Avrupa, yerine getiremeyeceği vaatlerle Ukrayna savaşını bitirebilir mi?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i286716-avrupa_yerine_getiremeyeceği_vaatlerle_ukrayna_savaşını_bitirebilir_mi
Parstoday – Ukrayna’daki çatışmaların şiddetlenmesiyle eş zamanlı olarak, dört yıldır süren Ukrayna savaşına son vermeye yönelik siyasi girişimler de artmıştır.
(last modified 2025-11-22T08:13:31+00:00 )
Kasım 22, 2025 07:41 Europe/Istanbul
  • Avrupa, yerine getiremeyeceği vaatlerle Ukrayna savaşını bitirebilir mi?

Parstoday – Ukrayna’daki çatışmaların şiddetlenmesiyle eş zamanlı olarak, dört yıldır süren Ukrayna savaşına son vermeye yönelik siyasi girişimler de artmıştır.

Axios ve Politico gibi haber kaynakları, Trump’ın ateşkes için önerdiği 28 maddelik plandan söz etmektedir. Washington’dan Brüksel ve Kiev’e uzanan raporlar, “Trump’ın 28 maddelik planı”nın Ukrayna savaşını bitirmek için sadece basit bir teklif olmadığını gösteriyor. Bu plan, Avrupa güvenlik düzenini yeniden tasarlamaya ve Ukrayna’nın kıtanın doğu sınırlarındaki konumunu yeniden tanımlamaya yönelik organize bir çabadır. Ukrayna’nın açık muhalefeti, Avrupa’nın tereddüdü ve Rusya’nın temkinli memnuniyetiyle karşılanan bu plan, Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya hâlâ “hayaller satmaya” devam ettiği, oysa ne Brüksel’de siyasi bir dayanak ne de savaş alanında uygulanabilirlik bulunduğu bir dönemde ortaya çıktı.

Bu çerçevede, 28 maddelik plan “Avrupa güvenliğinin yeniden düzenlenmesi ve barış için bir çerçeve” olarak tanımlanıyor. Axios, Reuters ve Financial Times gibi medya organlarında yayımlanan bilgilere göre ABD’nin planı üç temel üzerine kuruludur: Birinci temel, Ukrayna topraklarının bir kısmının Moskova’ya devredilmesi, üstelik Rusya’nın kontrolünde olmayan bazı bölgelerin de dahil olmasıdır. İkincisi, Ukrayna’nın askeri kapasitesinin yarı yarıya azaltılması ve silahlandırmasının sınırlandırılmasıdır. Üçüncüsü ise Washington tarafından Rusya’nın gelecekteki saldırılarını engellemeye yönelik bazı güvence vaatleridir.

Ukrayna bu planı “uygulanamaz” ve “kesinlikle kabul edilemez” olarak niteliyor. Ukraynalı yetkililer, bu programın “fazlasıyla geleneksel ve tekrar niteliğinde” olduğunu ve aslında Kremlin’in en baştan beri istediği şey olduğunu söylüyor. Zelenskiy’nin Türkiye’de Trump’ın özel temsilcisiyle görüşmeyi iptal etmesi, Washington ile Kiev arasındaki derin görüş ayrılığını açıkça göstermektedir.

Zelenskiy, aynı zamanda Ankara’ya giderek bazı Avrupa başkentlerinin desteğiyle kendi alternatif planını sunmaya çalıştı. Ancak Amerikan yetkililerine göre, yalnızca Trump’ın temsilcisiyle görüşmeyi reddetmekle kalmadı, Ukrayna Ulusal Güvenlik Konseyi ile yapılan önceki mutabakatlardan da geri adım attı. Bu durum, Ukrayna’nın, Washington’ın Moskova’ya yaklaşmasından endişe duyduğunu gösteriyor. Savaş alanındaki durumun kötüleştiği bir dönemde Ukrayna, zorlayıcı bir anlaşmayı imzalamak istemiyor.

Brüksel’de tartışmalar sürerken, Kaja Kallas gibi yetkililer “her planın Ukrayna ve Avrupa’nın katılımıyla hazırlanması gerektiğini” vurgulayarak Washington ile Moskova arasındaki perde arkası görüşmelere karşı çıkıyor. Avrupa Birliği ise, Trump’ın yeni planına temkinli yaklaşsa da büyük zorluklarla karşı karşıya ve ABD’nin desteği olmadan Ukrayna’ya yardımı sürdürebilecek durumda değil.

Avrupa Birliği siyasi olarak zayıf bir konumda; iç krizler, aşırı sağın yükselişi, genişleme konusundaki anlaşmazlıklar ve Rusya ile doğrudan çatışmaya girmekten duyulan isteksizlikle mücadele ediyor. “Foreign Policy” bu durumu “Avrupa’nın Ukrayna’ya hayal satması” olarak tanımlıyor. Üyelik yolunda ilerleme vaatleri, yolsuzluk eleştirileri, reformlardaki yetersizlikler ve yeni bir üyenin kabulüne yönelik isteksizlik sık sık yan yana geliyor.

Avrupa Birliği, Ukrayna’yı cesaretlendiriyor; ancak yıllık yolsuzluk raporları, demokratik kurumların zayıflığı ve sivil topluma yönelik baskı iddialarıyla aynı umutları tekrar yıkıyor. Sonuçta Brüksel’in gerçek mesajı şu: Savaş sürdükçe ve Ukrayna topraklarının bir kısmı Rusya’nın kontrolünde kaldıkça AB üyeliği “imkânsız bir hayal” olmaya devam edecek.

Aynı zamanda Avrupa başkentleri de savaşın geleceğine şüpheyle yaklaşıyor. Fransa, AB’nin genişlemesinden endişe duyuyor; Avusturya, Çekya ve Slovakya Ukrayna’nın üyeliğine sıcak bakmıyor; Almanya’da ise anketlerde öne çıkan aşırı sağ AfD, Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı çıkıyor. Bu siyasi atmosferde, Washington’ın Rusya ile uzlaşma arayışları, Avrupa’yı ne güçlü bir itiraz ortaya koyabileceği ne de alternatif bir plan sunabileceği bir konuma düşürüyor.

Rusya ise bu planı doğru yönde bir adım olarak görüyor; çünkü taleplerinin büyük bir kısmı planda yer alıyor. Kremlin’e göre, ABD “Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisi” üzerine konuşmaya hazırsa, bu durum Ukrayna’da izlenen askeri baskı stratejisinin başarıya ulaştığı anlamına geliyor. Rusya, Trump–Putin görüşmesinden önce yüksek düzeyli müzakerelere hazır, yazılı bir belge oluşturmayı hedefliyor; böylece sahadaki kazanımlarını sağlamlaştırarak Batı ile ilişkileri yeniden tanımlamak için yeni bir aşamaya geçebilecek.

Genel olarak, Trump’ın 28 maddelik planı, Washington’ın Ukrayna’daki yıpratma savaşını siyasi bir anlaşmayla sonlandırmaya çalıştığını gösteriyor. Ancak bu anlaşma, Kiev veya Avrupa’dan çok, ABD’nin maliyetlerini azaltmaya, askeri yükümlülüklerini hafifletmeye ve Rusya ile pazarlık yolunu açmaya yönelik görünüyor.

Ukrayna bu plan karşısında varoluşsal bir tehdit hissediyor; Avrupa, müzakerelerde devre dışı bırakılmaktan endişe ediyor; Rusya ise kazanımlarının tanınmasını umuyor. Bu karmaşada en çok zarar gören, Batı’nın stratejisindeki Ukrayna’nın konumu oluyor: Bir yandan Avrupa’nın belirsiz vaatleriyle oyalanıyor, diğer yandan Washington’ın dayattığı zorlayıcı bir uzlaşıya itiliyor.

Bu durum her zamankinden daha net şekilde gösteriyor ki Ukrayna, Avrupa’nın sattığı hayaller ile ABD’nin peşinde koştuğu anlaşmalar arasında manevra alanını hızla kaybediyor; savaş ise Batı’nın desteğiyle kazanılacak bir zafer olmaktan çıkıp, belki de en çok Moskova’da kutlanacak bir anlaşmaya doğru sürükleniyor.