Avrupa'nın Fırsatçılığı ve Kazakistan'ın Tepkisi
Kazakistan'da görece huzurun sağlanması ile Batılı devletlere bağlı hareket eden uluslararası kurum ve kuruluşlar Kazakistan'ın büyük şehirlerinde son halk protestolarını bahane ederek Nursultan hükümetini sorgulamak için altın bir fırsat sağladı.
Son dönemde Kazakistan'da arabaların yaygın olarak tükettiği LPG fiyatlarının iki kata çıkmasının açıklanmasından bir gün sonra 2 Ocak gününde Kazakistan'ın büyük şehirlerinde halk protestoları başladı. Halk protestolarının ilk günlerinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ilk başta kabinenin istifasını kabul etti ve ardından yakıt fiyatlarındaki artışı da geri çekti. Buna rağmen Kazakistan'da halk protestoları devam etti. Protestolar sırasında maddi hasara ilaveten aralarında polislerin de olduğu can kayıpları da yaşandı.
Protestocular Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev'in ikamet ettiği konağı bile kundakladılar. Bu yüzden ilk baştan itibaren Kazakistan'ın farklı şehirlerindeki halk protestolarının kimi iç siyasetçiler ve hatta bazı yabancı hükümetler tarafından desteklendiği ortadaydı. Gerçekte halkın LPG başta olmak üzere yakıt fiyatlarının artışına olan itirazı bir iki gün içinde bitti. Ancak protestoların 10 gün sürmesi başka etkenlerden kaynaklığı söylenebilir.
Olayların büyümesi ile kendini çıkmazda gören Tokayev Rusya ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Teşkilatı'ndan yardım istedi. Bu husus ise yabancıların Kazakistan'ın iç işlerine müdahale konusunun ne denli ciddi ve şüphe uyandırıcı olduğunu gösterdi. Batılı hükümetler özellikle de Kazakistan'da önemli bir etkinliğe sahip olmayan İngiltere ve Amerika'nın protestocuları kışkırtmakta etkin olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu ülkeler Rusya'yı zayıflatmak amacıyla hala Kazakistan'da renkli devrim için ortam oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu arada Kazakistan’da bazı hükümet kaynakları, orta Asya’nın bu en büyük ülkesinde hükümet karşıtı planlarda Türkiye’nin ortaklığı ve batılı hükümetlerin desteklerinin ciddi olduğu kanaatindeler. Yabancıların bu bağlamdaki müdahaleleri ve Kazakistan'da iktidarı ele geçirme çabalarının ortada olması ve hatta darbe teşebbüsünün yaşanmasına rağmen Avrupa Parlamentosu aldığı kararla Kazakistan'ın kaos olayları ve protestolarıyla ilgili olarak yayınladığı bildiride "Yerel yetkililerin, Rusya askeri güçlerinin Kazakistan'a girmesine yol açan çok ciddi ihlaller yaptıklarını" ilan ettiler.
Buna tepki olarak, Kazakistan Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu kararını tarafgir ve gerçekçi olmayan verilere dayalı olduğuna dair bir açıklama yaptı. Kazakistan Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Kazakistan'da Ocak ayında yaşanan feci olayların objektif bir değerlendirmesinin olmaması endişe verici. Bu tür bildirilerim onaylanmasını, kabul edilemez buluyoruz. Avrupa Parlamentosu üyeleri bu kararı hazırlarken Kazak makamlarından herhangi bir ayrıntı talep etmedi.”
Avrupa Parlamentosu tarafından bildirinin yayınlanması ve Kazakistan yerel yetkililerin eylemlerini sorgulamasına rağmen, darbe teşebbüsü ve "Kasım Cömert Tokkayev"in meşru hükümetini kurmaya çalışması konusu "tamamen" görmezden gelindi.
Nursultan hükümetinin bazı muhaliflerinin, bir darbe planladıklarını resmen kabul etmelerinin ardından durumun gerçek yönleri daha net ortaya çıkmaya başladı. Bu bağlamda firari bankacı ve Kazakistan hükümetine muhalefetle tanınan Muhtar Ablyazov darbe teşebbüsü ile ilgili konuştu.
2009 yılında Kazakistan'dan kaçan ve Fransa'ya yerleşen Muhtar Ablyazov, Rusya'nın RIA Novosti haber ajansına şunları söyledi: "Kazakistan'da iktidarı değiştirmek için bir plan hazırladık ve Batılı hükümetlerden bunun uygulanmasına yardım etmelerini istedik ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile de görüştük."
Nursultan hükümetinin yabancı hükümetlerin Kazakistan'ın içişlerine karışmasıyla ilgili belgelerinin yanı sıra, uzmanlar Muhtar Ablyazov'un son açıklamalarının Kazakistan'daki gelişmelerde Batı'nın rolünü ortaya koyduğunu söylüyor. Bölgede Rusya'nın politikalarına karşı çıkan bazı hükümetlerle batının rolünün gelecekte giderek daha fazla ortaya çıkacağında şüphe yoktur. Ancak Orta Asya'nın en büyük ülkelerinin içişlerine dış müdahalenin Batılı hükümetlerin gündeminde olabileceği gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle, Orta Asya hükümetlerinin artık Batılı hükümetler ve bölgesel düzeyde hak iddia eden bazı hükümetlerle ilişkilerinde daha dikkatli olmaları gerekiyor./