Serdeşt; İran’ın mazlumiyet simgesi
Hş. 7 Tir 1366 Pazar günü saat 16:39’da Saddam rejiminin savaş uçakları İran’ın batısında küçük bir belde olan Serdeşt kentinin sessizliğini bozdu. Saddam’ın savaş uçakları Serdeşt kentinin çeşitli bölgelerine toplam 7 Hardal bombası attı.
Bombaların ikisi kentin çarşısına, ikisi yerleşim merkezlerine ve üçü de kentin çevresindeki bahçelere düştü. Ancak hava şartlarının sıcaklık ve rüzgar gibi parametrelerinin elverişli olması yüzünden Hardal gazı patlama noktasından kilometrelerce uzağa kadar yayıldı ve sarımsak ve kükürt kokusu karışımı bir kokusu olan hardal gazının kokusu her tarafta hissedilmeye başladı. Maalesef kentin sağlık merkezleri ve hastaneleri de zehirlenen havaya maruz kaldı ve bazı hekimler ve hemşireler de etkilenme korkusu il buraları terk etmek zorunda kaldı.
Serdeşt’in 12 bin nüfusundan resmi verilere göre 8 bin 25 kişi hardal gazından etkilendi. Bu veri bu zehirli gazdan hafif ölçüde etkilenen insanları da kapsıyordu. Yine resmi verilere göre 4500 kişi tedaviye ihtiyacı vardı. 3 bin kişi ise Serdeşt kentinde ayak üstü tedavi gördükten sonra kentteki zehirli hava tam olarak geçinceye kadar çevre köylere yerleşmek zorunda kaldı. Sayıları 1500 kadar olan ve sağlık durumları daha vahim sayılan ve hastanede yatmaları gereken mağdurlar ise Serdeşt’ten çevre kentlere sevkedildi. Bunlardan 600 kadarı Tahran’a ve geriye kalan kısmı da İran’ın kuzeybatısında Serdeşt’e yakın kentlere sevkedildi.
Bu cinayetin sonucunda bazı Serdeştli vatandaşlar şehit düştü ve bir çokları haftalarca hastanede yatmak zorunda kaldı ve halen akciğer, göz ve deri rahatsızlığı ile uğraşıyor. Bu cinayetin şehit sayısı 130 olarak açıklandı ki bunlardan 20 kadar saldırıdan hemen sonra ve ilk saatlerde şehit düştü. 10 kişi Serdeşt’ten tedavi görmek amacıyla başka kentlere sevkedilirken şehit düştü ve 100 kişi de olaydan bir hafta ila bir ay kadar geçen sürede yavaş yavaş çeşitli hastanelerin özel bakım servislerinde şehit düştü.
Serdeşt’in kimyasal bombardımanında gazi olan Pervin Kerimi, 19 yıllık gazilik ömrünün neredeyse yarasını hastane yatağında geçirdi. Pervin Kerimi hala sessiz sedasız içten erimeye devam ettiği halde ses çıkarmıyor, sanki ölümcül rahatsızlığı ve acıları ile alışmışa benziyor.
Pervin Kerimi o acı günden söz ediyor ve şöyle diyor: o gün benim ailemle amcamın ailesi birlikteydik, yani tam 21 kişi. Erkek kardeşimin doğum günü için toplanmıştık ki öğleden sonra 4 sularında kentimiz kimyasal bombardımana uğradı ve ilk bomba da bizim evimize isabet etti ve ailemizden 11 kişi şehit düştü. Kız kardeşim, erkek kardeşim, ailenin küçücük çocukları, bazıları hemen ve bazıları da tedrici bir şekilde hastanelerde veya evde şehit oldu.
Serdeşt kimyasal bombardımanı mağduru ve gazisi Pervin Kerimi kendisinin nasıl etkilendiğini de şöyle anlatıyor: bombardımandan iki sonrasına kadar komadaydım ve hiç yeri göremiyordum. Derimin %85’i tamamen yanmıştı, akciğerlerimin %70’ini kaybetmiştim ve biri de delinmişti. Sinir sistemi rahatsızlığı, anemi ve kemik erimesi de işin cabası.
Pervin Kerimi o gün yaşanan hadiseyi asla unutamıyor ve olayın üzerinden 19 yıl geçtiği halde o acı günden şöyle söz ediyor: tek arzum Rabbimin benden razı olmasıdır. Sürekli kendi kendime düşünüyorum, eğer ailemle birlikte şehit olmaya layık olamadıysam, her halde şimdi ilahi sınavdayım diyorum kendi kendime ve bu ilahi sınavdan başı dik çıkmak istiyorum. Gerçi çok acı çekiyorum, ama asla acılarımı düşünmüyorum ve daha çok ailemden geriye kalan iki erkek kardeşimi düşünüyorum.
Pervin Kerimi ailesine ve çocuklarına ve onların sorunlarına işaret ederek şöyle devam ediyor: çocuklarım benim acılarımı görmekle günden güne daha çok soluyor.
Serdeşt sınır kentinin kimyasal bombardıman, Saddam’ın baas rejiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayattığı sekiz yıllık savaş sırasında an feci ve en barbarca cinayetti ve bir çok olumsuz etkisi ve sonucu oldu. İran İslam Cumhuriyeti bu saldırıyı insanlık dışı bir eylem ilan etti ve Serdeşt kentini dünyada Hiroşima kentinde düzenlenen nükleer saldırıdan sonra kimyasal silahların kurbanı olan ilk kent olarak açıkladı.
İran yönetimi bu cinayeti İran’a karşı işlenen en büyük kimyasal facia niteledi, ancak uluslararası yetkililerin tutumu asla bu faciaya gösterilmesi gereken tepkinin düzeyinde olmadı. İran’ın olayı sürekli takip etmesi sonucunda BM Saddam rejimi aleyhinde bir kararname çıkarmaya çalıştı, ancak kararname Amerika’nın vetosu ile karşılaştı ve böylece bu cinayeti işleyen ve cezayı hakeden suçlu açıklanmadı.
Aslında Irak’ın baas ordusu Serdeşt sınır kentine düzenlediği kimyasal bombardımandan önce de bir çok kez bu savaş suçunu işledi ve İranlı sivilleri hedef aldı. Saddam ordusu ilk kez hş. 27 Mehr 1359 tarihinde ve İran’ın Huzistan eyaletinde İran’a karşı kimyasal silah kullandı. O yıl Irak ordusu dört kez hardal gazı içeren kimyasal silah kullandı ve bu saldırılarda 20 kişi şehit düştü.
Saddam’ın baas ordusu ileriki yıllarda ve İran ordusunun art arda düzenlediği operasyonlara paralel olarak kimyasal silah kullanmaya devam etti. Hş. 1360 yılında Saddam ordusu 6 kez bu tür ölümcül silahları yine güneydeki cephelere karşı kullandı. Bu saldırılarda da 101 kişi şehit düştü.
Hş. 1361 yılında İran ordusunun düzenlediği Velfecr hazırlık operasyonu sırasında güneyde ve batıdaki cepheler 12 kez kimyasal saldırıya uğradı. Yine orta cephe, Batı ve kuzeybatı cepheleri ve İlam, Batı Azerbaycan, Erdebil, Kirmanşah, Kürdistan ve Süleymaniye bölgeleri Velfecr 2 ve Velfecr 3 operasyonları sırasında ve hş. 1362 yılında 64 kez hardal gazı içeren kimyasal silahların hedefi oldu. Bu saldırılarda yüzlerce kişi şehit düştü, binlerce kişi de bu zehirli gazdan etkilendi. Bu saldırılarda ayrıca söz konusu bölgelerde yaşayan çok sayıda sivil de etkilendi ve bazıları gözlerini kaybetti.
Hş. 1363 yılında Saddam ordusunun Hayber ve Bedir operasyonları sırasında tam 58 kez hardal gazı ve diğer bazı ölümcül kimyasal silahları kullandı ki bu saldırılarda da 40 kişi şehit düştü, 2225 kişi etkilendi.
Hş. 1364 yılına gelindiğinde Saddam rejimi Velfecr 8 ve Velfecr 9 operasyonları sırasında Güney cephesinde 76 kez kimyasal silah kullandı, bu saldırılarda ise 77 şehit ve 11 bin 644 mağdur geride bıraktı.
Saddam ordusu İranlı güçlere karşı Kerbela 2, 5 ve 6 operasyonlarında uğradığı hezimetin intikamını almak için 102 kez kimyasal silah kullandı. Bu saldırılarda da onlarca kişi şehit düştü ve yüzlerce kişi etkilendi.
Hş. 1365 yılında da Saddam ordusu Şelemçe, Serdeşt, Huzistan, Basra, kürdistan, İlam ve Diyale’de 43 kez kimyasal silah kullandı, ki bu saldırıların bilançosu da 442 şehit ve 9440 mağdur oldu.
Saddam rejiminin İran’a dayattığı savaşın son yılında da baas ordusu 34 kez Batı, kuzeybatı ve Güney cephelerinde İran ordusuna karşı kimyasal silah kullandı. Son saldırı BM güvenlik konseyinin 598 sayılı kararnamesinden sona ve Fav adasını geri alma operasyonu sırasında yaşandı.
Resmi kurumların açıkladığı resmi verilere göre Saddam’ın dayattığı sekiz yıllık savaşta kimyasal silahların yüzünden şehit düşenlerin sayısı 2600 ve kimyasal silahlardan etkilenen gazilerin sayısı 107 bine ulaştı. Dayatılan savaş yıllarından İran 252 kez baas ordusunun kimyasal saldırısına uğradı.
Evet, Serdeşt kentinin mazlumiyet belgesi dünyada kimyasal silahların ilk kurban kenti olarak tarihte ebediyen kayda geçti. Bugün bu cinayetin üzerinden otuz yılı geçtiği halde kimyasal bombardımanın mağdurları hala bu tür silahların etkisinden acı çekiyor ve bir bir şehit düşüyor. Gerçekte kimyasal silahların yüz bin kadar mağduru çağımızın bu büyük cinayetinin canlı tanıkları ve İran milletinin mazlumiyet belgeleri sayılır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İslam ve Batı’nın kitle imha silahlarına bakışını şöyle değerlendiriyor: Amerikalı sahtekar ve münafık politikacılar şom hedeflerini örtbas etmek ve gizlemek için İran’ı nükleer başlık yapmaya ve bu başlıkları balistik füzelerin başına takarak fırlatmaya çalışmakla suçluyor. Nereye fırlatılacak? Biz düşmanlarımıza böyle davranmayız. Milletleri yok etmek için nükleer silah kullanmak Amerikalıların kendi işidir. Onlar bu büyük cinayeti beşeriyet tarihinde işleyen tek devlettir. Asıl Batılılar kimyasal silah yaptılar ve onları Irak’ın İran’a dayattığı savaşta Saddam’a ve baas partisine verdiler ve böylece yaşanan facianın karşısında sustular ve Saddam’a destek vermeyi sürdürdüler. İslam dini bize bu tür cinayetleri işlemeye izin vermez. Biz bilimden ilerlemek için yararlanırız. Bu, Amerikalıların ileri sürdüğü bahanedir.