Aralık 07, 2018 19:59 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Bazı Arap rejimlerin İsrail ile ilişkilerini normalleştirme çabalarını sürdürmeleri,

Bahreyn’de İslamî Vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman’ın müebbet hapis cezasına çarptırılması,

Katar Dışişleri Bakanının Irak ziyareti ve Ortadoğu’da beşli ittifakın kurulmasına vurgu yapması,

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinin bazı önemli gelişmeleriydi.

Geçen hafta bazı Arap rejimler Filistin milletinin kanını akıtan eli kanlı İsrail rejimi ile ilişkilerini normalleştirme çabalarını sürdürdü. Bu doğrultuda geçen hafta korsan İsrail iletişim Bakanı Yesrail Katz Umman’ın başkenti Maskat’ı ziyaret etti ve bu ülkenin yetkilileri tarafından karşılandı. İsrailli bakanın Umman ziyareti, bundan önce geçen 25 Ekim tarihinde de siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu Maskat’a gelerek Umman kralı Kabul ile görüştüğü bir sırada gündeme geliyor. Siyonist rejim medyası iletişim Bakanı Katz’ın Umman ziyareti sırasında geleneksel karşılama töreninde eline kılıç alarak ev sahibi ummanlı yetkililerle birlikte kılıç dansı yaptığını yazdı.

Öte yandan bir başka siyonist site geçen hafta Suud rejimi de korsan İsrail ile ilişkilerini normalleştirme doğrultusunda yakında siyonistlere İsrail pasaportu ile S. Arabistan’a ziyaret etmelerine imkan sağlayacağını yazdı. İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi de bu konuyla ilgili geçtiği haberinde Suud rejimi ile siyonist rejim arasında yaşanan yakınlaşmanın sayesinde bundan böyle İsrail pasaportu taşıyanlar doğrudan S. Arabistan’a girebileceklerini yazdı.  Siyonist gazete geçenlerde Suud rejimi geçici pasaport taşıyan Filistinlilerin S. Arabistan topraklarına girişini engellemeye karar verdiğini ve bu yüzden 1948 yılında işgal edilen Filistin topraklarında yaşayan 1 milyon Filistinli Hac farizesini yerine getiremeyeceklerini belirtmişti.

Aslında bu gelişmeler bazı Arap rejimlerin korsan rejim İsrail ile ilişkilerini normalleştirme sürecine ivme kazandırdıklarını gösteriyor. Ancak bu konu İslam dünyasında ciddi muhalefetlerle karşılaşıyor. Bu doğrultuda geçenlerde Arabistan ulema heyeti İsrail ile ilişkileri normalleştirmek bu rejime meşruiyet kazandırdıracağını ve bu durum siyonist rejime Filistin milletini katliam etme ve BM gibi Batılı kurumlara Filistin’le ilgili adil olmayan planlarını yürütme izni verme anlamına geleceğini açıkladı.

Gerçek şu ki son zamanlarda bazı Arap rejimlerin korsan İsrail ile ilişkilerini normalleştirme çabaları siyonist rejim Başbakanı Netanyahu’ya mazlum Filistin milletine karşı şiddet uygulamalarını daha da şiddetlendirme izni anlamına geliyor. Bu doğrultuda Netanyahu geçen hafta Filistinli esirlerin idam edilmesini öngören yasa taslağını imzalayarak kabinenin önerisi şeklinde siyonist parlamentoya gönderdi. Siyonist parlamento ise yakında Filistinli esirlerin idamını öngören bu yasa taslağını ele alması bekleniyor.

Siyonist Başbakan Netanyahu kabinesinin hazırladığı yasa taslağına göre Filistinli esirlerin idam edilmesi için askeri mahkemenin her üç yargıcının olumlu oyu gerekmiyor ve sadece üç yargıçtan iki yargıcın olumlu oyu ile Filistinli esirleri idam etmek mümkün oluyor. Bundan başka hiç kimse esirlere verilen idam cezasını lağvedemiyor.

Verilere göre İsrail zindanlarında yedi bin Filistinli esir yatıyor. Bu esirlerden bazıları 30 yılı aşkındır esarette yaşıyor. Şimdi ise Filistinli esirlerin idamını öngören bu kanunun onaylanması ile birlikte bir çok Filistinli esirin hayatı tehlikeye gireceği anlaşılıyor.

Bundan başka, Filistinlilerin büyük geri dönüş yürüyüşünde İsrailli askerlerin cinayetleri devam ediyor, öyle ki şimdiye kadar bu yürüyüş sırasında şehit sayısı 233’e ve yaralı sayısı da 24 bin kişiye yükseldi. Bu doğrultuda Filistin sağlık bakanlığı büyük geri dönüş yürüyüşünün 33. Cuma gününde bir Filistinli şehit düştüğünü, 37 Filistinli de yaralandığını, yaralıların arasında kadınlar ve çocukların da bulunduğunu belirtti.

Büyük geri dönüş adlı barışçıl yürüyüş geçen 30 Mart tarihinde başladı.

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan bir başka önemli gelişme, Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman hakkında verilen kararın lağvedilmesi ve cezası müebbet hapis cezasına dönüşmesiydi. Geçen hafta Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman ve Bahreyn parlamentosunun vefak kanadından iki milletvekilinin temyiz mahkemesinin dördüncü duruşması Pazar günü düzenlendi. Duruşmada Şeyh Salman’ın 9 yıl hapis cezası ve iki milletvekili hakkındaki beraat kararı feshedildi ve her üçü müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman 2014 yılında tutuklandı ve Temmuz 2015’te dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra temyiz mahkemesi şimdiye kadar görülmemiş bir uygulamaya imza atarak Şeyh Salman’ın dört yıl hapis cezasını dokuz yıla çıkardı. Buna karşın geçen Pazar günü düzenlenen mahkemenin duruşmasında dokuz yıllık hapis cezası da müebbet hapse çevrildi.

Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman Katar için casusluk yapmak ve milli güvenliği zayıflatmak gibi yaftalarla suçlanırken, mahkeme bu suçları ispat etmek için hiç bir delil sunamamıştı.

Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman’ın müebbet hapis cezası Bahreyn kralı Şeyh Hamd bin İsa Al-i Halife Suud kralı Salman’la Riyad’da görüştükten bir gün sonra gündeme gelmesi dikkatlerden kaçmadı. Gerçekte Şeyh Salman hakkındaki kararın bu ziyarete paralel olarak verilmesi, Suud rejiminin Bahreyn’in içişlerine karışmaya devam ettiğini ve Halife rejiminin kendi halkına ve siyasi ve dini muhaliflere karşı aldığı kararların perde arkasında Suud hanedanı yer aldığını gösteriyor.

Bu bağlamda Kum dini ilimler merkezinde Bahreynli talebelerin Başkanı Şeyh Abdullah Dakak Suud hanedanı ve Halife hanedanının siyasi muhaliflere yönelik cinayetlerine işaret ederek Bahreyn kralı Şeyh Hamd bin İsa Al-i Halife’nin Bahreyn İslamî vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman hakkındaki karar verilmeden önce Riyad’ı ziyaret ettiğini ve büyük ihtimalle Şeyh Salman hakkındaki müebbet cezayı da Suud hanedanının talimatı üzerine verdiğini kaydetti.

Geçen hafta Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani Irak’a iki günlük bir ziyaret gerçekleştirerek Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Cumhurbaşkanı Berhem Salih ve meclis Başkanı Muhammed Halbusi başta olmak üzere Iraklı üst düzey yetkililerle ayrı ayrı görüştü.

Bu ziyaretin önemi Irak’ta yeni hükümetin yeni yeni göreve başlamış olmasındaydı, nitekim bu ziyaret de Katar yönetiminin Irak’ın yeni yönetimi ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu ilan etme anlamındaydı. Öte yandan bu ziyaret Suud rejimine yönelik bir mesajdı. Buna göre bu ziyaret Katar devleti Suud rejiminin dayattığı kuşatma yüzünden inzivaya itilmediğini ve kuşatma Katar’a yönelik bir tehdit değil, bir fırsat olduğunu ve Doha yönetimi Riyad’ın gölgesinden ve Suud hanedanının sultacı politikalarından kurtularak başka Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdiğini gösterdi.

Katar Dışişleri Bakanı Al-i Sani’nin Irak ziyaretinin en önemli noktası, Katarlı bakanın bölgede beşli ittifak önerisinde bulunmasıydı. Bazı haber kaynakları Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani Bağdat ziyareti sırasında Irak, Katar, İran, Suriye ve Türkiye’den oluşan beşli bir ittifak kurulmasını ve bu ittifakın beş ülkenin siyasi, iktisadi ve güvenlik çıkarlarını gözetlemesini önerdiğini duyurdu.

Gerçekte böyle bir ittifakın kurulması S. Arabistan’ın bölgede konumunu zayıflatacağı ve Ortadoğu bölgesinde güçlü ve yeni bir ittifakın ortaya çıkacağının işaretidir. Bu öneri aynı zamanda Doha yönetimi Riyad’ın tek yanlı politikalarıyla mücadele etmekte kararlı olduğunu ve beşli ittifakı önererek bölgede siyasi inisiyatifi de kendi elinde tutmak istediğini gösteriyor.