Batı Asya gelişmeleri
Bugün yine her hafta olduğu gibi Batı Asya bölgesinin geçen haftaki en önemli gelişmelerini gözden geçireceğiz.
Bültenimizi geçen hafta Batı Asya bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
- Irak’ın Süleymaniye eyaletinde protesto eylemleri,
- Gazze Şeridi’nde korona virüs salgınına rağmen siyonist rejimin dayattığı kuşatmanın devam etmesi,
- Amerika terör devletinin Yemen milli kurtuluş hükümetine baskılarını arttırması,
Geçen hafta Batı Asya bölgesinin önemli bazı gelişmeleriydi.
Irak’ın Süleymaniye eyaleti geçen 2 Aralık Çarşamba gününden beri halk protestolarına sahne oluyor. Protestocular ödenmemiş aylık maaşlarının ödenmesini istiyor. Söz konusu protesto eylemleri Süleymaniye’nin Raniye, Çemçemal, Pire Megron, Kofri, Seyyid Sadık, Gurbet, Baziyan, Hurmal, Derbendihan, Şare Zor, Kelar, Tekye, Halepçe ve Sirvan kentlerinde düzenleniyor. Ancak protesto eylemlerine şiddet karıştı. Yerel kaynaklar bazı protestocuların hayatını kaybettiğini, bazıları da yaralandığını açıkladı. Bu arada birçok kentte IKDP ve IKYB ve Değişim Hareketi partisinin ofisleri ateşe verildi.
Süleymaniye eyaletinde bu eylemler, geçen sene Irak’ın merkezi ve Güney bölgelerinde düzenlenen protesto eylemlerinin devamında düzenleniyor. Irak’ın merkezi ve Güney bölgeleri Ekim 2019’dan sonra geniş çaplı protesto eylemlerine sahne oldu, ki bu eylemlerin sonucunda Başbakan Adil Abdulmehdi görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Geçen sene merkezi ve Güney bölgelerinde bu itirazlar devam ederken Kuzey Irak’ta sessizlik hakimdi. Kuzey Irak yerel yönetimi bu durumdan nemalanarak Bağdat yetkililerini siyaset alanında kifayetsizlikle suçlamaya çalıştı; ancak şimdi Erbil yönetimi aynı şekilde geniş çaplı protesto eylemlerine şahit oluyor.
Gerçi Kuzey Irak bölgesinde halk maaşlarının ödenmemesine itiraz ediyor ve bu konuyu protesto eylemleri için bir bahane olarak kullanıyor; ancak gerçek şu ki bu bölge de geniş çaplı mali fesattan acı çekiyor. Irak’ın Kürt Cumhurbaşkanı Berhem Salih Kuzey Irak bölgesinde son huzursuzluklara gösterdiği tepkide, beytülmala uzatılan ellerin engellenmesi ve kaçakçılık ve devlet mallarının talan edilmesi gibi durumlara mani olunması, halkın geçim sıkıntılarını hafifletmenin tek yolu olduğunu belirtti. Bu sözler başlı başına bölgede mali fesadın yaygın olduğunu onaylar nitelikteydi.
Ancak bu arada gözlemcilerin dikkatini çeken önemli bir nokta, Kuzey Irak’ta protesto eylemlerinin sadece Süleymaniye eyaleti ile sınırlı olmasıdır. Bazı gözlemciler Erbil ve Duhok gibi IKDP kontrolünde bulunan eyaletlerde ağır güvenlik şartlarının hakim olması bu itirazların şimdiye kadar bu eyaletlere sıçramasını engelleyen etken olduğundan söz ediyor.
Gerçekte Süleymaniye eyaleti, Erbil’den farklı olarak bölgede teamül temelli siyasi faaliyetlerin merkezine dönüşmesi ve yöre halkının daimi değişim eğilimi ve siyasilerin de halkın isteklerini önemsemesi dikkat çekiyor. Nitekim bu özellikle Süleymaniye eyaletini Goran, Yeni kuşak ve benzeri yeni siyasi akımların çıkış noktasına dönüştürmüş bulunuyor.
Öte yandan Süleymaniye eyaletinde protestoculara karşı orantısız güç kullanılması başta Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Meclis Başkanı Muhammed Halbusi ve bazı siyasi parti liderleri olmak üzere birçok Iraklı yetkilinin ve şahsiyetin tepkisine yol açtı. Söz konusu yetkililer ve şahsiyetler protestoculara karşı şiddete başvurulmasını kınadıkları açıklamalarında yöre halkının sorunlarının çözümünü istediler.
Irak Başbakanı Mustafa Kazımi de Kuzey Irak bölgesinde yaşanan protesto eylemlerine gösterdiği tepkide protestocuları desteklediğini ve öfkelerini haklı bulunduğunu belirtti. Oysa Bağdat’la Erbil arasında özellikle iktisadi ve mali meseleler başta olmak üzere birçok alanda anlaşmazlıklar devam ediyor ve iki taraf bir türlü anlaşmaya varamıyor.
Geçen hafta Gazze Şeridi’nde Sağlık Bakanlığı, korona virüs salgınına rağmen siyonist rejim İsrail’in dayattığı kuşatmanın devam etmesi yüzünden Gazze merkezi laboratuvarı korona virüs test kitleri bittiği için artık bu testi yapamadığını açıkladı.
Filistin İslami direniş hareketi Hamas da Gazze Şeridi’nde korona virüs salgını şartlarında insani durumun vahim olduğuna dikkat çekmek üzere yayımladığı bildiride, Gazze Şeridi’nde tıbbi malzemelerin ve ekipmanların kıtlığı yüzünden insani durum daha da vahim boyutlara ulaştığını belirtti. Hamas bildiride, Gazze Şeridi’nde yaşanan bu sıkıntıların ve krizlerin başlıca sorumlusu siyonist rejim İsrail’in bu bölgeye dayattığı zalimane ve illegal kuşatma olduğunu vurguladı. Hamas bildiride Filistinli vatandaşların hayatı siyonist rejimin engellemesi yüzünden tehlikeye girdiği takdirde bu hareket eli kanlı rejime karşı tüm seçenekleri kullanacağını belirtti.
Aslında Gazze Şeridi’ne 14 yıldır dayatılan siyonist rejimin zalimane kuşatması bu bölgede yaşayan Filistinli vatandaşları birçok açıdan olumsuz etkiliyor ve adeta açık hapishaneye dönüşen Gazze Şeridi git gide daha da yoksullaşıyor. Bundan başka kuşatma yüzünden Gazze Şeridi’nde durumu ağır olan hastaların sayısı da hızla artıyor ve bu bölge BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in tabiri ile büyük insani facia ile karşı karşıya bulunuyor. Buna karşın korona virüs salgını ayrı bir macera sayılır; zira hem bulaşma hızı ve hem öldürücü gücü daha yüksektir. Son verilere göre Gazze Şeridi’nde 25 bin 500 kişi bu hastalıktan etkilendi, 140 hasta hayatını kaybetti; 170 hastanın da durumu ağır olduğu anlaşılıyor.
Kuşkusuz Gazze Şeridi’nde korona virüs salgını ile mücadele için gerekli ilaç ve tıbbi ekipmanların kıtlığı bu bölge söz konusu hastalıkla mücadeleyi daha da zorlaştırarak beşeri faciayı daha da ağırlaştırıyor.
Filistin Sağlık Bakanı danışman Fethi Ebu Verde Gazze Şeridi’nde sağlık şartları facia boyutunda olduğunu belirterek, Gazze hastanelerinde korona virüs yüzünden yatırılan ve ölenlerin sayısı hızla arttığını ve bu yüzden bu bölgede büyük bir facianın kapıda olduğunu kaydediyor.
Şimdi bölgenin kaynayan bir başka yarası, Yemen’e uzanıyoruz. Geçen hafta Suud rejiminin başını çektiği ittifakın Yemen topraklarına saldırıları artmasına paralel olarak ABD Hazine Bakanlığı da Sana’da Yemen milli kurtuluş hükümetinin bazı üst düzey yetkililerini yaptırım listesine aldığını açıkladı. Söz konusu yetkililerin arasında Yemen milli kurtuluş hükümeti güvenlik kurumu Başkanı Abdulhekim Hivani ve ikinci Başkanı Mutlak Amer Marani ve Ensarullah hareketi üyelerinden Abdulkadir Şami’nin adı dikkat çekiyor.
Yemen inkılabı yüksek komitesi Başkanı Muhammed Ali Husi Amerika terör devletinin bu kararına gösterdiği tepkide, Washington’un dayattığı bu yaptırımları ABD’nin devlet terörü doğrultusunda değerlendirdi. Husi, Amerika terör devletinin başka ülkelere yaptırım dayatması, başta BM güvenlik konseyi olmak üzere küresel düzeni tanımadığının delili olduğunu belirtti.
Amerika terör devletinin Yemen’e dayattığı yaptırımlar, Amerikalı senatör Jeff Merkley Washington’un Yemen savaşında Suud ittifakına verdiği sınırsız desteğe işaret etmeksizin twitter hesabında yaptığı açıklamada bu ülkenin dış dünyaya ulaşmasının engellenmesi Yemen’de milyonlarca insanın kıtlıkla karşı karşıya kalmasına sebebiyet vereceğini vurgulamasına karşın gündeme geliyor.
Yemen inkılabı yüksek komitesi Başkanı Muhammed Ali Husi geçen hafta twitter hesabında yaptığı açıklamada şöyle yazdı:
Amerikalı yetkililer ara bulucuların üzerinden Sana’ya mesaj göndererek, Yemen barışı onaylamazsa, velev ki Suud rejimi razı olsun, hiç bir barış söz konusu olmayacağını bildirdi.
Husi bu tweetinde “ABD kuşatması Yemen milletinin katilidir” hashtegini kullanarak şöyle ekledi:
Amerikalı yetkililer mesajında Yemen Rial’inin diğer dövizlere karşı çökertileceği tehdidinde bulunarak, Yemen’de barış S. Arabistan’ın değil, kendi ellerinde olduğunu itiraf ettiler.
Görünen o ki, Amerika terör devleti yaptırım dayatmak gibi bazı uygulamaları ile Yemen milli kurtuluş hükümetinin meşruiyetini yok etmeye çalışıyor. Gerçekte Washington yönetimi Yemen milli kurtuluş hükümetine baskı ve yaptırım dayatmakla Yemen’de siyasi düzeni etkilemeye ve bir yandan Suud ittifakına yardım ederek bu ittifakın dayattığı savaşa meşruiyet kazandırmaya ve öbür yandan Mansur Hadi yönetimine Yemen içinde iktidar savaşında yardımcı olmaya çalışıyor. Ancak Amerika terör devletinin bu tür davranışları pratikte Suud ittifakının Yemen’e dayattığı savaşın devam etmesine katkı sağlıyor; nitekim Amerika bu savaşın sürmesini sağlayarak Suud rejimine daha fazla silah satmayı da kendi çıkarlarına uygun buluyor.