Seyahatnamelerde Nevruz diyarına yolculuk - 1
(last modified Sun, 03 Apr 2022 16:33:57 GMT )
Nisan 03, 2022 19:33 Europe/Istanbul

Seyahat ve turizm kültürler arası diyalog ve uzlaşma sağlama aracıdır ve her biri konuklarla ev sahipleri arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan çeşitli boyutları söz konusudur.

Ev sahibi toplumun kültürü ve gelenek ve görenekleri belki de bu ilişkinin kurulmasında en önemli etken olabilir, nitekim eskilere dayanan tarihi ve zengin kültürü olan ülkeler turizmin gelişmesi için uygun zeminden yararlanır.

Bu arada Nevruz bayramı geniş ve göz kamaştıran özellikleri ile tarih boyunca yabancı turistlerin en çok ilgisini çeken etkinliktir.

Milletleri ve kavimlerin ayinleri, merasimleri ve hatta bazı sanatları onların manevi mirası ve kimliğinin önemli bir parçasıdır ve pekiştirilmediği takdirde zamanla unutulur. Bu arada bazı milli merasimler, şenlikler ve ayinler milletlerin tarihi ve geçmişi ile bütünleşmiş ve zamanla başka milletlerce de benimsenmiş ve hatta takdir edilmiştir.

Günümüzde toplumların merasimlerini, ayinlerini, gelenek ve görenek çeşitlerini antropoloji ve insan bilimi gibi bilimlerle araştırmak daha geniş boyutlara ulaşmıştır, nitekim dünyanın bazı yörelerinde bunların her birinin nasıl ortaya çıktığı ve biçimi ve düzenlendikleri zamanın köklerini araştırmak, ilgi çeken merasimleri etkili bir kültürel fenomene çevirdiği ve turizm sektörünce kullanıldığı anlaşılıyor.

İran derin tarihi, göz kamaştıran medeniyeti, değişik ve cazip coğrafyası olan bir ülke olarak geçmişten günümüze dek dünyanın dört bir yanından seyyahları ve turistleri ağırlayan bir ülke olmuştur nitekim tarihi belgelerde ve kitaplarda yapılan araştırmalar bu insanlardan bazılarının İran hakkında seyahatname ve kitaplar yazarak İran’ın kültürü ve gelenek ve görenekleri hakkında birçok ilginç noktaya işaret ettiği anlaşılıyor.

Kuşkusuz İran stratejik konumu itibarı ile de her zaman sömürücü devletlerin ilgisini çekmiş ve bu devletler sömürücü hedefleri doğrultusunda İran’la ilgilenmiştir. Örneğin Gacarlar döneminde ve özellikle kral Nasıreddin’in iktidarın başında bulunduğu yıllarda birçok yabancı büyükelçi İran’da siyasi ve iktisadi hedefleri doğrultusunda görev yapmış ve özellikle İngiltere devlet türlü adların altında İran’a ajanlarını göndermiştir. İngiliz ajanlar onlara verilen siyasi görevin yanı sıra İran’da iktisadi, sosyal ve kültürel boyutları da inceliyordu. Ama maalesef bu ajanlar bunu İran kültürünü merak ettikleri veya ilgi duydukları için değil de, daha çok İran devletinden daha fazla taviz koparmak için İranlıların huyunu suyunu öğrenmek zorunda oldukları için yapıyordu. Bu yüzden bu ajanların çoğu İran’da görev yaptıkları sırada ve sonrasında siyasi misyonları doğrultusunda İran halkının özellikleri, gelenek ve görenekleri hakkında gözlemlerini bağlı bulundukları devlete yazılı olarak rapor ediyordu.

Burada biz bu kitapları ve tarihi belgeleri gözden geçirmek niyetinde değiliz ve sadece yazılan seyahatnamelere ve belgelerle bakarak son bir kaç asırda Nevruz bayramı kutlamalarında ne gibi değişikliklerin yapıldığını öğrenmek istiyoruz. Zira bu eserlerin hiç birinde Nevruz bayramının mahiyeti, tarihi ve önemine işaret edilmemiş ve yazılanlar sadece kentlerde yaşanan gelişmeler veya sarayda düzenlenen etkinliklerin detaylarıyla ilgilidir. Buna göre bu eserleri gelişmeleri rivayet eden eserler olarak adlandırabilir ve Nevruz bayramını tanımak için asil kaynaklara ve araştırma raporlarına başvurabiliriz.

Herodotus milattan önce yaşayan Yunanlı tarih yazarıdır ve tarih üzerine ünlü bir kitabı vardır. Herodotus bu eserdi büyük Kuroş, Kambuciye, Daryuş ve Haşayarşah adlı kralların hakkında ve onların döneminde İran halkının bazı ahlaki özellikleri, gelenek ve görenekleri hakkında açıklamalarda bulunmuştur.

Herodotus Nevruz bayramı hakkında şöyle yazmıştır:

İran’da yeni yıla girerken Hahameneşi kralı kapıları kapalı olan sarayında sabah güneş doğmadan uyanır ve beklemeye başlardı. Güneş ilk ışınlarını yaymaya başladığında biri kralın özel kralının kapısını çalar ve kral kim olduğunu sorardı. Kapının ardından bir ses şöyle derdi: Kapıyı açın; ben Ahuramazda’nın temsilcisiyim ve yeni yılı beraberimde getirdim. O sırada kralın odasının kapısı açılırdı; güzel ve genç bir adam içeri girerdi ve ardından bir başka genç vardı ki elinde gümüş sürahilerde buğdaygilleri, baklagilleri, arpa, buğday, pirinç ve yeni altın sikkeleri getirerek krala hediye ederdi.

Herodotus şöyle devam ediyor:

Kral bolluk ve tanrının rızkının işareti olan yiyeceklerde yerdi ve zenginlik işareti olan sikkelerden alırdı. Ardından sarayın kapıları halka açılırdı ve halk kralları ile buluşur ve onu tebrik ederek altın sikke alır ve sorunlarının ve dertlerini krala anlatırdı. Bu merasim altı gün boyunca devam ederdi; artından sarayın kapıları tekrar kapanırdı.

Herodotus’a göre İran halkı doğum günlerini Nevruz bayramından daha çok önemsiyor ve onun için büyük kutlama düzenliyordu. Herodotus bu konuda da şöyle yazıyor:

Yılın tüm günlerinden İranlıların diğer günlere nazaran kutladıkları tek gün doğum günleridir. İran halkı bu günde evlerini daha çok eşya ile döşemeye özen gösterir. Zengin İranlılar bu günde dana veya deve keser, yüksek kesim bunun yerine daha küçük hayvanları keserek pişirir.

Gerçi Herodotus’un Nevruz hakkında verdiği bu bilgi cüz’i ve azdır, ama yine de eski İran’da Nevruz’un mazisine ışık tutabilecek niteliktedir.

Nevruz bayramı, İran halkının diğer beşeri toplumlarla barışçıl bir şekilde bir arada yaşama çabasıdır. Nevruz bayramı tüm halk kesimlerinin katılımı ve toplu bir şekilde kutlanır. Nevruz bayramı kültüründe azınlık diye bir kavram yoktur. Nevruz İranlıların kimliğinin bir parçasıdır ve kalıcılığının sırrını bu milletin düşünceli ayinlerinde aramak gerekir.

İran halkı sevinmeye ve mutlu olmayan büyük önem verirdi ve bu yüzden her gelişmeden yaşamlarının neşelendirmek için yararlanırdı.

Safevi kralı Abbas döneminde İran’a seyahat gerçekleştiren İspanyol seyyah Garcia De Silva Figueroa Nevruz bayramının bu boyutuna işaret ederek şöyle yazıyor:

Nevruz bayramı gecesidir ve kral ordu mensuplarını yemeğe davet ederek herkese 10 Şahi bayramlık vermiştir. Ziyafete katılanların elinde içini su ile doldurup başkalarının üzerine serptikleri bakırdan bir kap vardı; bazen de bu kabı birbirine doğru atardı, öyle ki bir çoğunun kafası kırılır ve bazıları bu darbe yüzünden oracıkta ölüyordu.

1624 yılında İran’a gelen Rus iş adamı Fedot Afanas Yevic Katof da şöyle yazıyor:

İnsanlar Nevruz bayramında kırmızı yumurtaları elleri ile kırıyor ve birbiri ile öpüşüyor ve odalarını ve bahçelerini halı ile döşüyor ve üzerine değerli eşyalarını yerleştiriyordu. Dükkanları beyaza boyuyor ve çiçeklerle süslüyorlar. Sabah saatlerinde tüm mağazalarda ve evlerde mum ve lamba yakılıyor ve çiçeklerle süsleniyor. Bayram günlerinde çarşı Pazar tatildi ve sadece meydanlarda çeşitli oyunlar sahneleniyordu. Saray bahçesinde konukları eğlendirmek üzere bir kaç kişi güreşiyor, cambazlar ve palyaçolar oyunlarını sergiliyor ve bazen de öküz ve koç savaşı düzenleniyordu.

17. yüzyılda İran’a seyahat eden Fransız seylah Jean Chardin yazdığı seyahatnamesinde Nevruz gelenekleri hakkında şöyle yazıyor:

İran halkı eski gelenekleri doğrultusunda Nevruz’da birbirine boyanmış yumurta hediye ediyordu. İranlılarla göre yumurta hayatın ve mahlukların başlangıç noktasıdır. Kral yaklaşık 500 kadar boyanmış yumurtayı eşlerine hediye etti. Yumurtalar altın kaptaydı ve dört minyatür resimle bezenmişti. Kral sofranın başında, mücevherlere boğulan kraliyet kadınları arasında oturdu; oturanların arasında samimi sohbet devam ediyordu. Artından kralın emri üzerine çalgıcılar ve şarkıcılar içeri girdi ve orada bulunanları eğlendirdi. Bir başka odada sarayın müneccimi yeni yılın başladığı anı büyük bir dikkatle tahmin etmeye çalışıyordu. Yeni yıla girildiği ilan edilir edilmez havai fişek gösterisi başladı ve saray kadınlarının hizmetkarları sevinçten ağlamaya başladı. O sırada sarayın muhafızları da tüfek ve topla ateş ederek haberi kamuoyuna duyurdu; bazıları da davullara vurmaya ve zurnalara üflemeye başladı.

Fransız seyyah Chardin halkın sevinç gösterilerinden bazılarına işaretle şöyle devam ediyor:

İran halkı yeni yıla girerken suya bakıyorlar, şöyle ki su aydınlıktır ve eğer biri yeni yıla girerken suya bakacak olursa yıl boyunca kendini mutlu hissedecektir. Kur'an'ı Kerim’den bir kaç ayet okunmuş, herkes yeni elbisesini giymiş, su ve gül suyu içilmiştir. Büyükler, akrabalar ve dostlar tebrik edilmiş ve tatlılar dağıtılmıştır. Evin büyükleri ev halkına, yakınlarına, hizmetçilere ve arkadaşlarına hediye verir ve yoksulların, dervişlerin ve Seyyidlerin arasında sadaka dağıtır. Evlerde en güzel yemekler tedarik edilir ve herkes o anları musiki dinlemek, ziyaretlerde bulunmak ve hediye alış verişi ile mutlu anları yaşar.

Fransız seyyah Charlin’e yazdığına göre İran halkı ilkbaharda yeşilliklerle kaplı testiler yapar ve bu testilere bakmak gözü güçlendirdiği gibi gönülleri de neşelendirir ve bu testilerle evlerini bezerler. Bunun için bir otun tohumunu biraz kumla karıştırıp ıslatıyorlar ve testinin dışına sürüyorlar; ardından üzerine ıslak bezle kapatıyor ve testiyi su ile dolduruyorlar. Testinin üzerindeki tohumlar yavaş yavaş yeşeriyor ve Nevruz bayramının son günü olan 13. güne kadar evleri süslüyorlar.