Al-ı Suud'un Koronavirüsü Siyasileştirmesi
(last modified Tue, 24 Mar 2020 05:27:52 GMT )
Mart 24, 2020 07:27 Europe/Istanbul
  • Al-ı Suud'un Koronavirüsü Siyasileştirmesi
    Al-ı Suud'un Koronavirüsü Siyasileştirmesi

Suudi Arabistan'ın başında bulunan Suud hanedanı koronavirüsü salgınından siyasi olarak nemalanmaya çalışanlardan sayılırlar. koronavirüs hastalığı belli bir ülkeye has olmayan artık tüm dünya ülkelerini kendine meşgul eden pandemik bir hastalık haline gelmiştir. Öyle ki dünyanın 190'ı aşkın ülkesi bu ölümcül ve tehlikeli virüsle mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır.

Suudi Arabistan hükümeti tarafından açıklanan son resmi bilgilere ve istatistiklere göre ise şimdiye dek 511 kişi bu ülkede koronavirüse yakalanmıştır. Suudi hükümeti son bir ayda ise bu hastalığa karşı önleyici ve denetleyici girişimlerde bulunmasına karşı tam tersi siyasi açıdan bu sağlık tehlikesinden nemalanmaya ve yararlanmaya çalışmıştır. Suud hanedanı ilk adımda İran İslam Cumhuriyeti'nin bu virüsü Batı Asya bölgesine yaymakla itham etti. Suudi Arabistan bakanlar konseyi ise  İran İslam Cumhuriyeti'nin girişimlerinin  koronavirüs ile küresel mücadeleyi engeller ile karşı karşıya bıraktığını ve bundan dolayı İran'ın koronavirüs hastalığının yayılmasında doğrudan pay olduğunu ileri sürdü. 

Suudi Arabistan bakanlar konseyi İran İslam Cumhuriyeti'nin Suudi Arabistan vatandaşlarına pasaportlarına mühür basmadan topraklarına girmelerine izin verdiğini ve bu kişilerin de dönüş yolunda koronavirüs hastalığını Suudi topraklarına taşıdıklarını iddia etti. Aslında Suudi Arabistan hükümetinin bu iddiası  2011 yılından beri Riyad'ın Tahran'a karşı başlattığı vekalet savaşının bir diğer ayağı olduğu söylenebilir. Bir diğer yandan ise İran İslam Cumhuriyeti Suudi Arabistan ortağı ve müttefiki sayılan Bahreyn gibi ülkelerden kendi vatandaşlarını İran'dan geri almasını istedi ancak bu ülke bu taleplere aldırmayıp kendi vatandaşlarına bile değer vermediğini göstermiş oldu. 

Suudi Arabistan'ın koronavirüsten siyasi olarak nemanlanmasının ikinci perdesi ise Suud hanedanının Suudi Arabistan Şii vatandaşlarına yaptığı muamele ve gösterdiği davranışlardır.  Koronavirüs Suudi Arabistan'ın birçok şehrine yayıldığı sırada  Suudi Arabistan içişleri bakanı karantina sürecinin ilk adımında hemen ilk yaptığı iş Şiilerin yoğunlukta olduğu Katif bölgesini karantinaya almak oldu. Suudi hükümeti  yetkilileri bu bölgeden kimi vatandaşların İran'a gittiklerini bahane olarak gösterdi.  Halbuki bundan önce de Suudi Arabistan'ın başka vatandaşları da Güney Doğu Asya ülkeleri özellikle de Çin'e gelip gitmekteydi.   Gerçekte Suudi Arabistan yönetimi  koronavirüs salgını bahanesi ile Şiilerin yoğunlukta olduğu bilhassa Katif'teki insanların bastırmaktadır. 

Suudi Arabistan'ın koronavirüsü siyasileştirdiği ve nemalanmaya çalıştığı üçüncü aşama ise  Filistinli mahpuslar ile ilgilidir.  Halihazırda 60'ı aşkın Filistinli  Filistin İslami Direniş Hareketi-HAMAS ile bağlantılı olduğu suçlaması ile  Suudi hapishanelerinde bulunmaktadır.  Bu mahpusların iyi bir durumda olmadığı da belirtilmektedir. Suudi Arabistan hapishanelerinde bulunan Filistinli esirler ve mahpuslar ise avukatları ve hatta aile bireyleri ile görüşmekten bile mahrum bırakılmış ve büyük bir zulme tabi tutulmuşlardır.  Buna esasen  Filistin İslami Direniş Hareketi-HAMAS siyasi büro başkanı İsmail Haniye  ise Riyad'ı bu hususta eleştirerek  Suudi Arabistan hapishanelerinde tutulan Filistinli mahpusların insani ve milli bir zaruret gereği serbest bırakılmalarını istedi. Halihazırda ise koronavirüsün yayıldığı bir sırada bu hususa daha da zaruri bir gerçek haline gelmiştir.  Suudi Arabistan hapishanelerinde bulunan Filistinli mahpusların aileleri de  çocukları ve aile fertlerinin serbest bırakılmalarını isteyerek  suçlamaların tamamen temelsiz  ve içi boş olduğunu da ileri sürdüler.  Gerçekte temelden HAMAS ile zıtlık yaşayan Suud hanedanı  koronavirüs salgınını fırsat bilerek Filistinli mahpuslara karşı da şiddetini arttırmış ve durumu onlara daha da çekilmez hale getirmiştir.