Ocak 02, 2021 14:28 Europe/Istanbul

Bu sohbetimizde Libya'da son bir yıl içerisinde yaşanan iç savaşı ve gerisinden gelen süreci ele almaya çalışacağız.

Libya geride bıraktığımız yılda zor günler yaşadı.  İç savaşın yayılması, dış müdahalelerin artması ve kimi müdahaleci bölge ülkelerinin  bu ülkeye askeri güç göndermesi, koronavirüs pandemisinin yayılması ve tıbbi malzeme ve cihaz sıkıntıları, kötü ekonomik durum ve de terör gruplarının  aktifleşmesi Libya'da kriz günlerini Libya halkına yaşattı.  Böyle bir ortamda  uluslararası toplum da Libya'da barış ve istikrarın sağlanması için  çabalarını arttırdı. Öyle ki  son bir kaç ay içerisinde  sonunda bu ülkede ateşkes sağlandı ve barış ve istikrar müzakereleri başladı. Şimdi de bu müzakereler sürmektedir. 

Ocak 2020'de Libya'da savaşın kritik aşamaya ayak basması ile, bu ülkede ateşkesin sağlanması için çabalar başladı.  Bu doğrultuda  Libya'da ateşkes anlaşmasının sağlanması doğrultusundaki müzakereler Rusya ve Türkiye'nin önerisi ile iki tarafın liderleri Faez el Serrac ve General Halife Hafter'in katılımı ile Moskova'da başladı.  İki tarafın böyle bir anlaşmanın imzalanmasına dolaylı onayına rağmen General Hafter son anlarda bu anlaşmayı imzalamaktan kaçındı. 

Libya'nın Doğusunu elinde bulunduran Halife Hafter, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi bölgesel ve uluslararası aktörler tarafından desteklenmektedir.  Halife Hafter  Nisan 2019'dan beri  Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti elinde bulunan  başkent Trablus'u ele geçirmek üzere belli başlı saldırılar başladı. Onun amacı Libya'da merkezi hükümet kurmaktı. Ancak bu saldırılar  Libyalı vatandaşların ölümü ve binlerce kişinin evinden barkından olmasından başka bir sonucu olmadı.  Buna rağmen Hafter  ateşkes anlaşması müzakerelerinin yenilgiye uğramasından  iki gün sonra saldırılarına tekrar başladı ve sözde Libya Ulusal Ordusu yani Hafter ordusu  Facebook'ta şöyle bir mesaj paylaştı:" Zaferi elde etmek için hazır ve kararlıyız. "

Halife Hafter'in bu girişimi  Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin sert tepkisi ile karşılaştı. Öyle ki Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Türkiye'den destek istedi. Türkiye zaten Libya'da asker bulundurmasına rağmen Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin çağrısı ile resmi olarak Libya'ya güçlerini yerleştirdi ve böylece Libya'daki kriz yeni bir aşamaya taşındı. 

Sonuçta Libya, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Rusya'nın vekalet savaşı sahasına dönüştü. 

BMT Genel Sekreterinin Libya elçisi Yakup El Haluv ise bu hususta şöyle diyor: "Mısır, BAE ve Rusya  Halife Hafter emrinde çalışan güçlerin İHA saldırılarını yönetiyor. Onlar sözde Libya Ulusal Ordusunu donatarak, İHA'ları yönetip Hafter'i destekliyorlar. "

Bu sürecin devamında Halife Hafter güçleri  Trablus'un Güneyine yönelik saldırılarını tekrar başlattılar.  Onlar ayrıca Libya petrol tesislerini  kapatıp bu ülkenin petrol ihracatı alanındaki faaliyetlerini durdurdular. Öyle ki Libya Petrol şirketinin bildirdiğine göre bu limanların kapatılması ile Libya'nın petrol ihracatı günlük olarak  800 bin varil kadar azaldı. 

Bir diğer yandan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti  de Türkiye ordusu ile resmi işbirliği yaparak  Hafter ve destekçilerine karşı ağır bir savaşa girişti.  Bu sırada birçok bölge ve BMT yetkilisi ve makamı  Libya'nın geleceği ve krizin çözülmesi hususunda diyalogları sürdürüyordu. Bu bağlamda herkes siyasi çözüme vurgu yapıyordu. Bunun da müzakereler yolu ile elde edileceği vurgulanıyordu.  Ancak sözde Libya Ulusal Ordusu sözcüsü şöyle bir açıklamada bulunmuştu:"  Libya krizinin siyasi çözümü yoktur. Savaş ve askeri girişim  tek çözüm yoludur. "

Libya'ya yönelik silah ambargosunun müdahaleci ülkeler tarafından göz ardı edilmesi ve iç savaş tırmandıkça askeri yardımın artması da Libya'daki krizi şiddetlendiren bir diğer etkendi. Libya iktidarı ele geçirme rekabetin yerli ve yabancı aktörlerin çoğu, Berlin'deki zirvede ateşkes ve Libya silah ambargosuna bağlılık ihtiyacını vurgulasa da, varılan anlaşmaların aksine ülkedeki savaşan taraflara gelişmiş silahlar sağladılar. Libya'daki BM temsilcisi yaptığı açıklamada, "10 gün içinde, Libya'nın doğusunda ve batısında, savaşan taraflara gelişmiş silahlar, zırhlı araçlar, danışmanlar ve savaşçılar taşıyan çok sayıda kargo ve uçak gönderilmiştir." ifadelerine yer verdi. 

Bundan dolayı  BMT dönem BMT Libya temsilcisi Gassan Sellame de şöyle bir açıklamada bulundu:" BMT'nın Libya'ya yönelik silah ambargosuna vurgu yapmasına rağmen  dış aktörlerin  Libya'daki taraflara yardımlarını arttırması savaşı daha da alevlendirmektedir. "

Böylelikle Libya'daki kriz derinleşti ve savaş şiddetlendi. Kovid 19'un patlak vermesiyle ve dünyanın dört bir yanındaki ülkeler salgını önlemeye ve mücadele etmeye çalıştığı bir sırada Libya, General Hafter ve ulusal mutabakat hükümetinin karşı karşıya gelmesi ile tam bir iç savaşa tanık oldu. Korona krizine ve uluslararası toplumun ilgili ülkelere savaşa son verilmesi çağrısına rağmen; Hafter'e bağlı güçlerin tekrar saldırılarına cevaben Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti birlikleri, Halife Hafter güçlerine karşı "Barış Fırtınası" adlı yeni bir operasyon başlattı. Bu operasyonun amacı işgal edilen bölgeleri Hafter güçlerinden geri almak ve sözde Libya Ulusal Ordusu güçlerini geri püskürtmekti. 

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri ile General Halife Hafter komutasındaki sözde Ulusal Ordu arasında Libya'nın çeşitli yerlerinde çatışmalar devam etti; Hafter, Sahirat siyasi anlaşmasını tek taraflı olarak feshetti ve kendisini Libya lideri ilan etti.

Sahirat siyasi anlaşması, iç savaşı sona erdirmek için Libya'daki taraflar arasında 17 Aralık 2015 tarihinde, Birleşmiş Milletler himayesinde Fas'ın Sahirat kentinde, eski BM Libya elçisi Martin Koppler'in katılı mı ile varılan siyasi bir anlaşmadır.  Anlaşma, Faiz El Siraj başkanlığındaki ulusal birlik hükümetinin kurulmasını vurguluyor.

Hafter'in Sahirat anlaşmasını terk etmesi, o zamana dek işgal edilen bölgeleri kurtarmakta büyük bir başarı elde eden  Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin  şöyle bir bildiri yayımlamasına yol açtı:" Halife Hafter'in darbeyi aratmayan girişimi, şaşılacak bir durum değildi. Bu girişim, Hafter'in  yenilgilerini örtbas etmek ve bu yenilgileri haklı çıkarıp izah etmek istediğini gösteriyor. "

BMT da  Libya'da sırf ulusal mutabakat hükümetini tanıdığını bildirdi. 

Libya'daki savaşın tırmanması, yabancı askeri güçlerin, özellikle Libya'daki Türkiye ve Mısır kuvvetlerinin saflarını bir kez daha güçlendirdi. Milli Mutabakat Hükümeti güçlerinin Trablus'un güney bölgelerinde ve Tarhune kentinde kazandığı çatışmaların ardından, bu güçler Sirte şehrini ve El-Cafra üssünü geri almak amacıyla bölgeye doğru ilerlediklerini duyurdu. Bununla birlikte, Sirte'ye doğru ilerleme Mısır için ciddi bir alarmdı, bu yüzden El Sisi, Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerini Sirte ve El-Cafra askeri üssüne doğru ilerlemesine karşı uyararak bölgeyi kırmızı çizgisi ilan etti. Mısırlı yetkililer, Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin özellikle Sirte'deki hamlelerinin Mısır'ın sınır güvenliğini tehlikeye atabileceğini ve özellikle Mısır'da terörist güçlerin var olma riskini artırabileceğini iddia etti. Mısır ayrıca sınırlardaki askeri varlığını da artırdı.

Çatışma taraflarının saflaşmaları ve hareketlenmeleri devam ederken  BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Libya'daki çatışmanın tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını ve ülkeye yapılan dış müdahalenin tüm zamanların en yüksek seviyesinde olduğunu ayrıca Libya'daki çatışmanın durdurulması ve siyasi sürecin yeniden başlaması gerektiği konusunda uyarıda bulundu. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri ayrıca şöyle bir vurguda da bulundu:  "Libya'daki askeri güçlerin hareketliliği ile beraber Libya'ya doğrudan dış müdahale seviyesinin artmasından endişe duyuyorum. "

Son olarak, Libya savaşında iki tarafın mutabakatıyla 21 Eylül'den itibaren ülke genelinde ateşkes düzeni uygulandı. Bu arada, BM Genel Sekreteri'nin Libya'daki geçici temsilcisi de, Libya tarafları arasında Tunus'taki görüşmelerin yeniden başladığını duyurdu. Stephanie Williams yaptığı açıklamada, "Tunus, Libya tarafları arasındaki siyasi diyalog için Kasım 2020'nin başlarında doğrudan toplantılara ev sahipliği yapacak." 

Son olarak, uzun ve karmaşık müzakerelerin ardından, Libya'daki çatışmanın iki ana tarafı arasında, Trablus'taki Libya Mutabakat hükümeti ve Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu arasında, Cenevre'deki BM karargahının himayesinde bir ateşkes anlaşması imzalandı. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti kabine başkanına göre, bu anlaşma Libya topraklarında güvenlik ve istikrarı sağlayacak bir anlaşmaya yol açabilir. 

Siyasi diyaloğa katılan Libyalı gruplar; Libya siyasi diyaloğu çerçevesinde Libya parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Aralık 2021'de yapılmasına ilişkin de anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Onlar ayrıca oylama yaparak, Libya'nın çoğunluğunun yürütme kolunu seçme mekanizmasını oy çokluğuyla onayladılar. Onaylanan hususlara göre Libya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı doğrudan ve ayrı ayrı seçilecek, ayrıca Libya 3 bölgeye bölünecek ve her bölge birden fazla  Cumhurbaşkanı ve Başbakan adayı gösterecek. Ardından BMT standartlarına göre oylama yapılacak. Yürütme organının seçilmesine ilişkin nihai mekanizmanın geri kalan ayrıntıları, yaklaşan Libya siyasi görüşmelerinin BM destekli sanal toplantısında belirlenecektir. Bu çerçevede nihai onay için Libya Siyasi Diyalog üyelerinin yüzde 75'inin onayına ihtiyacı var. Ancak yeni görüşme turunda, katılımcılar yürütme organı üyelerinin seçimi konusunda anlaşamadılar.

Tüm bunlara rağmen ülkede dış müdahale hala devam ediyor. BM Güvenlik Konseyi'nin tüm yabancı paralı askerlerin ve silahlı adamların Libya'dan çekilmesi konusundaki ısrarına rağmen, son hamlesinde Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar, beklenmedik bir şekilde Libya'nın başkenti Trablus'a ziyarette bulundu. Bir dizi Ulusal Mutabakat hükümet yetkilisi, Batı Libya'daki askeri üslerde bulunan Türkiye birliklerini ziyaret etti.

Bu ziyaret, Halife Hafter'in daha önce Ankara'dan, ülkesiyle savaşmak veya ülkesini terk etmek arasında seçim yapmasını istediği sırada geldi.

Şimdi sadece Libya vatandaşları değil, bölge ülkeleri ve dünyanın birçok ülkesi Libya'daki çatışmanın resmen sona ermesini ve bu ülkeye istikrar ve barışın geri dönmesini bekliyor. Dolayısıyla Libya barış görüşmelerini tehlikeye atacak her adım kınanmalıdır. Ancak görünen o ki  yabancı müdahalecilerin çıkarları, Libya'nın petrol kaynakları ve doğal zenginliği ve de ülkenin stratejik konumuna bağlıdır ve  çıkarlar da göz ardı edilemez. Ama dünya, Libya'nın 2021'de seçim yapmasını bekliyor ve bu krizin son noktası olabilir. 

Etiketler