Aralık 20, 2020 06:34 Europe/Istanbul
  • Batı Asya gelişmeleri

Bugün yine her hafta olduğu gibi Batı Asya bölgesinin geçen haftaki en önemli gelişmelerini gözden geçireceğiz.

Bültenimizi geçen hafta Batı Asya bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

  • İşgal altındaki Filistin’de siyasi çıkmaz,
  • Irak Başbakanı Kazımi’nin Türkiye ziyareti,
  • Lübnan’da kabinenin kuruluş sürecindeki gelişmeler,

Geçen hafta Batı Asya bölgesinin önemli bazı gelişmeleriydi.

Geçen hafta işgal altındaki Filistin’de siyonist Başbakanı Benyamin Netanyahu karşıtı protesto eylemleri çerçevesinde her Cumartesi günü düzenlenen eylemler 25. haftasında da düzenlendi. İsrailli protestocular korona virüs salgını ile birlikte daha da kötüleşen iktisadi şartlarına ve geçim sıkıntılarına itiraz ediyor. Protestocular bir yandan hakimiyet yapısında geniş çaplı mali fesat ve diğer yandan Benyamin Netanyahu’nun iktidarın başında kalma konusunda ısrarını sürdürmesi, bu insanların iktisadi şartlarında yaşanan zorlukların unutulmasına yol açtığına inanıyor.

Öte yandan geçen hafta korsan İsrail kabinesinde Benyamin Netanyahu ile koalisyon ortakları arasında anlaşmazlıklar da devam etti.

İsrail savaş Bakanı Beni Gantz, parlamento seçimleri yenilendiği takdirde Benyamin Netanyahu bir daha Başbakan olamayacağını açıkladı.

Geçen hafta iktidar Likud partisinin içinde  yaşanan ihtilaflar da gün yüzüne çıkmaya başladı. Bundan önce geçen Aralık ayında Netanyahu’nun parti içinde davranışlarına yönelik eleştirilerin üzerine iç seçimler düzenlendi; ancak Netanyahu rakibi Gideon Seer’e karşı zafer kazanmayı başardı.

Şimdi ise Likud partisi içinde ihtilafların ortaya çıkış şeklinde değişiklik yaşandığı gözleniyor; zira Gideon Seer ve arkadaşları Likud partisinden ayrıldı. Seer Likud partisinden ayrıldıktan sonra bu partiden çekilmesini Benyamin Netanyahu kabinesinin güvenoyunu kaybetmesi şeklinde değerlendirdi. Seer, Likud partisi yeniden parlamentoda çoğunluğu kazanırsa, muhalefet kanadına katılacağını ve Benyamin Netanyahu’nun başbakanlığına olumlu oy vermeyeceğini belirtti.

Geçen hafta korsan İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi siyonist uzman Amos Harl kaleminden yayımladığı raporda, İsrail hakimiyetinde kurumların durumunu eleştirerek, siyasi krizle yaşanan sorunların kökü Benyamin Netanyahu’nun tüm mali fesat dosyalarına karşın başbakanlık koltuğunu korumaya çalışması ve İsrail bütçesini onaylamaktan kaçınması ve üç seçime rağmen kabineyi kuramamasına uzandığını belirtti.

Siyonist yazar Harl, bu meseleler dördüncü tur seçimlerden sonra kurulan koalisyon hükümetinin çökmesine yol açacağını ve bütçeyi 2021 yılı boyunca rehin alacağını vurguladı.

Bu gelişmelerin üzerine siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu daha önce planlanan BAE ziyaretini ertelemek zorunda kaldı. Bundan önce korsan İsrail medyası Başbakan Benyamin Netanyahu kabine bakanlarından BAE’ne ziyaret yapmamalarını tembih ettiğini, zira kendisi normalleşme anlaşmasından sonra BAE’ne ziyaret eden ilk siyonist makam olmak istediğini belirtmişti.

Geçen hafta Irak Başbakanı Mustafa Kazımi 17 Aralık Perşembe günü üst düzey bir heyet başkanlığında Türkiye’yi ziyaret etti. Kazımi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından karşılandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Ekim 2020’de Türkiye’nin Irak Büyük elçisi Fatih Yıldız tarafından Başbakan Kazımi’ye verilen mektupta onu Ankara’ya davet etmişti.

Irak ve Türkiye 370 km ortak sınırları bulunan iki komşu ülkedir. Ancak iki ülke arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu gözleniyor.

Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin Ankara ziyareti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi, son aylarda Irak ve Türkiye ilişkilerinde önemli bir gelişmeydi. Gerçi son yıllarda Irak’ın önceki Başbakanları da defalarca Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirerek bu ülke ile çok sayıda siyasi, güvenlik ve iktisadi alanları kapsayan anlaşmalara imza attı; ancak Irak’ın özel siyasi şartları bu iki ülke arasındaki iş birliği sürecini olumsuz yönde etkiledi.

Irak Başbakanı Kazımi’nin Türkiye ziyareti sırasında iki taraf arasında anlaşmazlık konuları masaya yatırıldı. Iraklı parlamenter Cemal Kucer’in belirttiğine göre bu dosyalar petrol, sınır güvenliği, su meselesi, PKK’lı teröristlerin Kuzey Irak’ta varlığı, yatırım ve ticaret ve Irak’ın yurt dışında bloke edilen paraları olmak üzere altı önemli dosyadan oluşuyordu.

Taraflar görüşmelerde iki ülke arasındaki ticaret hacmi yılda 20 milyar dolara yükselmesine vurgu yaptı. Hali hazırda Türkiye ve Irak arasındaki ikili ticaret hacmi yılda yaklaşık 15 milyar dolar civarında sayılır.

Buna karşın Irak Başbakanı Kazımi’nin Türkiye ziyaretine iki ülkenin terörle mücadele meselesi damgasını vurdu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak Başbakanı Kazımi ile görüştükten sonra şu açıklamayı yaptı:

Sayın Kazımi ile ortak düşmanları yani IŞİD, PKK ve Fethullah Gülen örgütü ile etkili mücadele konusunda anlaşmaya vardık. Biz Irak’ın tüm insanlarını dini ve etnik ayrım yapmaksızın kendi hakiki kardeşlerimiz biliyoruz. Biz Irak’ta siyasi birlik ve bu ülkenin toprak bütünlüğünü önemsiyoruz. Biz Irak’ın yeniden inşa edilmesine her türlü yardımda bulunmaya hazırız. Biz Irak ile ikili ticaret hacmimizi çok kolay bir şekilde 20 milyar dolara yükseltebiliriz

Türkiye ile Irak arasında özellikle 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan ihtilaflar başta olmak üzere süregelen çeşitli anlaşmazlıklara bakıldığında, Başbakan Kazımi’nin Türkiye ziyaretini ve iki taraf arasında sağlanan muhtemel anlaşmaları ikili ilişkileri takviye etme ve ihtilafları giderme yolunda atılan önemli adım nitelemek mümkün. Ancak buna rağmen Iraklı bazı uzmanlar bu ziyaretin pratikte Irak için hiç bir getirisi olamayacağını düşünüyor; zira bundan önce da Iraklı bazı başbakanlar Türkiye’yi ziyaret ederek bu ülke ile çok sayıda anlaşma imzaladı, fakat bu anlaşmaların hiç biri hayata geçirilmedi ve sırf bir anlaşma düzeyinde kaldı.

Geçen hafta Lübnan’da yeni kabine kurma süreci ve 4 Ağustos’ta Beyrut limanında yaşanan patlama olay ile ilgili gelişmeler devam etti. Bu gelişmeler Lübnan’da siyasi ayrışma süreci halâ tırmanarak devam ettiğini ortaya koydu.

Lübnan’da yeni kabineyi kurmakla görevlendirilen Başbakanı Saad Hariri geçen Pazartesi günü bir açıklama yaparak kabinenin kuruluşunun gecikmesinden Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı sorumlu tuttu. Bu açıklamaya tepki gösteren Mişel Avn da bir bildiri yayımlayarak Lübnan’da yaşanan tüm sıkıntılardan Başbakan Hariri’yi sorumlu tuttu. Avn, Başbakanın yeni kabineyi kurarken Cumhurbaşkanı ile istişarelerde bulunması gerektiğini, buna göre seçtiği kabinenin tüm üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını beklememesi gerektiğini belirtti.

Geçen hafta Lübnan parlamentosu Başkanı Nebih Berri de Çarşamba günü Lübnan medyasından bir dergiye verdiği mülakatta, Lübnan karanlık ve üzücü bir tünele girdiğini, her şey kilitlendiğini, bu durumdan nasıl çıkacaklarını bilmediklerini belirtti.

Berri bu durumdan kabineyi kurmakla görevlendirilen Başbakan Saad Hariri’yi sorumlu tuttu ve yakında bazı uygulamalarla bu durumdan kurtulmayı umduklarını kaydetti.

Bu siyasi suçlamalara paralel olarak Lübnan’ın Adalet eski Bakanı Eşref Rifi Hizbullah hareketini Beyrut kentinde 4 Ağustos 2020’de yaşanan patlama olayından sorumlu tuttu. Rifi’nin bu açıklaması Hizbullah hareketinin avukatlarının tepkisi ile karşılaştı.

Hizbullah hareketi avukatları derneği Eşref Rifi hakkında Hizbullah hareketini Beyrut patlaması ile bağlantılı olmakla suçlayarak Lübnan’da medeni barışı tehdit ettiği, milli duyguları zayıflattığı, siyasi grupları birbirine karşı kışkırttığı, dini ihtilafları körüklediği, tahrik ve iftirada bulunduğu gerekçesiyle dava açtı.

Lübnan’da siyasi ihtilaflar bu ülke geçen Ağustos ayından bu yana geçici hükûmet tarafından yönetildiği halde devam ediyor. Lübnan’da Hasan Diyab başbakanlık görevinden istifa ettikten sonra Mustafa Edip kabineyi kurmakla görevlendirildi. Ancak Edip de Eylül ayının sonlarına doğru görevinden istifa etti. Bu gelişmenin üzerine Cumhurbaşkanı Mişal Avn Lübnan’ın El Mustakbel hareketi lideri Saad Hariri’yi yeni kabineyi kurmakla görevlendirdi. Ancak Hariri da an itibarı ile yeni kabineyi kurmakta başarılı olamadı.

Saad Hariri’nin yeni kabineyi kuramamasının başlıca nedenlerinden biri Lübnan’da başta Hizbullah hareketinin siyasi iktidar yapısında konumunu göz ardı etmesi olmak üzere Lübnan gerçeklerini görmezden gelmesi ve yine dış odaklara bağımlı olmasıdır. Bu durum Hariri’yi yeni kabineyi kurarken ecnebi odakların ve aktörlerin çıkarlarını ve isteklerini göz önünde bulundurmaya zorluyor.