ABD; Gösterişli Güçten İçsel Kırılganlığa
https://parstoday.ir/tr/news/world-i286970-abd_gösterişli_güçten_İçsel_kırılganlığa
Parstoday – Bir haber-analiz sitesi, Beyaz Saray’daki güç gösterilerinin perde arkasında, ABD’nin yapısal zayıflıklarının giderek daha belirgin hale geldiğini yazdı.
(last modified 2025-11-26T05:24:56+00:00 )
Kasım 26, 2025 07:24 Europe/Istanbul
  • ABD; Gösterişli Güçten İçsel Kırılganlığa

Parstoday – Bir haber-analiz sitesi, Beyaz Saray’daki güç gösterilerinin perde arkasında, ABD’nin yapısal zayıflıklarının giderek daha belirgin hale geldiğini yazdı.

Parstoday’in aktardığına göre, haber-analiz sitesi Modern Diplomacy, makalesinde Beyaz Saray’daki görünüşteki güç gösterilerinin ardında, ABD’nin yönetim kapasitesi ile algılanan gücü arasındaki giderek büyüyen uçurumun derin bir gerçekliğini ortaya koyduğunu belirtti. İç güvensizlik, bütçe yetersizliği ve kurumsal karmaşa, Washington’daki çatlakları her zamankinden daha görünür kılıyor.

Analizde şu ifadeler yer aldı: ABD görünürde hâlâ dünyanın tartışmasız bir süper gücü olarak duruyor; başkan Asya’da ticaret anlaşmaları imzalıyor, Batı Asya’da yeni bir düzen kurmaya çalışıyor, donanmalarını Latin Amerika’ya gönderiyor ve askeri ile ekonomik varlığı büyük bir güç gösterisi sergiliyor. Ancak bu gösterişli görüntülerin arkasında, ABD’nin yönetme kapasitesi ile algılanan gücü arasındaki derin uçurum gizleniyor.

Bu çelişki, özellikle ABD tarihindeki en uzun federal hükümet kapanmasıyla daha belirgin hale geldi. Bu kapanma, geçici bir partizan anlaşmazlığının sonucu değil, ABD yönetim kapasitesinin aşınmasının açık bir göstergesiydi. Hükümet yeniden açılmış olsa da yapısal çatlaklar devam ediyor.

Analize göre, Donald Trump “ABD’nin büyüklüğünü geri getirme” sloganıyla sahneye çıkarken, bu büyüklüğü yaratması gereken yapılar, iç güvensizlik, bütçe eksikliği ve kurumsal kargaşa nedeniyle zayıflamış durumda. Bu durum, ABD’nin dış politikasının derin stratejiye değil, taktiksel kriz yönetimine bağımlı olmasına yol açıyor. Örneğin, Ekim 2025’te Trump’ın Güneydoğu Asya ziyareti; Tayland, Malezya, Kamboçya ve Vietnam ile ticaret anlaşmaları imzalaması ve Çin ile bir yıllık ateşkes anlaşmasına varması görünürde başarılıydı, ancak bu başarılar daha çok “yapay solunum” niteliği taşıyor.

Rapor, Çin’in farmasötik ürünlerden yarı iletkenlere ve lityum bataryalara kadar kilit alanlarda üstünlüğünü pekiştirdiğini vurguluyor. Bir yıllık ateşkes, iç politik baskıyı hafifletebilir ancak ABD-Çin rekabetinin yapısını değiştirmez.

Modern Diplomacy, Trump’ın Venezuela, Kolombiya ve hatta Nijerya’ya yönelik tehditlerini “gösteri doktrini” olarak nitelendiriyor; bu, medya tehditleri, askeri pozlar ve sürdürülebilir strateji eksikliğine dayanan ancak ABD’nin derin kaygılarını yansıtan bir yaklaşım.

Analize göre, “Washington, artan yumuşak güç zayıflığını gizlemek için sert güç gösterilerine daha fazla yaslanıyor. Ama bu gösteriler, yetkiyi değil, kafa karışıklığını ortaya çıkarıyor.”

Suriye hükümet başkanı Muhammed el-Culani’nin ziyareti, Washington’ın Batı Asya’daki nüfuzunu koruma çabalarını ortaya koydu. Trump bu ziyareti “yeni istikrar dönemi başlangıcı” olarak sunmak istedi, ancak temel sorunlar çözülmedi. Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması, hâlâ federal hükümet kapanmasının etkileri altında olan Kongre’ye bağlı. Önerilen güvenlik anlaşmaları da kurumsal destekten yoksun ve azalan bütçe nedeniyle ABD ulusal güvenlik yapısı birden fazla girişimi aynı anda sürdüremiyor.

Bu sırada Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Washington ziyareti, ekonomik ve teknolojik bir niteliğe büründü. Trump’ın 20 maddelik Gazze’ye yönelik uluslararası güç planı ise, iç uzlaşma ve finansal kaynak eksikliği nedeniyle hâlâ kağıt üzerinde kaldı.

Gerçekte, Trump ulusal güvenlik bürokrasisini azaltarak, ABD’nin güç araçlarını –diplomasi, istihbarat analizi ve ittifak oluşturmayı– zayıflattı. Bugün ABD dış politikası, dış baskıdan değil, iç düzensizlikten ötürü sınırlı.

Modern Diplomacy makalesi son olarak şunu vurguluyor: “Büyüklük vaadi ile çöküş gerçeği arasındaki çelişki her gün daha görünür hale geliyor. Washington’daki yönetim krizi artık jeopolitik bir krize dönüşmüş durumda; bu krizde Pekin’den Tahran’a kadar güçler, ABD’nin hegemonik gücü değil, istikrarsızlığıyla karşı karşıya. Dünya, ABD’nin geri dönüşünü beklemiyor; uluslararası düzen kendi yolunda ilerliyor. Bugün her zamankinden daha açık bir temel çelişki ortaya çıktı: ‘Dünya düzenini inşa etmeye çalışan bir güç, kendi evinde düzeni korumakta çaresiz.’”