Türkiye Gündemi
Programımıza geçen hafta Türkiye'de yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile başlıyoruz.
**Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nükleer anlaşmasını desteklemesi
**Saadet Partisi'nin Erdoğan'ın dış politikasını eleştirmesi
** Türkiye hükumetinden Amerika ve İsrail'e Sert Eleştiri
Bugünkü sohbetimizin ana başlıklarını oluşturuyor.
Geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara'daki büyükelçilere iftar ziyafetinde yaptığı konuşmada, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin kabul edilmez olduğunu belirterek, ABD'nin bu girişiminin Ortadoğu'daki krizleri yoğunlaştıracağını belirtti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları inkar edilmez bir gerçeğe işaret ediyor. ABD'nin geçen 20 senede izlediği politikalarına bakıldığında, bu ülkenin tüm girişimlerinin sadece dünyada kriz çıkarmak doğrultusunda olduğu anlaşılıyor.
ABD 11 Eylül saldırılarının ardından önce Irak ve Afganistan'a saldırdı. Bu saldırılar Ortadoğu'da terörizm ve istikrarsızlığın yayılmasına yol açtı. Irak ve Afganistan hala ABD'nin bu yıkıcı girişimlerinin doğurduğu sonuç ve etkilerinden kurtulmuş değil.
Öte yandan ABD, Libya'ya da saldırdı. Bu saldırı sonucu Libya'nın diktatörü Muammer Kaddafi öldü, ancak bu ülkede terörizm ve istikrarsızlık patlak vererek, ülkenin geneline yayıldı ve hala Libya bu olayların pençesinden kurtulmuş değil.
ABD işte tüm bunları, insani müdahale çerçevesinde yaptı ve sonucu ise Batı Asya ve Kuzey Afrika'da savaş, kriz ve beşeri yatırımların yok olması oldu.
Gelinen noktada ise ABD Başkanı Donald Trump, nükleer anlaşmadan çekilmek ve bölgesel etkinliği konusunda İran'a baskı yapmak suretiyle daha güvenli bir dünya inşa etme peşinde olduğunu iddia ediyor.
Oysa İran İslam Cumhuriyeti geçen senelerde Irak ve Suriye'de terörizmle etkin biçimde mücadele etmiştir.
Ortadoğu uzmanlarından Lina Hatip da aynı meseleye vurgu yaparak şöyle yazıyor: "Irak ve Suriye'de IŞİD krizinin patlak vermesinden beri İran İslam Cumhuriyeti, terörizmle mücadelede etkin rol ifa etmiş ve kendi ve emrindeki güçlerin rolünü radikalizmle mücadelede kilit bir unsur olarak kanıtlamıştır."
ABD Başkanı Trump'ın bu girişimi dünyayı daha güvenli kılmayacağı gibi, İran İslam Cumhuriyeti'nin terörizmle mücadelesine göre, ABD'nin Batı Asya'da sahadaki güçlerinin yok olmasından kaynaklanan endişesini gösteriyor.
İran İslam Cumhuriyeti, UAEA yayınladığı 11 raporuna göre, nükleer anlaşma uyarınca tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve nükleer faaliyetlerinin barışçıl olduğunu kanıtlamışken, 2015 yılından imzalanan nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerden biri olarak ABD Başkanı Donald Trump, anlaşma daha iki yılını doldurmazken bu uluslararası anlaşmadan çekildi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi, dünyayı tehdit eden ve istikrarsızlaştıran ülke, İran değil elinde binlerce nükleer silah bulunduran ABD'dir.
******
Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken bu ülkedeki siyasi partilerin liderleri birbirini suçlamaya devam ediyor. Bültenimizi konuya dair raporumuzla devam ediyoruz.
Geçen hafta Türkiye'de İslamcı Saadet Partisi Başkanı Temel Karamollaoğlu, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti iktidarını düşman oluşturma yolunda hareket etmekle suçladı.
Saadet Partisi Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı ayrıca, Recep Tayyip Erdoğan iktidarının düşmanlık yapmadığı bir ülkenin artık kalmadığını ifade ederek, Erdoğan hükümetinin yanlış iç ve dış politikalarının ülkeyi parçalanma eşiğine getirdiğini kaydetti.
Saadet Partisi Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde şimdiye kadar defalarca açıklamalarda bulunmuştur.
Sayın Karamollaoğlu, sık sık Erdoğan'ın kendisi ve iç ve dış politikalarını eleştirmiştir.
Örneğin Karamollaoğlu yaklaşık bir hafta önce Sivas'taki mitinginde şu açıklamalarda bulundu:
"Dış ticaret açığı 77 milyar dolar açık vermişiz. Yani sattığımızla aldığımız arasındaki fark, bizim zararımıza 77 milyar dolar. Biz sadece ne kadar ihracat yaptık, onunla övünüyoruz. Başarılı bir politikan yok. Verimlilik bizim için çok büyük önem taşıyor. Çünkü bir yatırım yapılırken, önce verimlilik hesabı yapılır. Ama bu Ak Parti yöneticilerinde yok. Hiçbir yerde verimliliği düşünmüyorlar. Biz bunu mutlaka tersine çevireceğiz."
İlerleyen günlerde seçimlere daha yaklaştıkça, cumhurbaşkanı adaylarının rakiplerine karşı suçlamalarının daha da tırmanması bekleniyor.
Bu arada, Karamollaoğlu'nun Sayın Erdoğan ve hükümeti aleyhindeki bazı suçlamalar gözardı edilecek türlerden değil. Örneğin, AK Parti iktidarı 2002 yılında "komşularla sıfır problem" sloganı ile siyasi arenadaki faaliyetini geliştirdi ancak pratikte AK Parti'nin bu sloganı pratik anlamda hiçbir zaman hayata geçirilmedi.
*****
Gazze olaylarıyla Amerika ve siyonsit İsrail rejimini eleştiren Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Gazze olaylarının Amerika yönetiminin yanlış siyasetlerinin bir ürünü olduğunu bildirdi.Bu haberle birlikte sohbetimizi noktalıyoruz.
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İngiltere Başbakanı May yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Suriye, Irak, İran kapsamlı ortak eylem planını, Kudüs ve Filistin başta olmak üzere son gelişmeleri de ele aldıklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma girişimini asla kabul etmiyoruz. ABD, bu girişimiyle Birleşmiş Milletleri (BM), BM kararlarını ve uluslararası hukuku açıkça hiçe sayarak, bölgedeki ihtilafın çözümünde bir arabulucu değil, taraf olduğunu ilan etmiştir. Kudüs'ün gerek BM kararlarıyla gerekse uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış statüsünü değiştirecek her türlü adımdan kaçınılması şarttır. Ancak Amerikan yönetiminin fütursuz politikaları, İsrail'i işgal, gasp ve şiddet yönünde daha da cesaretlendirmiştir."
Bilindiği üzere ABD başkanı Trump'ın Amerikan elçiliğini Telaviv'den Kudüs'e aktarma kararı ardından 14 Mayıs tarihinde Amerikan elçiliğinin Kudüs'ün Arnuna mahallesine taşınmasını engellemek amacıyla Filistin halkı özellikle de abluka altındaki Gazzeliler, İsrail ve Amerika karşıtı geniş gösteriler düzenlediler. Ancak Amerika'nın tutum ve destekleyici siyasetlerinden cesaret alan siyonist İsrail rejimi sadece 14 Mayıs günü çıkan olaylarda Filistinlilerin üzerine ateş açması sonucu 60'ın üzerinde savunmasız Filistinliye şehid etmiş ve üç bini aşkın Filistinliyi de yaralamıştır. Yaralılardan bazılarının durumlarının ağır olduğu ve ölü sayısının artabileceği söylenmekte.
Bu olaylar öncesinde de hemen hemen her günü Filistinliler siyonist rejim askerlerince keyfi hedef alınarak şehid edilmekteydiler ve uzmanlar bu öldürme olaylarının bundan sonra da mevcut şartlarda devam edeceğini belirtiyorlar.
İşgal rejimi İsrail'in Filistinliler aleyhindeki şiddet ve öldürme olayını artırması Amerika'nın kendi elçiliğini Telaviv'den Kudüs'e taşıma kararı alması ardından geliyor. Bu da bölgede krizin daha da derinleşeceğini gösteriyor.
Amerikan elçiliği 14 Mayıs'ta Kudüs'te resmi bir törenle sözde açıldı ancak bu törene devet edilen ülkelerin, özellikle daha önce her zaman işgal rejimi İsrail'in yanında yer alan Avrupa devletlerinin bile katılmaması ve bu törenleri resmen boykot etmeleri hem Amerika ve hem de siyonist İsrail rejimi için bir soğuk duştu. Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksayı içinde barındıran Kudüs şehri bilindiği üzere Filistin'in kopmaz bir parçası olun. Filistin devletinin başkentidir. Bu şehir müslümanların kutsal saydıkları ve büyük önem verdikleri üç mukaddes şehirden biridir ve bu kutsal şehir 1967 yılından beri ne yazık ki siyonist İsrail rejiminin işgali altında bulunuyor.