Ekim 22, 2018 23:55 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Arabistanlı muhalif gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı’nın Arabistan’ın İstanbul konsolosluğuna girdikten sonra ortadan kaybolması ve Suud rejimi tarafından öldürüldüğü yönünde çıkan haberler,

BM insan hakları komisyonunun Suud rejiminin Yemen’de işlediği cinayetleri ile ilgili raporu,

Bahreyn’de seçimlerin bazı siyasi gruplarca boykot edilmesi,

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinin bazı önemli gelişmeleriydi.

Arabistanlı muhalif gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı geçen 2 Ekim tarihinde Arabistan’ın İstanbul konsolosluğuna girdikten sonra sırra kadem bastı. Bölge medyası ise olayın ardından Kaşıkçı’nın cenazesi üzerinde işkence izleri olan doğranmış vaziyette İstanbul’da bulunduğunu yazdı.

Cemal Kaşıkçı Suud hanedanını ve izledikleri politikaları eleştirdiği için Suud rejiminin kara listesinde yer alıyordu. Kaşıkçı yakalanma korkusu yüzünden Suudi Arabistan’ın dışında yaşıyordu.

Gerçi olayın ardından başta Muhammed bin Salman olmak üzere Suud rejiminin üst düzey yetkilileri Riyad’ın bu cinayette ele bulunduğunu reddetmeye çalıştı, ancak Türkiye yönetiminin elinde bulunan belgeler ve görüntüler, bu cinayetin Suud rejimi tarafından işlendiğini gösteriyor.

Türkiye’de bir güvenlik yetkilisi, Kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğuna girdiği sıralarda aralarında Muhammed bin Salman’ın özel korumasının da bulunduğu 15 Arabistanlı yetkili de konsolosluğa girdiklerini ve ardından da Türkiye’den ayrıldıklarını ifşa etti.

Türkiye medyası ise olayın ardından Cemal Kaşıkçı’nın Muhammed bin Salman’ın özel koruması tarafından infaz edildiğini ve cenazesi de doğrandığını ve bu cinayet ispat edildiğini yazdı.

Amerika’nın New York Times gazetesi de bir rapor yayımlayarak Cemal Kaşıkçı’nın Arabistan konsolosluğuna gitmeden önce çok kaygılı olduğunu ve konsolosluk binasına girmeden önce nişanlısına cep telefonunu verdiğini ve dışarı çıkmadığı takdirde bazı kişileri arayarak yardım talep etmesini söylediğini yazdı.

Amerika senato meclisi dış ilişkiler komisyonu Başkanı Bob Korcker ise istihbarat bilgileri Arabistan’ın Kaşıkçı cinayetinden doğrudan sorumlu olduğunu ortaya koyduğunu açıkladı.

Cemal Kaşıkçı cinayeti uluslararası arenada Suud rejimine karşı ciddi tepkilere yol açtı. Uluslararası af örgütü Kaşıkçı’nın cinayetine gösterdiği tepkide, bu cinayet Arabistanlı muhaliflerin artık hatta bu ülkenin dışında bile can güvenliği olmadığını ortaya koyduğunu açıkladı.

BM genel sekreteri sözcüsü Stephan Docarik de Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü yönündeki haberlere gösterdiği tepkide, Suud rejiminin üst düzey yetkilileri ile temaslarında Kaşıkçı olayından duydukları kaygıyı dile getirdiğini belirtti. Sözcü, BM Kaşıkçı dosyasını büyük bir titizlikle takip ettiğini vurguladı.

Nobel ödüllü Yemenli aktivist Tevekkül Kirman da Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğuna girdikten sonra ortalıktan kaybolmasını Suud rejiminin devlet terörünün bir parçası olduğunu belirterek şöyle dedi: Cemal Kaşıkçı’nın kaybedilmesi Suud rejiminin kendi vatandaşlarına karşı uyguladığı devlet terörünün bir parçasıdır. Ancak bu kez dikkat çeken önemli nokta, bu terörün Arabistan topraklarının içinde değil de, Türkiye topraklarından estirilmesidir. Bu uygulama Türkiye’nin milli egemenliğinin açık ihlali ve uluslararası örf ve adetlerin ve kuralların çiğnenmesidir.

Amerika’nın Washington Post gazetesi de yayımladığı raporda şu ifadelere yer verdi: Eğer Türkiyeli kaynakların Cemal Kaşıkçı’nın Suud rejiminin İstanbul konsolosluğunda infaz edildiği yönündeki raporları doğru ise, Kaşıkçı cinayeti barbarca işlenen bir cinayettir.

Washington Post gazetesi ayrıca 6 Ekim günkü sayısını Kaşıkçı’nın bu gazete için yazdığı sütunu beyaz olarak yayımladı.

Öte yandan bir çok medya organı, yatırımcılar ve hatta bazı devletler Cemal Kaşıkçı’nın sırra kadem basması ve öldürülmüş olma ihtimaline gösterdikleri tepkide 23 – 25 Ekim tarihlerinde Riyad’da düzenlenmesi beklenen yatırım konferansını boykot ettiklerini açıkladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaderini en üst düzeyde takipçisi olacaklarını açıkladı.

Cemal Kaşıkçı cinayetine gösterilen tepkiler, dünya genelinde Suud rejimine karşı küresel bir konsensüs sağlandığını gösteriyor. Suud rejimi de bu mesajı aldığı anlaşılıyor. Nitekim Türkiye’nin Lübnan büyükelçisi Avrupalı üst düzey bir yetkili ile görüşmesinde, Muhammed bin Salman’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Kaşıkçı dosyasını kapatma karşılığında 5 milyar dolar rüşvet teklif ettiğini belirtti.

Bu arada dikkat çeken bir başka konu, ABD Başkanı Donald Trump’ın hatta Cemal Kaşıkçı cinayetinden Suud ineğini sağmak için nemalanmaya çalışmasıdır. Trump yine Suud hanedanına aşağılayıcı bir açıdan yaklaşarak şöyle dedi: eğer Suudi Arabistan yönetimi Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaybolma olayından sorumlu olduğu anlaşılırsa ve biz de bazı Amerikalı senatörlerin önerisi üzerine Arabistan’a silah satışımızı durduracak olursak bu durumdan biz zararlı çıkarız, zira Amerika’nın silah sanayiinde gerileme olur.

Geçen hafta BM çocuk haklarına destek komisyonu en yeni raporunda Suud rejiminin Yemenli çocuklara yönelik cinayetlerine yer verdi. Raporda Suud rejiminin dayattığı raporda şimdiye kadar 1248 Yemenli çocuk katledildiği belirtildi.

18 bağımsız uzmandan oluşan söz konusu komisyon raporunda, Suud rejiminin Yemen’de Riyad’ın başını çektiği ittifakın hatalarını düzeltme yönündeki sözünü hatırlatarak, buna karşın Yemenli çocukların katledilme olayları devam ettiğini, bu çocuklar ölmedikleri takdirde de sakat veya yetim kaldıklarını vurguladı.

BM çocuk haklarına destek komisyonu üyesi ve Başkan yardımcısı Klarens Nelson da yaptığı açıklamada, Yemen’de öldürülen her beş Yemenli vatandaştan biri 18 yaşın altındaki çocuklardan oluştuğunu, bu rakam oldukça fazla sayıldığını belirtiyor.

Öte yandan UNICEF de son raporunda Suud rejimi ve başını çektiği ittifakın Yemen topraklarına karşı saldırıya geçtiği günden bu yana şimdiye kadar 5 bini aşkın Yemenli çocuğun öldürüldüğünü veya yaralanarak sakat kaldığını açıkladı.

Yemen sağlık bakanlığı da geçen Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Suud rejiminin Yemen topraklarına karşı saldırıya geçtiği günden beri şimdiye kadar 3 bin Yemenli kadın hayatını kaybettiğini belirtti.

Ancak tüm bu gerçeklere karşın Suud rejimi pervasızca Yemen milletine karşı cinayetlerini sürdürüyor. Bu cinayetlerin devamında Suud rejiminin savaş uçakları 11 Ekim tarihinde de havadan ve savaş gemileri de denizden Hadide liman kentinin güneyinde yer alan Derihemi hastanesini bombardıman ettiler. Bombardıman sonucu hastane tamamen tahrip oldu ve onlarca sivil de hayatını kaybetti veya yaralandı.

Geçen hafta Bahreyn, parlamento seçimlerine yönelik geniş çaplı boykot kararlarına şahit oldu. Halife rejimi Bahreyn parlamento seçimleri 24 Kasım 2018’de düzenleneceğini açıkladı. Ancak Bahreynli alimler bir bildiri yayımlayarak parlamento ve kent konseyleri seçimlerine katılmak, Halife rejiminin Bahreyn milletine reva gördüğü zulümlere ortaklık etme anlamına geldiğini belirtti.

Bahreyn vefak cemiyeti genel sekreter yardımcısı Şeyh Hüseyin Eddeyhi de Halife rejiminin göstermelik seçimlerine katılmayı reddettiklerini belirttiği açıklamasında Bahreyn’i Halife rejimine karşı çıkanların büyük hapishanesine benzetti. Şeyh Eddeyhi, Halife rejimi muhaliflere karşı tüm kapıları kapattığını ve bu yüzden barışçıl bir şekilde muhalefetlerini sürdürmekten başka seçenekleri olmadığını vurguladı.

Bahreyn 14 Şubat inkılapçı gençlik ittifakının kadınlar konseyi de Halife rejiminin düzenlemek istediği seçimleri boykot ettiklerini açıkladı. Açıklamada, Halife rejimi cinayetlerini sürdürdüğü bir sırada seçimlere katılmanın mantıklı olmadığı belirtildi.

Bu arada Bahreyn halkı da Daraz bölgesinde düzenledikleri protesto eylemlerinde  Halife rejiminin düzenleyeceği seçimleri boykot etme kararına destek verdiklerini ilan etti.