Temmuz 26, 2018 01:19 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Irak’ın güneyinde protesto eylemlerinin devam etmesi,

Suriye krizinde son gelişmeler,

Korsan İsrail parlamentosunun sözde Yahudi devleti adlı ırkçı bir yasayı onaylaması,

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinin önemli gelişmeleriydi.

 

Geçen hafta Irak’ın Güney bölgelerinde protesto eylemleri devam etti. Protesto eylemleri sırasında bir kaç kişi hayatını kaybetti, bazı protestocular da yaralandı. Protesto eylemleri sırasında bazı siyasi partilerin büroları da hasar gördü.

Irak’ta protesto eylemleri Basra eyaletinde başladı ve ardından Necef, Misan, Zikar, Kadısiyye, Kerbela ve Babil eyaletlerine sıçradı.

 

Gözlemciler Irak’ın güneyinde protesto eylemlerinin gerekçesini 50 derecenin üzerine çıkan hava sıcaklığı şartlarında sosyal hizmetlerin yetersizliği ve özellikle bu bölgelerde işsizlik ve geçim sıkıntısı şeklinde ifade ediyor. Irak Cumhurbaşkanı yüksek danışmanı Dr. Abdullah Alliyavi ise Irak’ın Güney ve merkezi eyaletlerinde vatandaşları başta su ve elektrik olmak üzere yeterli sosyal hizmetlerin verilmemesi, işsizlik, başta eğitimli kesim olmak üzere gençler için istihdam alanları açılamaması, protesto eylemlerini tetikleyen etkenler olduğunu belirtiyor.

 

Ancak Irak’ta dikkat çeken konu, bu protesto eylemleri, Bağdat yönetim son dört yılda tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadele ve Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma ve ayrıca Kuzey Irak bölgesinde düzenlenen referandumdan kaynaklanan krizin üzerinde odaklanmak zorunda kaldığı halde ülkenin güneyinde gündeme eliyor. Oysa şimdi Bağdat yönetiminden önümüzdeki dört yıllık sürede ülkenin sosyal hizmetlerini iyileştirme konusu üzerinde odaklanması beklenebilir.

 

Öte yandan söz konusu protesto eylemleri Irak yeni yeni parlamento seçimlerini geride bıraktığı ve ülkenin siyasi grupları ve partileri yeni hükümeti kurma konusunda istişare yürüttükleri bir sırada gerçekleşiyor. Bu arada Amerika ve Suud rejimi başta olmak üzere bazı yabancı aktörler de Irak’ta eski baas partisi kalıntıları gibi bazı işbirlikçi kesimleri kullanarak bir yandan Irak’ın içişlerine müdahale etmeye çalıştığı ve öbür yandan sokak eylemlerini şiddete sürükleyerek ve bazı siyasi partilerin ve grupları bürolarını yaktırarak Irak’ı kaosu sürüklemek istediği belirtilmelidir.

 

Irak’taki protesto eylemleri ile ilgili son nokta, güneyde düzenlenen protesto eylemlerinin şiddete dönüşmesi yeni hükümetin kurulması için başlatılan müzakere sürecini durdurabileceğidir. Nitekim bu durum geçen Mayıs ayında düzenlenen parlamento seçim sonuçlarından hoşnut olmayan bazı malum odakların ve ecnebi aktörlerin istediği şeydir.

 

Geçen hafta Suriye’de önemli gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerin en önemlisi ise Dera kentinin teröristlerin işgalinden kurtarılmasıydı. Suriye ordusu geçen hafta 14 Temmuz Cumartesi günü ülkenin güneyinde yer alan Dera kentinin tamamen kurtarıldığını duyurdu.

Dera kentinin kurtuluşun çeşitli nedenlerden dolayı stratejik önem arzediyor. Dera kenti, Suriye’de 2011 yılında protesto eylemlerinin başladığı kentti ve bu yüzden bu kentten Suriye’nin devrim beşiği şeklinde söz ediliyordu. Şimdi ise Dera kentinin kurtuluşu, Suriye’de devrim tabutuna son çiviye çıkma anlamına geldiği anlaşılıyor.

 

Öte yandan Dera kenti Suriye ve Ürdün ve işgal altındaki Filistin topraklarının ortak sınırına yakın bir bölgede yer alıyor. Bu kent şimdiye kadar teröristlerin Ürdün sınırından Suriye’ye geçişleri için güvenli bir bölge sayılıyordu. Yine korsan İsrail ve Amerika da Dera eyaletinde konuşlanan silahlı muhaliflere destek vererek bu zümreden Suriye devletine baskı uygulamak için yararlanıyordu. Şimdi ise Dera’nın kurtuluşu ile birlikte bir yandan teröristlerin Suriye’ye özgürce girişleri kısıtlanacak ve öbür yandan Tel aviv ve Washington, Şam yönetimine baskı uyguladıkları önemli bir aracı kaybetmiş olacaktır.

 

Mısır’da yayımlanan El Osbu dergisi Dera kentinin kurtuluşunun önemi hakkında şöyle yazdı: Dera kentinin kurtuluşunun önemi Suriye’de başka bölgelerin kurtuluşundan daha az değildi, zira Suriye devleti bu ülkeyi parçalama kumpası ve senaryosundan haberdardı. Bu senaryoya göre siyonist rejimin Havzul Yermuk bölgesini tam işgali güvence altına alınması için Dera de ilhak edilecek ve böylece işgal altındaki Golan tepeleri dosyası ebediyen kapatılmış olacaktı.

Ancak Dera eyaletinin kurtarılmasından sonra Suriye ordusu ve müttefikleri şimdi Kunaytere eyaletini kurtarma üzerinde odaklandılar ve bu doğrultuda son bir haftada onlarca köy teröristlerden temizlendi.

 

Geçen hafta Suriye’de yaşanan bir başka önemli gelişme, Fua ve Keferya köyünde yaşayan sivillerin üç yıl kuşatmanın ardından kurtarılmasıydı. Nüfusu şia Müslümanlardan oluşan bu iki köy İdlib eyaletinde 29 Mart 2015’ten bu yana tam üç yıl boyunca kuşatma altındaydı. Teröristler bu köylere gıda maddeleri, ilaç ve içme suyu ulaştırılmasına engel oluyordu, öyle ki iki köyde durum insani facia noktasına ulaştı. Ancak uluslararası camia bu insanları kurtarmak için bir tek adım bile atmadı.

 

Fua ve Keferya’dan sivillerin boşaltılması yönündeki anlaşma aslında Türkiye ve Rusya’nın anlaşması üzerine gerçekleşti. Ancak buna karşın bu süreçte acı olay şu ki bu insanlar korunmak yerine yaşadıkları evini yurdunu terketmek zorunda kalmış olmalarıdır. Uluslararası hukuka göre zorla göç ettirmek insan hakları suçudur, fakat batının desteklediği teröristler bu cinayeti açıkça Fua ve Keferya halkına karşı işledi.

 

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinde gerçekleşen önemli bir gelişme, siyonist rejim İsrail parlamentosu sözde Yahudi devleti adlı ırkçı bir yasayı onaylamasıydı. İsrail parlamentosu ırkçı Yahudi devleti yasa tasarısını onaylayarak kanuna dönüştürdü. Bu kanun iki çekimser ve 55 muhalif oya karşı 62 olumlu oyla onaylandı. Irkçı yasaya göre Filistin toprakları Yahudi milletinin tarihi vatanı oluyor. Bu kanun İbraniceyi de bu rejimin resmi dili ilan ediyor ve Arapçayı özel durumların seviyesini indiriyor, şöyle ki ancak istisna durumlarda bu rejimin kurumlarında Arapça konuşulabiliyor. Bu kanın ayrıca Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ediyor  ve yine işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşke inşaatına destek veriyor.

 

Siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu bu yasa çıktıktan sonra yaptığı açıklamada, korsan İsrail ve siyonizm tarihinde belirleyici bir ana tanık olduklarını belirtti.

Ancak buna karşın bu yasanın onaylanması uluslararası camiada geniş tepkilere yol açtı. Başta İran İslam Cumhuriyeti, Katar, Türkiye, Irak ve Ürdün olmak üzere dünyanın bir çok ülkesi bu yasayı İsrail rejiminin ırkçı mahiyetini ortaya koyan bir hareket niteledi. AB de bu yasanın çıkarılmasından kaygı duyduklarını açıkladı.

 

Ancak ilginçtir ki Suud rejimi ve birleşik Arap emirlikleri BAE gibi rejimler bu kanunun çıkarılmasına karşı hiç bir tepki vermediler.

Arap birliği ise bir bildiri yayımlayarak ırkçı yasayı şiddetle kınadı. El Ezher üniversitesi de konu ile ilgili yayımladığı bildirisinde yasayı siyonist rejimin ırkçı ve işgalci mahiyetini ortaya koyduğunu belirterek Filistin asla pazarlık konusu olamayacağını vuruladı.

 

Öte yandan ırkçı Yahudi devleti yasası işgal altındaki Filistin topraklarında da bir çok muhalifi bulunduğu belirtilmelidir, nitekim siyonist parlamentoda bile iki kişi çekimser ve 55 kişi de olumsuz oy kullandı. İşgal altındaki Filistin’de bu yasaya karşı çıkan çevreler, yasanın ırkçı mahiyeti bulunduğunu ve demokrasi ile bağdaşmadığını ve Arap azınlıkların kendilerini yabancı gibi hissedeceklerini belirtiyor. İsrail parlamentosunun Arap milletvekillerinden Ahmet Tayyibi ırkçı yasayı, nefret saçan bir suç niteledi.