Nisan 22, 2018 23:50 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Türkiye'de yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

**Türkiye cumhurbaşkanı'nın TSK'nın işgalci olmadığını vurgulaması

**Türkiye'deki kürt aktivistlerin Afrin'de güvenli bölge oluşturma talebi

**Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin enerji lobilerine teslim olduğunu belirtmesi

Bugünkü sohbetimizin ana başlıklarını oluşturuyor.

Geçen hafta Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Adalet ve kalkınma partisinin 6. Kongre oturumunda Afrin operasyonu hakkında Türkiye karşıtı eleştirilerine yönelik tepkisinde yaptığı konuşmada, başta Amerika olmak üzere batılı ülkelerin Suriye topraklarındaki varlığının hiç kuşkusuz işgalcilik mahiyeti taşıdığını vurguladı.

Erdoğan ayrıca herhangi bir ülkenin Türkiye sınırlarını tehdit etmesi halinde mütecaviz ülkeye ciddi karşılık verileceğini söyledi. Türkiye ordusu cari yılda 20 ocak tarihinden beri Suriye'nin kuzeyindeki Afrin bölgesine saldırmakla zeytin dalı adı altında askeri operasyonu başlatarak bu kenti işgal etmiş bulunmakta.

Suriye yönetimi Türkiye ordusunun Afrindeki varlığının işgalcilik manasında olduğunu ülke ordusunun Suriye topraklarını derhal terk etmelerini istedi. Ankara yönetiminin ifadeleri uluslararası alanda Türkiye'nin Suriye'deki varlığına yönelik muhalefetlerin arttığı bir dönemde ileri sürülüyor.

Son günlerde Almanya, BAE ve Mısır başta olmak üzere diğer ülke yetkilileri Türkiye ordusunun Suriye'ye yönelik askeri harekatını ciddi bir şekilde eleştirdikleri anlaşılıyor. Öte yandan Suriye yönetimi Türkiye ordusunun Suriye'deki Afrin bölgesine yönelik askeri operasyonuna karşı ciddi tepkilerde bulunarak bu sürecin işgalcilikten başka mahiyet taşımadığını ileri sürdü.

Erdoğan'ın mevcut süreci gerekçelendirmeye çalıştığı bir ortamda, Türkiye ordusunun Afrin'e karşı askeri harekatı binlerce Suriye vatandaşının ev ve barklarını terk etmek zorunda kalmalarına ve Türkiye'nin bombalı saldırıları neticesinde onlarcasının hayatını kaybetmelerine neden olmuştur.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Robert Fisk Türkiye ordusunun Suriye'ye karşı girişiminin tecavüz niteliği taşıdığını belirterek şunları söyledi: ‘Suriyenin kuzeyinde yaşananlar aslında hiçbir uluslararası konvansiyonlar ve kurallar gözardı edilerek açıkça tecavüz mahiyetindedir. Gerçi Türkiye yönetimi Suriye'de başlattığı askeri harekatın adını zeytin dalı olarak belirlemiştir ancak bölgede yaşanmakta olanların Suriyeli sivillerin kör katliamı ve işgalcilikten başka bir şey değildir’.

******

Geçen hafta Türkiye'de kürt siyasi aktivistleri Suriye'nin kuzeyindeki Afrin'de güvenli güzergahların oluşturulmasını istediler.

Türkiye'de kürt siyasetçiler ve aktivistleri "Afrinin kurtarılması" başlıklı konferansı düzenlemekle bu kentin Türkiyeli güçlerin Afrin kentini ele geçirmeleri ardından kentin yönetilmesi yönünde tavsiyelerde bulundular.

Söz konusu konferansın sonuç bildirisinde Afrin kentinde yaşayanların güvenliğinin sağlanması zarureti ve bu kentteki giriş çıkışlar yönünde güvenli güzergahların oluşturulması istendi.

Afrin kentinden silahlı unsurların çıkması ve bu kentin yönetilmesinin Afrin kentinde yaşayanlara devredilmesi ve medeni teşkilatlar nezaretinde yerel konseylerin oluşturulması adı geçen konferansa katılanların diğer istekleri arasındaydı.

 

Türk askerleri sözde "Özgür Suriye ordusu" olarak bilinen silahlı grubun katkılarıyla 20 ocak 2018 tarihinden beri Suriye'nin kuzeyinde yer alan Afrin kentinde terörizmle mücadele amacıyla askeri saldırılarını başlattılar. Suriye dışişleri bakanlığı Türkiye ordusu askerlerinin Suriye'nin Halep ilindeki Afrin kentine yönelik saldırılarını kınarken, Türkiyenin bu girişiminin Suriyenin milli hakimiyetinin açıkça ihlali manasında olduğunu bildirdi.

Türkiyenin kürt siyasetçiler ve aktivistlerin Afrin bölgesinde güvenli bölgelerin oluşturulması zaruretine yönelik ileri sürdükleri talepleri aslında, Türkiye taraftarı gerillaların şiddet içerikli geçmişleri ve diğer silahlı grupların uygulamalarını dikkate alarak mantıklı gözüküyor. 

Geçmişteki tecrübelere dayanarak çeşitli silahlı grupların kentlere girerek bu kentlerde yaşayanlara karşı şiddet içerikli uygulamalara kalkıştıkları anlaşılıyor. 

Nitekim bundan önce bu gibi uygulamaların IŞİD terör örgütü unsurlarınca görülürken söz konusu örgüte mensup unsurların yeni yerleşim bölgelerine girip erkek, kadın ve çocukları topluca katliamdan geçirdikleri gözler önüne serilmektedir.Diğer silahlı örgütlerin uygulamaları da IŞİD terör örgütüne nazaran daha hafif olduğunu dikkate alarak çeşitli halk kesimlerinin evinden barkından kaçmayı tercih ettikleri rahatlıkla görülebilir. 

Şimdi de Afrin'de yaşayan vatandaşlar Türkiye askerleri ve gerilla güçlerinin bu kentteki varlığının uzun vadeli ve telafisi imkansız bir sonuçla karşı karşıya geleceklerine kuşku gözüyle bakıyorlar. 

****

Geçen hafta Cumhuriyet halk partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada ülkenin belli başlı bir planının olmadığı nedeniyle enerji lobilerine teslim edilmiş olduğunu belirtti.

Taş kömürü ile bilinen Zonguldak kentinde cumhuriyet halk partisi üyelerine hitaben bir konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: 'Türkiye enerji lobilerine teslim edilmiştir. Batılı ülkeler enerji lobilerine teslim edilmemişler ancak Türkiye onlara teslim olmuştur, bunun nedeni de Türkiye'de uygun bir programın olmayışıdır. Türkiye cumhuriyeti enerji konusunda yaklaşık yüzde 60 oranında başlarına bağımlıdır.

Kemal kılıçdaroğlu'nun hükumeti eleştirmesi iki açıdan ele alınabilir; bunların ilki, onun Türkiyenin son yıllarda karşı karşıya kaldığı bir meseleye dikkat çekiyor o da, sanayileşmek, kentleşmektir. Aslında bu sorunlar Türkiye'nin enerjiye olan ihtiyacını gün geçtikçe arttırmıştır. Son verilere göre Türkiyedeki nüfusun 2000 ila 2016 yılları arasında 18 milyonluk artış kaydetmiştir. Bu artış hükümetin uygun kararlar vermesinin hayli zorlaşmasına neden olacaktır. İkinci mesele ise, Türkiyenin petrol ve doğal gaz enerjileri konusunda sınırlı sayılabilecek üretim kabiliyetine sahiptir. Tabi bu konu Türkiye'nin diğer ülkelerden enerji ithalatını arttırması gerekir.    

 

Üstelik Rusya'nın halihazırda nükleer reaktör yapımıyla meşgul ve eğer bu proje tamamlanırsa Türkiye'nin başkalarına olan bağımlılığı yüzde 70 ila 80 oranında artacaktır. Eğer biz bir ihtimalle Rusya ile karşı karşıya gelirsek Ruslar bizim soğuktan etkilenmemize neden olacak doğal gaz vanalarını kapatabilir. Bu durum bize neyi gösteriyor. Acaba Türkiyenin enerji konusundaki politikaları yanlış mıdır. Kemal kılıçdaroğlu konuşmasının devamında şunları söyledi: 'ülkemiz dünyada doğal gaz ithal eden 5. ülkedir. Biz 2016'da enerji için yaklaşık 27 milyar dolar masraf yaptık ve 2017'de Türkiye milletine 10 milyar dolar masraf dayattık'. 

 Bu arada Türkiye hükümeti uygun siyasetler izlemekle ihtiyaç duyduğu enerjiyi enerji üreticisi ülkeler arasında paylaşma karar vermiştir. İran, Rusya ve Irak'ın, Türkiye'ye en fazla enerji ihraç eden ülkeler listesinde yer almaktadır. Ayrıca Türkiye yenilenebilir enerjilerin yayılmasına çalışıyor. Atlantik araştırma konseyi uzmanlarından Grady Wilson; Türkiye'nin enerji ihraç eden ülkelere gün geçtikçe daha fazla bağımlı oluyor. Türkiye'nin fosil yakıtlar ve dolayısıyla bunların ithalatına olan bağımlılığını azaltmak için nükleer santral yapımına başlamıştır.