Nisan 20, 2024 09:27 Europe/Istanbul
  • Amerika ve İsrail çetesi / Azınlığın Çoğunluk Üzerindeki Diktatörlüğü

İsrail, 1948'de bir devlet olarak kendini ilan ettiğinden beri gerçeğe karşı ideolojik bir savaş başlattı.

Amerika'da sulta

7 Ekim'deki El Aksa Operasyonu'ndan önce İsrail, Birleşik Devletler'de İsrail hakkındaki farklı anlatıları etkili bir şekilde kontrol eden ve muhalif sesleri susturan mezhepsel ve siyasi gruplardan oluşan bir galeri kurmayı başarmıştı.

İsrail'in sıra dışı anlatısı, Amerikalı politikacıların, akademisyenlerin, önde gelen Hristiyan figürlerin, ana akım medyanın ve nihayetinde çoğu Amerikalının düşüncelerine ve kelimelerine işlemişti.

Garip bir şekilde, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve B'Tselem gibi yüzlerce rapordan sonra, İsrail'in 76 yıllık Filistin topraklarını çalma, apartheid, baskı, işkence ve Filistinlilere soykırım tarihi belgelenen İsrail'e sadık olanlar hala kararlılar.

Bastırma Politikası

Bu günlerde yaygınlaşan bir olayda, Washington'dan bir basın mensubu, Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail'e desteğini açıkça sorguladıktan sonra 57 yıllık işini kaybetti.

Daha sonra şunları söyledi:

"Bu ülkede İsrail'i eleştirirsen hayatta kalamazsın."

MSNBC'de haftalık bir program sunan popüler sunucu Mehdi Hasan da, Filistinlileri savunduğu ve İsrail'i eleştirdiği için cezalandırılan son gazetecilik örneğidir.

MSNBC gibi haber kuruluşları ve şirketler, "İsrail rejiminin kabul edilebilir söylem" seviyesinin dışına çıkmaları halinde Siyonist akımlardan büyük baskı görmektedir. Bu nedenle, Filistinlilerin acı ve ıstırap hikayesinden uzak durmuş ve esasen Tel Aviv'in propaganda ağının bir kolu haline gelmişlerdir.

Amerika'nın Önceliği ve Netanyahu'nun Çabası

Yetmiş yılı aşkın bir süredir Amerika'nın temel önceliği, Batı Asya'daki üslerinin güvenliğini sağlamaktır. Biden de 1973'te Senato'ya girdiğinden beri "İsrail'in dostu" olmuştur ve sık sık "Ben bir Siyonistim" demektedir. Biden yönetimi, İsrail bölgede daha geniş bir savaşa yol açmaya devam ederken ve Lübnan ve Suriye'ye ölümcül hava saldırıları düzenlerken bile pervasızca desteğini sürdürmektedir.

Bu destekler, Amerika Birleşik Devletleri halkı ve hatta bazı göçmen Yahudiler bile Tel Aviv'in Gazze ve Refah şehrine planladığı kara saldırısını protesto ederken gerçekleşiyor.

Netanyahu, on yıllardır dünyayı İran'ın bir tehdit olduğuna ikna etmeye ve Amerika Birleşik Devletleri'ni Tahran ile savaşa sokmaya çalışıyor.

Ekim ayındaki saldırıdan bu yana Netanyahu, İran'a karşı ilan edilmemiş savaşını yoğunlaştırdı ve kendi çıkarları doğrultusunda nasıl hareket edeceğini biliyor. Tahminlerine göre bu durum, dünyanın Gazze'de yaşanan soykırımdan dikkatini dağıtabilir, iç kamuoyunun bir kısmını ve fikirlerini onunla uyumlu hale getirebilir ve siyasi ölümünü erteleyebilir.

İsrail'in Gazze ve işgal altındaki topraklardaki çılgınlığı, İsrail'in dünyada tek bir dini etnik grup oluşturma hedefinin ayrılmaz bir parçası olan soykırım mantığı tarafından yönlendirilmektedir.

Sonuç olarak, İsrail ve Amerika'daki çetesi, Filistinlilerin direniş ruhunu kırmak ve Filistin'i bu rejimin kalıcı sömürgesi haline getirmek için her türlü aracı kullanmıştır ve Washington'un İsrail'in suç planlarının her zaman ortağı olduğunu iyi bilmektedir.