Yanık Kent; İran’ın güneydoğusunda sanat ve medeniyet simgesi
Geçen hafta Tahran’da Sanat akademisinde “Yanık Kent ekseninde İran’ın güneydoğusunda sanat ve medeniyet” başlığı altında bir oturum düzenlendi.
Ciroft kentinin yakınında yer alan Yanık Kent, İran’ın güneydoğusunda en önemli tarihî yerleşim merkezidir ve UNESCO’nun dünya kültürel mirasları listesinde kayda alınmıştır.Tahran’da Sanat akademisinde “Yanık Kent ekseninde İran’ın güneydoğusunda sanat ve medeniyet” başlığı altında düzenlenen oturum sanat ve kültür ehli olanlardan büyük ilgi gördü.
Yanık Kent arkeoloğu Dr. Seyyid Mansur Seyyid Seccadi oturumda yaptığı konuşmada şöyle dedi: Yanık Kent üzerinde araştırmalar yüz yıldır başladı ve yüksek oranda başarılar elde edildi, ki bunu da prof. Maurizio Tosi’ye borçluyuz. Ancak İranlı arkeoloji ekibi de Yanık Kent’te faaliyete geçerek bazı başarılara imza attı, ki bu da bu bölgenin birçok bölümünde çalışmaların İranlı ekibe verilmesine vesile oldu. Hali hazırda 20 ila 25 arkeoloji ve onarım uzman ekibi Yanık Kent’te faaliyet yürütüyor.
Dr. Seyyid Seccadi Yanık Kent’te etkili çalışmalardan biri genç kuşak araştırmacıları yetiştirmek olduğunu, genç araştırmacılar kendi yeteneklerine dayanarak burada önemli araştırmaları gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Yanık Kent oturumunun konuklarından biri de Almanya’nın Gotingen üniversitesinin İtalyan asıllı hocası Enrico Scalone’ydi. Scalone oturumda yaptığı konuşmada İran’ı ikini vatanı ve anası gibi gördüğünü belirterek şöyle dedi: İran, içinde araştırmalarımı geliştirme ve her şeyden önce mutluluk, dostluk,kardeşlik ve insanlarla iş birliği ile kavramların hakkında inançlarımı geliştirme fırsatı bulduğum bir yerdir.Scalone şöyle devam etti: Gerçekte Yanık Kent’in milattan üçüncü milenyumda önemi ve değeri, İran’ın güneyinde ve Ceyhun ile Send vadisi medeniyetlerinde elde edilen deneyimlerin ve kültürlerin kesiştiği nokta olarak kültürel bir alış veriş düzeni kalıbında söz konusudur. Bu kesişme noktasında kültürel farklılıklar ve ortaklıklar, milatten önce dördüncü milenyumdan ikinci milenyuma kadar uzanan dönemde köklü tarihî gelişmelerde önemli rol ifa etmiştir.
Almanya’nın Gotengen üniversitesi hocası, Yanık Kent’in kalıntıları çevresinin özel yapısı ve tuzlu toprağı yüzünden özel bir şekilde korunmasını İtalya’da bu kentten Doğunun Pompei’si şeklinde söz edilmesine vesile olduğunu vurguladı.
Yanık Kent oturumunda bir de “Yanık Kent; Hirmand ırmağı deltasında baştan Timuri dönemine dek sanat ve arkeoloji” adlı kitap ilk kez görücüye çıktı. Bu eser Dr. Seyyid Mansur Seyyid Seccadi’nin emekleri ve İran’ın güneydoğusunda Yanık Kent ekseninde sanat ve medeniyetini tanıtmak ve beyan etmek üzere iki ciltte yazılmıştır.
Yanık Kent, İran’ın güneydoğusunda yer alan Sistan ve Bulucistan eyaletinde, Zabol ilçesinin 56 km güneyinde bulunan İran’ın tarihî bir kent devletinin kalıntılarının adıdır. Bu kent Hirmand ırmağının kıyılarında inşa edildiği belirtilirken, inşa edildiği dönem bronz evresi ve Ciroft medeniyetine denk geldiği anlaşılmıştır.
Yanık Kent 1967 ila 1978 yılları arasında Maurizio Tosi başkanlığındaki İtalyan arkeoloji ekibi tarafından araştırıldı ve daha sonra da İranlı arkeologlar bu tarihî mekanda araştırmalara devam etti.
Arkeologların bulgularına göre Yanık Kent 280 hektarlık bir alanda inşa edilmişti. Kentin kalıntıları ise kuzeydoğusunda beş yerleşim merkezi, merkezî bölümleri, sanayi bölgesi, anıt binaları ve mezarlık gibi bölümleri olduğunu ve art arda dizilen tepeler şeklinde yer aldıklarını gösteriyor.
Yanık Kent’in 80 hektarı yerleşim alanlarından oluşuyordu.
Yanık Kent’in tarihî alanı çevresindeki yerlerden yaklaşık 18 metre yüksekte yer alıyor.Öte yandan araştırmalar, hali hazırda tamamen çöl olan ve sadece çölde yetişen seyrek bitkileri içeren bu bölgenin bundan beş yıl önce oldukça imarlı, yemyeşil ve türlü bitkilerin ve ağaçların bulunduğu bir bölge olduğunu gösteriyor. Yine araştırmalar bölgede Hirmand ırmağından ayrılan nehirler ve sulama sistemi söz konusu olduğunu ve kentin tarlaları bu sistemin yardımı ile sulandığını ortaya koyuyor.
Arkeologların araştırmalarına göre, Yanık Kent’te bazı insanlar elbiseleri ve kefenle toprağa veriliyormuş. Bazı mezarlarda ölülerin üzerinde kumaş izlerine rastlanmıştır. Bu kumaşlar mezarlarda üç şekilde göze çarpıyor. Birincisi, ölülerin sarıldığı kefen, ikincisi iç ve dış çamaşır ve üçüncüsü de mezarın tabanına döşenen ve cenazeyi elbisesi ile üzerine konulan döşeme. Çanak çömlek, hemen hemen tüm mezarlarda bulunan en önemli eşyaları oluştururken, bazı mezarlarda da taş, ahşap ve ağaç parçaları dikkat çekiyor.
Yanık Kent, birçok sanayi ve sanatın faaliyet merkeziydi. Bölgede yapılan altıncı seri kazılarda ilginç süs eşyaları elde edildi. Bundan önce yapılan kazı çalışmalarında yöre halkı çanak veya mücevher gibi zanaatlarında çevredeki doğada var olan ağaçları kullandıklarını ortaya koydu.
Arkeologlar bir mezarda buldukları altından kolyeler ve değerli taşlardan hareketle ve yine altın tel ve yaprakların yapım yöntemlerini irdeledikten sonra, Yanık Kent zanaatkarları çok ilkel imkanlarla altından kalındığı bir milimetreden daha az olan ince yapraklar yaptıklarını ve daha sonra onları silindir şekline getirerek içine firuze taşlarını yerleştiklerini öğrendiler.
Yanık Kent’e çeşitli çanak çömlek ve taştan kaplar, muarrak işleme eserler, çeşitli kumaşlar ve hasırların bulunması, o dönemde bu kentin başta tekstil olmak üzere birçok zanaatte ilerlediğini gösteriyor. Şimdiye kadar Yanık Kent’te 12 çeşit tek renkte ve renkli kumaş ve balık oltası bulundu. Yine bulunan hasırlar da yöre halkı Hamun göletinin çevresindeki kamışlıklardan yararlanarak sepet ve hasır dokuduklarını gösteriyor. Kamışlardan ayrıca evlerin çatısında yararlanıyordu.
Yanık Kent hiç kuşkusuz kendi çağının çok gelişmiş kentlerinden biriydi. Bunun en somut delili ise buradaki mimari eserlerin kalıntıları ve bulunan el sanatları eserleri ve sanayi ürünleri ve ayrıca kentin sosyal düzene sahip olmasıdır. Yanık Kent gayet disiplinli bir teşkilata sahipti, nitekim kentin kalıntıları da bu düzeni ve hatta kanalizasyon sistemine sahip olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Arkeologların araştırmaları Yanık Kent’in milattan önce 2900 ila 1900 yılları arasında insanların yaşadığı bir kent olduğunu gösteriyor. Aslında bin yıl insanoğlunun mazisine göre pek uzun bir süre sayılmaz, fakat burada dikkat çeken nokta, bu yörede yaşayan insanların bin yıl içinde büyük ve imarlı bir kent inşa etmeyi ve türlü el sanatlarını geliştirmeyi ve disiplinli bir devlet kurmayı ve çevreleri ile geniş ticari ve kültürel ilişki kurmayı başarmalarıdır
Yanık Kent’te bulunan çanakların Puncab vadisinde bulunan çanaklara çok benziyor. Bu çanakların birinin üzerinde yer alan güneş resmi, Şehdad’da bulunan çanaklarda da bulunuyor. Bu motifler Mezopotamya’da bulunan çanakların motiflerine daha az benzemektedir. Bilindiği üzere Şehdad medeniyeti de milattan önce üçüncü milenyumun başlarında ırmağın yatağını değiştirmesi yüzünden yok oldu ve o dönemde Şehdad halkı Puncab halkı ile yakın ilişkileri vardı.
Tüm bu bulgulardan başka, Yanık Kent’te yapay bir göz de bulundu. Araştırmalar 6705 numaralı mezarda yatan şişman bir kadının sol gözü yapay göz olduğunu gösterdi. Aynı araştırmalarda söz konusu kadının bir gözünde iltihaplanma izine rastlandı. Şimdilik bu yapay gözün hangi maddeden yapıldığı kesin olarak bilinmiyor ve cevabı yapılacak deneylerin sonuçlarından sonra bulmak gerekiyor. Ancak şimdilik bu yapay gözün muhtemelen bir nevi hayvan yağı gibi bir maddeden yapıldığı söylenebilir.
Yine araştırmalar söz konusu kadının 25 ila 30 yaşında olduğunu göstermiştir. Kadının mezarında ayrıca çanak, süs taşları, deriden bir kese ve bronzdan bir ayna da bulunmuştur.Yanık Kent’te tavla oyununa benzer bir oyun aleti bulunması, bu kentin bir başka şaşırtıcı bulgularından biridir. Kentin derin mazisine bakıldığında en eski tavla da bu yörenin insanlarına ait olduğu söylenebilir.
Yanık Kent’in 761 sayılı mezarında günümüz tavlasına benzeyen ve 60 taşı olan bir oyun aleti bulundu. Bu oyun beş bin yıl önce yaşayan Sümerlilerin oyunundan daha eskidir.Yanık Kent’te rastlanılan bir başka şaşırtıcı bulgulardan biri, en eski beyin cerrahisinin izleridir. Arkeologlar 12 veya 13 yaşında bir kıza ait olan ve kentin hekimlerin kafatasının içinde toplanan sıvıyı çıkarmak üzere kafatasının bir bölümüne çıkarıp cerrahi eden bir kafatası buldular. Bu kız cerrahiden sonra bir süre yaşadığı anlaşılıyor.
Yanık Kent’te yapılan kazı çalışmalarında bir de abanoz ağacından yapılan bir cetvel bulundu. Uzunluğu 10 santimetre olan bu cetvel yarım milimetreyi ölçebilen bir cetveldi, ki bu da tarihi kentin sakinleri matematik biliminde bayağı ilerlediklerini gösteriyor.
Arkeologler beş bin yıllık bir mezarda da üzerinde bir keçi ve bir ağacın resmi olan bir kupa buldular. Bu kupayı yapan sanatçı beş harekette keçinin ağaca ulaşarak yapraklarından beslendiğini animasyon gibi gösterecek şekilde yaptığı anlaşıldı.
UNESCO’nun 2014’te düzenlediği 38. zirvesinde Yanık Kent İran’ın 17. tarihi eseri olarak bu kurumun dünya kültürel mirasları listesine alındı ve şimdi 5 bin yıllık mazisi ile dünyanın en eski gelişmiş kenti olarak tanınıyor. Ancak Yanık Kent’in İran’ın güneyinde tek medeniyet sahibi kent olmadığını ve bu kentin civarında Yahya tepesi, Tel İblis, Bem ve Şehdad’da yapılan arkeolojik araştırmalar bu yörelerde de çok gelişmiş medeniyetlerin bulunduğunu ortaya koyduğu belirtilmelidir.012