Temmuz 25, 2016 15:29 Europe/Istanbul

Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir halkının itiraz sesleri yeniden yükselirken, Hindistan içişleri Bakanı Raj Nat Sing bu bölgede yaşanan huzursuzluklardan Pakistan yönetimini sorumlu tuttu.

Pakistan yönetimi Kaşmir’de sorumsuzca rol ifa ettiğini ileri süren Hindistan içişleri Bakanı Sing, Yeni Delhi yönetimi bu ülkenin kontrolü altında bulunan Kaşmir’in çeşitli bölgelerinde Hindistan güvenlik güçlerine sağduyulu davranmalarını ve halkın protesto eylemini önlemek için öldürücü olmayan silahları kullanma talimatı verdiklerini belirtti.

Pakistan Başbakanı dışişleri baş danışmanı Sertac Aziz ise Hindistan’ın suçlamalarını reddederek BM genel sekreteri, güvenlik konseyi Başkanı, İİT genel sekreteri ve BM insan hakları konseyi yüksek komiserine yazdığı mektuplarda Hindistan güvenlik güçlerinin Kaşmir halkını katliam etmesini engellemelerini istedi.

Sertac Aziz uluslararası kurum ve kuruluşların yöneticilerine yazdığı mektuplarda Hindistan güvenlik güçleri bu ülkenin kontrolü altında bulunan Kaşmir’de insan haklarını ihlal ettiğini, uluslararası camia Kaşmir’de yaşanan bu duruma karşı sessiz kalmaması gerektiğini kaydetti.

Öte yandan Kaşmirli grupların liderleri de Yeni Delhi yönetiminde bazı bakanların yönelttiği protestocuların sınır ötesi bağlantı suçlamalarını kanıdıkları bildirilerinde, Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de mazlum halkın hakları iade edilinceye dek itirazların ve protesto eylemlerinin devam edeceğini vurguladı.

Kaşmir Hürriyet Konferansı liderlerinden Seyyid Ali Şah Gilani, Mir Vaiz Ömer Faruk ve Muhammed Yasin Melek’in imzasını taşıyan bildiride, Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de yaşanan huzursuzluklarda şimdiye kadar 49 kişi hayatını kaybettiği, bu durumdan Hindistan yönetimi ve baskıcı tutumu sorumlu olduğu vurgulandı.

Son yıllarda eşine rastlamayan boyutlara ulaşan Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de protesto eylemleri, Hindistan güvenlik güçleri Yeni Delhi’nin terör örgütü ilan ettiği Mücahidin partisi komutanı Muzaffer Vani’yi öldürerek bunu Yeni Delhi’nin terörle mücadelede büyük zaferi ilan etmelerinin ardından patlak verdi.

Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de çeşitli çevreler, Muzaffer Vani için düzenlenen cenaze töreni yöre halkının Hindistan’ı ve bölgeye yönelik sultası ve politikalarını protesto etme bahanesine dönüştüğünü belirtiyor.

Kaşmir Hürriyet Konferansı liderleri, Yeni Delhi yönetimi yöre halkının temel ihtiyaçlarını ve özgürlük ve adalet için çabalarını göz ardı ettiğini vurguluyor. Söz konusu liderlere göre Yeni Delhi yönetimi kontrol altında tuttuğu Kaşmir camiasının gerçeklerine göz yumuyor ve sırf militarist bir yaklaşımla bu bölgeye kendi politikalarını dayatmaya çalışıyor.

Kaşmir Hürriyet Konferansı liderlerine göre bu durum, Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de halkı en kötü durumda bırakmış ve bu insanların her türlü medeni itiraz hakkını kısıtlamıştır. Yöre halkı hatta kaybettikleri yakınları için yas merasimi ve benzer etkinlikleri düzenleyemiyor. Kaşmirli liderlere göre bu politika yöre halkının Yeni Delhi’ye karşı kin ve nefretini her geçen gün daha fazla tırmandırıyor ve en ufak bir durumda itiraz seslerini yükseltiyor.

Hindistan yönetimi ise Kaşmir halkının itiraz seslerini bastırmak ve dünyanın bu sesleri duymasını engellemek için bölgenin internet hizmetini ve telefon bağlantısını kesmiş ve ayrıca kontrolü altında bulunan Kaşmir’de gazetelerin çıkmasına ciddi kısıtlama getirerek bölge genelinde medyaya ağır sansür uygulamaya başlamıştır.

Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de yaşanan bu baskılara ve kısıtlamalara tepki gösteren Hürriyet Konferansı liderleri 20 Temmuz’u Kara Çarşamba olarak adlandırdı ve yöre halkından her gün camilerde akşam ve yatsı namazından sonra barışçıl itirazlarını sürdürmelerini istedi.

Ancak Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de olağanüstü hal durumunun devam etmesi ve bu bölgede bulunan Hindistan güvenlik güçlerine özel yetki verilmesi yüzünden bu caniler Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de hiç bir gözetime tabi olmaksızın her türlü cinayeti işlemeye devam ediyor. Bu bağlamda Müslüman kadınlara cinsel taciz ve tecavüz, gençleri ve çocukları ve kadınları katletmek, Kaşmirli grupların Hindistan güvenlik güçlerine yönelttikleri bazı suçlamalardır.

Öte yandan Hindistan bakanlar kurulu ve Yeni Delhi yetkilileri Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de yaşanan krizin sorumluluğunu üstlenmemek için bir yandan bölgede yaşanan son şiddet olaylarının sadece Kaşmirli gruplarla Hindistan güvenlik güçleri arasında çatışmalardan ibaret olduğunu ileri sürüyor ve öbür yandan da Pakistan yönetimini Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de itirazları organize etmekle suçluyor. Ancak hem Kaşmirli gruplar ve hem Pakistan yönetimi bu suçlamaları reddediyor ve Yeni Delhi yönetiminin Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’deki gerçikleri kabul etmek istemediğini ve bu yüzden sürekli bu bölgede süregelen krizden başkalarını sorumlu tutmaya çalıştığını ifade ediyor.

Pakistan yönetimi Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de yaşayan halka ve Kaşmirli gruplara manevi desteğe vurgu yapıyor, fakat Yeni Delhi yönetimi bu desteğe bile karşı çıkıyor ve İslamabad yönetiminden Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’in içişlerine karışmamasını istiyor.

Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de dört dini ve etnik grup yaşıyor. bu gruplar müslümanlar, hindular, sihler ve budistlerden oluşuyor. Coğrafi açıdan Kaşmir bölgesi Kaşmir, Camu ve Ledah yörelerinden oluşuyor. Kaşmir bölgesinin nüfusunun çoğunluğunu müslümanlar oluşturuyor. Buna karşın Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir dini ve etnik çeşitlilik bakımından Hindistan’ın diğer bölgelerine kıyasla daha zengin sayılır.

1947 yılında Hint yarımadasını bölme planına göre müslümanların yaşadığı bölgeler Pakistan’a ve hinduların yaşadığı bölgeler de Hindistan’a verilmesi kararlaştırılmıştı. Nitekim Pakistan’a verilen tüm bölgeler de bu plana göre bölündü. Ancak Camu ve Kaşmir bölgesi bu plana göre bölünmedi. O dönemde kaşmir’in dönem valisi Gulab Sing bu bölgeyi İngilizlerden kiralamıştı ve aynı zamanda Kaşmir’in Pakistan’a ilhak edilmesine karşıydı.

Öte yandan o dönemde Kaşmirli müslümanlar ortak bir görüşü paylaşmıyordu ve Hindistan’ın kongre partisine yakın olan müslümanlar bu ülkeden ayrılmakm ve Pakistan’a ilhak olmak istemiyordu, fakat Kaşmir’de yaşayan diğer müslümanlar Pakistan’dan yanaydı. Bu şartlarda Gulab Singi Hindistan kongre partisi ile Kaşmir’in bu ülkeyi ilhak edilmesi üzerinde mutabakata vardı, fakat Pakistan bu mutabakatı kabul etmedi.

Bu gelişmenin ardından Hindistan ve Pakistan 1948 yılında savaşa girdi. İki ülke şimdiye kadar iki kez Kaşmir üzerindeki mülkiyet hakkı için savaştı.

Hindistan ve Pakistan arasındaki savaş BM’nin müdahalesi ve Kaşmir’de kontrol hattı oluşturulmasının ardından durduruldu. Bundan sonra BM gözlemcileri bu hatta konuşlandı, fakat pratikte hiç bir etkileri olmadı.

Hindistan ve Pakistan arasında iki savaş Kaşmir üzerine ve bir savaş da Bangladeş üzerine yaşandı ve her üç savaşta kaybeden taraf Pakistan oldu. Bu yüzden Hindistan’da siyaset çevreleri Pakistan’ın şimdi Kaşmir’de Hindistan’a karşı vekalet savaşına yöneldiğini savunuyor.

Siyeset çevrelerine göre Hindistan’ın Kaşmir’e yönelik ilgisi ve bu bölgenin bir çok bölümüne askeri açıdan musallat olmasının sebebi, Kaşmir’in seçkin stratejik konumudur ve bu konumun stratejik önemi her geçen gün daha da artmaktadır.

Stratejik konumun dışında Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir, Hint yarımadasının bir çok ırmağının çıkış noktasıdır.

Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de 36 irili ufaklı örgüt faaliyet yürütüyor. Bu örgütler radikal ve ılımlı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bu örgütler Kaşmir Hürriyet Konferansı altında bir araya geliyor. Konferansa Ömer Faruk başkanlık ediyor ve Şah Ali Gilani de Kaşmirli radikal örgütlerin askeri kanadının başını çekiyor.

Hindistan yönetimi Kaşmirli tüm grupların bir nevi Pakistan’dan yardım aldığını iddia ediyor. Hindistan yönetimi Tayyibe ordusu ve Mücahidin partisi gibi yörenin radikal örgütleri bir nevi El-kaide ve IŞİD ile irtibatları bulunduğunu belirtiyor.

Tekfirci IŞİD terör örgütü Hint yarımadasında hilafet ilan etmesi ise Yeni Delhi yönetimini derinden kaygılandırıyor. Hindistan yönetimi Suriye’ye giden ve IŞİD’in saflarında Şam yönetimi ile savaşan Kaşmirli milislerin Mücahidin partisi tarafından organize edildiğini iddia ediyor. Hindistan yönetimi Kaşmir gelişmelerinde inisiyatifin İslamabad yönetiminin de elinden çıkmasından ve IŞİD gibi terör örgütlerinin eline geçmesinden korkuyor.

Hindistan yönetimi açısından gerçi İslamabad yönetimi Yeni Delhi’nin nükleer rakibidir, fakat buna karşın Kaşmirli grupları organize ederek kontrol altında tutabilmektedir, fakat eğer inisiyatif IŞİD’in eline geçecek olursa, artık ortaya çıkacak terör örgütlerini yok etmek mümkün olmayacaktır.

Hali hazırda Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de üç görüş hakimdir. Bazıları Hindistan’a ilhak edilmelerini, bazıları ise Pakistan’a ilhak edilmelerini isterken, üçüncü bir kesim de Hindistan, Pakistan ve Çin’in kontrolü altında bulunan Kaşmir’in her üç bölümünün birleşmesi ve bağımsız olması gerektiğini savunuyor.

Hindistan yönetimi ise Kaşmir bölgesini kesinlikle münakaşa konusu olarak görmüyor ve bu bölgeyi Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu savunuyor ve Pakistan ve Çin’in kontrolü altında bulunan bölgelerin de iade edilmesini istiyor. Pakistan ise Kaşmir krizine uluslararası boyut kazandırarak bu krizin temelden çözümlenmesi için Hindistan’a baskı uygulamaya çalışıyor. Bu yüzden Pakistan yönetimi BM ve İİT gibi uluslararası kurum ve kuruluşlara mektup yazarak Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de şiddeti durdurmalarını istiyor. Gerçekte Kaşmir halkı da Kaşmir meselesine Filistin krizi gibi yaklaşılmasını istiyor.

Son aylarda Kaşmir’in koalisyon hükümetine BJP partisinin katılmasının ardından Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de müslümanlara yönelik şiddetin arttığı gözleniyor. Radikal hindular türlü yollardan Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de müslümanların konumunu zayıflatmaya çalışıyor. Bu yüzden Kaşmir’de devam eden kriz, Hindistan Başbakanı Narendra Mudi’nin karşı karşıya bulunduğu en büyük krizdir. Gerçi bu kriz bir ilk değildir ve sonuncusu da olmayacağı ortadadır. Fakat Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Kaşmir’de yaşanan itirazların boyutu geçmişteki gibi olmadığı ve pek de fazla sürmeyeceği için uluslararası camianın da bu krizin üzerine fazla gitmediği anlaşılıyor.

Kaşmir Hürriyet Konferansı teşekkülü ise kaşmir krizinin çözümü ve bölgede huzur ve istikrarın yeniden sağlanması için bazı şartları açıkladı. Bu şartların arasında Yeni Delhi yönetiminin Camu ve Kaşmir’in münakaşa konusu olduğunu kabullenmesi, Yeni Delhi’nin Kaşmir halkının kendi kaderini belirleme hakkını tanıması, nüfusu yoğun olan bölgelerin acilen sivilleştirildiğinin ilan edilmesi, Hindistan güvenlik güçlerini özel yetkileri ve özel yasalarının feshedilmesi, bölgede insan hakları örgütlerinin faaliyetlerine izin verilmesi ve tüm Kaşmirli siyasi grupların faaliyeti için atmosferin açılması gibi şartlar yer alıyor.

Etiketler