Otuz gün, otuz hikaye - 20
Karun Hz. Musa’nın yakınlarından biriydi ve Tevrat hakkında çok bilgili bir insan sayılırdı.
Karun ilkin müminlerdendi, ancak servet gururu onun küfre sapmasına yol açtı. Karun bir yandan Firavun’un İsrailoğulları arasında temsilcisi ve bir yandan da hazinelerinin hazinedarıydı. Firavun İsrailoğullarını esir etmek ve tüm varlıklarını yağmalamak için, münafık ve hilekar biri olan Karun’u İsrailoğulları arasından seçti ve ona geniş yetki verdi ki zalim iktidarına hizmet etsin ve İsrailoğullarını sömürerek perişan hale getirsin ve bu yoldan kendisi için de büyük servet biriktirsin.
Firavun helak olduktan sonra hazineleri ve servetinin büyük bir bölümü Karun’un elinde kaldı ve Hz. Musa da firavun’un Karun’un elinde kalan bu serveti mustazafların lehine elinden almaya fırsatı olmadı. Sonunda Hz. Musa Karun’dan zekat almaya karar verdiğinden Karun’un maskesi düştü ve gerçek yüzü herkes için aşikar oldu. Hz. Musa Karun’u malının zekatını ödemekle yükümlü hale getirdiğinde, Karun basit bir hesapla büyük bir para ödemesi gerektiğini anladı ve bu yüzden zekat ödemeyi reddetti. Halk ona şöyle dedi: bu kadar kibirle sevinme zira Allah kibirle sevinenleri sevmez ve Allah’ın sana verdiğinden ahiret sarayı talep et. Aslında Karun onca mal ve serveti ile büyük yardımlarda bulunabilecekti, halk da ondan bunu istiyordu, fakat Karun’un tamahkarlığı bu sözlere kulak vermemesine neden oluyordu.
İsrailoğullarının mümin insanları Karun’a şöyle diyordu: dünyaya vereceğin faydayı unutma. Bir insan ne kadar yiyebilir, içebilir, giyebilir ki? Bir insan kaç evi kaç merkebi kullanabilir ve bunca malı olabilir ki? Bunların hiç birini öteki dünyaya da götüremezsin üstelik, sana verilenlerden sana yetecek kadar al, gerisini infakta bulun. Ey Karun gençliğini neşeni ve zenginliğini unutmak ve bunlardan ahiret dünya için faydalan. Ey Karun elinde bulunan serameyeleri ve fırsatları unutma. Nasıl ki Allah sana iyilik ettiyse, sen de iyilik et ve asla yeryüzünden fesat peşinden gitme zira alla fesat insanları sevmez.
Ancak Karun bu sözlerle kendine gelmek yerine kibirle şöyle diyordu: ben bu serveti bilimim sayesinde elde ettim.
Böylece Karun büyük servetini yoksul insanların yüzüne vurarak isyankarlığı had safhaya ulaştırdı. Bir gün Karun tüm ziynetleri ile kavminin karşısına çıktı. Dünyada servet ve maddiyat peşinde olan insanlar şöyle dedi: keşke biz de Karun’a verilenlere sahip olsaydık. Ancak İsrailoğullarının müminleri ve biraz ilim ve bilimi olanlar şöyle dediler:eyvahlar olsun size. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için ilahi sevap daha iyidir. Bunu ancak sabredenler elde edebilir.
Ancak Karun’un isyankarlığı pek fazla sürmedi. Allah teala Karun’u ve evini yerin dibine batırdı ve Karun onca servete rağmen hiç kimse ona yardım edemedi ve kendisi de kendisini kurtaramadı ve onun yerinde olmayı arzu edenler bu manzarayı görünce şöyle dediler: eyvahlar olsun bize, eğer Allah bizi sevmeseydi şimdi bizi de yerin dibine batırmıştı.