İran Minyatürünün Dünya Miras Listesine Alınması
(last modified Mon, 11 Jan 2021 09:50:36 GMT )
Ocak 11, 2021 11:50 Europe/Istanbul

15'inci UNESCO Kültürel Miras Komitesi oturumu 14 ila 19 Aralık 2020'de Jamaika ev sahipliğinde koronavirüs pandemisi dolayısı ile sanal ortamda düzenlendi. Bu oturumun ilk aşamasında İran Minyatürü sanat dalı dosyası, Türkiye, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Özbekistan ile ortak bir şekilde dünya miras listesi komitesine sunuldu ve İran'ın 15'inci somut olmayan kültürel mirası olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasına kaydedildi.

 İran, komşu ülkeleri ile beraber, koordineli bir şekilde insani mirasları dünya eserleri listesine kaydetmekte iyi bir geçmişe sahiptir.  Aslında mevcutta İran ile ortakça eserleri dünya listelerine yazdıran ülkeler geçmişte İran imparatorluğunun bir parçası olmuş ve daha sonra siyasi gelişmeler nedeniyle İran'da ayrılmış ve bağımsız ülkelere dönüşmüşlerdir.  Bu yüzden bölgedeki ülkelerin İran ile birçok ortak yanı olduğunu söylemek mümkün. 

İran'ın  İran kültüründen öğeler içeren komşu ülkeler ile  ilk ortak kültürel mirası dosyası  2009 yılında UNESCO tarafından onaylandı.  Bu dosya ise antik Nevruz bayramı idi.  Bu dosya,  7 ülkenin katılımı ile  UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Komitesi tarafından onaylanan ilk dosya idi. Bu ortak dosya İran'ın talebi ve Azerbaycan Cumhuriyeti, Hindistan, Kırgızistan, Pakistan ve Özbekistan'ın  işbirliği ile UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesine alındı. Bu dosya, 2016 yılında Etiyopya'da düzenlenen 11'inci UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Komitesi oturumunda  ikinci kez kaydedildi. Çünkü Afganistan, Irak, Kazakistan, Tacikistan ve Türkmenistan da  bu dosyanın bir parçası haline gelmek istemişti.  Aslında Nevruz UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde  katılımcı ülke sayısı açısından en büyük mirastır. 

Nevruz'un yanı sıra  Lavaş ekmeği ve Kemençe çalmak ve yapmak dosyaları da daha önce İran ile komşu ülkeler arasındaki ortak  dosyalardan biridir.  Lavaş ekmeği kültürü  İran, Azerbaycan Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkiye arasında ortak bir kültürdür. Ayrıca Kemençe çalma ve yapma da İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ortak kültürel özelliği sayılır.  Şimdi de minyatür sanatının  dünya mirası listesine alınması talebi süresi boyunca Afganistan ve Tacikistan da bu sürece eşlik etmek istemişlerdir.  Tabii ki  Hindistan da minyatür sanatı dalında  önemli bir ülke sayılır. 

İranlıların  eski zamanlardan beri  minyatür çizmek ve yapmak ayrıca hayal ürünü resimler ve görüntüler yaratmakla uğraştığı bilinmektedir.  Hatta resimler ve görüntüler kağıtta ve ahşap üzerinde yapılmadan önce  halı ve kilimler üzerinde güzel nakışlar yaratılmaya başlanmıştır. Maalesef  bugüne kadar  kağıt ve deri üzerindeki örnekler ve benzerleri  İslam öncesine ait eserlerin çoğu yok olmuştur.  Ancak tarihi anlatılar ve belgelere göre İran minyatürünün  İranlılarda uzun bir geçmişe sahip olduğu söylenmelidir. 

İranlıların kültürel mirası, bir zamanlar Batı Çin'den Doğu Avrupa'ya ve Kafkas Dağları'ndan Fars Körfezi'nin güneyindeki topraklara uzanan geniş bir bölgeye yayılmıştır. Bugün bu sanatı  İran'la birlikte tescilleyen ülkeler, bir zamanlar tek bir milletin parçasıydı. Bugün bu ülkelerde yaşayan halkların kültürel mirasının pek çok ortak noktası vardır.

İran'da resim tarihi, diğer toplumlar gibi, mağara yaşamı zamanına dayanmaktadır. Duşe Mağarası, 8 bin yıldan daha eski ve üzerinde ilk insanlar tarafından 110 çizim ve resim bulunan bir mağaradır. Bu mağara, İran'ın Batısında Lorestan eyaletinin batısında yer almaktadır ve varlığı, İran'daki duvar resimlerinin tarihinin Neolitik döneme ve MÖ binlerce yıl öncesine dayandığını göstermektedir.

Duşe Mağarası keşiflerine göre İran'daki duvar resimlerinin tarihi Neolitik döneme kadar uzanıyor.
Kaşan'daki Siyelk tepesinde ve Lorestan'da   çömlek üzerinde bulunan resimler, bu bölgelerin sanatçılarının resim sanatına aşina olduklarını kanıtlıyor. Eski resimlerden biri, bize binicilerin ve hayvanların avını göstermektedir. Aslında bu resimde kullanılan üslup, Safevi dönemi tablolarını (MS 16. ve 17. yüzyıllar) da hatırlatmaktadır.

Tarihsel olarak, İslam sonrası İran sanatındaki en önemli evrim, İranlı sanatçıların kitapları süslemeye başlaması ile meydana geldi. Kitaplar güzel başlangıçlar ve kenarları ile boyanıp süslendi ve bu tasarımlar aynı şekilde nesilden nesile aktarıldı. Bu sanat Selçuklu ve Timurlu dönemlerinde gelişti ve Safevi döneminde zirveye ulaştı. Safevi ressamları bu alandaki uzmanlıklarını eserlerinde açıkça yansıtmışlardır.Bu eserler, İsfahan'da Çehel Sutun ve Ali Kapu'da duvar resimleri şeklinde görülmektedir.

Safevi resimlerinin ana teması bu dönemin ihtişamı ve güzelliğidir. Resimlerin konuları çoğunlukla krallar, divandakiler, güzel saraylar, muhteşem manzaralar ve savaş sahneleri etrafındadır.
İlk başta İran resimleri çok küçüktü ve kitaplarda yazılanların yanına ve diğer iki önemli sanat dalı olan şiir ve kaligrafinin yanına yerleştirilirdi. Bu da üç önemli sanatın değerli ve el verişli bir koleksiyonunu yarattı. Bu sanat koleksiyonu hem biçim hem de anlam olarak en güzel ve önemli İslami eserlerden biridir.

İran'ın edebi eserlerini, şiirlerini ve mistik görüşlerini bilmeden, kuşkusuz minyatürün güzelliklerini bilmek de mümkün değildir. Çünkü sanatçı görüntü yaratmak için maddi dünyadan ziyade anlam dünyasına önem veriyor. Örneğin, minyatürcünün at imajı, maddi dünyadaki bir at değil, maddi olmayan dünyadaki bir varlıktır. Bu nedenle İran minyatüründe imgeler ve görüntüler ışıklıdır ve hiçbir resimde gölge yoktur. İranlı minyatürcüler, gölgenin ışığın yokluğuyla yaratıldığına, manevi ve ilahi dünyanın ışıkla dolu olduğundan dolayı "yokluğun" da burada yeri olmadığına inanıyor. Her şey bir bütün olarak kendini gösteriyor ve bu resimlerde gerçek bir perspektif derinliği yok.

Bazıları İranlı sanatçıların doğru perspektifli resim çizememesi nedeniyle böyle bir yaklaşıma yöneldiğini düşünebilir. Ama bu bir hatadır. İranlı sanatçılar temelde böyle bir tekniğe ihtiyaç bile duymadılar. Çünkü zaten insani görüşün görüntülerin daha derine inmesine neden olduğuna inanıyorlardı. Aynı görüş insanı bir nesnenin bütünlüğünü bilmekten mahrum eder. Bu yüzden böyle bir görüş, iyi bir görüş olmamasının yanı sıra aynı zamanda yanlış anlamalara da neden olur ve büyük bir kusur meydana getirir. 

Bu açıdan İran minyatür ve resim sanatında,  resim veya çizim gördüğünüzde her şeyi bir bütün olarak görürsünüz. Böylece önden görülen ağaçlar, üç profilli insanlar,  bina profili ve gölet ve halı yukarıdan görselleştirilir. Bunun nedeni, izleyicinin nesneyi doğru anlaması ve sahneyi kendi bakış açısından görselleştirebilmesidir. Birçok sanat eleştirmeni bunu İran minyatürünün en büyük avantajlarından biri olarak görmüş ve İranlı sanatçıların yaratıcılığını övmüştür.

İslam'dan sonra İran minyatür ekollerini isimlendirme yöntemleri de İran'ın sanat durumuna dayanıyordu, yani gücün ve zenginliğin merkezi nerede yoğunlaşırsa ve hükümetin merkezi olarak kabul edilirse, orası ekolün isimlendirilmesi için belirlenirdi.  Böylece her ekolde en büyük sanat eserleri yaratılmaya başlanırdı.  Bir süre sonra bu usta isimler minyatür alanında özel bir üslubun kurucuları oldular ve daha sonra aynı şehir veya hanedan ismi ile anılmaya başlandılar. İran minyatür alanında kurulan çeşitli ekoller arasında Bağdat ekolü, Şiraz ekolü, Herat ekolü, Tebriz ekolü ve Kazvin ekolüne değinmek mümkün. 
Tabii ki, bazı kaynaklarda ve hatta divana ve devletlere bağlı yazarlar tarafından hazırlanan kitaplarda yaygın bir terim haline gelen yanlış bir adın düzeltilmesi gerekir.  Bu çalışmalarda İran resminden "minyatür" olarak bahsedilmekte ve birçok kişi bu kelimeyi bu belge ve kitapların içeriklerinden alıntı yaparak İran minyatürü olarak adlandırmaktadır.
Minyatür, Ortaçağ yaldızlı eserlerinde kırmızıya boyamak için kullanılan Latince "minium" kelimesinden türemiştir. Latince kökleriyle (kırmızı toprak ve kırmızı kurşun) bir kelime olarak , Ortaçağı imgelemektedir.

Yavaş yavaş, İran'ın Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin genişlemesiyle, bu terim bir grup akademisyen ve şarkiyatçı arasında popüler hale geldi ve İran resmine atıfta bulunmak için kullanıldı. Eski kitapçıklardan ve koleksiyonlardan geri kalan yapraklar ise, bu kelimenin ilk başta bazı el yazmaları örnekleri için kullanıldığını, ancak daha sonraki yüzyıllarda genel olarak İran resmine atıfta bulunmak için kullanıldığını göstermektedir.  Bu yüzden  İran resmini adlandırmak için  minyatürün kullanılması uygun değildir. 

Şimdi de İran, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti ile Özbekistan arasında ortak İran resminin tescili ve Ermenistan ile birlikte Kara Kilise'nin ziyaret töreninin ortak tescili sonucu İran'ın UNESCO'ya kayıtlı somut olmayan eser sayısı 16'ya ulaştı. Bu çerçevede  Mihregan Töreni ve Ud Çalma ve Yapma becerisinin  Dünya Miraslarına alınma süreci bir sonraki oturumlara ertelendi. 

Ut ya da Ud, telli bir müzik aletidir.  Ud, İran musikisinde önemli bir konuma sahiptir.  Mihr veya Mehregan töreni de antik İran'ın en büyük ayinlerinden biri olup İran'ın takviminde Mehr ayında düzenlenen Nevruz bayramından sonra antik İranlıların en büyük bayramıdır.