Ekim 23, 2018 01:09 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Filistin gelişmeleri, ABD ve korsan İsrail’in uluslararası kararnameleri ihlal etmelerinin etkisi altında kalması,

Suud rejimi Cemal Kaşıkçı’yı Türkiye’de infaz ettiklerini itiraf etmesi,

Bahreyn’de halkın Halife rejiminin göstermelik uygulamalarını protesto etmesi,

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinin belli başlı gelişmeleriydi.

Geçen hafta Filistin gelişmeleri, Amerika ve korsan İsrail’in uluslararası kararnameleri ve hukuku çiğnemelerinin etkisi altında kaldı. Bu arada bir başka gelişmede uluslararası camia da Filistin’in uluslararası platformlarda konumunun daha da gelişmesine ve Filistin’in uluslararası gelişmelerde daha aktif rol ifa etmesine şahit oldu.

İran İslam Cumhuriyeti’nin BM daimi temsilcisi Golam Ali Hoşru, Amerika yönetiminin BM güvenlik konseyinde İsrail hakkındaki 44 kararnameyi veto etmesinden başka bu teşkilat Filistin’le ilgili konuları kapsayan yaklaşık 300 kararname onayladığını, oysa siyonist rejim bu kararnamelerin tümünü çiğnediğini, İsrail BM kararnamelerini hiçe saymakta başı çektiğini belirtti.

İran İslam Cumhuriyeti’nin BM daimi temsilcisi Golam Ali Hoşru, BM güvenlik konseyinin oturumunda yaptığı konuşmada, dünya camiası Amerika ve korsan İsrail’in zorbalıklarına ve Filistin milletinin haklarının çiğnenmesine yol açan cinayetlerine karşı çıkması ve buna müsaade etmemesi gerektiğini belirtti.

Hoşru, Filistin’de bir tek Geri Dönüş yürüyüşleri sırasında şimdiye kadar 200’ü aşkın Filistinli şehit düştüğünü, 22 bin Filistinli de yaralandığını vurguladı.

İran İslam Cumhuriyeti’nin BM daimi temsilcisi Golam Ali Hoşru, Filistinli protestocuların isteği, atalarının yaşadığı topraklara ve evlerine geri dönmek ve bağımsız Filistin devletini kurmaktan ibaret olduğunu belirtti. Hoşru, bu talep, Filistinlilerin en doğal hakkı olduğunu, fakat İsrail rejimi onları sırf Filistinli oldukları için ve onlara hatta yaşam hakkı bile tanımadığı için katlettiğini vurguladı. Hoşru bu cinayetler Filistin milletine reva görülen 70 yıllık zulüm ve haksızlığı sonucu olduğunu ve Amerika ve BM güvenlik konseyinin duyarsızlığı sayesinde devam ettiğini kaydetti.

Bu yüzden siyonist rejim elebaşıları büyük bir küstahlık örneği sergileyerek açıkça Filistin milletini katliam etmekten övgü ile söz ediyor. bu doğrultuda korsan İsrail’in eski savaş bakanlarından İhud Barack bu bakanlığın başında bulunduğu yıllarda Filistin milletine karşı işlediği cinayetlerden büyük bir övgü ile söz ederek 3.5 dakikadan daha az bir sürede 300’ü aşkın Filistinliyi katlettiğini belirtiyor.

Filistin İslamî direniş hareketi Hamas liderlerinden Sami Ebu Zehri, siyonist rejimin savaş eski Bakanı Barack’ın 3 dakikada 300 Filistinliyi katlettiği yönündeki itiraflarına değinerek, bu itirafın bu rejimin terörist bir rejim olduğunun itirafı olduğunu belirtti. Hamaslı yetkili, siyonist rejimi katillerden oluşan bir grup yönettiğini, uluslararası camia bu tür tehlikeli itiraflara karşı sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin’le ilgili bir başka gelişmede, Filistin’in BM’de konumunun gelişmesiydi. Filistinlilerin diplomatik şayestelikleri ve uluslararası camianın Filistin’e yönelik artan destekleri sayesinde ve BM genel kurulunun onayı ile Filistin, gelişmekte olan ülkelerin düzenlediği oturumun Başkanı seçildi. BM genel kurulu Filistin’e bu teşkilatın tam bir üyesi olarak 2019 yılında düzenlenen oturumlarda daha fazla aktif olması ve gelişmekte olan ülkelerin oturumuna başkanlı etmesine izin verdi. Filistin’in gelişmekte olan ülkelerin oturumuna başkanlı etmesi için 146 üye ülke olumlu oy kullandı. Bu grup geçen 27 Eylül tarihinde BM genel kurul zirvesinin kulisinde düzenlenen oturumunda Filistin’i bir sonraki dönemin Başkanı seçti.

Şimdi Arabistan’a geçiyor ve muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’de Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda infaz edilme olayını gözden geçirmek istiyoruz.

Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğunda öldürülmesinin üzerinden üç hafta geçtiği bir sırada olayla ilgili haberlerin bir türlü manşetlerden düşmediği gözleniyor. Bu arada Suud rejiminin Kaşıkçı’yı İstanbul konsolosluğunda öldürdüklerini itiraf etmesinden sonra Suud elebaşılarının çelişkili açıklamaları ve kendilerini bu büyük skandalın doğuracağı sonuçlardan sıyırma çabaları, kamuoyunun Arabistan gelişmelerini ve Suud hanedanının bu cinayeti ile ilgili haberleri daha büyük bir titizlikle takip etmelerine yol açtı.

Kaşıkçı cinayeti ile ilgili haberlerin medyada çıkmaya başladığı ilk haftada Suud rejimi resmi bir açıklama yayımlayarak bu olaydan habersiz olduklarını ve bu maceraya karışmadıklarını ileri sürdü. Ancak yavaş yavaş Suud rejimi Amerikalı yetkililerle yaptıkları istişareler ve ortaya inkar edilemez belge ve kanıtların çıkması ve Türkiye yönetiminin maceranın aydınlatılması üzerinde ısrar etmesi ve bu ısrarın Suud rejiminin bu cinayette ciddi rolü bulunduğunu ortaya koymasının ardından eski konumlarından çark etmeye başladı, fakat bunu yaparken de başta cinayeti tasarlayan Muhammed bin Salman olmak üzere Suud rejiminin bu cinayette pek fazla rolü olmadığını telkin etmeye çalıştı. Bu çerçevede Suud rejimi elebaşıları cinayetin İstanbul’da konsolosluğun içinde gerçekleştiğini, fakat bu cinayet Suud devleti tarafından verilen talimatla gerçekleşmediğini  ve sadece başına buyruk bir kaç ajanın işi olduğunu, söz konusu ajanlar da yargılanmak üzere şimdi gözaltında bulunduklarını açıkladı.

Bu senaryodan hareketle Arabistan’ın resmi haber ajansı, Kaşıkçı’nın Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda çıkan bir tartışma sonucu öldürüldüğünü duyurdu. Söz konusu haber ajansı Cumartesi günü yayımladığı açıklamada, hepsi Arabistan vatandaşı olan 18 kişi, İstanbul konsolosluğunda Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili olarak tutuklandıklarını belirtti.

Suud rejimi bundan önce Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğunda kaybolmasını bile inkar ettikleri halde şimdi konsoloslukta infaz edildiğini itiraf ediyor. kaşıkçı’nın İstanbul konsolosluğunda öldürüldüğü doğrulandıktan sonra Arabistan kralı Salman bin Abdulaziz bir fermanı imzalayarak, aralarında Arabistan istihbarat servisi Başkan yardımcısı Ahmet Aseri ve sarayın baş danışmanı Suud Kahtani’nin de bulunduğu bazı üst düzey güvenlik ve istihbarat yetkililerini görevden aldı.

Suud kralı Salman ayrıca, Arabistan’ın güvenlik teşkilatını yeniden gözden geçirmek üzere tüm suçlamaların merkezinde yer alan oğlu Muhammed bin Salman’ın başkanlığında bir komisyonun kurulmasını emretti. Bu kararın anlamı, bir cinayeti işleyen bir katili, işlenen cinayeti araştırmakla görevlendirmeye benziyor. Zira bir çok gözlemciye göre Kaşıkçı’nın onun talimatı ile infaz edildiği olayda  şimdi katil bu cinayeti araştırmakla görevlendirilmiş oldu. Muhammed bin Salman hemen Arabistan istihbaratını suçlayarak kendini bu cinayetten aklamaya ve Arabistan istihbaratında bazı değişiklikler yapmaya başladı.

Aslında bu senaryonun ve etrafında yürütülen kampanyaların perde arkasında Amerika yer alıyor. Bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Suud hanedanını Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin bataklığından kurtarmak ve bu büyük skandalı sonlandırmak üzere Riyad’ın yolunu tuttu ve Suud elebaşıları ile müzakere etti.

Amerika’nın CNN kanalı da bu ziyaretten önce Suud elebaşıları Kaşıkçı cinayeti bir yanlışlığın sonucu ve sorgulanması sırasında vuku bulan istenmedik bir hadise olduğunu ilan etmek üzere hazırlık yaptıklarını ifşa etti. CNN, büyük bir ihtimalle Suud rejimi Kaşıkçı’nın katilleri başına buyruk kişiler olduklarını ve yukarıdan hiç bir emir almaksızın bu cinayeti işlediklerini ve bu yüzden de cezalandırılacaklarını açıklayacağını belirtti.

Bundan önce ABD Başkanı Donald Trump da Suud kralı ile telefon görüşmesinden sonra Kaşıkçı cinayetinin sorumluları başına buyruk hareket eden ajanlar olabileceğini söylemişti.

Arabistan’da Suud hanedanının sırlarını ifşa etmekle ün yapan Arabistanlı twitter aktivisti Müçtehid, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Arabistan ziyareti hakkında attığı twitte şu ifadelere yer verdi: ABD Başkanı Trump Dışişleri Bakanı Pompeo’yu Kaşıkçı cinayeti ile ilgili gerçekleri öğrenmek için Riyad’a göndermedi. Trump onu başına buyruk ajanlar masalı hakkında veliaht prensi Muhammed bin Salman ile koordinasyon sağlamak için gönderdi.

Amerika Başkanı Donald Trump beyaz saray önünde gazetecilere yaptığı açıklamada da kral Salman ve veliahd prensi Kaşıkçı macerasından habersiz oldukları anlaşıldığını söyledi. Gerçekte Trump bu sözleri ile kral Salman ve oğlu Muhammed bin Salman’ı bu cinayetten aklamak istedi. Trump ayrıca olayla ilgili Suud elebaşılarının açıklamalarına güvendiğini ve onların yalan söylemiş olabileceğini düşünmediğini de belirtti.

Ancak Suud hanedanının Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili uydurma senaryoları hatta Amerikan kongresinin temsilcilerini bile ikna etmeye yetmedi. Olay hakkında resmi bir açıklama yayımlayan Amerikalı cumhuriyetçi senatör Lindsey Graham Suud medyasında Kaşıkçı’nın ölüm haberi şaibeli olduğunu belirtti. Senato dış ilişkiler komisyonu Başkanı Bob Corker de Suud elebaşılarının Kaşıkçı cinayeti ile ilgili açıklamaları kolay kolay kabul edilebilir sözler olmadığını açıkladı. Corker, Washington yönetimi cinayetin aydınlanması için bağımsız bir araştırma yürütmesi gerektiğini vurguladı

Amerikalı senatör Chris Morphy de Suud rejimi tüm dünyaya yalan söylediğini ve sürekli Kaşıkçı’nın hayatta olduğunu ileri sürdüğünü, oysa bu süre içinde onun öldüğünü bildiklerini belirtti. Morphy, Suud rejiminin yeni itirafları da makul olmadığını ve bu konuya karşı bir şey yapılmadığı takdirde Amerika’nın ahlaki politikası sorgulanacağını vurguladı.

Her halükarda uluslararası kamuoyunun Suud rejiminin bu cinayetle ilgili uyguladığı senaryo konusunda ikna olmadığı ve olayla ilgili ciddi ve bağımsız bir şekilde araştırma yapılmasını istediği anlaşılıyor.

Ve son olarak geçen hafta Bahreyn’de barışçıl protesto eylemlerinin devamında Bahreyn halkı İmam Cafer Sadık -s- camii çevresinde toplanarak Halife rejiminin göstermelik seçimlerini boykot ettiklerini haykırdı. Bahreyn halkı ayrıca Halife rejiminin Cuma namazı kılınmasını engellemesine de itirazda bulundu.

Bahreyn’de insan hakları örgütleri şimdiye dek bir çok kez Halife rejimini muhaliflerini bastırdığı için kınadı ve bu ülkede reform talebinde bulundu.

İnsanların ortadan kaybolması, Halife rejiminin muhaliflerini ortadan kaldırmak için uyguladığı insanlık dışı uygulamalardan biri sayılıyor. Bu çerçevede Bahreyn milli ve İslamî vefak cemiyeti zorla kaçırılan kurbanların günü dolaysıyla yayımladığı bildiride, Halife rejimi cari yılda 174 muhalifi kaçırdığını duyurdu.

Bahreyn’de Halife rejiminin göstermelik parlamento seçimlerinin tarihi yaklaştıkça halkın bu seçimleri boykot etme tepkileri de çığ gibi büyümeye devam ediyor. Bahreyn halkı bu seçimleri demokrasinin en basit ilkelerinden yoksun olduğu için boykot ediyor. Bahreyn halkı bu seçimleri boykot ederek aslın Halife rejiminin illegal ve gayri meşru bir rejim olduğunu göstermek istiyor.