Avrupa, Ukrayna ve Batı’nın ırkçı medya organları
(last modified Tue, 08 Mar 2022 05:00:49 GMT )
Mart 08, 2022 07:00 Europe/Istanbul
  • Avrupa, Ukrayna ve Batı’nın ırkçı medya organları

Son günlerde Ukrayna gelişmeleri dünya genelinde medya organlarının haberlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Gazeteciler, muhabirler ve kameramanlar dünyanın dört bir yanından Doğu Avrupa’ya akın ediyor ve Ukrayna gelişmelerinden haber ve görüntü yayınlıyor. Ancak bu süreçte Batılı haber ajansları ve bazı Avrupalı medya organlarının ırkçı yaklaşımları bir takım eleştirilere yol açtığı gözleniyor.

Günümüz çalkantılı dünyasında hadiseler o kadar çok ve sürekli oluyor ki bazı medya organları bu hadiselerle ilgilenmekten geri kalıyor veya titiz bir bakışa göre, iletişim ve enformasyon çağı ancak dünyanın önde gelen büyük medya organları irade ederse etkinliğini sergileyebiliyor.

Günümüz dünyası medyanın hakimiyet dünyasıdır. Medya organları bazı gerçekleri silerek kendileri gerçek üretiyor ve dünyayı istedikleri şekilde muhataplarına sunuyor. Günümüzde hangi film, hangi fotoğraf veya hangi haberin yayımlanması ve hangilerine dokunmadan rafa kaldırılmasına medya karar veriyor. Güya insanların canına değer verenler de medya organlarıdır.

 

Bu arada medya organlarının ırkçı kesimlerinin çaresizlik, savaş ve mülteciliğe de asla önem vermedikleri anlaşılıyor; nitekim gerçek ve hakiki bir ırkçı savaş ve perişanlığın tam ortasında ve kurşunların altında bir muhabir kılığında milyonlarca muhatabın önünde durup ırkçı düşünce ve inancını beyan ediyor ve sonuçta herkese ne denli menfur bir varlık olduğunu gösteriyor.

Rus ordusunun Ukrayna’ya saldırması ve Doğu Avrupa bölgesinde savaş ateşinin alevlenmesi ve yüz binlerce Ukraynalı sığınmacının merkezi Avrupa’ya doğru akın etmeye başlamasının ardından şimdi ırkçılığın çirkin söylemi daha açık bir şekilde bazı medya organlarında yüzünü gösteriyor. Bu ırkçı zümre açıkça tüm dünyaya Ukraynalı mültecilerin korkmadığını ve sarı saçlı mavi gözle bu insanların Batı Asya’nın lanetlenmiş topraklarından gelmediklerini haykırıyor.

Son günlerde medya organları ve sosyal paylaşım sitelerinde adeta sel gibi akan ve yayımlanan raporlar ve görüntüler, Ukrayna’dan kaçış sırasında ve bu ülkenin sınır bölgelerinde Afrikalı, Asyalı ve latin Amerikalı insanlara karşı nasıl bir ayrımcılık ve şiddetin uygulandığını gözler önüne seriyor. Bu insanların bir çoğu Ukrayna’da eğitim görüyor ve Ukrayna savaşında sivillerin kayıp sayısı ve yıkımın artması ile birlikte bu ülkeden kaçmaya çalışan yüz binlerce mültecinin arasında yer alıyor. Ancak sınır güzergahlarının soğuk geceleri ve ırkçı davranışlar Polonya sınırında toplanan yüzlerce Afrika kökenli insanların çektiği acıları daha da katlanılmaz hale getiriyor. Bu insanlar umutsuzluk içinde Ukrayna’dan ayrılmak istiyor.

Ancak haber siteleri ve sosyal medyada Ukraynalı güvenlik güçlerince geri itilen ve savaştan kaçmak için trene binmeleri engellenen çok sayıda Afrikalının görüntüleri yayımlanıyor. Aileleri ile birlikte olan söz konusu Afrikalı ve Asyalı mültecilerden bazıları, Ukraynalı güvenlik güçleri tarafından darp edildiklerini ve geri itildiklerini belirtiyor. Yine Polonya sınırında bazı Hindistanlı mültecinin sınırı geçmesini engellemek için sınırdaki güvenlik güçleri otomatik silahlarını onlara doğrulttuğu görülüyor.

 

Dünya Sağlık Örgütü DSÖ özel temsilcisi Dr. Abudi Alakica twitter hesabında şöyle yazıyor:

Ukrayna ve Polonya’da Afrikalı siyahiler aşağılanıyor ve ırkçılığa maruz kalıyor ve Batı Afrika’dan bu insanlarla dayanışma sergilemesini isteyemiyor. Batı bizi koronavirüs pandemisi boyunca da gözardı ve pandemi sürecinde bizi ölüme terk etti, şimdi de savaşta aynı şeyi yapıyor.

Bu arada ırkçı davranışların sık sık yaşandığı şimdiki şartlarda, mültecilerin durumu ile ilgili haberler de soru işaretlerini uyandırıyor ve bazı medya organlarının bazı muhabirleri ve uzmanları arasında ırkçılığın en koyu örneklerini gözler önüne seriyor.

Bu macera muhtemelen Amerika’nın CBS kanalının muhabiri ile başladı. Kanalın muhabiri Charlie Degata 25 Şubat’ta Ukrayna savaşından canlı yayında Ukrayna Irak ve Afganistan gibi olmadığını ve uygar bir ülke sayıldığını söyledi. Degata şu ifadeleri kullandı:

Ukrayna Irak ve Afganistan gibi onlarca yıl münakaşaya ve gerginliğe şahit olan bir ülke değildir. buranın insanlara kısmen uygar ve kısmen  Avrupalıdır. Ben sözcükleri seçerken dikkatli olmalıyım, ama siz şu anda gördüklerimiz olayların böyle bir ülkede yaşanmasını beklemiyorsunuzdur.

CBS muhabiri Degata’nın bu sözleri birçok eleştiriye yol açtı, öyle ki bir gün sonra yine aynı kanaldan yayımlanan bir başka haber programında söyledikleri sözlerden ötürü özür diledi.

Daha sonra Ukraynalı bir hukukçu David Sakuarlidze BBC kanalına verdiği demeçte, Ukrayna’da yaşanan son durum hakkında tamamen ırkçılık kokan sözleri kullandı. Sakuarlidze şöyle dedi:

Benim için çok duygusal bir durumdur ki mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalı çocuklar her gün Putin’in füzeleri ile öldürülmelerine şahit oluyorum.

Bu sözlerin üzerine programın sunucusu sadece onun duygularını anladığını ve mutlaka saygı duyduğunu söylemekle yetindi.

İngiliz gazeteci ve eski politikacı Danial Hanan Telegraph gazetesinde Ukrayna'nın şartları hakkında yayımladığı makalede şöyle yazdı:

Onların bir çoğu bize benziyorlar ve bu çok sarsıcı bir şey. Ukrayna bir Avrupa ülkesidir; insanlar orada netflix izliyor, instagram sayfaları var ve özgür seçimlerde oy kullanıyor, ayrıca sansür edilmeyen gazeteleri okuyor.

Bu tür açıklamalar bunlarla da sınırlı kalmadı. Amerika’nın NBC kanalının bir muhabiri olan bayan Kley Kubila Ukrayna savaşının mültecileri ve Polonya’ya ulaşmaya çalışanların hakkında yaptığı haberde tamamen ırkçılık kokan ifadeleri kullandı. Polonya sınırına giden Kubila bu ülkeye geçmek isteyenlerin hakkında şu ifadeleri kullandı:

Açıkça söylemeliyim ki bunlar Suriyeli sığınmacılar değiller. Bunlar Ukraynalılar. Bunlar Hristiyan, beyaz ve Polonya’da yaşayan insanlara benziyorlar.

Bayan Kubila’nın bu sözleri de geniş çapta eleştirilere yol açtı ve sosyal paylaşım sitelerinde birçok kullanıcı NBC kanalından bu ırkçı sözlerden ötürü muhataplarından özür dilemesini istedi.

Gerçi bu tür açıklamaların savaşzede Ukrayna halkı ile dayanışma çerçevesinde sarf edildiği ve TV muhataplarını Rusya’nın saldırılarından acı çekenlere eşlik etmeleri için beyan edildiği gibi görüyordu, ancak muhabirlerin Ukrayna halkının ırkı, saçı ve gözünün rengine vurgu yapmaları ırkçılığın en somut mısdakıdır. Hatta El Cezire kanalının Avrupa dışındaki sunucusu Peter Dabi bir TV programında şöyle demesi dikkatlerden kaçmadı:

Eğer Ukraynalı mültecilere ve elbiselerine bakacak olursanız bu insanların müreffeh orta kesimden oldukları anlaşılır. Bunlar kesinlikle Batı Asya veya Kuzey Afrika’dan kaçan mültecilere benzemiyor. Bunlar sizin yanınızda yaşayan Avrupalı ailelere benziyor.

Fransız gazeteci Philip Kerbe de benzer bir açıklama yaparak şöyle dedi:

Biz burada Putin’in desteklediği Esad rejiminin bombardımanlarından kaçan Suriyelilerden söz etmiyoruz. Biz burada canını kurtarmak için araçları bizim araçlarımıza benzeyen araçlarla ülkeyi terk eden Avrupalılardan söz ediyoruz.

Gerçek şu ki son yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesinde güvenlik kurumlar defalarca yeşil kıtada neo nazi ideolojisinin hortladığı konusunda uyarıda bulunmuştur. Bu uyarılar, radikal neo nazi örgütleri Batılı toplumlarda her geçen gün daha da büyüdükleri ve neo naziler ve radikal ulusalcılar Fransa, İsveç, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde siyasi denklemlerde konumlarını güçlendirmekle beraber sosyal alanda da aktivitelerini arttırdıkları bir sırada gündeme geliyordu.

Şimdi ise Ukrayna krizinin üzerinden bir kaç gün geçtiği bir sırada ve yine bazı medya organlarının gerçek mahiyetini gün yüzüne çıkaran açıklamaların ardından Avrupa kıtasında ırkçı eğilimin ikinci dünya savaşı dönemine ve hatta asırlar öncesine yeniden döndüğü ve dünyanın geleceğini karanlık ve muğlak hale getirmesinden kaygıların arttığı anlaşılıyor. Fransız bir sosyolog bu konuya işaretle, Rusya’nın saldırısından kaçan Ukraynalı avarelerin mülteci hitap edildiğini, fakat 2021’in yaz aylarında Taliban’dan kaçan Afganlar göçmen olarak adlandırıldığını belirtti.

Anlaşılan insanların canının değerini belirleyenler medya organlarıdır. Batılı medya insanlara ırkçılığın özel bir versiyonunu öğretiyor ve beşeri camiadan sadece belli bir ırk için mum yakmasını istiyor. Bu anlayış azınlıkları ecnebi ve saldırgan olarak adlandırıyor ve savaş ve çatışmalarda kurbanları beyaz ve siyah, Avrupalı ve Avrupalı olmayanlar şeklinde sınıflandırıyor. Oysa Batı Asya’dan Avrupa’ya kaçan insanlar, Iraklılar, Suriyeliler, ya da ABD uçaklarının tekerleklerine asılan Afganlar, hepsi yine Batılı devletlerin ordularının dayattığı savaş durumundan kaçan insanlardı ve yine aynı göçmenler Avrupa’nın yaşlanan ekonomisini ayakta tutan genç insan gücü oldu.

Evet, Avrupalılar ve batılıların Ukraynalı sığınmacılara karşı insan gibi davranma hakkına sahiptir; fakat bu davranışları başka ülkelerin ve toplumların insanlarına hakaret, saygısızlık ve ırkçılık içeren davranışlarla beraber olunca buna ne demeli? Anlaşılan insan severlik jestlerinin ölüm zamanı geldiği söylenebilir.