ABD'nin Irak'a saldırısının 20. yıldönümü; tek taraflılığın ve savaş çığırtkanlığının sembolü
(last modified Mon, 20 Mar 2023 16:06:32 GMT )
Mart 20, 2023 18:06 Europe/Istanbul
  • ABD'nin Irak'a saldırısının 20. yıldönümü; tek taraflılığın ve savaş çığırtkanlığının sembolü

20 yıl önce, 20 Mart 2003'te ABD Başkanı George W. Bush, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin izni olmadan ve İngiltere Başbakanı'nın suç ortaklığıyla tek taraflı ve yasadışı bir eylemle Irak'a saldırı emri verdi. Tony Blair ve Amerikan ve İngiliz kuvvetleri, Baas rejiminin düşmesine ve Saddam Hüseyin'in devrilmesine neden olan büyük bir savaş başlattılar.

Bush ve Blair'in Irak'ta kitle imha silahları tesislerinin yok edilmesi, savaşı başlatmanın ana bahanelerinden biriydi; ancak Amerikan ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının iddialarına rağmen, bu iki ülke güçlerinin onbinlerce Iraklının ölümüne yol açan işgali sonrasında Irak'ta herhangi bir kitle imha silahı bulunamadı.
Önemli olan husus ise, Irak savaşının 20. yılında, Amerikan halkının anket sonuçlarının, Amerikan kamuoyunun bu savaş hakkındaki görüşünün tersine döndüğünü göstermesi ve çoğunun, bunun amerika güvenliğini azalttığına inanmasıdır. Amerikalıların üçte ikisi 2003'te Irak'a askeri müdahaleyi onaylarken, şimdi yüzde 61'i kararın yanlış olduğuna inanıyor.
Bu bağlamda, ABD'nin Irak'ı işgalinin 20. yıl dönümüyle eş zamanlı olarak, 18 Mart Cumartesi günü ABD hükümetinin militarizm ve savaş kışkırtıcılığına karşı çıkan binlerce kişi, Washington'da gösteri yaptı. Organizatörler, bu protesto amacının, dünya savaşının sonuçları ve aynı zamanda Amerikan militarizminin dünyadaki insani kayıpları hakkında insanları bilgilendirmek olduğunu belirtti. Aynı konu, İngiliz halkının Irak savaşına ilişkin görüşleri için de geçerlidir.
Irak'ta İngiliz ordusunda görev yapan ve halen İşçi Partisi'nin temsilcisi olan Don Jarvis şöyle diyor: "Irak'a karşı savaşın halkın güvenine verdiği zarar, zaman geçtikçe azalmak yerine daha belirgin hale geliyor."
Irak'ın işgali, Irak halkının ağır kayıplarına ilaveten birkaç bin Amerikan askerinin ölümüne yol açtı ve Amerikan ekonomisine ve uluslararası itibarına büyük bir zararlar verdi.
ABD'nin İngiltere'nin suç ortaklığıyla Irak'a saldırısı ve ardından işgali, en az 210 bin sivilin ölümüyle sonuçlandı. Bu savaştan sonra Irak uzun süreli bir istikrarsızlık yaşadı ve tekfirci aşırıcılığın yayılması için uygun bir ortam haline geldi. 2011'de Amerika'nın Irak'ın kuzeyinde birçok bölgesinden kısmen geri çekilmesinin ardından IŞİD terör örgütünün işgaline uğradı.
Bağdat'ın Amerikan birliklerinin geri çekilmesi emrini vermesinden yıllar sonra, halen yaklaşık 2500 Amerikan askeri Irak'ta bulunuyor. Pentagon verilerine göre, tüm Irak savaşında Amerikan askeri kayıplarının toplam sayısı 4487'ye ulaştı.
Irak'ın işgali sırasında, bu saldırının Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmak ve halkını kurtarmak ve böylece dünyayı büyük bir tehlikeden kurtarmak için yapıldığını iddia eden Bush Irak'taki ilk zaferin ardından basitçe bir düşünce ile Amerika'nın Baas rejimini devirdiği ve Irak savaşının da sona erdiğini duyurdu.
Gerçek şu ki, Irak'taki Amerikan savaşı yılların ardından, fiilen bir yıpratma savaşına dönüştü. Irak savaşının can kayıplarına ilaveten, Amerikan düşünce kuruluşlarının yayınladığı çok sayıda raporun da ortaya koyduğu gibi, bu savaşın ağır finansal maliyeti de oldu.
Başta Harvard Üniversitesi'nin Kennedy Fakültesi olmak üzere, 2013 raporunda Irak ve Afganistan savaşlarının Amerikan tarihindeki en pahalı savaşlar olduğunu ve genellikle 4-6 trilyon dolara mal olduğunu ve bu da ortalama her Amerikan ailesi için 75000 ABD dolarına eşdeğer olduğunu duyurdu. Aslında, Amerikan federal hükümetinin özellikle bütçe açığı ve ulusal borç açısından kaotik mali durumu, büyük ölçüde Bush ve Obama yönetimlerinin Irak ve Afganistan'daki savaşçı eylemlerinden kaynaklanmaktadır.
Siyasi analist  Michael Hersh, Foreign Policy'de şöyle yazıyor: Irak'a yapılan saldırı, ABD tarihindeki en önemli stratejik hatalardan biriydi.  Irak'ta kendi elleriyle yol açtıkları felaket, Amerika'nın askeri zayıflığını ortaya çıkardı ve dünyanın geri kalanına, bir zamanlar karşı konulamaz bir süper güç olarak görülen şeyin, nasıl üstesinden gelineceğini ve onunla nasıl savaşılacağını öğretti./