Ocak 23, 2022 17:47 Europe/Istanbul

Değerli dinleyiciler, Amerika'nın gerçek yüzünü göstermek çerçevesinde en önemli gelişmelerini irdelediğimiz “Amerika'nın Gerçek Yüzü” adlı haftalık bültenimizde sizlerle birlikteyiz. Bugün yine her hafta olduğu gibi Amerika'nın geçen haftaki en önemli perde arkası olaylarını gözden geçireceğiz. Birlikte dinleyelim.

Bültenimizde Amerika ile ilgili farklı meseleleri ele almaya çalışacağız. 

- Joe Biden'ın bir yıllık performansı 

-Cumhriyetçilerin Demokratların yeni seçim tasarısına karşı çıkması 

-Amerika halkının alım gücünün azalması 

ve Amerika iş piyasasında ırkçılığın artması 

Geçen hafta Amerika ile ilgili bazı önemli gelişmelerdi.

Şimdi detaylar.

ABD'nin Demokrat başkanı Joe Biden bir yıl önce 20 Ocak 2021'de çok sayıda vaatler ile özellikle de eski Cumhuriyetçi başkan Donald Trump'ın girişimlerini tersine çevirme sözü ile seçimleri kazandı ve ABD başkanı olarak seçildi.  Şimdi de  Joe Biden'ın başkanlığının başlamasından bir yıl geçtiği bir sırada ABD halkının onun performansına yönelik memnuniyet düzeyi iyice düşmüştür.  Demokratlar bile onun ana destekçileri olarak  2024 seçimlerinde zafer elde edebileceğine pek umutlu bakmıyor. Morning Consult tarafından hayata geçirilen ankete göre Amerikalıların yüzde 56'sı Joe Biden'ın mevcut performansıyla onun başkanlığının ikinci dönemine başlamasına karşı olduklarını belirtmişlerdir.  Bu anketin sonuçları ayrıca  mevcut Amerikan başkanının  selefi Donald Trump'a göre bile daha az bir popülariteye sahip olduğunu yalnızca Amerikalıların yüzde 40'ı tarafından onaylandığını ve desteklendiğini gösteriyor. Halbuki Biden Beyaz Saray'a yerleştiği zaman yine Morning Colsult'ın yaptığı ankete göre Amerikalıların yüzde 50'si tarafından destekleniyordu. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde enflasyonun son 43 yılda benzeri görülmemiş yüzde 6,8'in üzerine çıktığı bir sırada Biden görevdeki ikinci yılına giriyor. 7 Ocak 2022'de Beyaz Saray'da yaptığı konuşmada Joe Biden, ABD'de enflasyonun endişe kaynağı olmaya devam ettiğini, ancak bununla ekonomik olarak başa çıkmanın yolunun ekonomik projelerden geri adım atmak olmadığını söyledi.  Cumhuriyetçiler, bugünlerde ABD'deki yüksek enflasyonun harcama planları ve politikalarından kaynaklandığını söylüyor.  Virginia'dan Demokrat senatör Tim Kane, "Enflasyon gerçek bir sorun ve bununla mücadele etmeliyiz" dedi.

Joe Biden, Amerikan hanelerine mali yardım sağlamak için çeşitli planlar sunarak, işleri artırarak ve 6 trilyon dolardan fazlaya mal olacak altyapıyı yeniden inşa ederek Koronavirüsünden ciddi şekilde zarar gören ekonomiyi canlandırmayı hedefliyor.  Biden yönetimi elbette işsizliği azaltmada bazı başarılar elde etti.İç politikada Biden, oylama yasalarında reform yapmaya odaklandı, ancak Senato'daki Cumhuriyetçi muhalefet nedeniyle başarısız oldu ve analistler bunu mevcut ABD başkanı için başka bir yenilgi olarak görüyorlar.   Öte yandan Biden hükümeti, geçtiğimiz yıl yapılan yoğun aşılara rağmen özellikle Omicron varyantı başta olmak üzere koronavirüs alanında ve buna bağlı ölümlerde dünyada tatmin edici bir çözüm ve performans gösterememiştir. Göç politikası alanında Biden, Trump'ın politikalarını değiştirme sözü verse de, ancak uygulamada kısıtlamalar devam ediyor ve sınır duvarını inşa etmeye devam etme niyetiyle yasadışı göçmenlere yönelik insanlık dışı muameleler de devam ediyor.

Dış politika alanında Joe Biden, Trump'ın tek taraflı politikaları sırasında ciddi şekilde zarar gören ve ABD ile Avrupa arasında ayrışmaya ve ihtilaflara yol açan transatlantik yakınlaşmasını yeniden canlandırmaya odaklandı. Öte yandan ABD'nin iki rakip uluslararası güç olan Çin ve Rusya ile ilişkileri son bir yılda geriliyor ve gerilimler tırmanmaya devam ediyor.  Biden yönetimi, Pekin'e karşı birçok iddiada bulundu ve Çin'i kapsamlı çevreleme politikasını vurguladı.

ABD'nin Avrupa'daki askeri varlığının artmasına yol açan Ukrayna krizi nedeniyle Rusya ile de gerginlikler arttı. Ancak Biden'ın dış politikasındaki felaket noktası, ABD gücünün zayıflığının ve düşüşünün bir sembolü olan Ağustos 2021'de ABD'nin Afganistan'dan skandal bir şekilde çekilmesi oldu.  Biden yönetimi verdiği tüm önceki vaatlerine rağmen İran ve BERCAM nükleer anlaşması konusunda Trump yönetiminin izinden gitti. Sonuçta Biden'ın seçim kampanyalarında ileri sürdüğü iddialarından çok uzak bir performans çizdiği ve demagojiye dayalı olarak hareket ettiğini açıkça gözler önüne serdi. 

ABD Senatosu, Demokratların "oy kullanma haklarının korunmasına" ilişkin sunduğu tasarıyı, 1 gün süren tartışmaların ardından reddetti.  ABD Senatosu Genel Kurulu'nda, aylardır gündemde olan "oy kullanma haklarının korunmasına" dair tasarı için oturum düzenlendi.  Yaklaşık 1 gün süren tartışmaların ardından 100 sandalyeli kurulda yapılan oylamada tasarı, gerekli 60 "evet" oyuna ulaşamadı ve reddedilmiş oldu.  Cumhuriyetçiler, söz konusu tasarının, Demokratların "seçimleri manipüle etme" çalışması olduğunu iddia ederek "hayır" oyu kullandı.

Tasarı, 49 "evet" oyuna karşı, 51 "hayır" oyu aldı.  Tasarının 60 oyla değil de 100 senatörün salt çoğunluğuyla geçmesi için gerekli olan "filibuster" kuralını değiştirmek için yapılan oylamada ise Demokrat Senatörler Joe Manchin ve Kirsten Sinema'nın "hayır" oyu kullanması ile bu kural da geçememiş oldu.  ABD'de birçok Cumhuriyetçi eyalette kabul edilen ve kişilerin oy kullanma haklarını kısıtlayan tasarılar tepkilere yol açmıştı. Bunun üzerine Demokratlar, kişilerin oy haklarının korunması konusunda hazırladıkları tasarıyı Temsilciler Meclisinde geçirmiş ancak yapılan ön yoklamalarda tasarı, 100 sandalyeli Senato'da geçmesi için gerekli olan 60 "evet" oyuna ulaşamayınca süreç tıkanmıştı.

Oy hakları savunucuları ise Senatonun çoğunluğunu elinde tutan Demokratlardan, "filibuster" ismi verilen yöntemi kullanmalarını ve oy sınırını 51'e indirmelerini talep ediyor. Dengenin 50 Cumhuriyetçi-50 Demokrat olduğu Senatoda oy sınırı düşerse "Senato Başkanı" sıfatı taşıyan Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in oyu ile tasarı yasalaşabiliyor.

ABD'de Mart ayında sıkılaşma döngüsünün başlayacağına ilişkin Fed yetkililerinden güçlü yönlendirmeler gelirken uzmanların enflasyon uyarılarının da ardı gelmiyor. Bloomberg'e konuşan uzmanlar ABD'de enflasyona ilişkin endişelerini dile getirdi. Yatırımcı cephesinde son 40 yılın zirvesine çıkan Amerikan enflasyonuna yönelik uyarılar gelmeye devam ediyor.

Yaklaşık 158 milyar dolarlık yatırımı yöneten Oaktree Capital Management’ın kurucusu Howard Marks Amerikan enflasyonunun, kısmen pandemi teşvikleri sebebiyle “aşırı seviyelere” geldiğine dikkat çekti. Bloomberg TV’ye konuşan Marks “Enflasyon hakkında endişeliyim. Daha yüksek enflasyon daha yüksek faizler, daha yüksek faizler ise daha düşük varlık fiyatları anlamına gelir” değerlendirmesini yaptı. Marks yine de bunun yatırımcılar için mevcut portföyleri çöpe atma zamanının geldiği anlamına gelmediğini belirtti.

Finansal sıkıntıdaki firmaların tahvillerine yaptığı yatırımlarla ünlenen Marks “Zamanlama profesyoneller için bile zorlu hale geldi. Yatırımcılar kendi aleyhlerine çok fazla trade yapıyor. Özellikle tahvil yatırımcıları pozisyonlarını korumaları durumunda vade sonunda getiri elde edeceklerini unutmamalı” değerlendirmesini yaptı. Bir başka enflasyon uyarısı ise Carlyle Kurucu Ortağı David Rubenstein’den geldi. Bloomberg TV’ye konuşan Rubenstein ABD piyasalarının “düzeltme yolunda” olduğunu öngördü.

ABD’de tüketici enflasyonu aralık ayında yıllık yüzde 7 ile 1982’den bu yana en yüksek seviyeye çıkarken, ABD Merkez Bankası Fed’in mart ayında faiz artıracağı beklentileri güç kazanmıştı. Verinin ardından açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, tüketici fiyatlarındaki artışın kasım ayına göre düştüğüne işaret ederken, bununla birlikte fiyat artışlarının hala çok yüksek olduğunu ve yapmaları gereken çok iş olduğunu belirtmişti.

Enflasyonun küresel bir problem olduğunu ve birçok gelişmiş ülkede tırmanışa geçtiğini ifade eden Biden, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine sahip oldukları için şanslı olduklarını kaydetmişti.  Verilerin ardından Fed yetkilileri de para politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştu.  Wall Street Journal’a konuşan St. Louis Fed Başkanı James Bullard da yükselen enflasyon nedeniyle bu yıl faizi dört kez artırmanın uygun göründüğünü söylemişti. Bullard daha önce 2022’de üç faiz artırımı öngörüyordu. Bu yıl Fed’in faiz kararlarında oy hakkı bulunan Bullard, faiz artırmaya erken başlamanın önemli olduğunu vurgulamıştı.

Araştırmacılara göre, siyahi Amerikalı erkekler arasında artan işsizlik bir kriz haline geldi ve ekonomik sonuçları ciddi bir seviyeye ulaştı.  Ekonomik ve Siyasi Araştırmalar Merkezi'nin yeni bir raporuna göre, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki siyahi erkeklerin işsizliği ekonomiye yılda 50 milyar dolardan fazlaya mal oluyor. Siyahi Amerikalı erkekler her zaman 20 yılın en yüksek işsizlik oranlarına sahip oldular. Siyahiler için iş fırsatlarının olmaması, onların işsizliğinin ana nedenidir. ABD cezaevlerinde siyahilerin ölüm oranı ve hapsedilme sayısı beyazlardan daha yüksek. Daha fazla çalışan siyahi erkek nüfusa sahip topluluklar, daha az suç ve cinayet oranlarına da sahip olup daha uygun eğitim fırsatlarına da sahipler. 

Irk ve Ekonomik Adalette Ekonomik Politikalar Enstitüsü direktörü Algernon Austin, "Siyahi erkekler, işgücü piyasasında önemli düzeyde ırk ayrımcılığıyla karşı karşıyadır, bu da etnik meseledir.  ABD işgücü piyasasında, daha önce hapsedilmiş kişilere karşı da ayrımcılık ve önyargı var. Engelli insanlar da Amerika Birleşik Devletleri'nde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bunlar, bu konuya dahil olan ve toplumda ekonomik hüsrana neden olan üç ana faktördür." değerlendirmesinde bulundu. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde ırk ayrımcılığı sorunu kendini insan hakları ve özgürlüklerde lider olarak gören bir ülkede, diğer tüm Batılı ülkelerden daha kurumsallaşmış ve sorunlu hale gelmiştir. Aslında ırkçılık ve ırk ayrımcılığı Amerikan toplumunda kurumsal bir sorun haline gelmiş ve kök salmıştır. Siyahiler Amerikan nüfusunun yaklaşık yüzde 12,5'ini oluşturmasına rağmen, meslek ve iş sahaları da dahil olmak üzere hala fırsatlara ve eşit imkanlara erişimleri kısıtlıdır.  1950'lerde siyahi sivil haklar ve  ayrımcılık hususunda hareketler dalgası başlasa da bugün Amerikan toplumunun gerçeği, onlara karşı çeşitli boyut ve yönlerde ırk ayrımcılığının devam ettiğini gösteriyor. 

Etiketler