Nisan 06, 2016 07:40 Europe/Istanbul

Suriye’de bir yandan iç savaş altıncı yılına girerken, öbür yandan da Cenevre’de barış müzakereleri devam ediyor.

Bu arada Suriye’nin çeşitli bölgelerinde halk savaştan kaynaklanan sıkıntılarla uğraşıyor ve yaşam mücadelesi veriyor.

Peki beş yıldır dayatılan bu savaşın maddi manevi bilançosu nedir?

Suriye’de iç savaşta ölenlerin kesin sayısı bilinmiyor. Bunun sebebi ise Suriye’de gözetim yetersizliğidir. BM verilerine göre Suriye savaşında şimdiye kadar 250 bin kişi hayatını kaybetti, bir milyon kişi de yaralandı. Gerçi yetkililer bu verilerin son aylarda güncelleştirilmediğini ifade ediyor.

Merkezi İngiltere’de bulunan ve Suriye savaşını gözetleyen ve Şam yönetimi karşıtı olan Suriye insan hakları gözetleme örgütü ölü sayısının 270 bini aştığını belirtirken, bağımsız bir düşünce kurumu olan Suriye politika üretmek için araştırma merkezi son raporunda Suriye’deki çatışmalarda doğrudan veya dolaylı ölenlerin sayısını 470 bin olarak açıklıyor.

Suriye’nin savaştan önceki 23 milyonluk nüfusunun hemen hemen yarısı bu savaş yüzünden evsiz barksız kaldı. BM mülteciler ajansı Suriye halkından yaklaşık 6.5 milyonu bu ülkenin içinde mülteci durumuna düştüğünü ve 4.8 milyon kişi de yurt dışına kaçarak mülteci olduğunu belirtiyor. Suriye’de kalanlar ise ciddi şekilde insani yardımlara ihtiyaç duyuyor. Yurt dışına kaçanlar ise Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye gibi komşu ülkelere geçtikleri ve bir çokları da denizi aşıp Türkiye’ye vardıktan sonra Avrupa kıtasının yolunu tuttuğu anlaşılıyor.

Suriye’nin başkentten sonra en büyük kenti ve bu ülkenin en önemli ticaret merkezi olan tarihi Halep kenti hemen hemen yerle bir olmuş vaziyette. Kentin eski ve tarihi çarşıları ve ünlü Emevi camii gibi tarihi eserleri birer enkaza dönüşmüş, Emevi caminin 11. Yüzyıla ait ünlü minaresi de devrilmiştir.

Suriye’nin üçüncü büyük kenti Humus’un durumu da Halep’ten pek farklı değil ve büyük yıkım yaşadığı gözleniyor. Başkent Şam’ın çevresinde bulunan ve Suriyeli muhalif örgütlerin eline geçen Cuber, Duma ve Heresta gibi kentler de adeta yerle bir edilmiş ve ciddi yıkım yaşamıştır.

Dünya bankasının Ocak 2016’da Halep, Dera, Hama, Humus, İdlib ve Lazkiye gibi Suriye’nin altı önemli kentinde yaptığı ilk belirlemelere göre 2014 yılının sonuna kadar bu kentlerde 3.6 ila 4.5 milyar dolar mali zarar yaşanmıştır.

Suriye’nin tarihi eserlerine ve kültürel miraslarına gelince, UNESCO kültürel miras listesinde kayda alınan tüm tarihi eserler ve alanlar ya tamamen tahrip edilmiş ya da ciddi hasara uğramıştır. Bu kategoride Halep kenti, tarihi Basri kenti ve yine tarihi Palmira kentindeki tarihi eserler yer alıyor. Bazı tarihi mekanlar çatışmalar ve havan topu saldırıları yüzünden hasar görürken, bazıları da kasıtlı olarak patlayıcı maddelerle yıkılmış veya yağmalanmıştır.

Geçen yıl Palmira’yı işgal eden tekfirci IŞİD terör örgütü, aralarında iki bin yıllık tapınak da bulunan kentin bir çok tarihi eserini yerle bir etti.

Suriye’de bundan başka da bir çok tarihi eser ve mekan silahlı muhalif örgütlerce sistematik bir şekilde tahrip edilmiştir. Bu mekanlara Hama’da tarihi Afamia sitesi, İdlib’de Tel Merdih sitesi ve Deyrizzur’da Eşkani ve Roma imparatorluklarının sınırında yer alan Mari ve Dora Oropus siteleri gibi alanlar örnek vermek mümkün.

Suriye savaşının iktisadi bedeli ve yarattığı hasarların mali bedeli hakkında kesin veriler bulunmuyor. Bazı bağımsız kurumların tahminlerine göre Suriye’deki iç savaş bu ülkede 275 milyar dolar değerinde mali fırsatları yakmış bulunuyor, ki bu rakam bu ülkenin sağlık bakanlığının savaştan önceki yıllık bütçesinin hemen hemen 150 katıdır. Yine tahminlere göre bu savaş 2020 yılında sona erdiği takdirde bedeli 1.3 trilyon dolara ulaşacağı anlaşılıyor.

Dünya bankası yayımladığı son raporunda 2014 yılının ortalarına kadar Suriye’nin uğradığı zararı 70 ila 80 milyar dolar tahmin etti, nitekim Suriye’de durum o tarihten beri daha da vahim boyutlara ulaştığı gözleniyor.

Suriye savaşı sadece bu ülkenin ekonomisini değil, aynı zamanda komşuları Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’ın ekonomisini de olumsuz etkiledi. Bundan önce iktisadi ve mali açıdan zaten sıkıntıları olan bu ülkeler şimdi de bütçe bakımından sıkıntı yaşıyor. dünya bankası Ürdün’e 630 bin Suriyeli mültecinin gelmesi bu ülkeye 2.5 milyar dolarlık bir bedel dayattığını belirtiyor. Bu para Ürdün’ün gayri safi milli hasılasının yüzde 6 ve hükümetin yıllık gelirinin dörtte biri kadarıdır. Suriye savaşı zaten mali sıkıntı yaşayan Lübnan’ı mali kriz eşiğine getirdiği belirtilirken, Türkiye yönetimi de daha fazla mültecileri ağırlamanın üstesinden gelemeyeceğini belirtiyor.

İngiliz yazar Robert Fisk ise Suriye’de son gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: Son iki yıldan beri şimdiye kadar IŞİD en ağır askeri hezimete uğradı, yani Suriye’nin tarihi Palmira kenti geri alındı ve biz sustuk. Evet dostlar, kötü adamlar zafer kazandı, değil mi!? eğer böyle olmasaydı, biz kutlama yapardık, değil mi!?

İngiliz yazar Fisk Suriye ordusunun tarihi Palmira kentini geri alması ve başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerin suskunluğunu eleştirdiği yazısını şöyle sürdürüyor: IŞİD canilerinin Brüksel’de 30 masum insanın canına kıymasından bir haftadan daha az bir sürede gerçekleşen IŞİD tarihinin en yıkıcı hezimeti için bizler alkış tutmalıydık, yoksa tutmamalı mıydık!? Ama hayır, baylar Obama ve Cameron bu cinayetlere karşı susmayı tercih etti. Suud kralı öldü diye İngiltere’nin milli bayrağını aşağı çeken Cameron şimdi Palmira’nın kurtuluşu hakkında tek kelime etmedi. Yıllar önce hayatını kaybeden Sunday Express gazetesinde çalışan arkadaşım John Gordon’un dediği gibi bu olay insanı düşündürüyor, değil mi!? Rusya lideri Vladimir Putin’in Rus askerlerinin destekleri ile IŞİD palyaçolarını bu kentten atanları, Suriye ordusu ve biz hatta onları sözlü kutlamaya bile cesaret edemiyoruz.

İngiliz yazar Robert Fisk şöyle devam ediyor: Geçen sene Palmira düştüğünde bizler hala Beşar Esad’ın düşmesi hakkında tahminlerde bulunuyordu. Biz bu olayı gözardı ettik. Şimdi de bizler susarken Suriye ordusunun en büyük sorusu şu: eğer Amerikalılar gerçekten bu denli IŞİD’den nefret ediyorsa, neden Suriye ordusunun ön saflarını hedef alan IŞİD’in intihar konvoylarını bombardıman etmediler? Neden IŞİD’e saldırmadılar? Suriyeli bir komutan askerleri Humus’u savunurken yenildikten sonra ve oğlu da öldürülünce benden sordu: Eğer Amerikalılar IŞİD’i yok etmek istiyorsa, neden onları gördüklerinde bombardıman etmediler.

Ancak biz tüm bu olayları gördüğümüz halde yine sessiz kaldık. Fakat Putin bu konuyu fark etti. Putin bu meseleyi tartışmaya ve görüş alış verişine açtı ve Palmira’yı geri alma operasyonunu titizlikle hazırladı. Putin’in savaş uçakları Suriye ordusu zafere kavuşmadan önce IŞİD’e saldırdı, oysa Amerikan jetleri böyle bir şeyi yapmadı. Amerikalı bir komutanın Suriye ordusu Palmira’yı geri aldığı günlerin sonlarına doğru Palmira çevresinde IŞİD mevzilerine iki hava akını düzenlediklerini iddia ettiğini okuduğumda, kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Bu durum kesinlikle Amerikalıların teröre karşı savaşları hakkında bilmeniz gerekeni size aktarıyor. Onlar IŞİD’i yok etmek istiyor, ama bu istek gerektiği kadar güçlü olmadığı anlaşılıyor.

İngiliz yazar Robert Fisk yazısını şöyle noktalıyor:

Buna göre ve sonunda IŞİD canilerini Palmira kentinden atan, Lübnan Hizbullah hareketi, İranlılar ve Ruslarla birlikte Suriye ordusuydu. Ben defalarca Suriye’nin geleceğini bu ülkenin ordusu belirleyeceğini yazmışımdır. Eğer onlar Rakka ve Deyrizzur’u, yani El Nusra Cephesi teröristleri Ermenilerin kiliselerini tahrip ettiği ve 1915 olaylarının hristiyan kurbanlarının kemiklerini mezarlardan çıkararak sokağa attığı yerleri kurtaracak olurlarsa, ben size söz veriyorum ki biz yine sessiz kalacağız. Acaba biz IŞİD’i yok etmemeli miyiz? Unutun gitsin. Bu, Putin ve Esad’ın görevi. Barış için dua edin. Esas mesele bu, değil mi! ve son olarak, acaba Cenevre nerede?

Son günlerde Arap medyası Cenevre’de Şam yönetimi ve muhaliflerin temsilcileri arasındaki müzakerelerde anlaşmaya varma ihtimali çok arttığını belirtirken, Suriye krizinden çıkış için başlatılan siyasi diyalog sürecinin önünde çok ciddi ve çok önemli engellerin de bulunduğunu yazdı.

Suriye barış müzakerelerinin ikinci turu geçen ayda ve BM Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura’nın Şam yönetiminin Suriye’nin BM temsilcisi Beşar Caferi başkanlığında gönderdiği müzakereci heyeti ile görüşmesi ile beraber resmen başladı. De Mistura daha önce ikinci turun bu tarihte başlayacağını ve 10 gün süreceğini, müzakerelerde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, Suriye’de yeni anayasanın hazırlanması, çatışmaların durdurulması ve kuşatma altındaki bölgelere insani yardım ulaştırılması gibi konuların ele alınacağını açıklamıştı.


Suriye barış müzakerelerinin ilk turu ise geçen şubat ayının başında yine Cenevre’de gerçekleşti, fakat başarısızlıkla sonuçlandı. İlk tur müzakerelerde muhalifler Suriye ordusunun bombardımanları durdurması, tüm tutukluların serbest bırakılması ve kontrolünü ellerinde bulundurdukları bölgelere yönelik kuşatmaların kaldırılması gibi üç önemli önşart ileri sürmüştü. 015