Kutsal Savunmanın Aşurai Yanları-2
(last modified Sun, 26 Sep 2021 07:11:04 GMT )
Eylül 26, 2021 10:11 Europe/Istanbul

Kutsal savunma dönemi, dini faziletler ve yüce insani kerametlerin  tecelli etmesinin doruk noktasıdır. 

İnsanların manevi cevherleri bu alanda ortaya çıkmış ve seki yıllık kutsal savunma yıllarındaki rengarenk tablolardan  en belirgin kriterler ve yüce İslami değerler  sergilenmiştir.   Bu dönemin başı dik  kuşağı, saldırganlara karşı, görkemli ve  hayret verici bir destan yazmıştır. Öyle bir destan ki  kutsal savunmanın  Kerbela'da İmam Hüseyin as'ın yarattığı değerler ve " Her yer Kerbela her gün Aşura'dır" mesajı ile  bağdaştığını  göstermektedir.  

Kuşkusuz  Aşura kıyamını tarihte kalıcı kılan en önemli faktör,   kıyamın lideri ve ekseni olan İmam Hüseyin as'ın  ilahi ve pak şahsiyeti idi. İmam Hüseyin as   cehalet, küfür ve iki yüzlülük karanlık gecelerinde parlayan bir yıldız gibi ortaya çıktı ve insanları aydınlatmaya başladı.  Allah Resulünün  değerli torunu,  kalıcı hareketini başlatırken  Peygamber Efendimiz'in mezarının yanı başına gitti ve şöyle dedi: "  Ey Allah'ın Resulü! Benim Hüseyin.  Değerli kızın Fatıma'nın oğlu...  Şimdi de benden  senin aksine, imansız ve pespaye bir zalime biat eli uzatmamı istiyorlar.  Halbuki bunu hiçbir zaman yapmayacağım..."  

 İmam Hüseyin as  kimsenin  yolsuzluk ve sapkınlıklar ile mücadele etmek için  gücü yetmediği bir sırada sahaya indi, dik durdu, ürkmedi, korkmadı ve  İslami toplumun lideri olarak öyle bir hareket başlattı ki  mesajı, nesiller boyunca, ebediyen,  hürriyet yanlısı ve haktalep hareketlerin  modeli haline geldi.   İmam Hüseyin as Muhammed bin Hanefiyye'ye  kardeşine yaptığı vasiyette,  Allah'ı hamdettikten sonra  şöyle yazdı: " Bismillahirrahmanirrahim. Bu Hüseyin bin Ali'nin vasiyetidir.  Şimdi de Medine'den çıkmak üzereyim.  Bu çıkış rahatı aramak için değil, korku ve panik sebebi ile değildir. Amacım ceddim Muhammed'in dininin ıslahıdır.  Nerede olursam olayım insanları iyiliğe teşvik edip kötülükten sakındırıyorum..." 

Aslında liderlik,  önemli bir zafer, moral ve motivasyonun korunması ve  hasarlara ve zararlara karşı korunmanın en önemli faktörüdür.  Irak'ın İran'a karşı  dayattığı savaş neticesinde başlayan kutsal savunma yılları da  İmam Humeyni'nin eşsiz liderliği ve komutanlığı sayesinde  aşk, itaatkarlık ve hulusun önemli bir örneği haline geldi.    İmam Humeyni'nin  irfani şahsiyeti ve hayat tarzı, milletin moralini, mücahitlerin motivasyonunu  ve onların hazırlıklarını  inkar edilemez ve derin bir şekilde etkilemişti.  

 Aslında   milletin  ve İslam ordusu mücahitlerinin İslam İnkılabı kurucu liderine olan sevgisi,  onların dini inançlarından kaynaklıyordu.   İmam Humeyni,  Hüseyni coşkudan yararlanarak  dayatılan savaşı,   İran milleti için görkemli ve kutsal bir savunma destanına dönüştürdü.  İmam Humeyni  birçok insanı maddi dünyanın dışına sevk edip  İmam Hüseyin as'ın kıyamının dini öğretilerinden esinlenerek  onları savaş meydanı için hazırladı ve  dünya askerleri ve siyasetçilerinin hayrete düşmelerine yol açtı. 

 İslam mücahitleri derin bir şekilde  liderlerinin  İslami toplumu siyaseten velayetini üstlenme ve dini merciliğini yapma konumuna sahip olduğuna inanmıştı. Liderlerinin  İmam Hüseyin as gibi  haktaleplik ve  hürriyet bayrağını  göndere çekeceğine emindi  Bu çerçevede  bu lidere uymayı ve ona karşı itaatkar davranmayı  vecibe olarak görüyordu. 

Böyle bir ortamda kutsal savunma dönemi rahmetli İmam Humeyni'nin  dirayeti ve İran milletinin direnişi ve  dayanışması sayesinde  direniş, izzet,  mertlik, kahramanlık, özveri ve şehadet  sembolüne dönüştü.  Başka bir ifade ile  İran'ın kutsal savunma yılları dönemindeki en büyük güçlü yanlarından biri  maneviyat dolu, cazip, uzak görüşlü ve cesaretli bir lidere sahip olmaktı.  İnsanlar bu liderlerini canı gönülden sevmişti. Bu lider  İran milletinin  ruhsal kabiliyetleri açısından güvenilir bir dayaktı. 

Başkomutan ve Savaş komutanı olarak, savaş stratejisini belirlemekten ve yönlendirmekten sorumlu olan İmam Humeyni'nin liderliğinin rolü, çeşitli durumlarda belirginleşti. Allah'ın sonsuz gücüne güvenerek, savaşın siyasi inisiyatifini kısa sürede eline alıp düşmanları çıkmaza sokarak milyonlarca insanı harekete geçirerek ülkeyi ve İran milletini kurtardı. İmam Humeyni düşmanların hedeflerine açıklık getirerek, zalimlerin ve saldırganların perde arkası amaçlarına aydınlık getirerek, bu savaşı hak ile batıl, küfür ve iman arasındaki savaşın açık bir örneği olarak tanımladı. Bu bağlamda, zalimler ile yaşama ve kızıl ölüm, izzet ve keramet kaynağı sayılmıştır. 

Savaş öyle bir noktaya geldi ki, Irak'ın İran'ı işgalinin asıl amacının İslam fidanlarını kurutmak olduğunu herkes anladı. Böylece muharebe ideolojik ve itikadi bir nitelik kazanmış ve halkın muharebe meydanlarındaki mevcudiyetine dini bir meşruiyet kazandırmıştır. İran milletinin ve İslam mücahitlerinin savunması, dini görevleri yerine getirilmelerinin yanı sıra İslam'ın ve değerlerinin savunulması olarak da tanıtıldı. İmam Humeyni bu hususta şöyle buyurmuştu: "İran'la savaş İslam'la savaş açmaktır Kuran'la savaşmaktır.Allah Resulü ile savaşmaktır. Bu Cenab-ı Hakk'ın affetmediği büyük haramlardan biridir. "

Saldırganın saldırganlığına karşı savunma ve taciz yapanı geri püskürtmeyi  görev olarak nitelendiren İmam Humeyni, Allah'a kulluk yolunda görev yapmanın bizi Allah'a ulaştıracağını söyledi... Bu yüzden  rahmetli İmam Humeyni'nin bu haberi  anahtar bir slogana dönüştü: "Biz sonuca bakmayarak  vazifemizi yapmakla görevliyiz. "

 İmam Humeyni cephede fiziksel olarak yer almasa da, etkili kişiliği her zaman cephede her yerde hissedildi. Öyle ki bu manevî varlık, savaş alanındaki gençlerin ve Allah'ı arayan mücahitlerin, liderlerini bir an bile sevindirmek için harekatın ve savaşın tüm zorluk ve sıkıntılarına göğüs germelerine sebep olmuştur. İranlı olmayan bir gazeteci, savaş alanlarıyla ilgili raporunda, "Sanki Ayetullah Humeyni'nin kendisi her gün burada ve İranlı savunucuları cihada çağırıyor" dedi.
 Sonucu Cenab-ı Hakk'a havale etmek demek, işi yaparken başarısızlığa ve korkuya yer yoktur demektir. Allah'ın amaç olduğu ve hakka, hakikate dayalı yapıldığında,  sonuç zafer olsun yenilgi olsun  fark etmez. İmam Humeyni ise bu hususta şöyle diyor: "  Görevimiz, İslam'ı korumaktır. Bu yolda canımızı vermektir. Öldürerek  de öldürülerek de görevimizi yapmış oluruz. " 

Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, İmam Humeyni'nin karakterini çok güzel bir şekilde tasvir ediyor ve şöyle diyor: " Allah Resulü dönemi, Emirelmüminin dönemi ve kısa süre de İmam Hasan Mücteba as dönemi hariç  dünyada  arif, hikmetli ve ilahi bir komutan tanımıyoruz... Dünyanın hiçbir yerinde, ne bugün ne de geçmişte, manevi ve ilahi bir insanın komutasında, şerefi savunan bir askeri güç bilmiyoruz. En ince insani duygulara sahip, aynı zamanda kararlılığı ve salabeti olan bir lider tanımıyoruz. Savaş coşkusu, cihat ve azim coşkusu ve mücahitlerin düşmanlara karşı savaşta elde ettikleri büyük fetihler, büyük ölçüde İmam Humeyni'nin kutsal savunmaya liderlik etmedeki manevi karakterinin etkisinden kaynaklanıyordu." 
Böylece savaş meydanları Hüseyni tutkusu ve coşkusu ile doldu ve "Heyhat minnezzille" haykırışları yükselmeye başladı. Bu da mücahitlerin savaşma ruhunu körükledi ve onları cesaretlendirdi. Gençler bile akın etmeye başladı. 

Bir muhabir ise şöyle anlatıyor:  "Cephenin ön saflarında, alnında kırmızı Ya Hüseyin alın bandı olan on yedi yaşında bir çocuk gördüm. Mutlu ve parlak bir yüzü vardı. Ama yüzünde yorgunluk belirtileri belirgindi. Zayıf ve narindi ve tuhaf bir paklık ve içtenlik yüzüne yansımıştı. Genç yaşına bakılırsa, ilk bakışta cepheden ve savaştan gelen birine benzemiyordu. Ama gözleriyle şunları anlatıyordu:" Bu savaşın büyüğü küçüğü yoktur.  Aşkı vardır.  " Ona dedim ki: Neden okuldan ayrıldın? Şaşırmış görünüyordu ve yanıtladı: "Cephe zaten okul ya. Hem de sevgi ve özveri okulu. Mükemmel insanı yetiştiren bir okul. " Sonra gülümsedi ve "Liderimin çağrısına lebbeyk diye geldim. İmam Hüseyin'in bayrağını tutan bir liderin çağrısı üzerine geldim. "dedi.   Yıllar sonra annesi bana bir fotoğrafını gösterdi ve Kerbela 5 Harekatı'nda şehit olduğunu söyledi. "

Şehit Mehdi Recebi ise vasiyetinde şunları yazmıştır: "İmamın çizgisini koruyacağız. Hz.İbrahim ile başlayıp, Muhammed saa, Ali as ve Hüseyin as'ın temiz elleriyle kırmızı renginde devam eden çizgi, yeryüzünün mazlumlarının azat edilmesi için İmam Humeyni'nin tutkulu kalbine ulaşan çizgiyi korumak için yola koyulduk. "

Kutsal Savunma yılları  İmam Humeyni'nin bu sözleri akıllara yazıldığı bir şekilde sona erdi: " Kalbinizde iman olduğu sürece, muzaffersiniz. Bu nuru, iman nurunu kalbinizden  güçlendirmeye çalışın. "