Hollanda seçimlerinde aşırı sağcıların zaferi: Avrupa için uyarı
Hollanda'da 13 yıl boyunca başbakanlık yapan Mark Rutte'nin ardından iktidara gelmesi beklenen hükümetin durumunu belirlemek amacıyla Hollanda'da 22 Kasım Çarşamba günü genel seçimler yapıldı.
Hollanda parlamento seçimlerinin sonuçları, "Geert Wilders" liderliğindeki aşırı sağ "Özgürlük” Partisi seçimi kazandı. Özgürlük Partisi 37 sandalyeyle diğer rakip partileri geride bıraktı. Eski AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'ın liderliğinde seçimlere ittifakla giren İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groen Links) ise 25 sandalye ile ikinci sıraya yerleşti.
Ancak "Özgürlük" partisi sandalyelerin salt çoğunluğunu kazanamadı. Oy sayımı sonuçları aynı şekilde çıkarsa ve aşırı sağcı Geert Wilders sandalyelerin göreceli çoğunluğunu kazanamadığı için diğer partilerle koalisyon kurmak zorundadır. Bu durumda aşırı sağcı isim, Hollanda'nın şu anki Başbakanı Mark Rutte'nin yerini alacak.
Geert Wilders Çarşamba gecesi şunları söyledi: "Hollandalılar ülkelerini geri alabileceklerini umuyorlar ve biz de göç ve sığınmacı tsunamisinin azalması için elimizden geleni yapacağız. "
Diğer partileri işbirliği yapmaya ve koalisyon hükümeti kurmaya davet ederken, partisinin artık "göz ardı edilemeyeceğini" söyledi. Hollanda'daki aşırı sağcı göçmen karşıtı ve İslam karşıtı partilerden biri olan "Özgürlük " partisinin zaferi, ülkenin Avrupa Birliği ile ilişkileri üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu parti göç karşıtı sloganlarıyla dikkat çekmeyi başardı. Göçmenlik meselesi Hollanda seçim tartışmalarının en önemli ve zorlu konularından biriydi. Bu konu Hollanda’da en uzun süre işbaşında olan Mark Rotei'nin görevden ayrılmasına sebep oldu.
Hollanda parlamento seçimlerinde aşırı sağcıların zaferi, Avrupa'daki ayrışmanın genişlemesi ve bu Avrupa kurumunun çökme ihtimalinin artması bağlamında, temel taşı Avrupa entegrasyonu olan Avrupa Birliği için bir kez tehlike çanlarını çaldı. Şu ana kadar Hollanda hükümetinde yer almayan Geert Wilders'in liderliğini yaptığı aşırı sağcı "Özgürlük" partisi, Hollanda kamuoyunda oldukça fazla ilgi gören bu ülkedeki siyasi akımlardan biri olup, artık parlamento seçimlerinde kazandığı zaferle birlikte diğer partilerle koalisyon kurarak yeni Hollanda hükümetini kurabilir.
Polonya ve Macaristan gibi diğer sağcı Avrupa hükümetleri gibi göç karşıtı bir yaklaşıma sahip olacak bir hükümet, Avrupa Birliği'nin özellikle göçmenler alanında alacağı kararlara karşı çıkacaktır. Ayrıca Geert Wilders, Avrupa'nın en ünlü İslam karşıtı politikacılarından biri olarak kabul ediliyor ve onun hükümeti döneminde Hollanda'da yaşayan Müslümanlara yönelik İslam karşıtı önlemlerin ve baskıların yoğunlaşması beklenebilir.
Bundan önce Almanya ve Yunanistan'da sağ partilerin yeni zaferleri, Avrupa'nın sağa yöneldiği konusunu bir kez daha gündeme getirmişti. Bu da Avrupalı devlet adamlarının giderek artan endişesine neden olan bir konudur.
Anketler, Almanya'nın aşırı sağcı “Almanya İçin Alternatif” (AfD) partinin oylarında artış yaşandığını göstermesi ardından Haziran 2023'ün sonlarında yapılan yerel seçimlerde ilk zaferini kazandı. Güney Avrupa'da, Yunanistan'da, eski Yunanistan Başbakanı "Kriakos Mitsotakis" liderliğindeki sağcı parti "Yeni Demokrasi" parlamento seçimlerini kazandı.
Avrupa ülkelerinin siyasi arenasında aşırı sağ parti ve hareketlerin rolü her geçen gün artıyor. Temelde aşırı sağcı parti ve liderlerin iktidara gelmesi, Avrupa yakınlaşmasına ve Avrupa Birliği'ne ciddi bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Çünkü bu partiler ve liderleri, ulusal çıkarların ve egemenliğin, Avrupa Birliği'nin egemenliğinden önce gelmesini istiyor ve birçok durumda göçmenler ve sığınmacılar, ekonomik ve sosyal politikaların yanı sıra Brüksel'in kararlarına uyma konusunda da istekli değiller.
Bu partiler ayrıca aşırı milliyetçi eğilimlere sahipler ve göçmenleri Avrupa ülkelerinden kovmak istiyorlar. Aynı zamanda bu parti ve hareketlerin birçoğu, Avrupa ülkelerindeki göçmen nüfusun çoğunluğunu oluşturan İslam ve Müslüman karşıtı eğilimlere sahiptir. Azınlıklara yönelik şiddet ve göçmenlere yönelik taciz eylemlerinin aşırı sağcı Avrupalılar tarafından yabancı düşmanlığını teşvik etme çerçevesinde takip edildiği dikkate alındığında, bu süreç Avrupa ülkeleri için ciddi bir güvenlik tehdidi haline gelmiştir.
Avrupa Birliği'nin terörle mücadele koordinatörü "Ilka Salmi", Avrupa'ya yönelik terör tehditlerini sıralıyor ve şöyle diyor: Sağcı aşırıcılığın, özellikle de beyaz sağın şiddet içeren aşırıcılığının yol açtığı tehdit, Avrupa'da daha da öne çıkıyor. /