Batı Asya'nın Ukrayna Krizinden Çıkaracağı İki Önemli Ders
(last modified Sun, 27 Feb 2022 04:12:47 GMT )
Şubat 27, 2022 06:12 Europe/Istanbul
  • Batı Asya'nın Ukrayna Krizinden Çıkaracağı İki Önemli Ders

Rusya Batı uyarıları ve algı operasyonlarına aldırmadan 25 Şubat'tan itibaren Ukrayna karşıtı saldırılarına başladı.

Ukrayna krizinin Batı Asya için iki önemli dersi bulunmaktadır. 

Bu krizin ilk önemli dersi,gizli kalan tarafıdır. Uluslararası ilişkiler alanındaki gerçekçi teorisyenler  gücün askeri kabiliyetlere ve güce dayalı olduğunu savunuyorlar. 

Modern askeri teçhizata ve verimli askeri insan gücüne sahip olmak, gücün önemli bir bileşenidir. Sovyetler Birliği 1990'ların başında çöktüğünde ve dağıldığında, Ukrayna 5 bin nükleer savaş başlığıyla dünyanın üçüncü büyük nükleer gücüydü, ancak nükleer silahları imha etmek için Rusya'ya teslim etti, ve doğal olarak bu da caydırıcılık gücünün  kaybolduğu anlamına geliyordu.

Ukrayna'nın Tahran Büyükelçisi Sergei Bordilyak, "Ukrayna nükleer cephaneliğinin teslim edilmesinin siyasi bir hata olduğuna ve bu hatayı yapmamamız gerektiğine ikna oldu" dedi. Ukraynalı ünlü politikacı Yuri Kastenko, Ukrayna ve Nükleer Silahsızlanma adlı kitabında "Hepimiz (Ukraynalılar) aldatıldık ve bir anlaşma yaptık, bu yüzden hepimiz suçluyuz. Nükleer silahsızlanma, Ukrayna halkının rızasıyla, medyanın ve propagandanın desteğiyle gerçekleştirildi, ancak şimdi bu değerlendirmelerin tamamen yanlış olduğu ortaya çıktı, sanki Ukrayna, rejimi uluslararası bir güç tarafından devrilen ikinci Irakmış gibi." diyor.

Batı Asya bölgesi için Ukrayna krizinin en büyük ikinci önemli dersi, Batılı güçlere aşırı güvenmenin sonuçlarıdır. Uluslararası ilişkiler alanındaki gerçekçi uzmanlar, güvenlik ilkesinin kendine güvenmeye dayalı olduğuna ve her ülkenin kendi güvenliğini sağlaması gerektiğine inanır çünkü hiçbir ülke başka bir ülkenin güvenliğini taahhüt etmemektedir.

 

Bugün, tüm Fars Körfezi İşbirliği Konseyi ve Fars Körfezi kıyı Arap üye devletleri, güvenliklerini Batılı güçlerin taahhütlerine bağlamıştır ve gerektiğinde kendilerini dış saldırılardan koruyacaklarını umarak güvenlik için bu güçlere tamamen bağımlıdır. Ukrayna hükümetinin en önemli stratejik hatalarından biri de, Batı'nın vaatlerine dayalı hesaplar yapmak olmuştur. Ukrayna ile Rusya arasındaki mevcut krizde, Batı'nın Ukrayna'ya desteğinin Rusya'ya yeni ve çeşitli yaptırımlar uygulamakla sınırlı kalacağı ve ABD öncülüğündeki Batı'nın Rusya'ya askeri müdahalede bulunmayacağı şu ana kadar belirlendi ve neredeyse kesinleşti. Zaten ABD ve Avrupa böyle bir müdahaleyi  kendi çıkarları lehinde görmüyorlar. 

Batılı yetkililerin tepkileri eleştirel ve sempati göstermekle kalmıştır. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile yaptığı telefon görüşmesinde, "Ukrayna'da olanlardan çok kaygılıyız ve Ukrayna'nın direnebileceğini umuyoruz" dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Twitter'da "Fransa, Rusya'nın Ukrayna ile savaşa girme kararını şiddetle kınıyor. Fransa, Ukrayna ile dayanışma içerisindedir." demekle yetindi.

 ABD Başkanı Joe Biden ise, Rusya'yı büyük yaptırımlarla tehdit ederken, dünyanın duasının Ukrayna ile olduğunu söyledi. O ve eşi , Ukrayna'nın cesur ve gururlu insanları için de dua edeceklerini belirttiler ve sırf sözlerle destek vermekle yetindiler.

Ukrayna krizi bir kez daha,  askeri yeteneklerini güçlendirmeye vurgu yapan ve Batılı güçlerle askeri gücü üzerinde müzakere etmeye isteksiz olan İran İslam Cumhuriyeti'nin doğru yolda olduğunu da kanıtladı. Ukrayna krizinin gerçeği, güvenliğin asla alınıp satılamayacağını da bir daha gözler önüne serdi.