Bahreyn'de göstermelik seçimler
Cumartesi günü Bahreyn'de Milletvekilleri Meclisi'nin 40 üyesi ve şehir konseylerinin 30 temsilcisini seçmek üzere sözde seçimler düzenlendi.
Bu meclisin kararları yasal zorunluluğa yol açmamakla beraber, sırf danışma meclisi veya Senato meclisi tarafından onaylandığı zaman itibar kazanır. Zaten bu meclisin de tüm üyeleri kral tarafından atanmaktadır.
Tüm seçim adayları, bu ülkeyi yöneten azınlık ama totaliter hükümet tarafından önceden seçilmiştir. Bu ülke nüfusunun çoğunluğunu temsil eden siyasi parti ve grupların çoğu, çeşitli nedenlerle bu seçimleri boykot etmişler. Al-Vifak hareketi yaptığı açıklamada, seçimleri boykot etmenin gerekliliği için 140'a yakın gerekçeye değindi. Aynı zamanda, bu ülkenin Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirme yolunda Donald Trump hükümetinin baskısı ve Suudi Arabistan'ın yeşil ışığıyla adım attığı bir dönemde, iktidar hükümeti, 2018'de aldığı bir kararla birçok insanı, vatandaşlıktan çıkardı ve onları bu doğal hakkından mahrum bırakarak muhalif siyasi parti ve grupların faaliyetleri de yasaklandı ve seçimlere katılma hakkından mahrum bırakma çabaları sürekli olarak devam etmiştir.
Öte yandan Manama hükümeti, farklı ülkelerden Sünnilere ve özellikle Suriye savaşında yıkım projesinin uygulanmasına katılan Tekfircilere geniş vatandaşlık hakları vererek seçimlere katılmalarına zemin hazırlamıştır. Askerlere oy hakkı vermek ve seçim bölgelerini aşiretlere dayalı bölgelere bölmek, Manama'nın seçimlerde kullandığı diğer hilelerdir.
Ayrıca, Suudi Arabistan yönlendirmesi ile çalışan Manama hükümeti, seçimlerden birkaç gün önce "İnsanların bir arada yaşaması için Doğu ve Batı" sloganıyla bir toplantı yaptı ve bu ülkede yaşayan Şiilerin çoğunluğunun temsilcisi olmadan, Papa ve Şeyh el Azher gibi şahsiyetleri davet ederek bu sözde birlikte yaşama toplantısını düzenledi. Böylece Siyonist rejimle ilişkilerin normalleşme sürecini onaylamak ve yaygın insan hakları ve seçim protokolleri ihlallerini örtbas etmek için yeni adımlar atıldı.
Bu ülkenin kuruluşundan bu yana yaygın insan hakları ihlalleri ve haksız siyasi, ekonomik ve sosyal ayrımcılıkların yaşandığı göz önüne alındığında, 12 Kasım sahte seçimlerinin özelliklerinden biri, Siyonist Rejim ile ilişkilerin normalleşmesinden sonraki ilk seçim olması açısından önemli olduğu söylenebilir. Zaten bu ülkenin partileri, grupları ve halkı tarafından yaygın olarak yapılan seçim boykotlarının çoğu bu konuyla ilgilidir. Ancak Manama hükümetinin seçimleri meşrulaştırma doğrultusundaki çabalarının büyük bir kısmı da bu konudan kaynaklanmaktadır.
Bundan önce Manama kukla hükümetinin iç ve dış politikalarının şekillenmesinde başrolü Suudi Arabistan oynamışsa da, şimdi Siyonist rejim de Arabistan'ın yanında yer almaya çalışıyor. Manama hükümeti bağımsız bir hükümet olsaydı, hükümet ve muhalefet arasında bir çözüme ulaşma olasılığı yüksekti, ancak bu süreç Şeyh Hamad'ın iktidara gelmesinden sonra hiç sağlanmadı ve reform tüzüğündeki tüm vaatlerini yerine getirmedi. Ama yine de muhalefet partileri ve siyasi gruplar asgari tavizlerle anlaşmaya çalıştılar. Belki de 2000'lı yılların başlarında reformlar devam etseydi Arap Baharı olarak bilinen halk kıyamları dalgası Bahreyn'e ulaşamayacaktı.
Ancak Arap baharının başlamasından sonra Bahreyn iç reform planının yenilgiye uğratılmasında esas rolü oynayan Suudi Arabistan, bununla da yetinmemiş, Bahreyn'de askeri ve işgal müdahalelerine girişerek her türlü iç siyasi reformun kapısını kapattırmıştır. Bahreyn'in azınlık ama totaliter hükümetine, istenilen ve dayatılan planlara dayalı bir süreç ise bu zamandan beri başlamış oldu, böylece Bahreyn, Arabistan'a daha bağımlı hale gelmiş durumda.
Böyle bir durumda, Bahreyn'de sözde temsili seçimlerin yapılması, iktidar organı ve onun yabancı destekçileri için siyasi ve propagandif amaçlı bir jestten başka bir şey değildir ve bu seçimlerin yapılması eylem sahnesinde hiçbir şeyi değiştirmeyecektir./