Fransa parlamentosunda İran karşıtı karar, gündem saptıran eylem
Fransa Ulusal Meclisi milletvekilleri, bağımsız ülkelerin içişlerine karışmamanın gerekliliğine ilişkin uluslararası hukuka aykırı olarak Avrupa ülkelerinden İran'a yönelik baskıyı artırmalarını ayrıca İran İslam Cumhuriyeti'ni Mehsa Amini'nin ölümünü soruşturma alanındaki uluslararası vaatlerini yerine getirmeye zorlamanın istendiği bağlayıcılığı olmayan bir karar aldı.
149 kişilik Fransa meclisinde oy birliği ile onaylanan kararda, kendi tabirleri ile "muhalefetin güvenlik güçleri tarafından bastırılmasını" kınarken, İran'ın isyancılara yönelik eylemlerini "ifade özgürlüğünün kabul edilemez bir ihlali" olarak nitelendirdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran'da son dönemde huzursuzluğun başlamasından bu yana müdahaleci pozisyonlar benimseyerek kamuoyunu İran'a karşı kışkırtmaya çalıştı ve hatta İran'daki huzursuzluğu gerekçe göstererek nükleer müzakerelerde bir anlaşmaya varma olasılığını "kırılgan" olarak nitelendirdi. Macron'un iddiaları, İran karşıtı muhaliflerin sözde imajını resmileştirmek için geçtiğimiz günlerde görüştüğü sırada gündeme geldi.
Mehsa Amini'nin ölümü bahanesiyle İran'da son dönemde yaşanan isyanlar, başta Amerika olmak üzere Batılıların bunu bir kez daha İran'ın iç işlerine karışmak ve daha fazla isyan çıkarmak için fırsat olarak kullanmasına neden oldu. Avrupa Birliği ve Fransa gibi üye ülkeler de bu konuda müdahaleci bir tavır almış ve bu konunun İran İslam Cumhuriyeti'ni zayıflatmak için eşsiz bir fırsat sağladığını düşünüyor. Fransız Parlamentosu'nda bağlayıcı olmayan karar da bu doğrultuda onaylandı.
Fransızlar İran’ın içişlerine müdahaleci eylemi, insan haklarını savunduğu iddia eden bu ülkenin bizzat içinde aynı konuda felaket bir durumda olduğu dönemde gerçekleşiyor. Fransızlar, İranlı kadınların haklarını savunduklarını iddia ederken, bizzat kendi kadınları Avrupa ülkeleri arasında en kötü durumda ve benzeri görülmemiş bir şiddete maruz kalıyorlar. Bu konu kamu kuruluşlar tarafından bile itiraf ediliyor. Ağustos 2022'nin sonlarında, Fransa İçişleri Bakanlığı bir raporda 2021'de 122 kadının kocaları tarafından öldürüldüğünü duyurdu, bu 2020'ye kıyasla %20'lik bir artış gösteriyor.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani yaptığı açıklamada, “İran'da kadın haklarından bahsedenler, neden Amerikan hükümetinin tek taraflı yaptırımları ve Avrupa’nın bu yaptırımlara itaatkar eşliğinden bahsetmediler ve İranlı kadın ve çocukların da aynı yaptırımlara ve etkilerine maruz kalmasına dikkat etmediler?” dedi.
Diğer bir konu da, yakın zamanda Fransa'daki Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) ayrıntılı bir raporla ele aldığı Fransa'daki çocukların çok sıra dışı durumudur. Bu raporda, Fransız çocuklarının "endişe verici" koşulları, yoksulluk, eğitimden yoksunluk, ruh sağlığı sorunları ve şiddet maruz kalmaları hakkında uyarı yapılıyor. UNICEF raporunun önemi, elbette diğer ülkeler hakkında da her zaman insan haklarını savunduğunu iddia eden Emmanuel Macron hükümetinin, ancak kendi ülkesinin vatandaşları, özellikle çocuklar için hiçbir şey yapmadığını göstermesidir.
Fransa’da insan hakları ihlallerinin sadece kadınlar ve çocuk haklarının ihlali ile sınırlı kalmıyor. Bu ülkede tutukluların durumu da kriz boyutuna ulaşmıştır. Fransa’da bu yılkı tutukluların sayısı 70 bini aşarken toplam 700 bine ulaştı. Bu da hapishanelerde gerekli hizmetlerin verilememesine sebep oldu. Fransa, Avrupa ülkeleri arsında en fazla tutuklu sayısına sahip.
Fransa’da insan hakları ihlallerinden söz ederken göçmenler ve sığınmacıları ve özellikle azınlık Müslümanların durumunu unutmamak gerekir. Nitekim BM de bu ülkede sığınmacıların durumundan endişeli olduğunu duyurdu. Bu vakaların yanı sıra yaygın polis ayrımcılığı ve siyahlara yönelik şiddet, İslamofobiyi körükleme, işçiler için ağır ve uygunsuz koşullar, başta istihdam ve eğitim olmak üzere çeşitli alanlarda cinsiyet ve etnik ayrımcılık Fransa'daki diğer insan hakları ihlalleri arasında yer alıyor./