlerine bağlı kalmaması yüzünden tedricen anlaşma çerçevesinde yükümlülüklerini azalttı. Böylece İran'ın bu uluslararası anlaşmaya bağlı kaldığı söylenebilir. Gerçekte Le Drian'ın son iddiası, Siyonist Rejim ve Amerika'nın içi boş iddialarının tekrarlanmasından başka bir şey değildir.
Joe Biden'in Amerika'nın yeni başkanı olarak 1.5 ay içerisinde yeni Amerikan hükümetini kurması bekleniyor. Avrupalılar da bu yeni hükümet ile BERCAM anlaşması üzerinde anlaşacaklarını düşünüyorlar. Buna rağmen Avrupalı taraflar şimdi de yeni bir yaklaşım içerisine girmiş ve BERCAM anlaşmasını İran ile yapılması istenen füze gücü ve bölgesel siyasetleri anlaşmasının bir ön aşaması olarak görmeye başlamışlardır. Avrupa Birliği eski dış siyaset sorumlusu Catherine Ashton ise İran ile yapılan nükleer müzakerelerin bir parçası olarak Joe Biden'a hitaben yazdığı köşe yazısında BERCAM Anlaşması konusunda şu tavsiyelerde bulundu: " Biden, BERCAM anlaşmasını son anlaşma olarak değil ilk anlaşma olarak saymalıdır. 2015 anlaşmasının son nokta olacağı hiçbir zaman kararlaştırılmamıştı. Bu anlaşma büyük ve özel bir endişe ile ilgiliydi. O da İran'ın uranyum zenginleştirmesi idi. Görece olarak da başarılı oldu. "
Böylece Avrupalıların çifte standartlı bir tutum sergilediği gün yüzüne çıkmıştır. Avrupalılar bir yandan BERCAM nükleer anlaşmasının korunmasından yana olduklarını iddia edip diğer yandan aşırı taleplerde bulunup tehditvari yaklaşımlar sergiliyorlar. Görünen o ki Avrupalı üst düzey makamların son yaklaşımları ve açıklamaları Avrupa'nın tam olarak Amerika'nın yeni hükümetine ayak uydurması ve İran'a karşı tek parça Batı cephesinin oluşturulması çerçevesindedir. Böylece Avrupa'nın Biden'in işbaşına gelmesinin ardından tek cephe halinde Amerika ile beraber hareket edeceği söylenebilir. Avrupalılar böyle bir yaklaşım içerisine girerlerse İran da buna sessiz kalmayacaktır. Tahran, BERCAM anlaşmasını sırf nükleer bir anlaşma olarak telakki ediyor ve nükleer meselelerin ötesinde füze gücü veya bölgesel siyasetler gibi hususların müzakere konusu edilmesine tamamen karşı çıkıyor.