Aralık 12, 2018 23:35 Europe/Istanbul

İran'daki her bölge ve diyar kendine has cazip noktalara ev sahipliği yapmaktadır.

Bu özgün noktalar sayesinde şehirler ve bölgeler birbirinden farklı özellikler taşıyabiliyor. Tebriz'e gitmek ve bu şehri ziyaret etmek söz konusu ise insanların aklına gelen ilk yer de büyük ve güzel manzaralı El Gölü Parkı'dır. Bu park bir mücevher taşı gibi bu şehrin başka tarihi ve turistik cazibeleri arasında parlamaktadır. Bu mekan ayrıca Tebriz'in en büyük turistik mekanlarından sayılmaktadır.

Şah Gölü ismiyle de tanınan El Gölü Parkı Tebriz'in en önemli eğlence ve turistik tesisatına ev sahipliği yapmaktadır. Bu park Tebriz kentinin Güneydoğusunda, bir tepenin yamacında yer almaktadır. El Gölü, İran'ın eski bahçeleri ve parkları türünden bir turistik merkezdir. Burada bir göl ve bir de köşk, uzun ağaçlar ve büyük bir ağaçlık alanda yer almaktadır. Bu görülmeye değer mekanların yanı sıra El Gölü'nün başka dikkat çekici yanları da mevcuttur. Bunlar arasında lunapark, mini golf merkezi, kaykay kompleksi, kafeler, restoranlar ve alış veriş merkezleri ve bir de Endişe salonu adlı bir binayı sayabiliriz. El Gölü Parkı'nda bulunan gölde kayıkla gezme imkanı, ağaçlarla dolu alanda piknik yapma ve yürüyüş yapma imkanı ve gelişmiş lunaparkında eğlenmek imkanlarından yararlanmak mümkün.

El Gölü Parkı, içinde bulunan tarihi El Gölü köşkünden dolayı yaklaşık on sene önce 24774 sayılı tarihi eser olarak İran Milli Eserleri Listesine alındı.

El Gölü Parkı'nın havuzu veya gölü de bu turistik mekanın en önemli bölümlerinden ve görülmeye değer kısımlarından sayılır. Bu göl, bu mekanın güzelliğine güzellik katmıştır. Bu gölün büyüklüğünden dolayı ona Şah Gölü adı verilmiştir. 5.5 hektar büyüklüğünde olan bu göl 720 bin metre küp su barındırma kapasitesine sahiptir. Gölün boyutları ise 200*200 metredir ve bir mücevher taşı gibi bu mekanda parlamaktadır. Gölün en derin noktasının derinliği ise 12 metredir ancak bu gölün doğu kısmının derinliği 3 ila 6 metre aralarında değişmektedir. Eskiden bu göl daha geniş bir alana sahipmiş ama etrafındaki bahçeler ve ağaçlardan dolayı boyutları biraz küçülmüştür. Bu gölün suyu Likvan ırmağından gelmektedir. Likvan ırmağından gelen su ise bu gölün Güneydoğu tarafından göle dökülmektedir. Buna ilaveten gölün karşı tarafında yapılan suni şelalelerden aşağıya akan su da en sonunda bu göle dökülmektedir. El Gölü İran'da bulunan başka havuz göller gibi ortasında bir köşk bulundurmaktadır.

El Gölü köşkü veya sarayı, sekiz köşeli ve iki katlı bir binadan oluşmaktadır. Akkoyunlular döneminin tarihi eserlerinden olan bu saray Tebriz'in simgelerinden sayılmaktadır. Elmas şeklinde bu güzel yapı, küçük kubbesi ile Kaçar padişahlığının son dönemlerine kadar hep şehzadelerin mesiresi ve gezinti yeri olmuştur. Günümüzde ise restoranları ve salonları ile misafirlere ve turistlere hizmet vermektedir. Bu iki katlı güzel yapı, gölün güney tarafında bulunan bir cadde vasıtası ile parkın diğer bölümlerine bağlanmaktadır. Bu yapı gölün ortasında yar alan bir ada misali güzelliğiyle insanları büyülemektedir.

Değerli dinleyiciler Tebriz şehri en eski zamanlardan beri hep bilim ve ilimin tahsili için bir merkez haline gelmiştir. Bu şehirde bulunan Rab'e Reşidi binası bunun bir kanıtı olarak gösterilebilir. Günümüzde sadece birkaç bölümü geriye kalan bu bina Azeri mimari tarzı ile yapılmış Tebriz'in en önemli ve en değerli tarihi eserlerinden sayılır.

Yaklaşık 700 sene önce Tebriz'de Reşidüddin Fazlullah Hemedani adlı bir üniversite kuruldur. Kazan Han'ın veziri olan Reşidüddin bu diyarın o dönemki hakimlerindendi. O dönemde bu üniversite dört fakülteden oluşuyordu. Bu fakülteler bu binanın dört tarafında yer alıyordu. Bu yüzden Arapça'da dört anlamında olan Erbe'a kelimesi adına eklendi ve böylece yapının adı Rab'e Reşidi olarak değişti.

Tarihçiler ve seyyahların yazdıklarına göre bu üniversite döneminin büyük üniversiteleri arasına girmiştir. Mescit, medrese, kütüphane ve Darüşşifa adıyla bilinen hastaneden oluşan bu külliyede, ayrıca Hace Reşidüddinin türbesine de yer almaktaymış. Bu bina, eski şehirlerin birçoğu gibi hisar ve surlarla çevriliymiş.

Hace Reşidüddin'in iki oğluna yazdığı mektuptan bu bina ile ilgili bazı bilgiler elde edilebilir. Örneğin o dönemdi bu külliyenin dönemin bütün bilimlerine yer verilen bir üniversite görevi yaptığı ve 6 bin öğrenci ve talebeye yakın bir sayının burada eğitim ve tahsil gördüğü ve bunların yanı sıra kütüphane, medrese ve basın evinin tamamlanması ve tahsil gören öğrenciler ve talebelerin masraflarının karşılanması için belli vakıfların ayrıldığını bu mektuptan anlamak mümkün.

Mevcut tarihi belgelere esasen Rab'e Reşidi külliyesi, 24 kervansaray, 1500 dükkan, 30 bin ev, bir kaçı hamam, kumaş dokuma üretim evi, kağıt yapma, kumaş boyama merkezi, hastane, darphane vb. binalardan oluşmakta imiş. Hace Reşidüddin, İran'ın dört bir yanından zanaatkarları, sanatkarları, tabipleri ve talebeleri bu külliyeye getirtti ve onların huzur içinde bilim ve ilim yaymalarına zemin hazırladı. Hace Reşidüddin Ulema, fakihler ve muhaddislerden oluşan 400'e yakın bir sayıyı külliyenin etrafında bulunan evlere yerleştirdi ve bu sokağının ismini Ulema Sokağı koydu. Bunun yanı sıra bine yakın talebeyi de başka bir mahalleye yerleştirip o mahalleyi Talebeler Mahallesi olarak adlandırdı. Bu talebelerin eğitimi için dönemin alimleri görevlendirilmişti. Reşidüddin Çin, Hint ve İran'ın farklı noktalarında elliye yakın usta tabibi bu külliyenin darüşşifasında çalışmak işin Tebriz'e davet edip buradaki bir mahalleye yerleştirerek mahallenin adını da Mualiçler mahallesi koydu. Zanaatkarlar ise Zanaatkarlar sokağına yerleştirildi. Sonuçta çeşitli bilimlerin talebeleri, alimleri ve sanatkar, farklı diyarlardan Rab'e Reşidi külliyesine davet edildi ve Tebriz'e yerleştirildiler. Rab'e Reşidi'de hayatını sürdüren insanlar, bu külliyenin masraflarını karşılamak için ayrılan vakıfların sayesinde, aylık ve yıllık maaşlar da alırlardı.

Hace Fazlulluh Hemedani, vakıf olarak ayrılan binaların yönetilmesi için Reşidiye Vakıfnamesi adıyla tanınan bir talimatname hazırladı. Bu talimatnamenin bir nüshası Tebriz Merkez Kütüphanesinde bulunmaktadır. Rab'e Reşidi Vakıfnamesi UNESCO tarafından düzenlenen oturumda UNESCO Dünya Belleği Programı kapsamında kayıt altına alındı.

Değerli dinleyiciler İran'ın başka noktalarında olduğu gibi Tebriz'de de dini azınlıklar Müslümanlarla birlikte huzur ve barışı içinde yaşamlarını sürdürmekteler. Tebriz şehrinin hem içinde hem dışında işte bu azınlıklara ait dini binalar yer almaktadır. Bunların arasında Hristiyanlara ait en tanınmış ve en büyük kilise olan Aziz Meryem Kilisesidir.

Tebriz Aziz Meryem Kilisesi'nin yapımı 1782 yılında başlamış ve 1785 yılında da tamamlanmıştır. Bu binada görülen taştan yapılmış giriş kapısı, süslemeler ve kemerler ve mimari özellikleri bu binanın tarihinin 1200 ve 1300 yılları arasına yani İlhanlılar dönemine ait olduğunu gösteriyor.

Tebriz'de gerçekleşen 1780 yılındaki depremde bu kilise neredeyse tamamen yıkılmış ve yeni binanın yapımına hemen başlanmışsa da ancak 1785'te bitirilebilmiştir.

Bu kilisenin binası Ermeni mimarisi tarzında yapılmış haç şeklinde bir binadır. Ana kapısı mihrabın tam karşısında olup yanlardan da iki tali kapı kilisenin içine açılmaktadır. Kilise çanları için ise sekiz taş sütunun üzerinde yer alan kubbe şeklinde bir odacık yapılmıştır. Giriş kapısının üstünde Ermeni yazıları ile kilisenin yapım tarihi bir mermer yazıt halinde göze çarpmaktadır. Kilisenin içi diğer Grigori kiliseleri gibi üstünde kubbe yerleştirilen dört kalın sütundan oluşmaktadır. 12 metre kare bir alanda yapılan mihrap ise kilisenin taban kısmından 80 santimetre daha yüksekte yapılmış ve ahşap parmaklıklarla kilisenin başka bölümlerinden ayrılmıştır.

Tebriz'de bulunan Aziz Meryem kilisesinin duvarlarında Hz. Meryem, Hz. İsa, Havariler ve Azizlerin resimleri yer almaktadır. Mihrap ve kubbenin altındaki bölümler de aynı resimlerle süslenmiştir. Grigori Ermenilerinin büyük milli bayramları da bu kilisede düzenlenmektedir.

Tebriz'in ilk basım evi de burada işe başlamıştır. 1889 yılında Azerbaycan Ermenilerinin Halifesi Psikopos Stepanos Mikhitaryan'ın talimatı üzerine Aramyan okulunun ihtiyaçlarını gidermek için bir baskı makinası alındı.

Aziz Meryem kilisesinin içinde ve dışında kabirler bulunmaktadır. Bunların en önemlisi Azerbaycan Ermenileri Başpiskoposu Stepanos'un mezarıdır. Bu mezar kilisenin tam karşısında bulunmaktadır. Kilisenin içinde bulunan kabirler arasından ise Tebriz'in Arakel ailesine mensup olan bir papazın mezarıdır. Bunların her ikisi de 18'inci yüzyılda toprağa verilmiştir.