BMT'nın Amerika'da Ayrımcılık ve Nefret Saçma ile ilgili Uyarıları
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Azınlıklar İnsan Hakları Özel Raportörü Fernand de Varennes yayımladığı raporda Amerika medya ve yargı düzeninde azınlıklara karşı eşitsizlikler ve nefret saçma olaylarının şiddetlenmesi hususunda uyarılar yaparak nefret saçma dalgaları ile mücadele etmek için uluslararası anlaşmaların oluşturulması zaruretinden söz etti.
BMT özel raportörü 14 günlük Amerika turunun ardından bu ülkedeki azınlıkların hala " eşitsizlik, ayrımcılık ve nefret saçma söylemler" ile karşı karşıya olduklarını bu durumun koronavirüs pandemisi ve ardından ekonomik krizle şiddetlendiğini azınlıkların marjinalleştirildiğini ve bu durumun azınlıkları derinden üzdüğünü ve ümitsizliğe götürdüğünü belirtti. BMT Özel raportörünün düşüncesine göre Amerika yargı sistemi ve hapishaneleri nüfus dengelerine ve oranlarına uygun olmayacak şekilde siyahiler ve Latinolar ile doldurulduğunu ve onlara karşı ayrımcılık yaptığını bunun da " zenginlerin affedildiği ve yoksulların cezalandırıldığı" düşüncesini güçlendirdiğini belirtti.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın bu anormal durum ile ilgili ciddi uyarıları özellikle de etnik ayrımcılığı dahil türlü ayrımcılıkların ve etnik azınlıkların marjinalleştirilmesi felaketinin yeni boyutlar kazandığını söylemesi bu insan hakları iddiacısı olan Amerika'da büyük sosyal fay hatları ve krizlerin olduğunu gösteriyor.
Bu Amerika başkanı Joe Biden'ın da itiraf ettiği bir husustur. Amerika başkanı Joe Biden Twitter hesabında bu hususta şöyle yazmıştır: " Gerçekte organize ve yapısal ırkçılık Amerikalıların tüm hayat boyutlarını etkilemiştir. "
Amerika başkanı Joe Biden'ın ırkçılık ve ayrımcılık meselesini kabul etmesi Amerika Birleşik Devletleri'nde sistematik ırkçılığın açık ispat belgesidir. Özellikle insan hakları konusunda dünya lideri olduğunu iddia eden bir ülkede özellikle siyahilerin anormal ve insanlık dışı durumu, Amerikan toplumunda acı bir gerçeği ortaya koymaktadır.
Aslında, etnik, eğitimsel, mesleki ve sosyal ayrımcılıklar ile siyahilere karşı şiddet olağan hale gelmiştir. Aynı uygulama şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nde Latinlere karşı da uygulanmaktadır.
Son yıllarda, özellikle Donald Trump'ın başkanlığı döneminde, sağcı ve ırkçı görüşleri nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde ırkçılık ve ırkçı şiddet yaygınlaşmıştır. Trump, "Siyahilerin Hayatı Önemlidir" sloganı ile sokaklara inen ırkçılık karşıtı hareketleri defalarca eleştiren beyaz üstünlükçü hareketlerin en büyük destekçilerinden biri oldu.
Amerika eski başkanı Donald Trump, geçen yüzyılda ırkçılığı açıkça kınamayan tek başkandı. Bu arada, aşırı sağcı grupların Amerikan iç siyasetindeki rolü giderek daha belirgin hale geldi ve bu gruplar siyahiler ve Latinler gibi etnik ve ırksal azınlıklara yönelik şiddet dozunu yoğunlaştırdı. Irkçılığı birinci öncelikleri haline getiren aşırı sağcı gruplar, tüm azınlıkların Amerika'dan sınır dışı edilmesi çağrısında bulunuyor.
Esasen, etnik ayrımcılığı ve ırkçılık Amerikan toplumunda her zaman önemli bir konu olmuştur. Bu meselenin farklı boyutları da bulunmaktadır. Eğitim, meslek, sosyal durumlar dahil boyutları daha belirgindir. Ayrıca siyahiler başta olmak üzere etnik azınlıklara karşı çifte standartlı tavırlar Amerika yargı sisteminde sıkça görülmektedir.
Bu bağlamda siyasi uzman Semane Akvan şöyle diyor: "“Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ırkçılık yapısal ve sistematiktir. Trump gibi bir kişinin ırkçı söylem ile popülerlik kazanması ve başkanlığı devralması, Amerika'da beyaz üstünlüğünün kolay kolay ortadan kalkmayacağını gösteriyor çünkü bu ülkedeki bazı insanlar siyahileri asla kabul etmeyecek."
Amerikan düşünce tarzı, esasen, siyahiler ve Latinlerin açık ve gizli ırkçılığının, aşağılanmasının ve onlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmasının destekçisidir. Mevcutta, Batı ülkelerinde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde beyaz üstünlükçü hareketlerin ve grupların artan şekilde yayılmasıyla birlikte, siyahiler ve Latinler giderek daha fazla şiddete ve ırk ayrımcılığına maruz kalıyor.